Pazar Postası Ata'nın asıl yatı Ertuğrul'du
Paylaş
Ata'nın asıl yatı Ertuğrul'du

1903'te satın alındığı günden itibaren üç sultana hizmet etti: II. Abdülhamid, Reşad ve Vahdeddin. İşgal günlerinde limanda yattı ve Cumhuriyet sonrasında Atatürk'ün kullandığı devlet yatı oldu. 1938'de görevi Savarona devraldı. Ancak Ata bu yatı sayılı günler kullanabildi...

Sultan II. Abdülhamid hükümranlığı sırasında ne karada, ne de denizde uzun yolculuklar yaptı.

Sadece Ramazan aylarının on beşinde Hırka-i Şerif ziyaretlerine, Beşiktaş’tan denizyolu ile gitmeyi daha güvenlikli bulurdu. 1903 yılında, İngiltere’ye Ertuğrul Yatı sipariş edildi. İnşası kısa zamanda tamamlanan gemi, aynı yılın sonunda, 30 Aralık günü düzenlenen bir resmi törenle denize indirildi. Ertesi yıl başarı ile gerçekleştirilen açık deniz seyir tecrübelerinin ardından, İstanbul’a getirilerek uzun yıllar boyunca kucaklaşacağı Marmara’nın kıpır kıpır lacivert suları ile tanıştı.

Bembeyaz narin silueti, zarif üst yapısı ve son derece zevkli iç dekorasyonu ile görenlerin gönlünü kazanan Ertuğrul, “Rükub-u şahaneye mahsus” yani, sultanın lizmetinde resmi devlet yatı olarak hizmete alındı. Ertuğrul, Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet yatı olarak on beş yılı aşkın bir süre hizmette bulundu. Ancak, ne acıdır ki, bu dönem, imparatorluğun görkemini yansıtmaktan uzak, İtalya, Balkan ve I. Dünya harpleri ile dolu kederli çöküş günlerini kapsamaktadır. Fakat her şeye rağmen Ertuğrul, sultanların cülûs törenleri, Moda deniz şenlikleri, devletin resmi konuklarının ağırlanması ile sultanların Marmara ve Ege denizi içindeki gezileri de dahil olmak üzere birçok resmi oluşumun içinde yer alarak devlet yatı olmanın gururunu taşımıştır.

Deniz gezilerini fazla sevmeyen Abdülhamid, Ertuğrul’a hiç binmedi, ancak Sultan Reşad, Ertuğrul’la uzun geziler yaptı. İkinci Meşrutiyet’in ilanının yıldönümünde yapılan şenliklerin gecesi Sultan V. Mehmed Reşad, Ertuğrul Yatı’yla Boğaziçi’nde bir gezinti yaptı. Bu gezi sırasında havai fişekler atıldı. Boğaz kıyılarında fener alayları düzenlendi. 1909’da Mudanya gezisini Ertuğrul Yatı’yla yapan Sultan Reşad, aynı yılın 14 Ekim günü ise trenle İzmit’e gitmiş, geceyi daha önceden oraya gönderilmiş olan Ertuğrul Yatı’nda geçirmişti. Sultan Reşad, 17 Mayıs 1910’da ise Ertuğrul Yatı’yla bu kez Hereye’yi ziyaret etti. 25 Temmuz’da ise kendisini ziyarete gelen İngiliz heyeti ve İngiltere Elçisiyle birlikte Ertuğrul Yatı’yla Marmara’da özel bir gezintiye çıkmıştı.
savaş ardından işgal günlerine denk gelmiş, Ertuğrul Yatı’nı hiç kullanamamıştı. Önce II. Abdülhamid, ardından V. Mehmed Reşat ve en sonunda VI. Mehmed Vahdeddin olmak üzere üç sultan döneminde hizmet veren gemi, I. Dünya Savaşı sırasında 1915 yılı içinde, donanma hizmetine alınarak Gelibolu’ya cephane ve kargo taşımakla görevlendirildi. 1916’da Ertuğrul bu görev sırasında küçük bir kaza geçirerek, Haydarpaa önünde karaya oturduysa da kısa sürede tekrar yüzdürüldü. Ertuğrul, mütareke ile savaşın sona ermesinin ardından yat niteliğine geri döndü ve işgal yılları da dahil 1919-1924 yılları arasında İstanbul’da yattı. Yatın, 35 yıllık görev süresi içindeki son derece önemli tarihsel olaylar, onun belki de dünyanın tek “imparatorluğun son ve cumhuriyetin ilk devlet yatı” olarak anılmasına neden olmuştur.



Kurtuluş Savaşı’nın ardından kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti, hiç kuşkusuz, bütün dünyanın ilgi odağı durumuna gelmişti. Ülke bir yandan kısıtlı imkanlarla da olsa kendine çekidüzen vermeye çalışıyor, bu arada birçok dost ve komşu ülkenin başkanlarının da bu yeni, genç ve dinamik devleti ziyaret etmek istediği biliniyordu.

