Pazar Postası 'Birbirinin yüzüne bebek yağı enjekte edenler var...'
Paylaş
'Birbirinin yüzüne bebek yağı enjekte edenler var...'

Dolgu maddeleri, ameliyatsız estetikte en yaygın uygulamalardan. Ancak yüzüne dolgu maddesi uygulatanlardan kimi şiş yüzle dolaşırken, bir diğerinin yüzünde böyle bir şey olduğu bile anlaşılmıyor

Röportaj: Seral Cumalı
scumali@posta.com.tr

Bu fark neden ortaya çıkıyor, son gelişmeler neler? Bu soruların yanıtlarını işin uzmanı estetik cerrah Seyfi Akbay’dan öğrendik. Dr. Seyfi Akbay’ın bu konudaki uyarılarını da aldık: Dolgunluk vermek için birbirinin yüzüne bebek yağı enjekte edenler bile var! Hastalar bu konuda bilinçli olmalı. Öyle ki uygulattığı dolgu maddesinin prospektüsünü bile doktordan isteyip okumalı...

Ameliyatsız estetikte kullanılan ve botoksla karşılaştırılan PRP nedir?

Botoks ameliyatsız estetikte saltanatını kesinlikle korumaya devam ediyor. PRP uygulamasından tamamen farklı. Botoks kaslara yapılan uygulama sonrasında belirli bir süre kasın çalışmasını engeller; alın ve göz kenarları çizgilerinde etki yaratır. PRP uygulamalarına baktığımızda amaç sadece derinin kalitesini arttırmak ve deriye ait olan canlanmayı sağlamaktır. Bunun için de kişinin kendi kanı alınarak, özel bir işlemden geçirilir, içinde büyüme hormonu bulunan ve ‘trombosit’ adı verilen birtakım hücreler ayrılır. Bu hali ile tekrar deriye enjekte edildiğinde, içinde bulunan büyüme hormonundan dolayı deride birtakım değişimler tespit edilmiş.

Nasıl değişimler?

PRP’nin amacı cilde canlanma ve tazelik vermektir. Aynı sonucu mezoterapi, lazer, krem gibi birçok başka seçenekle de elde etmek mümkün. PRP, derinin kalitesini artırıyor ama çene kenarındaki çöküntüyü ortadan kaldırmıyor. Burada başka araçlara ihtiyaç duyuluyor. Botoks ve çizgi dolguları başta olmak üzere... İşte şimdi bir de yüze volüm veren yeni nesil ürünler var ve bunlar çok işe yarıyor.

Bilinen dolgu maddelerinden farklı mı?

Burnun kenarındaki çizgilere, dudak kenarından aşağı doğru giden çizgilere botoks yapamıyoruz, çünkü yaptığımız zaman konuşma bozuluyor, mimik hareketleri, gülmeler bozuluyor, dudakta asimetrik hareketler meydana geliyor. O nedenle bu bölgelere en iyi çözüm dolgu maddeleri. Dolgu maddeleri arasında da en iyisi, alerji yapmadığı, daha sonra uygulandığı alanda kistleşmediği için ilk çıkarıldığı günden beri hyalüronik asit. Ama geliştiriliyor bu da. İlk çıkartılan jenerasyon 4-5 ay gidiyordu, sonra çıkartılanların kalıcılıkları 1- 1.5 seneye çıkmaya başladı. Hatta 2 sene kadar etkisi sürenleri oldu. Son 1.5-2 sene içinde çıkartılan yeni jenerasyonlar ise hyalüronik asiti bir üst düzeye taşıdı.

Şimdi yeni uygulamaya başlananları kastediyorsunuz değil mi?

