Pazar Postası 'Ateşli kadınlar sayesinde para kazanıyorum'
Paylaş
'Ateşli kadınlar sayesinde para kazanıyorum'

Atıl Kutoğlu dünyaca ünlü moda tasarımcısı. Jessica Alba, Madonna ve Naomi Campbell gibi isimleri giydiriyor. 48 yaşında ve 20 yıldır yaptığı defileler ve hazırladığı koleksiyonlarla artık bir otorite. Kutoğlu 'Sosyete ve sonradan zenginler olmasa tasarım işi biter' diyor ve ekliyor 'Benden balık elbise isteyen kadınlara deli oluyorum!'

RÖPORTAJ: CANAN DANYILDIZ

canan.danyildiz@posta.com.tr

Moda tasarımcısı bir Türk olmanın dünyadaki karşılığı nasıl?

Zor tabii, yıllardır çalışarak bir yere getirdiğimiz bir ‘Türk imajı’ var. Dünyada Türk modacı olmak 10 kat daha zor.

Dünyada tanınmış az sayıda Türk moda tasarımcısından birisiniz...

Evet, rafine zevke sahip, özel insanlara hitap eden bir moda tasarımcısıyım. 20 yıla yakındır bu işi yapıyorum. Viyana’nın en iyi modacısı, Münih’te en yetenekli genç modacı seçildim, Avusturya Cumhurbaşkanı ve Kültür Bakanı tarafından takdim edilmiş ‘nişanem’ var. Ayrıca uzun yıllar York Moda Haftası’na katılan tek Türk tasarımcıydım.

Avusturya ile ayrı bir bağınız var...

Yılın yarısını İstanbul’da yarısını Viyana’da geçiriyorum, orası 2’nci vatanım gibi. Dünyaca tanınmama sebep olan başlangıç yerim orası aslında.

Hikayeniz nasıl başlıyor?

İlk tasarımlarımı Alman Lisesi’nde kız arkadaşlarım için çizerdim, onlar da diktirip giyerlerdi. İlk amatör defilem de lisede. Ama dünyaca tanınmama neden olan olay Avusturya’da.

Ha, şu meşhur Belediye Başkanı ile tramvayda tanışmanız!

80’lerin sonunda, Viyana’da işletme okuyordum. Bir tramvay hattı açılışında Belediye Başkanı Helmut Zilk ile tanışma fırsatı buldum ve ilk defilemi yapmak için ondan destek istediğimi söyledim. Grip olmuşum, kaşkol boynumda... Türk olduğumu söyledim. Numaramı, adresimi aldılar. Her şey 2 dakika sürdü. Aramalarını beklemiyordum ama tam tersi oldu. Bana bir bütçe ayırdılar projem için ve defile yaptım.

‘TARZIM; ETNİK LÜKS, ZAMANSIZ TASARIMLAR’

Yaratıcı olmak mı zor, yoksa iş adamlığı tarafı mı?

Valla bana göre iş adamı olmak daha zor! Yaratıcılık bende doğuştan olan bir şey, onu da disipline etmek lazım, ama bende fikir çok! Allahtan işletme okumuş bir tasarımcıyım, ayaklarım yere bastı, o yüzden hiçbir zaman uçuk işlere kalkışan biri olmadım. Dünyaca ünlü olmak da istiyorsan yaratıcılık ve ticari kısmı dengelemen şart!

Bu kadar ucuz tekstil varken, pahalı ‘haute couture’ yapmak delilik değil mi?

Çok riskli, evet haklısın! Benim oturmuş bir işim ve müşterim var. İlk yıllarım zordu ama şimdi daha zor. Moda liberalleşti, halka ulaştı. Ünlü modacıların tasarımlarını kopyalayan markalar bunları çok ucuza piyasaya sürüyor. Bunların arasında özel, daha pahalı bir şeyler sunarak ayakta kalmak çok cesaret istiyor.

Türkiye’de durum nasıl?

Bizde lokal, hareketli bir iç pazar var, Nişantaşı’na her geldiğimde yeni bir yerin açıldığını görüyorum. Hepsi de kendine göre birilerine hitap ediyor.

Sizi diğerlerinden ayıran ne?

‘Etnik lüks, sade, abartısız şıklık ve zamansız bir çizgim var’ diyebilirim. Hep mimar olmak istemiştim. Annemin mesleği. Selçuklu, Osmanlı, Bizans mimarisine hep merakım vardır. Oradaki kalıcı çizgiler, benim tasarımlarıma da geçmiş olacak.

İsim olmak mı, zirvede kalmak mı daha zor?

İsim olmak daha zor! Hele ki Türk olarak aşağılandığınız o eski yıllarda... Viyana’nın divası ünlü Dagmar Koller, tanıştığımızda ‘Sen Türk olamazsın’ demişti. Zirveye çıkınca orada tutunmak daha kolay.

