Cumartesi Postası Barış Manço'suz geçen 21 yıl! Gözlerimizde yaş kalplerimizde sızı, unutmadık seni

Barış Manço'suz geçen 21 yıl! Gözlerimizde yaş kalplerimizde sızı, unutmadık seni

Paylaş
Barış Manço'suz geçen 21 yıl! Gözlerimizde yaş kalplerimizde sızı, unutmadık seni

Barış Manço 7’den 77’ye herkesin sevgilisiydi. 1 Şubat 1999’da hayata veda etti. Yüzüklerinden, çocuk sevgisine ve kocaman kalbine kadar her şeyini özlüyoruz. Hâlâ şarkılarıyla ruhumuzu besliyoruz. Hayatına 14 albüm sığdırdı. Çocuklara ıspanağı bile sevdirdi. O hep birlik beraberliği seçti. Eşi Lale, çocukları Doğukan ve Batıkan, Barış Manço’yu anlattı. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr

Sizin babanız bizim de çok sevdiğimiz bir sanatçıydı. Aramızdan ayrılışının 21. yılı ve onu kimse unutmadı.

Haberin Devamı

Doğukan Manço: 21 yıl hiç de kolay geçmedi. İlk vefat ettiğinde “Keşke şöyle 20 yıl falan geçse de acımız hafiflese” demiştim. Yıllar geçti ama acısı hâlâ taze. Yıllar geçtikçe acıyı bir şekilde bastırıyorsunuz ama özleme çare yok. Zaman içinde unutulur zannediyorsunuz ama sevenleri git gide artıyor. Müzesine gelen ziyaretçiler her geçen gün artıyor. Çocuklar Barış Manço’yu tanıyarak yetiştiriliyor.

Batıkan Manço: Her yıl özlemimiz arttı ve Barış Manço’nun hiçbir zaman unutulmayacağını hep beraber gördük bu yıllarda. Sadece ölüm yıldönümündeki anma etkinliklerinde değil, yılın diğer aylarında da hep anılıyor. 23 Nisan’da bile. Ne mutlu ki unutulmayacak bir adammış. Sonraki kuşaklara hep onun felsefesi aktarılıyor.

Haberin Devamı

Barış Manço’nun bu kadar unutulmaz olmasının nedeni ne sizce?

D.M.: Barış Manço Türk kültürüyle özdeşleşmiş soyut bir mirastır. Bu yüzden öğretileri yaşamaya devam ediyor. Ülkesine yaptığı katkılar öyle çok ki... Babam şarkıları için “Ben sizi size anlattım” der. Onun zamanında yetişmiş nesil şimdi onun öğretilerini kendi çocuklarına aktarıyor. Doğru şeyler yapmış, iyi ki de yapmış.

B.M.: Çünkü o sevmeyi çok güzel bilen ve karşısındakine de öğreten biriydi. Ülkesini, dünyayı, çocukları, yaşamın felsefesini... Kimseyi üzmedi. Ne sanatı ne de ülkesi adına en ufak yanlış yapmamış bir insandı. İyi şeyler bıraktı geriye. Hep öğretici oldu. Önemli olan onun felsefesini sonraki kuşaklara iyi anlatabilmektir.

BARIŞ MANÇO SUSUYORSA SIKINTIDIR

Bir baba olarak size neler öğretti?

B.M.: Ahlaklı ve onurlu olmayı, yalansız yaşamayı, insanı insanca sevmeyi, bencil olmamayı öğretti. Bu dünyada kaç insanı 7’den 70’e herkes sever? Babam bunu başardı. Bizler dünyaya geldiğimizde o çoktan gönüllerde taht kurmuştu. Biz nasıl bir mirasa bekçilik ettiğimizi aklımız olgunlaştıkça fark ettik.

Babanızdan korkar mıydınız?

B.M.: Ben haylaz bir öğrenciydim. Babam hayal kırıklığına uğradığı zaman bağırıp çağırmaz sessizliğe bürünürdü. O sessizlik daha kötüydü. D.M.: Yani Barış Manço susuyorsa sıkıntıdır.