Evet, o da hyalüronik asit ama jel kıvamı, akıcılığı farklı. Çok yüzeye uygulanmıyor, daha derine uygulandığı için artık yapılan işlem çizgi doldurmak değil yüze hacim eklemek. 40’lı yaşlardan sonra orta yüz bölgesinde hacim veren yağ dokuları azalıyor, zamanla deri gevşiyor, yer çekiminin etkisiyle aşağı doğru iniyor. Yüz üçgeni tersine dönüyor, yüz boşalıyor, yanak ve çene kontürleri bozuluyor. İlk çıkartılan hyalüronik asit’ler sınırlı dolgu maddeleriydi. Onlarla çizgileri biraz siliyoruz ama hacmi verip yüzü yukarı doğru çeviremiyoruz. Yeni nesilde artık çizgi doldurmanın haricinde tamamlayıcı özellikler var.

Karından yağ alınıp yüze verilmesi daha mı avantajlı bütün bu dolgu maddelerinden?

Derin dokulara hastanın kendi yağını alıp onunla yaptığımız dolgu, plastik cerrah olarak bizim en büyük avantajımızdı. Hala yapıyoruz onları, cerrahi ameliyatlarda, karından yağ alıp yüzdeki boşluklara koyuyoruz. Ama yağ enjeksiyonunun en büyük dezavantajı bir ameliyat olması. Morarmasıyla, şişmesiyle... Hatta hastanın iş ve sosyal yaşamına dönmesi bazen 15 gün ya da bir ay alıyor. O şiş yüzüyle dolaşıyor. Çünkü yağ daha kaba bir işlem ve daha travmatik. Enjekte ettiğimiz yağın kısa sürede yüzde 60-70’i eridiği için işlem sırasında fazla enjekte ediyoruz. Nereden eriyeceği de belli değil. Özellikle göz altlarında yaptığımız zaman dalgalanma riski var. Orta yüz bölgesini doldurmak için şimdi en iyi alternatif olarak hyalüronik asit’in cildin daha derininden uygulanan türleri var. Küçücük bir iğne deliğini açıp ince mikro kanüllerle oradan bütün yüze uygulamayı yapıyoruz. Hiçbir morarma ve abartılı şişlik olmadan sonuç alınıyor. Ne kadar vermişseniz öyle kalıyor. Akşamına bile kimse “Sana ne oldu?” demez, “Sen ne iyi görünüyorsun” der.

Bu yöntemin adı ne?

‘Yüzü yeniden şekillendirme’ diyebiliriz. Yaklaşık bir senedir bu yeni nesil hyalüronik asit’le 40’lı yaşlarda bozulan çene kontürünü düzeltiyoruz yeniden yüz ovalini sağlıyoruz, ama bunu sadece yüz gençleştirmek için değil, gençlere de şekil kazandırmak amacıyla uyguluyoruz. Mesela genç ama düz bir yüz, ya da çenesi çok kısa, işte onlara uyguluyoruz. Elmacık kemiklerini belirgin hale getirmek için... Kişinin çenesini uzatıyoruz, burnunu düzeltiyoruz. Hasta “Kilo vermek istiyorum ama yüzüm çok inceliyor” diyor; işte onların da yüzüne uyguluyoruz. Ve hastada dolgu hissi olmuyor. Enjekte ettikten üç gün sonra hasta geliyor, kıvam farkı yok, sertlik yok, herhangi bir komplikasyon yok. Bu yeni nesil volüm vericiler estetikte çığır açtı adeta.

İşlem sırasında acı duyuluyor mu?

Bir de o var. Bunların içine lokal anestezik bir madde eklenmiş. İşlem başladığı andan itibaren devreye giriyor. Dolayısıyla çok daha az acı duyuluyor.

Kaç seanslık bir işlem?

Volüm veren dolgu maddesi tek seanslık bir işlem.

Kalıcılığı ne kadar?

18 ayla 2 sene arasında sürüyor...

Dolgu maddeleri kişiye özel mi? Her cilde aynı madde uygulanıyor mu?

Artık bölgeye göre dolgu maddesi var. Mesela burun kenarına kullanılanı dudağa kullanırsanız dudak şiş olur. Çünkü orası için değil, burun kenarındaki çizgiler için çıkarılmıştır. Her bölgeye göre doğru dolguyu yapmak gerekir.

Fiyatı ne kadar?

