Pazar Postası Ben pavyonculuk yapıyorum bana artık, 'Esnaf Okan' diyebilirsiniz
Paylaş
Ben pavyonculuk yapıyorum bana artık, 'Esnaf Okan' diyebilirsiniz

Ona ortalama duygular hissetmek zor. Seveni çok seviyor, sevmeyeni direkt 'sinir' oluyor. Karşı karşıya geldiğiniz an ''Okan Bayülgen bu adamsa, yıllarca ekranda gördüğümüz kim?'' diyorsunuz. Çünkü beklediğimizin aksine çok tatlı, kendi deyimiyle 'lokum gibi' bir insan. Mahallenin asi çocuğu olduğu doğru. Ama ''Yıllarca serseri ve marjinal yanımı törpülemeye çalıştım. Aslında gelenekçi bir adamım'' diyor. Yeni oyunu 'Gazino Dev Kadro' vesilesiyle buluştuk

Hayatınız nasıl gidiyor?

Haberin Devamı

Ben şu anda bir adamım. Bir babayım. Her gün işe giden, çok çalışan, az uyuyan tatlı bir çocuğum.

Mutlu musunuz?

Çok mutuyum, genelde tatlıyım. Yıllar beni daha da lokumlaştırmış. Herkes öyle diyor.

Çok modern görünmenize rağmen aslında gelenekçi bir yapınız olduğunu düşünüyorum ben. Doğru mu?

Hayatım boyunca serseri ruhumu, marjinal taraflarımı törpülemek istedim. Geleneğin içinde olmaktan çok mutluyum. Zaten gelenek olmazsa çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz? Onlara hangi kültürü aktaracağız? Kızlar ve oğlanlar nasıl evlenecek? Misal hayatım boyunca Türkçemizi çok düzgün ve güzel konuşmaya çalıştım. Ama bunu tek başıma çocuğuma öğretemem. Onun büyükannesi ve büyükbabasıyla da yan yana olması lazım. Bir çocuğa dilini, dinini, tarihini tek başına öğretemezsin. Böyle bakınca gelenekçiyim tabii.

Haberin Devamı

ASLINDA GELENEKÇİ DİNDAR BİR ADAMIM

Sizin dindar bir yanınız da mı var?

Dindar bir yanım var ve bütün dinlere saygılıyım. Bu toplumun geleneğe, göreneğe, oradan getirdiğimiz davranış biçimlerine ve ahlaka kesinlikle ihtiyacı var. Bunlar olmadan bir çocuğu bir felsefe kitabıyla yetiştiremezsin. Bugün bizim toplumumuzun kendi alışkanlıklarına her zamankinden daha çok ihtiyacı var.

Bu konularda bir gerileme mi hissediyorsunuz?

Çocuklarımızı Filipinli dadılar büyütüyor, çocuklarımız suşicilerde büyüyorlar. Yabancı okullara gönderiyoruz, yabancı dilleri ve kültürleri öğreniyorlar. Farklı eğlence mekanlarında farklı farklı içkiler içiyorlar, farklı alışkanlıklarla eğleniyorlar.

Kızınız İstanbul da bir Türk okuluna gitmiyor ama…

İstanbul, babası gibi Fransız okuluna gidiyor tabii. Bu da çok doğal. E ben de Galatasaray Lisesi’nde okudum. Ama Galatasaray Lisesi’nde okuyup da benim kadar gelenekçi bir adam benim yaşımda bile bulamazsın.

Ağır Roman’daki oyunculuğunuza şahit olanlar sizin kolay para için kendinize ihanet ettiğinizi düşünüyor. Eğlence sanattan üstün mü?

Bunu diyenleri anlamakla beraber cevabım şu. Türkiye’nin bir sinema dili yok. Eskiden varmış. Şimdi maalesef yok. Türkiye, Nuri Bilge Ceylan ile ‘Recep İvedik’ arasında gidip geldikçe yapılabilecek bir şey görmüyorum. Çünkü Nuri Bilge Ceylan gibi takdir edilip, Recep İvedik gibi para kazanılmak isteniyor. Ya da tam tersi.

