Gündem Başbuğ'dan 5 dakikalık savunma

Başbuğ'dan 5 dakikalık savunma

Paylaş
Başbuğ'dan 5 dakikalık savunma

Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ, 5 dakika süren savunmasının sonunda, "Beni yargılayacak yer Yüce Divan'dır" dedi

İrtica ile Mücadele Eylem Planı Davası'yla birleştirilen İnternet Andıcı Davası'nın 58. duruşması yapıldı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki küçük salonda görülen duruşmaya,tutuklu sanıklar Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, korgeneraller Mehmet Eröz ve İsmail Hakkı Pekin, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu ve Emekli Albay Dursun Çiçek'inde aralarında bulunduğu 15 tutuklu sanık hazır bulundu.

>>> İLKER BAŞBUĞ´UN DURUŞMAYI TERK ETMESİ DÜNYA BASININDA YANKI BULDU

Mahkeme tarafında 16 duruşmadan men edilen tutuklu sanık Serdar Öztürk de duruşmaya katılmazken, hakkında yakalama kararı bulunan Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler ile kırmızı bülten ile aranmalarına karar verilen Tümgeneral Mustafa Bakıcı ve Bedrettin Dalan ise duruşmada yer almadı.

İkinci Ergenekon Davası kapsamında tutuklu yargılanan bu davanın tutuksuz sanığı Hasan Ataman Yıldırım ve 5 tutuksuz sanık da duruşmada hazır bulundu.

BAŞBUĞ'UN EŞi, KIZI VE OĞLU DA İZLEDİ

Duruşmayı ayrıca İkinci Ergenekon Davası'nda tutuksuz olarak yargılanan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, İlker Başbuğ'un eşi Sevim, kızı Feride ve oğlu Murat Başbuğ da duruşmaya izleyici olarak katıldı. Duruşma salona alınan 09.30'da diğer tutuklu sanıklarla birlikte alınan İlker Başbuğ kendisini alkışlayan izleyicilere el sallayarak karşılık verdi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese tutuklu sanık İlker Başbuğ'un savunmasının alınacağını belirterek, Başbuğ'u kürsüye çağırdı.

BAŞBUĞ: NEREDE O ESKİ GENELKURMAY BAŞKANLARI

İlker Başbuğ'un eşi Sevim Başbuğ, "Koskoca Genelkurmay Başkanını iftiralarla sanık sandalyesine oturtuyorlar. Hiç kimse de bir şey demiyor. Ayıp diye bir şey var" dedi. İlker Başbuğ da izleyici sıralarını kafasıyla işaret ederek "Nerede o eski Genelkurmay Başkanları. Hiçbiri burada yok. Onların başına gelse biz koşar gelirdik buralara. Daha durun, anlatacak çok şeyim olacak. Zamanı gelince daha konuşacağız" diye konuştu. Daha sonra ön tarafa giderek sanık sandalyesine oturan İlker Başbuğ aynı sırada yan yana oturduğu tutuklu sanıklar emekli Orgeneral Hasan Iğsız ve Korgeneral Mehmet Eröz ile sohbet etti.

"BANA TERÖR ÖRGÜTÜ YÖNETİCİSİ DİYENLERE ŞAŞARIM"

81 gündür Silivri 5 Nolu L Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan ve bugün ilk kez konuşan İlker Başbuğ, "Dünyanın hiç bir ülkesinde hem ülkenin Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan Genelkurmay Başkanı görülmemiştir. Ben, Türkiye Cumhuriyeti'nin 26ncı Genelkurmay Başkanıyım. Hayatımın son 20 yılını terörle mücadele ile geçirdim. Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olduğum yıllarda da, birilerinin düşündüğü ve iddia ettiği şekilde değil; bütün maddi ve manevi varlığımı ortaya koyarak, ülkemizin başına bela edilen terör sorununun ortadan kaldırılması için var gücümle çalıştım. Bu çalışmalarıma da çok kişi tanıklık etmiştir. Şimdi bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım" dedi.

"HAYATIMDA HİÇ HUKUSUZ DAVRANMADIM"

Başbuğ, "Bu suçlama hiçbir zaman kişisel suçlama olarak kabul edilemez. Bu suçlama, gerçekte şahsım üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerine de yöneltilen ağır bir suçlamadır. Bu suçlama ile bir Genelkurmay Başkanı'nın görev süresinin iddianamede, hukuken bu şekilde tarif edilmesi, siyasi açıdan da özel olarak düşünülmesi gereken bir sıra dışı durumu ifade etmektedir. Bu suçlama, aynı zamanda siyaseten devletimize de yöneltilen son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Bu karmaşa, ülke yönetimini devredeceğimiz genç nesillere nasıl anlatılacaktır? Tarihe nasıl not düşülecektir? Hayatımda hiç hukuksuz davranmadım. Demokrasiye olan bağlılığımda ortadadır. Bu durum kamuoyu ve beni yakinen tanıyanlar tarafından da çok iyi bilinmektedir" diye konuştu.

