Cumartesi Postası Aylin Aslım: Ne kadar kasarsan kas hamileliğin neresi Rock'n Roll olabilir

Aylin Aslım: Ne kadar kasarsan kas hamileliğin neresi Rock'n Roll olabilir

Paylaş
Aylin Aslım: Ne kadar kasarsan kas hamileliğin neresi Rock'n Roll olabilir

Hep evin ‘asi kızı’ oldu. Sesi gür çıkan, itiraz eden, dik duran bir hikaye anlatıcısı o! Türkçe rock müziğin en güçlü kadın vokallerinden biri. Beş yıl önce Kaş’a yerleşti. Kendine başka bir dünya kurdu. Şimdi o dünyanın içine “Daha önce yaşadığım hiçbir şeye benzemiyor” dediği bir sürpriz eklendi. ‘aylininhikayesi’ adını verdiği Instagram sayfasında ‘Annelik yolunda 40+bir tecrübesizin maceralarını’ paylaşıyor. Yedi aylık hamile ve bir erkek bebek bekliyor. Gerisini ondan dinleyelim. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr

Instagram’dan bebek beklediğinizi duyurduğunuzda hepimizi çok şaşırttınız ama bu size de büyük bir sürpriz oldu sanırım. Rock’n Roll’dan anneliğe yolculuk… Nasıl bir hismiş?

Haberin Devamı

Yedinci ayın içindeyim. Şaşkınlığım hala geçmiyor. Çok kendine has bir süreç. Coşkulu bir dönme dolapta dönme hissi… Yaşınız kaç olursa olsun, kapalı bir kutu durumu var. Bir de yaş faktörü olunca işin içinde, çok fazla soru işareti oluyor.

SON İKİ YILDIR KENDİMİ ÇOK İKNA ETMİŞTİM ARTIK ÇOCUK İSTEMEDİĞİME

Anneliğe hazır olmak diye bir şey var mıymış?

Ben, son iki yıldır hiç olmadığım kadar emindim artık çocuk istemediğimden. Kendimi çok ikna etmiştim çocuksuz hayatın çiftler için de daha iyi olduğuna. Eşim Utku’yu da bunun doğruluğuna ikna etmeye çalışıyordum hep. (Gülüyor) Ama ilginç bir şekilde, öğrendiğim ilk andan itibaren büyük bir coşkuyla karşıladım. Hazır hissetmek böyle bir şeyse, evet hazırmışım. Çünkü onun sevinci kafamdaki diğer her şeyi sildi.

Haberin Devamı

Anne adayları hep şöyle der: İnsana bir deli gücü geliyor, üçüncü gözünüz açılıyor… Siz de böyle hissediyor musunuz?

Ben zaten hep mücadeleci ve savaşçı bir insan oldum. Benim hayat dersim güçlü kalmayı öğrenmekti. O yüzden ekstra bir güç ya da cesaret geldi diyemem. Ama başka ilginç şeyler yaşadım.

Mesela?

Hamileliğimin daha ikinci ayında, neden olduğunu anlamadığım bir düşünce belirdi içimde. “Bir seçim yapman gerekse; kendi hayatını mı yaşardın, yoksa hayatını bu çocuğa mı verirdin?” diye sordum kendime ve hiç düşünmeden, “Hayatımı ona verirdim” diye yanıtladım. Bu, o kadar ilginç geldi ki sonra kendimi birkaç kez teste tuttum bununla ilgili. (Gülüyor) Henüz hiç iletişimin olmayan bir canlıyla böyle bir bağ kurabilmek hala çok enteresan geliyor.

‘AYLİNİNHİKAYESİ’ BİR DAYANIŞMA SAYFASI OLDU

Deneyimlerinizi, Instagram’da normal sayfanızdan değil de ‘aylininhikayesi’ sayfasından paylaşma fikri nasıl gelişti? Herkese bunu dayatmak yanlış mı geldi?

Onu da düşündüm çünkü ben orada müzisyen kimliğimle varım. Ama insanlar boğulmasından ziyade, ben kontrolden çıkarsam onları sıkmayayım diye düşündüm. Kendi deneyimlerimden de biliyorum. Kimsenin çocuğu kimseyi o kadar da ilgilendirmiyor. Düşününce, kime ne ki benim hamilelik deneyimimden. Ama öte yandan, bu deneyimini paylaşmak isteyen de çok insan var. Orada sadece bunu gerçekten tercih eden insanlarla bir araya gelmek daha mantıklı geldi. Bir çeşit dayanışma sayfası oldu.

Haberin Devamı

SOSYAL MEDYAYA ÇOCUK FOTOSU KOYMAYI ÇOK YANLIŞ BULUYORUM, BU KADAR KÖTÜ BİR FİKİR OLAMAZ

Çocuk fotoğraflarını paylaşma konusu hep bir tartışma konusu oluyor. Bazıları çok eleştiriyor. Bazıları da özellikle sakınanları eleştiriyor…

Bu, o kadar farklı boyutları olan bir konu ki... Ben şahsi olarak, sosyal medyaya çocuk fotosu koymayı çok yanlış buluyorum. Bu kadar kötü bir fikir olamaz. Her şeyden önce bu, onun rızası alınmadan yapılıyor. Belki ileride bundan çok rahatsız olacak! Onu da geçiyorum, bu işin bir de pedofili boyutu var. Dünyada yığınla sapkın insan var. Çocuğun onayı olmadan, tüm görsel hikayesini paylaşıyorsun… Bunu her açıdan çok sakıncalı buluyorum.