Haberin Devamı

Şu ana kadar Nuri Bilge Ceylan mı yoksa Recep İvedik mi diye bir karar verilseydi o zaman ortada kendimi adayacak bir alan bulabilirdim. Ayrıca şimdi de kendimi uzay çalışmalarına adamış değilim gördüğünüz üzere.

‘DÜRÜST KABA OL, EĞRETİ SAYGILI OLMA’

Okan Bayülgen deyince akla ‘sinir, gıcık adam’ gibi ifadelerin gelmesi için özel çaba sarf ediyor gibisiniz...

Şu “Sinir adam” diyeni bir bulsam onu sinir edeceğim zaten ama ben onu sokakta hiç duymuyorum. Ben hep dürüst bir iletişim yolu seçtim. Etrafınıza bakın, insanlar yaşadıkları ülkeyi, insanını tanımıyorlar.

Siz iyi tanıyor musunuz?

Bana ‘sinir adam’ diyenden iyi tanıdığım kesin. Türkiye’de herhangi bir mahalle kıraathanesine gidin, ya da sokağa bakın. İnsanlar biraz esmer olana ‘Arap’ der, ayağı aksayana ‘topal’, kolu kısa olana ‘çolak’ der. Hatta ona öyle seslenirsin ve sana dönüp bakar. Hiçbiri buna alınganlık göstermez. Bu Amerikalı ‘politically correct’ durumu bize sonradan geldi. Bizim kültürümüzde bu yoktur. Bu kadar tevekkül ve tekabül etmiş olmak benim güzel ülkemin güzel insanının mizacıdır. Özdemir Asaf kısa şiirinde bu durumu çok güzel anlatır. Der ki: “Dürüst kaba ol, eğreti saygılı olma!” Ki ben kaba olduğumu da kabul etmiyorum, iletişim dilim samimiyet üzerine kuruludur.

Haberin Devamı

Yıllarca Türkiye’nin en seksi erkekleri listelerinin ön sıralarındaydınız. Şimdi “Neden yokum?” diye bozuluyor musunuz?

Hayır. Hâlâ seksiyim. Ama kendi kategorimde. Ben bir erotik film yıldızıyım. Erotik kasetler satan dükkanlardaki kategorilere bakarsanız farklı farklı kategoriler görürsünüz. Benim de sadece kategorim değişti.

Sizinki ne?

Onu diyemem çok erotik olur.

UZUN BİR HAYAT İÇİN SEKSİ BIRAKMAK ŞART

İnsanın yaş aldıkça tek eşli olması daha mı kolay oluyor ya da sevişme içgüdüsü azalıyor mu?

Seksi bıraktım.

Nasıl yani? Tamamen mi?

Tamamen bıraktım ve çok rahatım.

Haberin Devamı

Neden?

Çünkü bütün kötülüklerin anası seks. Buradan herkese söylüyorum. Un da yiyin, şeker de tuz da. Üç beyazdan kaçınmaya gerek yok. Kilo da alın, hiç sorun yok. Yeter ki seks yapmayın. Benim tavsiyem, uzun bir hayat için seksi bırakmak şart. Eskiden durmadan yeni bir isimle anılırdınız.

Şu an beğendiğiniz kimse yok mu?

Hayır yok. Öyle bir isim göremiyorum. Açık söyleyeyim memleketin şu anki şöhretli hanımlarından hiçbirini beğenmiyorum! Beğensem zaten bu yaşla bu tecrübeyle ve inanılmaz fiziğimle beni zaten onlardan biriyle görürdünüz. Düşünsenize bu kadar güzel kızlarımız, var hepsi şöhret dünyasında bir arayıştalar, beni mi bulmayacaklar? Buluyorlar ama ben istemiyorum. Kızım 9 yaşını geçti, kendini kızıma adamış, istikrarlı bir baba olarak ona düzenli bir hayat vermek istiyorum. Artık ortalarda aşk hikayeleriyle uğraşamam. Kızımın beni paylaşacağı hiç kimse yok, olmayacak da!