"BU İDDİANAMEYE HİÇBİR İTİBARIM YOKTUR"

Başbuğ konuşmasına şöyle devam etti: "Bütün bunlara rağmen, belirli amaçlara hizmet etmek için, şimdi kalkmışlar dünyanın en güçlü ordularından birisinin komutanı iken, iddia edilen bir terör örgütünün istekleri ve yönlendirmesi doğrultusunda, internet yoluyla ve yaptığım konuşmalarla darbeye teşebbüs ettiğimi iddia ediyorlar. Beni suçlayanlar, komutanlık dönemimde tek bir internet sitesi bile açılmadığını, mevcut olanların da tarafımızca kapatılmış olduğunu bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, söz konusu internet andıcının gerçekte herhangi bir suç unsuru taşımamasına rağmen, varsayımlar üzerinden bu andıca suç unsuru yüklenilmesinin hukuken doğru olmayacağını bilmiyorlar mı?

Beni suçlayanlar, eğer söz konusu internet andıcında herhangi bir suç unsuru görse idim, tereddütsüz soruşturma emri vereceğimi bilmiyorlar mı? Beni darbe ortamı oluşturmak amacıyla, psikolojik harekat faaliyetlerini yönetmekle suçlayanlar, Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldığım ilk günlerde, Bilgi Destek Dairesinin bir süreçte öncelikle küçültülmesini daha sonrada lağvedilmesi direktifini verdiğimi; bu daireye ait dört bilgi destek taburundan ikisinin hemen, Dairenin ise 11 Ağustos 2009'da lağvedildiğini bilmiyorlar mı?

Beni suçlayanlar, yapmış olduğum bu konuşmaları Genelkurmay Başkanlığı görevim ve sorumluluğum gereği olarak yaptığımı bilmiyorlar mı? Ne yapmalıydım? Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, masumiyet karinesi hiçe sayılarak medyada haksız ithamlarla yıpratılmasına ve itibarsızlaştırılmasına sessiz mi kalmalıydım? Bu iddialar ve suçlamalar yersizdir. Böyle bir iddianameyle, bir kişinin suçlanmaya çalışılması sadece, yetersizliğin bir komedisidir. Bu nedenlerle bu iddianameye hiçbir itibarım yoktur"

"YARGILAMA YERİNİN YÜCE DİVAN OLDUĞU AÇIKTIR"

Başbuğ, "Karşı karşıya bırakıldığımız bu davaya bir bütün olarak bakıldığında, sivil ve asker, sorumluluk taşıyan ve vicdan sahibi olan herkesin de, kendilerinden beklenildiği gibi dürüstçe davranacaklarına inanıyorum. Genelkurmay Başkanlığı, devletin en önemli makamlarından biridir ve bu nedenle, Anayasa'nın 148. maddesi bu makama da özel bir statü tanımıştır. Türkiye'deki birçok değerli ve saygın hukukçunun tereddütsüz belirttiği şekilde, eğer şahsımla ilgili bir yargılama olacak ise, bu yargılama yerinin Yüce Divan olduğu açıktır. Bütün bu nedenlerle, huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı işgal etmiş olduğum makama ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı çok ağır haksızlık olarak görüyorum. Bu inançla, bugün burada savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya da cevap vermeyeceğim. Bu davranış mahkemeye karşı bir tavır alma şeklinde algılanmamalıdır. Bu davranış, Anayasa'ya, hukukun üstünlüğüne ve kendime karşı olan saygımın ve taşıdığım sorumluluğun bir gereği ve doğal sonucudur" ifadesini kullandı.

"TÜRK ÜNİFORMASINI ONUR VE GURURLA 53 YIL BOYUNCA TAŞIDIM"

"Hizmetinde bulunmaktan her zaman şeref ve gurur duyduğum Aziz Milletime; Bugün kişisel olarak hiçbir endişe taşımıyorum" diyen İlker Başbuğ, "Tek endişem, sağduyu sahibi pek çok kişinin de ifade ettiği gibi güzel ülkemin ve güzel insanlarının çeşitli nedenlerle bir bölünmeye ve kutuplaşmaya doğru sürüklenmekte olmasıdır. Türk Ordusunun üniformasını onur ve gururla taşıdığım 53 yıl boyunca vatanıma, milletime, devletime ve orduma sadakatle hizmet ettim. Aksini iddia edenleri bugün benim, yarın ise tarihin affetmeyeceğine inanıyorum. Takdir, Yüce Türk Milletine aittir" dedi.

