Usta oyuncu Asuman Dabak şu sıra sahne heyecanı yaşıyor. Dünya Çingene Şarkıları projesi kapsamında Suzan Kardeş’le birlikte dünya turnesine de çıkacak. Sanatçıyla kurduğu tiyatro okullarından yeni projelerine ve aşka uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik Röportaj: Oya ÇINAROya.cinar@posta.com.tr“Kadından komedyen olmaz klişesini ters yüz eden bir isimsiniz. Sizce bu algı niye var? - Aslında o algının doğrusu, “Güzel kadından komedyen olmaz şeklinde. Yoksa Adile Naşit’imiz var, Ayşen Gruda’mız var. Bir defa özellikle bu yeni jenerasyon oyunculardaki güzellik kaygısının değişmesi gerekiyor. Rol neyi gerektiriyorsa oyuncu onu yapmak zorunda. Yurtdışına baktığınız zaman komedyenler hem komediyi hem dramayı iyi oynayan oyunculardır. Hep tartışılır, zor olan güldürmek mi gerçekten? - Tabii ki güldürmek zor. Yoksa uzun uzun, hülyalı hülyalı bak, gözleri doldur… Şimdi bir de suni gözyaşları çıktı malumunuz. Doğalında ağlayamayan oyuncular var. O tekniği bile bilmiyorlar. Siz sırf bu nedenle esas kadın rollerini kaçırmış olabilir misiniz? - Benim öyle rollerde gülmem geliyor. Belki buna fazla özgüven diyebilirsiniz, ama hiç Dramatik karakterleri oynayayım demedim. Bir de ben Arap atı gibiyim. Komedi oynadıkça daha çok coşuyorum. İçimdeki potansiyel daha iyi ortaya çıkıyor. İnsanları güldürmeyi seviyorum. Yeni nesil oyuncuları nasıl buluyorsunuz? - Çok kötü... Kendini yetiştiren yüzde 10’luk kesimi tenzih ediyorum, ama yüzde 90’ı çok kötü. Televizyon zaten şu dönem tam bir görüntü kirliliği. Çok yeni oyuncu var halbuki… - Onlara oyuncu demeyelim isterseniz. Eli yüzü düzgün, fiziği iyi diye çocukları setlere satarak ucuz bir sektör oluşturuldu. Kalitatif mi kantitatif mi diye bir soru vardır. Şimdi her şey kantitatif. Ucuz mahsul resmen. Çocuklar da üç kuruş paraya kendilerini mahvediyor, kötü malzeme oluyorlar. Oyuncu kolay yetişmiyor. Çok yanlış bir stratejiyle gidiyorlar. Şu an bulunduğunuz yer olmak istediğiniz yer mi? - Çok güzel bir yerdeyim. Şükür ki çok genç yaşta yakaladım bu fırsatı. Kaç yaşındaydınız ‘Tatlı Hayat’la birlikte daha geniş kitlelerle buluştuğunuzda? - 30... O söylediğiniz gibi televizyonun getirdiği bir popülerlik, ama ben ilkokul beşinci sınıftan beri tiyatro yapıyorum. Usta-çırak ilişkisiyle yetiştik biz. Ve o günlerden bugüne kadar aralıksız devam ettim. Bu da çok önemli bir şey. 32 yaşında kendi özel tiyatromu kurdum. 2009’da Londra’daki oyunculuk atölyemi açtım. İzmir de aynı şekilde. Hepsinde derslere giriyor musunuz? - Elbette. Hepsinin başındayım. Sürekli Londra’ya gidip geliyorum. Hayatım uçaklarda geçiyor. Zor olmuyor mu bu tempo? - Benim lakabım atom karıncadır. İşime aşık olduğum için bunlar beni besliyor, ayakta tutuyor. Nasıl bir eğitim uygulanıyor okullarınızda? - Çok donanımlı oyuncular yetişiyor. Hiçbir atölyede olmayan ses, şan ve nefes dersleri veriyoruz. Kendilerini ve enstrümanlarını nasıl kullanmaları gerektiğini öğreniyorlar. Tam bir konservatuar âdâbıyla çalışıyoruz. Ücretini ödeyip kaydolmak mümkün değil o zaman… - Kesinlikle söz konusu değil. Yetenek sınavına tabii hepsi. Yetenekli olup da parası olmayan öğrencilere de burs veriyoruz. Şimdi Sahne İzmir oyuncularıyla birlikte Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın onayladığı bir çocuk oyunu projemiz var. Yönetmenliğini de ben yapacağım. Tüm Türkiye’yi, Avrupa’yı gezeceğiz. Ve yakında sürpriz bir şekilde sahnede de göreceğiz sizi… - Dünya Çingene Şarkıları projesini hazırlayan, opera sanatçısı Serap Çiftçi Aktaş arkadaşım. Projenin prömiyeri de İstanbul’da oldu. O başıma açtı bunları (gülüyor). Önce Konuk sanatçı olarak çıkarsın diye kandırdı beni, sonra iş büyüdü. Suzan Kardeş’i de aldık yanımıza. Zaten Balkan şarkılarının kraliçesi malumunuz. İstanbul konserlerinden sonra dünya turnesine de çıkacağız inşallah. Paraşüt gibi ekstrem sporlara da ilginiz var. Bu maceracı yanınız nereden geliyor? - Adrenalin tutkunuyum. Daha bunlar sizin gördükleriniz. Bir bu kadar da yerin altında sizin görmediğiniz Asuman Dabak var (gülüyor). Raftingi, hızlı araba kullanmayı çok severim. Hangisi için,“Hayatımın çılgınlığıydı dersiniz? - Henüz yapmadım. Uçaktan serbest atlayış yapacağım inşallah. Çılgın hatunum ben. O kadar kıpır kıpırsınız ki insan sizi koyduğu yerde bulamazmış gibi… - Doğru tespit. Ben bir yerde sabit durarak 18’e kadar sayamam. İlla bir hareket olmak zorunda. Hiperaktif misiniz? - Evet, çocukken tedavi de gördüm ancak bu kadar oldu işte. Sizinle romantik de olunmaz… - Bir yere kadar severim. Şaraplar içilsin falan, ama bir yerden sonra ağır muhabbeti kaldıramam. Denedim ama başarılı olduğum söylenemez. Bir süre sonra mizaha bağlıyorum, karşımdakinin de keyfi kaçıyor zaten o sırada. Şu sıra hayatınızda biri var mı? - Yok. Ama aşk yakınımda bir yerde, geliyor. Hissediyorum. Bir ilişkinin olmazsa olmaz kuralları neler sizce? - Dürüstlük ve sadakat... Ben tek eşli biriyim. Karşımdakinden de bunu beklerim. İnsan doğası buna uygun mu sizce? - Çok eşlilik erkekler için geçerli. Kadınların böyle bir meselesi olduğunu zannetmiyorum. Ama aldatan erkek de neticede bir kadınla aldatıyor. Niye erkekler daha çok aldatmış görünüyor? - Kadın asla bir şeyi sırf yapmış olmak için yapmaz. Bir kadın böyle bir şey yaşıyorsa eğer, büyük bir duygusal boşluğu vardır. Tabii çok ekstrem, hastalıklı kafalardan bahsetmiyorum. Kadın doğası tek eşlidir. Kadına yakışan da budur zaten. Aşık olunca nasıl bir kadına dönüşüyorsunuz? - Ben şeffaf biriyim. Evlendiğimde de böyleydim, ayrıldım yine aynı kadınım. Flört ederken de aynı kadınım. Mükemmelim diyemem. Mutlaka benim de zor taraflarım var, ama sevince ciğerimden severim. Saçımın telinden tırnağıma kadar severim. Annelik içinizde ukde mi? - Her kadın gibi ben de anne olmayı çok istedim, ama yaşadığım rahatsızlıktan dolayı kısmet olmadı. Tam vaktidir dediğim zaman da, 2005’te rahim kanseri oldum. Şimdi öğrencilerim var, yeğenlerim var. Eğer bir yaradana inanıyorsak yaşattıklarına da tevekkül etmek zorundayız. Geçtiğimiz yaz fiziğinizle de çok gündeme geldiniz… - 46 yaşında olup da 25 yaş kadınının formunda olmak ilginç geliyor insanlara sanırım. Tabii bu doktorumun bana söylediği, biyolojik yaşımın 25 olması durumu. Ha ruhum zaten 25... Kısaca ben 25’te kapattım çipimi (gülüyor).‘Erkekler’ filmindeki kedi kadın rolünden sonra, “Asuman Dabak’ın içinden bir cavar çıktı diye yazdılar… - Daha önce seksi kadın oynamamıştım. O şaşırtıcı geldi insanlara. Bir de orada bir ev hanımının öyle bir kedi kadına dönüşmesi çok güzeldi. Kahkaha kıyamet koptu tabii. Kendinizi seksi buluyor musunuz? - Göreceli bir durum. Kimine göre çok seksi olabilirim, kimine göre hiç değilimdir. Ama ben kendimi seksi buluyorum açıkçası. Seksi erkek tarifiniz nedir? - Zekası çok önemli. Kafasının dolu olması lazım. Güzellik, tabağa konulup yenilmez diye bir söz vardır. Belli şeyler yaşanır ve gerisi gelmez. O yüzden birikimli ve karizmatik bir erkek benim için seksidir. Kendiniz gibi zıpır erkeklerden mi hoşlanırsınız peki? - Ben ağır adam severim. Salon erkeği severim. Ama ağırdan kastım da köşe yastığı değil. Dengede bir neşesi olmalı. Bir de bakımlı ve kibar olmalı. Öyle höt söt adam da sevmem. Atara atar, gidere gider hiç bana göre değil. Kıskanılmayı sever misiniz? - Sahiplenmek her kadının iç güdüsünde var. Erkek kadını sahiplenecek ama o tatlı bir kıskançlık olmalı. Kabalaşmadan, güzel bir uslupla belli edilmeli. O zaman iki taraf için de keyifli olabilir. Gülüp geçeriz. Önümüzdeki günlerle ilgili en büyük beklentiniz ne? - Dünya bu haldeyken kişisel beklentilerimize yoğunlaşamıyoruz maalesef. O yüzden bir an evvel tüm dünyadaki şu savaş çığırtkanlığının son bulmasını istiyorum. Hiç yere onca masum insanın kanı dökülüyor. Ben son derece hümanist bir insanım. İçim kaldırmıyor.Umutsuz musunuz? - Hiç değilim. Umudun bittiği yerde hayat durur. Sadece Biz bu döneme denk gelmiş şanssız bir kuşağız deyip ama yapmamız gerekenleri, üstümüze düşenleri de en iyi şekilde yerine getirerek, bizden sonraki kuşağa daha güzel yarınlar bırakabilmek adına çalışmaya devam edeceğiz