Dört kez evlendiniz. Evlilik defteri de tamamen kapandı mı bu durumda?

Tamamen kapandı. Seksi bırakınca nimetleri de çağlayarak geliyor. Her bakımdan faydalı oldu bana. Bir kere kavga gürültü yok hayatımda. Bir ferahlık, bir kendini işine adamışlık geldi. Zaten bizim toplumumuzda kimse o kadar sevişken değil.

Müthiş anne babalarla tanışıyorum. Özellikle hanımlar… Boşanmış mesela. 15 yıl olmuş, hayatına kimse girmemiş. “E, ne yapıyorsunuz?” diyorum. “Valla çocuğumu büyütüyorum” diyor. Ben bunu zaten 20 küsur yıldır anlatmaya çalıştım. Bu işi yapıyoruz diye bizi her gece sevişiyoruz zannetmeyin.

Hatta belki sizden az sevişiyoruz. Yıllarca beni bugün şu kadınla ertesi gün bu kadınla beraber diye gösterdiler. Ne oldu sonra? İki gün tek başıma çorbacıya gidince bu kez de “Okan gey mi?” dediler. Yahu ne alakası var? Çorbamı içiyorum işte.

BİR ARA BEN BİLE GEY OLDUĞUMA İKNA OLDUM

Üzülüyor muydunuz o tip haberlere?

Yoo! Ne üzüleceğim. Zaten sonunda beni de ikna ettiler. Şöyle bir anım var: Bir TV muhabiri beni bir ay boyunca takip etti. Ben her gece sarhoş geliyorum, o da her gece kapımda. Neredeyse kanka olduk. “Abi iyi geceler” diyor ben eve girerken. Ben de “İyi geceler tatlım, iyi geceler hayatım” diyorum.

Başka bir sefer “İyi geceler sevgilim, iyi geceler bi’ tanem” diyorum. Sen üşenme bunları arka arkaya VTR yap. 10 dakika bunu bir verdiler üst üste. Vallahi ikna oldum ben gey olduğuma (Gülüyor). Sonra onunla karşılaşınca kendisine de söyledim. “Bravo sana, milleti geç, beni ikna ettin” dedim.

DÜNYANIN SORUNU APTALLIK

İstanbul’dan sonra kadınlara bakışınızda bir değişiklik oldu mu?

Daha şefkatli falan oldunuz mu mesela? Artık beraber olduğum kadınlara çocuk muamelesi yapmayı bıraktım çünkü artık bir çocuğum var. Dolayısıyla andropoz da yaşamıyorum, yaşamayacağım da. Çünkü andropozumu 30 ila 35 yaş arası bitirdim. Herhalde ölene kadar cazip bir adam olurum diye düşünüyorum.

Gündemle ilgili misiniz? Şu sıra zor tahammül ettiğiniz şeyler neler?

Tabii ki! Şu an tüm dünyada birincil problemimiz insan hakları. İnsan hakları ve demokrasi için her türlü çığlık, protesto, hepsinde varım. Dünyanın en büyük sorunlarından diğeri de aptallık.

Arabaları aptallar kullanıyor, bir şey satın almaya kalkınca onu sana aptallar satıyor, hizmet sektörü ve bizi çevreleyen pozisyonlar aptalların elinde. Ben de kendi hayatımı akıllı insanlarla sınırlamaya çalışıyorum. Bari aptallarla sevişmeyeyim, aptallarla çalışmayayım, aptallarla arkadaşlık etmeyeyim diye özel çaba sarf ediyorum.

GAZİNO DEV KADRO ‘ALAMANCI’ BİR KADININ GAZİNO AÇMA HAYALiNi ANLATIYOR

‘Gazino Dev Kadro’ 8 Aralık’ta Dada Salon Kabarett’te başlıyor...

Evet, burası yani Dada Salon Kabarett daha bir çocuk. İki aydır açık. ‘Gazino Dev Kadro’ da burada 8 Aralık’ta başlayacak. Oyunu Nursel Köse tasarladı, yazdı. Ben de onun müthiş fikrine ilaveler yaptım. Aynı zamanda oyunu yönetiyorum.