"SAVUNMA YAPMAYACAĞIM, HİÇBİR SORUYA CEVAP VERMEYECEĞİM"

Başbuğ, "Bu nedenle mahkemenizin beni yargılamakta görevli olmadığını düşünüyorum. Savunma yapmayacağım, hiçbir soruya da cevap vermeyeceğim" diyerek sözlerini tamamladı. Mahkeme Başkanı Özese, "Bu konuşmanızı savunma olarak mı kabul edelim ?" şeklindeki sorusuna sanık Başbuğ, "Hayır bu savunma değil. Bu konuşmayı bir savunma olarak değil, yasal haklarıma dayanarak neden savunma yapmayacağımı açıkladığım bir konuşma olarak düşünün" diye cevap verdi. Duruşma Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin Başbuğ'un savcılıkta ve mahkemede verdiği ifadelerini okuması ile devam ediyor.

DAVALAR 17 ŞUBAT'TA BİRLEŞTİRİLMİŞTİ

13. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Şubat 2012 tarihinde İlker Başbuğ hakkında açılan davanın, İnternet Andıcı Davası ile birleştirilmesine karar vermişti. İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 Ocak'ta tutuklanan Başbuğ'un "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi ve "terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapsi isteniyor. İnternet Andıcı davası'nda 16'sı tutuklu 30 sanık yargılanıyor.

BAŞBUĞ’DAN GAZETECİLERE : NELER YAZDINIZ?

Durumaya verilen arada basın mensuplarının bulunduğu alana yaklaşan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, "Bu kısım da basın mı? Neler yazdınız?" diye sordu. İlker Başbuğ’un mahkeme heyetinin sorularına cevap vermemesi üzerine çapraz sorgusuna son verildi. Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer’in savunmasının ardından mahkeme heyeti duruşmayı perşembe gününe erteledi.

İnternet Andıcı Davası’nın 58. duruşmasında sorulan sorulara cevap vermemesi üzerine tutuklu sanık Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un çapraz sorgusuna son verildi. Başbuğ’un ardından avukatı İlkay Sezer 14 sayfalık savunmasını yaptı. Daha sonra tutuksuz sanık Yarbay Altınay Şahin, savunmasını yapması için kürsüye çağrıldı. Ancak sanık Şahin, avukatının hazır olmadığı gerekçesiyle savunma yapmadı. Bunun sırada tutuklu sanık emekli Albay Dursun Çiçek’in kızı aynı zamanda avukatı İrem Çiçek, söz alarak mahkemede gizli tanık dinletmek istediklerini söyledi. İrem Çiçek, kendisine Ergenekon ve Balyoz davalarında yaratılan sahte delillerle ilgili bir mektup gönderildiğini belirterek, kendisine gönrilen bu mektubu okudu. Avukat Çiçek mektubu gönderen kişinin kendisini telefonla özel numaradan da arayarak eski bir cemaat mensubu olduğunu söylediğini öne sürdü.

GİZLİ TANIK DİNLETME TALEBİ SONRA DEĞERLENDİRİLECEK

İrem Çiçek, kendisine gönderilen mektupta "Can güvenliğim olmadığı için 2003’te DGM’ye ifade vermeye gidemedim. Tanık koruma programından yararlanmak istiyorum. İstiklal Savaşı’nda gazi olan Çakır Gazinin torunu olarak, TSK’ye karşı yapılan komployu arz etmek istiyorum. Beni tanık olarak dinletmek isterseniz cuma günü İstanbul’a gelebilirim" denildiğini ileri sürdü. Mektubu gönderenin adı, soyadının da bulunduğunu söyleyen Çiçek, bu kişinin gizli tanık olarak dinlenmesi konusunda hemen karar verilmesini talep etti. Talebi değerlendirmek üzere duruşmaya ara veren Mahkeme Heyeti, avukat Çiçek’in dinlenilmesi istenen gizli tanıkla ilgili, hangi olayı bildiği ve hangi kişileri nasıl tanıdığını, neden tanık korumadan yararlanmak istediği, can güvenliği ne şekilde tehlikeye düştüğü gibi konularla mahkemeye bilgi verilmesini istedi. Bütün sanıkların savunmalarının alınmasından sonra bu talebin değerlendirileceğine karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı perşembe günü saat 09.30’a erteledi.

BAŞBUĞ BASIN MENSUPLARINA NELER YAZILDIĞINI SORDU


Durumaya verilen arada basın mensuplarının bulunduğu alana yaklaşan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, "Bu kısım da basın mı? Neler yazdınız?" diye sordu. Basın mensuplarının "Dediğiniz her şeyi yazdık" demesi üzerine Başbuğ da "Ne dedim ben? Yazdıklarınız şu anda televizyonda da çıkıyor mu?" diye sordu. Basın mensuplarının "Sabahki konuşmanızı, salondan çıkışınızı ve eski Genelkurmay Başkanlarına sitemleriniz yazdık" demesi üzerine Başbuğ başı ile onaylayarak, "Ben dışarı mı çıkmışım" dedi.

Serpil KIRKESER İSTANBUL DHA