Akıllı, hesap eden bir karakter misinizdir?

Evet, çok akıllıca kararlar alırım, dünyadaki dalgalanmaları farkederim. Mesela 2007’de dünya bir krize girince ben yönümü York’tan İstanbul’a çevirdim. 2008’den bu yana da İstanbul’da kendi yerimdeyim.

“Muhafazakarlarla DAHA iYi ANLAŞIYORUM”

Moda; sıfır beden ölçüsü ve tüketimi desteklediği için hastalıklı bir alan mı?

Bence değil; çünkü kimse artık sıfır beden ölçüsü aramıyor, o bedende model kullanmıyor. Herkes daha sağlıklı olmak için fiziğini önemsiyor. Ayrıca moda çok ucuzladı ve unutma Türkiye ekonomisinin büyük bir kısmı hala tekstilden yürüyor.

Bu defa da ‘sağlıklı yaşam’ moda oldu, ordan parayı götürüyor sektör!

Tam tersi, herkes kendi sağlığı için daha iyi uyuyor, daha sağlıklı besleniyor. Alaturkalıklar kalmadı, çay saati, börek, kek faslı bitti. Ayrıca fit kadın giydirmek çok keyifli. Artık 4 kat daha fazla kumaş harcamadan tasarım yapıyorum, daha ne olsun!

Sürekli güzel, bakımlı, fit olmaya çalışmak da sakıncalı değil mi?

Bunlara karşı değilim. Yaşam enerjisi varsa neden olmasın? Sadece vücut değil, giydirdiğim kadının entelektüel olmasını isterim. Çok görgüsüzler bana gelmiyor; kendilerini iğreti hissedediyor...

Sosteyeyi nasıl buluyorsunuz?

Sosyete hala müşterim tabii ki; ama biraz görgüsüzlük var, kabul etmek lazım!

Muhafazakar müşteriyle aranız nasıl?

Aslında ötekilere nazaran daha iyi anlaşıyorum. Çünkü ben de çok dekolte tasarımları sevmiyorum; kafamız uyuyor.

“Genç kadınlar yaşlı, yaşlı kadınlar genç görünmek istiyor!”

Dünyadan çok ünlü isimleri de giydiriyorsunuz...

Madonna, Catherine Zeta Jones, Jessica Alba, Naomi Campbell, birçok prenses, dünya sosyetesinden isimler...

Bunun için müthiş insan ilişkileri de gerekiyor mu?

O şart! Beni tanıyan bağlanıyor ve seviyor, devamlı müşterim oluyor o ayrı. Ama ondan önce parçalarımı beğeniyorlar, beğenilmese istediğin kadar ilişkin olsun, o iş yürümez.

Bu hayal ettiğiniz bir şey miydi?

Yola böyle çıktım büyük isim olmak için çıktım, annem mimar, babam kimya mühendisi. Onlar ciddi bir meslek seçmem için yönlendirdiler ama, sonra moda konusunda desteklediler. Kız kardeşim de yüksek kimya mühendisi.

Koyduğunuz büyük bir hedef var mı?

Hayalim kendi adımda bir parfüm çıkarmak. Parfüm bir markanın en kurumsal hali, ruhudur. Dahası, dekorasyondan parfüme, çocuk giyiminden kadın ve erkeğe, ‘ATIL KUTOĞLU’ markası olmak istiyorum.

Ulaşılabilir lüks mümkün mü?

Şu an onun için hazırlanıyorum, alt bir marka çıkarmayı planlıyorum. Ulaşılabilir bir lükse sahip olacaksın. Yani hem Atıl Kutoğlu’ndan giyebileceksin hem de haute couture gibi pahalı olmayacak.

Erkekler mi daha zor, kadınlar mı?

(Kahkaha atıyoruz) Laf mı bu? Kadınlar daha zor! Gençlerin yaşlı, yaşlıların da genç görünmek gibi mucize gerektiren istekleri oluyor! Erkek kreasyonumun çoğunu da kadınlar satın alıyor, bende işler biraz değişik!

Ya sosyete? Onlar olmasa pahalı tarasımları satacak yer bulabiliyor musunuz?

Sosyete ve yeni zenginler olmasa işimiz bitik, bu ateşli kadınlar sayesinde kazanıyorum. Kadınlar alışveriş canavarı gibi, çok doyumsuz. Orta yaş ve genç müşteri sayım eşit!

Hiç bir adamın hem karısını hem metresini giydirdiğiniz oldu mu?

Olduysa bile söylemem! Ama dostum Ali Ağaoğlu’nun bütün sevgililerini giydirdim! Kendine de bolca kravat vermişliğim var!

En çok neye sinirleniyorsunuz?