Seyirciyi ne bekliyor?

İşin aslı gazino dünyasının saflığına, nostaljisine herkes meraklıdır ve bu gösteriyi izlemek ister. Bizim farkımız, oyunun konusu olan kişinin, yani Nükhet Duru’nun bizzat oyunun içinde ve sahnede olması. O yılları yaşamış bir insan ve hala sahnede, baş tacımız...

Hikayesi nasıl?

‘Alamancı’ bir kadın 70’lerde Türkiye’yi terk ediyor ve buraya ait tüm duygu ve fikirlerini donduruyor. Aynı zamanda Nükhet Duru hayranı. Orada yaptığı sermayesiyle burada bir gazino açmaya çalışıyor. Nasıl beceriyorsa Nükhet Duru ile anlaşıyor.

Onu sahneye çıkarıyor. Tüm olaylar da gazinonun açılış gecesinde, açılmadan birkaç saat öncesinde yaşanıyor. 70 ve 80’lerin ruhunu zaten bilenler için değil, bilmeyenler için bir açılımda bulunuyoruz. İçinde entrika ve drama var. Aynı zamanda komik ve eğlenceli.

Nursel Köse'nin kaleme aldığı 'Gazino Dev Kadro'nun başrolünde Nükhet Duru var.

DÜKKANIM HiÇBiR SINIFA AİT DEĞiL

Dada Salon iki yıl önce Bodrum’da açıldı. Şimdi de İstanbul’da.

Bodrum’daki de fikir ve dekorasyon olarak buradakiyle aynı. ‘Sanat galerisi bar’ konseptinde. Burada hedeflediğim iş aynı 1920’lerde Dadaistlerin açtıkları salon ve kabare örneklerinde olduğu gibi, halka yakın ama sanat içeren bir eğlence. İnsanlar bizim kabaremizde, klübümüzde çok düşük bütçelerle eğlenebilir, sanat galerimizi gezebilir, yiyip içebilir. Ama aynı zamanda lüks bir eğlence vadediyoruz. Çünkü ben dükkanımın şu sınıfa ya da bu kişiye ait olmasını istemiyorum.

Gece hayatında iş yapmak keyifli miymiş?

Vallahi mecburen girdiğim bu ticari hayatı aslında çok sevdim. Şimdi bir esnaf olarak başarılı olmak istiyorum. Bana artık ‘Esnaf Okan’ diyebilirsiniz. Zaten nasıl televizyon gösteri dünyasının bir parçasıysa benim esprili bir dille pavyonculuk diye tabir ettiğim bu iş de gösteri dünyasının bir parçası.

DÜNYANIN SORUNU APTALLIK

İstanbul’dan sonra kadınlara bakışınızda bir değişiklik oldu mu?

Daha şefkatli falan oldunuz mu mesela? Artık beraber olduğum kadınlara çocuk muamelesi yapmayı bıraktım çünkü artık bir çocuğum var. Dolayısıyla andropoz da yaşamıyorum, yaşamayacağım da. Çünkü andropozumu 30 ila 35 yaş arası bitirdim. Herhalde ölene kadar cazip bir adam olurum diye düşünüyorum.

Gündemle ilgili misiniz?

Şu sıra zor tahammül ettiğiniz şeyler neler? Tabii ki! Şu an tüm dünyada birincil problemimiz insan hakları. İnsan hakları ve demokrasi için her türlü çığlık, protesto, hepsinde varım. Dünyanın en büyük sorunlarından diğeri de aptallık.

Arabaları aptallar kullanıyor, bir şey satın almaya kalkınca onu sana aptallar satıyor, hizmet sektörü ve bizi çevreleyen pozisyonlar aptalların elinde. Ben de kendi hayatımı akıllı insanlarla sınırlamaya çalışıyorum. Bari aptallarla sevişmeyeyim, aptallarla çalışmayayım, aptallarla arkadaşlık etmeyeyim diye özel çaba sarf ediyorum.

Röportaj: Oya Çınar