Bunlar diğer dolgu maddelerine göre biraz daha pahalı. Yüze yapılan ve 18 aylık kalıcılığı olan bu tür bir dolgu maddesinin İstanbul’daki uygulanış fiyatı 1400- 2000 TL arasında.

Yüz gençleştirme anlayışı değişti mi?

Doğallık giderek daha çok önem kazanıyor galiba? Bazı hastalar, dudağına dolgu yapıyorsunuz, biraz daha istiyor. Ama bunlar kontrol edilmesi gereken şeyler. Birçok hastada şöyle bir tepki var: Ben Nişantaşı’ndaki kadınlara benzemek istemiyorum! Bu korkuyu çok duyuyorum. Çalışan kadınlar ve erkekler estetik yaptırıyor. Yapılmış yüz görüntüsü değil, sağlıklı, dinamik, özellikle de yorgunluk ifadesinin olmadığı bir yüz istiyorlar. Bizim de amacımız şu olmalı: Size yeni bir yüz yaratmayacağız. Daha dinamik, daha dinç bir yüz göstereceğiz. Hastalar artık “Ne yapmışsın sen” desinler istemiyor, hatta “Güzel görünüyorsun” desinler bile istemiyor, “İyi görünüyorsun” desinler istiyor. Yaptığımız genç yaştakilere güzellik vermek, daha ileri yaştakilere yeniden güzellik vererek onun moralini düzeltmek. Bizim yaptığımız eksileni yerine koymak, yoksa dudağı, elmacık kemiğini abartmak olmamalı.

Bu tür işlemleri yaptırmak isteyenlere ne önerirsiniz?

Bir kere hasta kendine ne yapıldığı konusunda hekim tarafından bilgilendirilmelidir. Hasta her gittiği doktora, “Ne kullanıyorsunuz?” diye sormalı. Hatta “Ben bunun içinden çıkan prospektüsü görmek istiyorum” diyebilmeli. Size yapılan botoks mudur, yoksa son yıllarda Çin’den getirilen toksin mi? Size kalıcı ya da yarı kalıcı dolgu maddeleri mi enjekte ediliyor? Silikon da bir dolgudur. Buna ait gerçekten geri dönülemez çok kötü sonuçları görüyorsunuz. 60 yaş civarındaki o büyük dudaklılar zamanında silikon yaptıranlar. Silikonu dudaktan tamamen temizleyemiyoruz, dudağı açıp iç bölümünün hacmini azaltabiliyoruz. Yapacak başka bir şey yok. Onlar da dudaklarını beğenmiyorlar ama geri dönüş yok. Birtakım maddeleri kolajenle ya da hyalüronik asit’le karıştırarak elde edilmiş yarı kalıcı dolgular var. Bunlar da doktora ya da hastaya daha ucuz gelebilir, bir de kalıcılık süreleri uzun olduğu için tercih ediliyor. Ama çok büyük risk alıyorsunuz, vücut reaksiyon geliştirebilir, kistik yapılar olabilir, dolgu yer değiştirebilir. Kalıcı ya da yarı kalıcı dolgularda geri dönüş yoktur. Doku içinde her tarafa dağıldığı için herhangi bir olumsuzlukta onu temizlemek için tamamen yüzünüzü almak gerekir. O yüzden kalıcı ve yarı kalıcı maddelerin riskini bilmeliler. Hasta bu konuda bilgili olmalı.

Bu konuda sizin izlenimleriniz ne?

Birbirlerine bebek yağı enjekte etmiş hastalar görüyoruz. Sanayi tipi bir silikonu alıp ya da bebek yağını alıp birbirinin yüzüne enjekte edenler var. Bunlar ekstrem vakalar tabii. Eğer onlar bir kenara bırakılırsa, silikon ve benzerlerinin enjeksiyonları zaten Dünya Sağlık Örgütü tarafından yasak. Sadece piyasada yarı kalıcı dolgular var. Onların da komplikasyonları geliyor bize...

( 18.12.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )

Haberin Devamı