Babanızı kaybettiğinizde kaç yaşındaydınız?

Haberin Devamı

D.M.: Ben 17, Batıkan 14 yaşındaydı. Elbette kolay olmadı gönül isterdi ki daha çoook uzun yıllar birlikte geçirelim. Yılları birlikteeskitelim.BarışMançoyaşasaydı ülkedeki herkes daha umutlu olurdu.

BUGÜN YAŞASAYDI DAHA MEDENi VE GÜLER YÜZLÜ BİR NESİL YETİŞİRDİ

O, çocukların Barış Abi’siydi. Hepsini ‘adam olacak çocuk’ olarak görürdü. Göründüğü gibi şefkatli miydi?

D.M.: O son derece sevgi dolu bir insandı. Öğreticiydi. Bu ülke için yapmak istediklerinden biri de sevgi dolu bir nesil yetiştirmekti. Bugün ekranlarda gördüğünüz o sürekli somurtan dizi karakterleri gibi olmaz, neşeli toplum peşinde koşardı. Sabah birbirini tanımayan insanların bile birbirine “Günaydın” demesini sağlardı. Bugün yaşasaydı daha medeni ve güler yüzlü bir nesil yetişirdi.

Başka çocukları babanızdan kıskandığınız oldu mu o dönemler?

B.M: Elbette oluyordu bazen. ‘Adam Olacak Çocuk’ programı başladığında ben dört yaşındaydım. Evde babamızı elbette görüyorduk ama televizyonda başka çocuklarla görünce tatlı tatlı kıskanıyordum. Bunda kıskanılacak bir şey olmadığını sakince anlatırdı bize.

Haberin Devamı

İNSANLARI ÖTEKİLEŞTİRMEDEN SEVERDİ

90’ların çocuklarının onu neden sevdiğini anlayabiliyorum ama Japonlar onu neden bu kadar sevdi?

B.M.: İşte bu onun sırrı. İnsanları ötekileştirmeden severdi. Tüm dünya çocuklarını çok severdi. 75 ülke gezdi, bayrağımızı dalgalandırdı. İyiliğe ve öğretiye hizmet etti. Kendi için değil insanlık, barış, sevgi ve çocuklar için çalıştı. O nedenle oralarda da en az bizim ülkemizde olduğu kadar sevilmesi kaçınılmazdı.

Barış Manço’nun evlatları olarak hayata önde başladınız ama siz hiç şımarmadınız.

D.M.: Biz ona layık çocuklar olma yolunu seçtik. Onu kaybettiğimiz için erken olgunlaştık. Ona asla söz getirmedik, getirmeyiz de.

B.M.: Biz onun evlatları olduğumuz için çok şanslıyız ama sorumluluğumuz, şansımızdan daha büyük. Onun adına leke getiremeyiz. Biz bir değeri temsil ediyoruz. İnsanların gözünde ben Batıkan değilim, Barış Manço’nun küçük oğlu Batıkan’ım. O yüzden duruşuma, cümlelerime çok daha dikkat etmem gerekiyor.

DİN, DİL, IRK AYIRT ETMEDEN HERKESİN BİR ARADA YAŞADIĞI BİR DÜNYA HAYAL EDERDİ

Sizce ülkenin bugünkü gündemine karşı nasıl bir sanatçı duruşu gösterirdi?

Haberin Devamı

D.M.: Bugünkü şartlarda ne kadar müzik yapmak isterdi o tartışılır. Zaten son röportajlarından birinde “Ben bu ülkede hiç bu kadar kaotik bir dönem görmedim. Demek ki insanların benim müziğime çok da ihtiyaçları kalmamış” demiş. Ki o zamanlarda gündem bu kadar hareketli de değildi üstelik.