Balık elbise isteyen kadınlara deliyorum! Balık elbise mi kaldı ya!

Moda özgürlük değil mi yahu?

Tabii ki özgürlük ama ileriye de götüren, değiştiren, heyecanlı bir alan. Modayı var edenler işte o ateşli kadınlar, onların değişim isteği, farklılık arayışı. Tamam büyük dikteler yok, ama yakışanı giymek hala geçerli şey.

E yakışanı kim belirliyor?

Güncel olan, trend olan. Yani alakasız, saçma sapan bir ‘yakışan’ giysi de seçemezsiniz.

“Değme psikoloğa TAŞ çıkartırım!”

Millette para yok gibi ama, hala AVM’ler dolu, ne iş?

Hayır, para var ve alım gücü arttı. Zenginlerimiz çoğaldı, orta kesim de alabiliyor. Üstelik eskiden parası olan yurt dışına alışveriş yapmaya giderdi, şimdi onlar da gitmiyor. Sonra, yakın coğrafyadan alışverişe gelen turist de çok. Uzak Avrupa kentlerine gitmeye gerek yok, her markanın bir İstanbul şubesi var.

Hiç ‘Ben ne yapıyorum, nasıl bir işim var?’ dediğiniz oldu mu?

Başlarda ‘Acaba hafif bir meslekle mi uğraşıyorum?’ diye düşündüm. Doktorluk, avukatlık filan gibi daha zaruri meslekler varken, biz eften püften bir iş mi yapıyoruz? Bir psikiyatr dostum yıllar evvel, büyük bir psikiyatri kongresinde davet ediliyor, bir gidiyor ki; davetlilerin yarısı psikolog yarısı modacı! O gün anladım ki aslında biz onlarla aynı işi yapıyoruz. Değme psikologlara taş çıkartırım!

Moda olmasa tozutur, delirir miyiz yani?

Renkler, moda, tasarımlar... Hatta sanatın kendisi olmasa insanlar bunalıma girer ve mutsuz olur! Tabii moda olmazsa deliler artar, sen ne diyorsun!

Bizim bildiğimiz moda mı bu huzuru sağlayan?

Gülesim geldi! İlk bakışta belki anlaşılmıyor, ama insanın özgüvenini, kendini dışavurumunu, özgürlüğünü sağlayan şey moda.

Prova anınız aslında danışman seansı mı yani?

(Kahkaha atıyoruz) Müşterime prova esnasında tasarımı dikiyorum ama onun yanında çözdüğüm sorunları, bilmeceleri bana sor! Baktığım fallar, öneriler... İnsanlar özel hayatlarından iş hayatlarına kadar her sorunu paylaşıyorlar. Çok yapıcıyımdır ve bendeki sır, asla başka birine anlatılmaz!

Siz kendi kafanızı nasıl düzeltiyorsunuz sonra?

Alman ekolünden geliyorum, mantıklı düşünen ve pozitif biriyim. Tasarım yapmak kurtarıcım. İstanbul- Viyana hattını iyi kurguladım, nereden yorulursam öteki şehre geçiyorum. Bir de etrafımı hep düzgün insanlarla çevreledim.

Daha çok kimler sizin müşteriniz?

Artık, dünyanın tamamı birbiriyle entegre olmuş. Ama Türkler hâlâ farklı!

Neyiz mesela? Çok ateşli? Çok burnunu sokan?

Kendi isteğini dayatan da var ama Türkler daha çok trendleri takip etmek istiyor. Ayrıca evet çok ateşliler! İstanbul’a ilk geldiğimde kadınlar ‘Aç, daha çok aç’ diye yalvarıyordu. Ağzım açık kalmıştı. ‘Ne kadar kapalı düşünüyorsun! Önünü de aç, arkasını da aç, yetmez bir de yırtmaç aç’ diyorlardı!

Çıplaklığı daha mı çok seviyoruz?

Evet, kesinlikle! Ve Türk kadınlarının bu cesaretine hayranım!

Daha muhafazakarlaşmadık mı yahu?

Bugünlerin en büyük kavgası bu! Hayır, buna katılmıyorum! Muhafazakarlaşmak yerine özellikle modada serbestleştik. Ben Viyana’da Türkiye’deki kadar açık elbise dikmiyorum! Bir akadaşım ‘Türkiye’de düğüne gidemiyorum, çıplaklar kampı gibi’ diyor; çok komik!

Sadece kadınlar değil, erkekler için de koleksiyon hazırlıyorsunuz...

Evet, onun yanında plaj, ayakkabı, çanta ve aksesuar koleksiyonu da hazırlıyorum. Yazın Conrad Hotel’de kral dairesindeyim. Müşterilerime orada hizmet veriyorum.

3

Haberin Devamı