Ramazan Bencilliğin ilacı: Din

Bencilliğin ilacı: Din

Paylaş
Bencilliğin ilacı: Din

İnanan insan bencil olamaz. Kendini zulüm görenlerin yerine oyar. Onlar için bir şeyler yapmaya çalışır. Yapacağı her yardımın kendisine bir sevap kazandıracağını bilir. Vicdanı her zaman ona yol gösterir. Vicdanlı bir insanın zavallı ve muhtaç insanlara karşı duyarsız kalması, bu insanların akıbetlerini düşünmemesi mümkün değildir.

Tek amacı hayatını devam ettirebilmek olan bir insan, çevresinde olup biten olaylar arasından sadece kendi hayatına yönelik olanları algılar ve yalnızca onların üzerinde durur. Örneğin ticaret yaptığı ülkede savaş çıktığını öğrendiğinde tek kaygısı oradan kazanacağı paranın akıbetinin ne olacağıdır. Ama hiçbir zaman o ülkede katledilen insanları, zulme uğrayarak öldürülen bebekleri, insanların yaşadıkları korku ve çileyi düşünmez.

Haberin Devamı

Vicdan körelmesi

İnsanlar üstün bir ahlaka ve güçlü bir vicdana göre yaşamaya alışmadıkları için böyle bir umursamazlığı doğal karşılayabilmektedir. Oysa kendisini zulme uğrayan bir kimsenin yerine koyması yeterli olacaktır. Allah dinden uzak insanların bu bencil, duyarsız ve katı tutumlarını bir ayetinde şöyle bildirir: “Gerçekten, insan, ‘bencil ve haris’ olarak yaratıldı. Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar. Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder).” (Mearic, 19-21)

Sorumluluğu üzerine alırlar

Allah’tan korkup sakınan insanlar, zavallı insanların sorumluluğunu üzerlerine alırlar. Allah bir ayetinde şöyle bildirir:

Biz ona ’iki yoliki amaç’ gösterdik. Ancak o, sarp yokuşa göğüs germedi. Sarp yokuşun ne olduğunu sana öğreten nedir? Bir boynu çözmek (bir köleye özgürlük vermek)tir; ya da açlık gününde doyurmaktır, yakın olan bir yetimi, veya sürünen bir yoksulu. Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır. Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır. “Kapıları kilitlenmiş” bir ateş onların üzerinedir. (Beled, 10-20)

Haberin Devamı

Adile Sultan sofrası

Sultan Abdülmecit’le Abdülaziz’in ablası olan Adile Sultan, zeki, iyi bir şair, katip ve yazısı güzel bir sultandır. Kaptan-ı Derya Mehmet Ali Paşa ile mutlu bir evlilik yapar. Çok geçmeden bu mutlu çiftin Hayriye adında bir kızları dünyaya gelir. Adile Sultan önce kocasını, ardından da biricik kızını kaybeder.

Mücevherli sahan

Bu acılara sabreden sultan, artık kendini bir kat daha iyilik etmeye vermiştir. Kardeşlerinin vefatına kadar Adile Sultan Sarayı Ramazan boyu misafirlerle dolardı. Yemekler mücevherli sahanlarda verilirdi. Ayrıca İlk iftarına sultanların gelmesi adetti. Bu usul II. Abdülhamid saltanatının ilk senelerine kadar devam eder. Sarayın halkından ve kalabalığından çok dışarıdaki fukarayı yedirmek ve giydirmek için bir hayli para harcayan Adile Sultan tahsisatını hemen hemen borç edercesine sarf eder.

Mallarını bağışladı

Kahyasına, “Ölümümden sonra mallarım hazineye gidip çürüyeceğine satılsın, açıklarımız kapatılsın, düzenimiz bozulmasın, fukaramız mahzun olmasın” der. Adile Sultan, 1898’de vefat eder. İstanbul Eyüp’te, Bostan İskelesi yakınındaki türbesine defnedilir.

Haberin Devamı