B.M.: Babam nerede durarak başladıysa orada durmaya devam ederdi. Sanatında da kişiliğinde de birleştirici olmak onun gözünde tek çözümdü. Onun tarafı müzik ve sanattı. Din, dil, ırk ayırt etmeksizin herkesin bir arada yaşadığı bir dünya hayal ederdi.

Eserlerini bazı siyasiler kullanmak istiyor ama izin vermiyorsunuz galiba...

D.M.: Biz herhangi bir görüş fark etmeksizin onu politikadan uzak tutuyoruz. Barış Manço’nun tarafsızlığı ve birleştiriciliğine inanarak ve bu değerleri korumak adına verdiğimiz karara tüm siyasilerin saygı göstermesini rica ettik. Anlayış gösterdiler.

B.M.: Benim babam apolitik bir insandı. Şarkılarında politikaya yer yoktu. Halk insanıydı, herkesin bir parçasıydı.

BARIŞ’A HAYATTA BİR KEZ KIZDIM; O DA BU KADAR ERKEN ÖLDÜĞÜ İÇİN

Lale Hanım, üstadı bir de sizden dinleyelim. Gidişi size ne hissettirdi?

Ben Barış’a hayatta bir kez kızdım; o da bu kadar erken öldüğü için. Hem evde hem işte birlikteydik. Hepimiz ‘Barış Manço’ müessesesi için çalıştık. Dolu dolu bir hayat yaşadık. Ani gidişi bütün dengemizi bozdu.

Vefatın ardından neden çocukları yurt dışına gönderdiniz?

Bu süreci minimum kaygıyla atlatmaları içindi. Uzaktaydılar ama onlar da kendi hayatlarını kurmayı öğrendiler. Hem maddi hem manevi zorlu bir süreç geçirdik. Ülkesini bu denli seven ve tüm birikimini özelikle çocuklara aktarmak için çalışan bir adamın ani vefatı sonrası ailesi bunları yaşamamalıydı. Barış’ı sevenlerin desteği ile ayakta kaldık.

Barış Manço sizin için resmen bir kahramanmış.

Barış hepimizin kahramanıydı. Barış bizim için eş ve baba olarak başımıza gelen en güzel şeydi. Acı, yıllar içinde şekil değiştiriyor ama özlem katlanarak büyüyor. Aynı zamanda benim en iyi arkadaşımdı. Boşluğu elbette çok büyük oldu.

BABAMIN ŞARKILARINDAKİ NASİHATLERLE KENDİMİZİ TESELLİ ETTİK

Babasızlık sizlere ne öğretti?

B.M.: Babasızlığın ne kadar acı olduğunu, çaresizliği, özlemi ve hiç unutmamayı... Biz babamın vefatının ardından hemen yurt dışına gittik. Ülkemizden uzak yabancı bir ülkede birbirimize kenetlenmeyi öğrendik. Düşünsenize biz Türkiye’de şimdi müze olan o evde yaşıyorduk.

Bakıcımız vardı. Yemeklerimiz önümüze geliyordu. Ama biz oraya gidince çamaşırımızı kendimiz yıkmayı öğrendik. O dönemlerde yanımızdaki en büyük güç babamızın şarkılarıydı. Babamın şarkılarındaki nasihatlerle kendimizi teselli ettik.

Bir zamanlar oturduğunuz evin müze olması nasıl bir duygu?

B.M.: Mutluyuz. Her gün gelen yüzlerce insanı görünce daha da mutlu oluyoruz. Ben buraya her geldiğimde her anım canlanıyor ve bu beni besliyor.

D.M.: Moda gibi bir semtte, anılarımızın olduğu bu köşkte hayatımızı devam ettirmek isterdik ancak ölüm de bir gerçek. Bizler maneviyatçı çocuklarız ve buranın halkla paylaşılmasını kabullendik. Bundan onur duyduk. Babamız da zaten geçmişte “İnsanlar Barış Manço nasıl bir evde yaşamış, nasıl mobilyalar seçmiş, nelerden ilham almış, görsünler isterim” demiş. Bir nevi vasiyetini yerine getirmiş olduk.