Bir arkadaşım ‘aylininhikayesi’ sayfanızı incelerken şöyle dedi: Hamile kalınca ya da anne olunca, tüm rock’n roll kadınların içinden bir domestik çıkıyor…

Haberin Devamı

Bu çok garip bir genelleme cümlesi. Domestik zaten evle ilgili olan demek. Ne kadar kasarsan kas, hamileliğin neresi rock’n roll olabilir. Ya da evliliğin… Birazcık farklı buldukları insanlara, evlenirken “Ee, gelinliğin siyah mı olacak?” deniyor. Bunlar çok zorlama şeyler. Aksine, tüm bu dayatmalara karşı durarak, tamamen kendi doğalını yaşayarak rock’n roll olabilirsin ancak. Bu aptal düzenin sana dayattığı şeyleri, insanların senden beklediklerini değil, kendin neyi istiyorsan onu yaşamayı gerektir rock’n roll ruh. Yoksa 80 liraya Metallica baskılı tişört alıp giyerek rock’n roll olunmuyor.

Şöyle bir cümlenize rastladım, “Her kadın büyücüdür ve her kadın biraz avcıdır aslında.” Genellikle kadınlar ‘avcı’ ifadesini kendileri için kullanmaktan çekinir oysa…

Onun yerine, edilgenliği kabul etme halinden bahsediyorsun. Zaten mevcut erkek tahakkümünün dayattıklarının üzerine bir de edilgenliği kabul edersek hiçbir büyünün anlamı kalmaz. Gücümüzü tamamen yitiririz. Toplum, kadına zaten edilgen bir rol biçmiş. Bunu kabul ediyor muyuz, etmiyor muyuz? Mesele orada.

Haberin Devamı

İNSAN CİNSİNE OLAN İNANCIM KAYBOLMUŞTU, ARTIK DAHA HOŞGÖRÜLÜYÜM. BUNUN SEBEBİ HORMONLARSA DA SEVDİM BU HORMONU BEN

Siz hep biraz ‘evin asi kızı’ydınız. Her zaman itiraz eden, sesini yükselten bir figür vardı karşımızda. Bu yanlarınızda bir değişiklik oldu mu sizce?

Bu konuda ben de kendimi ara sıra yokluyorum. İtiraz konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadım henüz. (Gülüyor) Adaletsiz ve yanlış bulduğum her şeyde sesim yine yükseliyor. Ama daha hoşgörülüyüm artık. İnsan cinsine olan inancım neredeyse kaybolmuştu. Şimdi daha sevgi doluyum. Bunun sebebi hormonlarsa da sevdim bu hormonu ben. Umarım değişmez.

İNSANLARIN BENİ YERLEŞTİRMEK İSTEDİĞİ KALIBA GİRMEDİM, KENDİMİ GÖRMEK İSTEDİĞİM YERE GİTTİM

“Hayat Instagram pozlarından çok daha fazlası, en yakınlarınızın dahi bedeniniz üzerinde baskı yapmasına izin vermeyin” diyen bir paylaşımınıza rastladım. Siz, hiç mi hissetmediniz o baskıyı?

Ben, hayatımı insanlardan uzak durmak, onlarla arama mesafe koymak üzerine inşa ettim… (Gülüyor) Yıllarımı buna verdim diyebilirim. Belki bu yüzden, bana karşı başkalarına konuştukları gibi rahat konuşamıyor olabilirler. Ama buna rağmen hiç hissetmedim diyemem. Bu baskıyla karşılaştım ve elbette beni yıprattığı zamanlar oldu. Ama içselleştirmedim hiç. İnsanların beni yerleştirmeye çalıştığı kalıba değil, kendimi görmek istediğim yere gitmeye çalıştım hep.

HİÇBİR ZAMAN BÜYÜK PLAK ŞİRKETLERİNİN DAYATTIĞI KURALLARA UYMADIM

Kendi ifadenizle; kuralları kabul etmeyenlere çok fazla yaşam alanı tanınmayan bir sektörde, siz yıllarca bir şekilde hep var oldunuz. Bunun bir matematiği var mı ya da siz neye bağlıyorsunuz?

Matematiği varsa da benim matematiğim hep çok kötü olmuştur, gerçek anlamda da mecazi anlamda da. Hiç hesap kitap yaparak yol almadım. Bunun sadece şarkılarımla ilgisi var. Başka hiçbir şeyle değil. Hiçbir zaman büyük plak şirketlerinin dayattığı kurallara uymadım, o yüzden de hiç onların inanılmaz yatırım yaptığı bir sanatçı olmadım.

Şarkı sözleriniz hep bir hikaye anlatıyor. “Ahım tenimdir yanına kalmaz”, “Ateşimi alacaktın, korumu söndürmeyecektin.” Yine böyle sözler çıkacak mı sizden?

Şu an müzikal bir çalışma yok ama söz yazmaya hep devam ettim, ediyorum… Hatta çok daha fazla fikir uçuşmaya başladı kafamda. Bir arkadaşım, “Yaratıcılığın tavan yapacak, inanamayacaksın” demişti. İçimden “Eminim öyle olur” demiştim. Gerçekten öyle oluyormuş…

Şu ana kadarki deneyiminizle bu hayattan öğrendiğiniz en önemli şey ne?

Aforizmalardan koşarak uzaklaşan biriyim ama inanmak ve inandığın şeye güvenmek sanırım… Her şeyden daha önemli bu hayatta. Çünkü güvenmek hep inanmaktan daha zor oldu benim için.

Peki, pes etmenin sınırlarına geldiğinizde, genelde sizi ne kurtarıyor?

Kalbine ve aklına güvendiğim insanlar… Eğer, kendimdeki o kaynağı tamamen kuruttuysam, inandığım insanlara sığındım hep. Ama bazen o da daha dibe sürükleyebiliyor. Çünkü sizin aradığınız frekans bazen karşınızdaki insanda bulunmayabiliyor. Öyle anlarda da hep doğayla ve hayvanlarla iyileştirdim kendimi.