Geleneksel misafirperverlik karakterimizin bir örneği olarak bu önemli konukları ağırlayacağımız seçkin yerlerden biri olan, Ertuğrul da titizlikle elden geçirildi ve 1926 yılının Eylül ayında, o günlerdeki söylenişi ile Riyaset-i Cumhur yatı olarak hizmete alındı. Cumhuriyetin kuruluşunun ardından birçok resmi devlet görevini başarıyla yerine getirecek olan Ertuğrul’un ilk onurlu yolculuğu 1 Temmuz 1927 günü gerçekleşmiştir. Çünkü o gün, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere 1919’da İstanbul’dan ayrılan büyük önder, sekiz yıl aradan sonra ilk olarak, Ertuğrul’un güvertesinde İstanbul’a tekrar dönüyordu. İstanbullular için unutulmaz bir tarih niteliğindeki bu dönemde, cumhurbaşkanı İstanbul’da üç ay kalmıştı. Denize ve denizciliğe büyük ölçüde sevgisi olan Atatürk, bu süre içinde Moda Deniz Kulübü’nü ziyaret etmiş, ayrıca zaman zaman gerek rutin olarak, gerekse kendi onuruna düzenlenen deniz şenliklerini ve yarışları da seyretmek üzere Ertuğrul Yatı ile Moda Koyu’na gitmişti. İlerleyen yıllar içinde, Ertuğrul, Cumhurbaşkanlık devlet yatı olarak, ülkemizi ziyaret eden yabancı hükümdar ile devlet başkanlarının ağırlanmasında ev sahipliği yapmayı sürdürdü.

Atatürk’ün, Ertuğrul Yatı’nda ağırladığı devlet başkanları ve ünlü konukları arasında, Haziran 1934’te İran Şahı Rıza Pehlevi’yi, 1936’da Kraliyet Yatı Nahlin ile İstanbul’a gelen İngiltere Kralı VIII. Edward’ı ve 1937’de Ürdün Kralı Emir Abdullah’ı görüyoruz.

1 Eylül’den itibaren ülkemizde konuk olan Kral VIII. Edward, 6 Eylül’de Nahlin Yatı ile Moda Koyu’na gelmiş ve orada Moda Deniz Kulübü ile İngiliz Yat Kulübü’nü ziyaret etmişti. Aynı gün, Cumhurbaşkanı Atatürk de Ertuğrul Yatı ile Moda’ya gelerek, kralı, onuruna düzenlenen yat yarışlarını beraberce seyretmek üzere Ertuğrul Yatı’nda ağırlamıştı.

Ertuğrul’un bir sonraki konuğu, Ürdün Kralı Emir Abdullah’tı. Bir süreden beri İstanbul’da, Beylerbeyi Sarayı’nda konuk olan Kral Abdullah, 5 Haziran 1937 günü trenle İstanbul’a gelecek olan Atatürk’ü karşılamak üzere Haydarpaşa Garı’na gitmişti. Daha sonra, Atatürk, kendisini karşılayan kralla beraber Ertuğrul Yatı’na geçmiş ve açıkta tören konumunda bulunan donanmayı selamlamışlardı. Atatürk 1927-1937 tarihleri arasındaki 10 yıl boyunca Marmara’da Yalova, Çanakkale, İzmit, Mudanya, Armutlu ve Adalar gezilerini çoğunlukla Ertuğrul ile gerçekleştirdi.

Rükûb-u şahaneden, Riyaset-i Cumhur’a kadar uzun bir yoldan gelen yorgun Ertuğrul Yatı, 1937 yılının sonunda hizmet dışına çıkartıldı. Çünkü o yıl onun yerini almak üzere, Riyaset-i Cumhur yatı olarak Savarona satın alınmış, İstanbul’a getirilmek üzere son rötuşların bitirilmesini beklemekteydi. Atatürk 23 Ekim 1937 Pazar günü Ertuğrul Yatı ile son kez Yalova’dan Derince’ye yolculuk etmişti. Uzun süre Kanlıca Koyu’nda demirli olarak yatan Ertuğrul, daha sonra sökülmek üzere, İlhami Söker firmasına satıldı. 50’li yılların ortalarında sökümüne başlanan geminin makinelerinden biri o sırada yeni inşa edilmekte olan Asfalt II tankerine takıldı. Gördükçe yürekleri burkulan, gemiseverlerin hüzünlü bakışları altında devam eden söküm işlemi, 1961 yılında tamamlandı. Bu güzel, güzel olduğu kadar da zarif ve narin, aynı zamanda çok önemli bir tarih dönemine tanıklık etmiş olan gemiden ve o üst düzey dekorasyonu tamamlayan seçkin mobilyalardan günümüze kala kala, halen İstanbul Deniz Müzesi’nde sergilenen birkaç parça eşyadan söz edilebilir.

Ertuğrul on üç yıl yattı, on bir yılda söküldü

İnce bir bastınla nefis kabartma, yaldızlı motiflerle zenginleşen kemane başı, yat görünümünü vurgulayan tipik kıç dizayn ve çok da yüksek olmayan beyaz boyalı bordası Ertuğrul’a kendine özgü hoş bir siluet oluşturmuştu.

79,2 metre boy ve 8,3 metre genişliğe sahip olan geminin bu özelliği ona çok zarif bir görünüm vermişti. Resmi kayıtlarda 900 ton olarak belirtilen yat, İngiltere’de yapılan açık deniz seyir tecrübelerinde 21 mil sürat yapmıştı. Ancak, Ertuğrul’dan, Türk sularında görevde olduğu uzun yıllar içinde böyle bir hız yapması istenmemişti.

İki bacalı, üç direkli geminin ahşap ve koyu renk cilalı direklerinde, o günlerde henüz tamamen ortadan kalkmamış olan yelken donanımı da bulunmaktaydı. Ertuğrul’un, üst yapısına, güverte üzerindeki salonları oluşturan bölümlerde çok zarif bir ahşap işçiliği vardı. Sütunların çevrelediği koyu kızıl renk cilalı maun görkemi yansıtıyordu. Gemideki salonlar, 19. yüzyıl sonu üst düzey iç mimari ve süsleme sanatının sıradışı ürünlerini taşımaktaydı.

Bu yazı Atlas Tarih'ten alınmıştır.

3

Haberin Devamı