Herkes mutlu bir evliliğin ardındaki sırrı merak eder. Bazıları evliliğini kurtarmak için Google'a 'evliliği kurtarmanın yolları' diye yazar, bazıları çift terapisine gider bazıları ise ipleri baştan sıkı tutarak evlenmeden önce birbirini çok iyi tanımaya çalışır. Bu aslında en garanti yoldur yani sabırlı davranıp evlenmeden önce birbirini tanımak. Bilim insanları da aynısını söylemiş. Araştırmayı anlatıyoruz. Evli bir çift olarak dört duvar arasında beraber yaşamanın çeşitli zorlukları var. Ancak evlilikten önce sakin ve birbirine tanımaya yönelik bir flört dönemi geçirmeniz evlilik hayatına daha yumuşak bir geçiş sağlayabilir. Yani evliliği sağlam temeller üzerine kurarsınız basit zelzeleler sizi yıkmaya yetmez. Peki sağlam temellerin olmazsa olmazı nedir? Basit iletişim kanalları kurmak. Bu kanalların inşa edilmesi ekonomik, ailevi ve aşk konularında çok daha rahat iletişim kurmayı sağlar. Bu kanalların inşası ise çiftten çifte değişse de genelde zaman alır. Ama önemli olan evliliğin bir takım çalışması olduğunu iki tarafın da iyi kavramasıdır. Social Science Research Network'te yayınlanan araştırmada bir ila iki yıl flört eden çiftlerin boşanma ihtimali, bir seneden az flört edenlere göre yüzde 20 oranında daha düşük. Bu oran, flört senesi 3 yıla çıktığında yüzde 40'a kadar iyileşme gösteriyor. Yani olay evlenmeden önceki uzun ilişkide! Yapılan bir araştırmaya göre evlenmeden önce 3 yıl sevgililik dönemi geçirmek boşanma ihtimalini yüzde 39 oranında düşürüyor. Araştırmada evlenmeden önce 1 yıl ve daha az sevgili kalanlarla 3 yıllık flört dönemi geçirenler karşılaştırıldı. Bu durumda araştırılması gereken konu, uzun ilişkilerin sırrı! 1. Yatağa küs girmemekMutlu çiftlerin en önemli yaşam kurallarının başında yatmadan önce aralarındaki problemi çözümlemeleri gelir. Yani eski bir tabirle onlar yatağa küs girmezler. İlişkilerinde mutlu olan 50-60 yıllık evli çiftler gözlemlendiğinde karşılıklı konuşmaktan asla vazgeçmedikleri ve günün sonunda daima problemlerini çözümleyerek günü kapattıkları görülmüştür. İlişkinizde partnerinizle her akşam tartışarak günü sonlandırmak, ertesi güne çözümlenmeyen meselelerle başlamak demektir. Bu zamanla kötü bir alışkanlığa dönüşür ve ilişkiniz yıpranmaya başlar. Birçok çift zamanla, ilişkiyi güzel kılan ve onun özünde olan davranışları unutur. Oysa ilişkinin doğasında bu sıradan sayılabilecek ve güzel anlar vardır. Sarılma ve öpüşme çiftlerin birbirlerine sevgilerini gösterdikleri ve komplike olmayan davranışlardır. Mutlu çiftlerin birbirlerine karşı bu davranışlar açısından cömert davrandıkları bilinmektedir. Güne öpücükle başlar ve günü öpücükle sonlandırırlar. Bu her gün mükemmel bir ortam yaratmasa da çiftlerdeki stresi ve gerginliği azaltır. Sarılma ve öpüşmenin bilimsel olarak da faydaları kanıtlanmıştır. Bu esnada açığa çıkan oksitosin hormonu kişide güven ve bağlanma duygusunu perçinler. Bu da elbette daha sağlam ve mutlu bir ilişki demektir. Partneriniz yorgun argın eve geldiğinde ona sarılın. Bu davranış hem sizin hem de onun gününü aydınlatacaktır. Unutmayın paylaşılan özel anlar ilişkinizi sağlıklı tutar. Mutlu çiftler birbirlerinin olumlu özelliklerine odaklanır. Çünkü olumsuz özelliklere durmadan odaklanmanın ilişkiyi yıpratacağının farkındadırlar. Bu nedenle mutlu çiftler birbirlerinin olumlu özelliklerini dile getirir ve bunu takdir ederler. Partnerini olumlu ve olumsuz yönleriyle kabul etmek ve daha ziyade olumlu taraflara odaklanmak sağlam bir ilişkinin temelidir; çünkü kimse kusursuz değildir. Sevgilinize veya eşinize öğle yemeği için bir sandviç hazırlamak ve içine güzel bir not yazmak ufak ama mutluluk verici bir şeydir. Ya da eşiniz bütün gün yemek yapıp yorulmuşsa bulaşıkları da siz yıkasanız bu harika bir jest olur. Bu ufak ama anlamlı hareketler ilişkinizdeki zarif davranışlardır. Mutlu çiftlerin en önemli özelliklerinden biri tartışmayı uzatmamalarıdır. Tartışma elbette her ilişkide olacaktır. Bir ilişkide tartışmanın hiç olmaması daha düşündürücüdür. Ancak mutlu çiftler bunu uzatmazlar ve birbirlerini alttan almayı bilirler. Bu da tartışmanın gereksiz bir şekilde uzamasının önüne geçer. Böylece ilişki yıpratıcı süreçleri daha kolay atlatır.Kaynak: Social Science Research Network