Pazar Postası Burak Boysan: 90 yaşındayken bile tüm ilgiyi mıknatıs gibi çekerdi, karizma böyle bir şey olmalı
Paylaş
Burak Boysan: 90 yaşındayken bile tüm ilgiyi mıknatıs gibi çekerdi, karizma böyle bir şey olmalı

Ustaların ustasıydı, duayen bir mimardı, iyi bir yazardı, rakı içmenin adabı ondan sorulurdu. Türkiye’nin çok yakından tanıdığı ve sevdiği bir isimdi o Aydın Boysan. Mimar, gazeteci ve yazar Aydın Boysan, 6 Ocak 2018 tarihinde 97 yaşında aramızdan ayrıldı. 17 Haziran 2021 onun 100. doğum günü. Bu vesileyle oğlu Burak Boysan’la buluştuk. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr

Babanız sevgili Aydın Boysan Türkiye’nin çok sevdiği bir isimdi. Oğlunun penceresinden nasıl biriydi?

Haberin Devamı

Vicdanlı, disiplinli, hoşsohbet, meraklı, İstanbul sevdalısı… Aydın Boysan, İstanbul demek. İstanbul’da yaşadığı ve gururla anlattığı ilk dört yeri sıralayalım: Davutpaşa Çöp İskelesi, Davutpaşa Ispanak Viranesi, Nerlıkapı Çıkmazı, Yeşilköy Bamya Tarlası.

İLERİ YAŞLARINDA UZUN ÇALIŞMALAR SONRASINDA BİR UZAY ROMANI YAZDI

Ondan öğrendiğiniz en değerli şey neydi?

Meraklı ve ısrarlıydı. 30’lu yaşlarında kitaplardan Almanca öğrenmişti ve bayağı da ilerletmişti. İleri yaşlarında uzaya da merak sarıp Almanya'dan kitaplar getirtip arkadaki çalışma odasında uzun çalışmalar sonrasında bir uzay romanı yazdı. Başka kim yapar bunu? Her şeye yoğun bir merak duymasına ve hiç pes etmeyip merakının peşinden gitmesine hayran oldum hep.

Haberin Devamı

Özlüyor musunuz?

Elbette, en iyi arkadaşımı kaybettim.

Babanızı ilk kaybettiğinizde ne hissettiğinizi hatırlıyor musunuz?

Doğduğu, büyüdüğü mahallelere, ilkokuluna beraberce gitmek istiyordu. Olmadı.

“Samatya’yı bir kere deha görseydi” diye düşündüm.

ARKADAŞLIĞI BABALIĞINDAN ÇOK DAHA İYİYDİ

Nasıl bir babaydı?

Arkadaşlığı babalığından çok daha iyiydi. Zaten son 30-35 senesinde arkadaştık daha çok.

Bazı insanlar ölümsüzdür. Nasıl oldu da herkesin çok sevdiği bir isim haline geldi?

90 yaşındayken bile nereye gitse tüm ilgiyi mıknatıs gibi çekerdi. Üstelik son senelerde hep aynı şeyleri anlatmaya başlamıştı. Yine de herkes merakla baştan sona dinliyordu. Karizma böyle bir şey olmalı.

Yapmak isteyip de yapamadığı şeyler oldu mu hiç hayatta?

Hiç zannetmiyorum.

Siz, babanız ve anneniz nasıl bir aileydiniz?

Hiç fena değildik.

‘KIZCAĞIZ SIRAYI BOZDU, ÖNCE BEN GİDECEKTİM’

Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır, babanızın başarısında annenizin katkısı ne kadar oldu?

Annem babamdan bir buçuk sene evvel vefat etti. Babama haber verdiğimizde “Kızcağız sırayı bozdu. Önce ben gidecektim” dedi ve açıkçası onun ölümünden sonra kendini bir türlü toplayamadı. Bir kere daha anladık ki babamı ayakta tutan annemmiş.

TAM 44 KİTAP YAZDI

Çok üretken biriydi, onlarca kitap yazdı. Siz bu üretkenlikten ne derece etkilendiniz?

Haberin Devamı

Sırf ben değil, tanıdığı herkes çok etkilendi. Tam 44 kitap yazdı. Hayat enerjisi benden de, çoğu insandan da daha fazlaydı. 90 yaşında; hâlâ rakısını içen, sohbet eden, kitap yazan birine imrenmemek elde değil. Zevkinden hiç taviz vermedi, Ne istiyorsa yaptı. Yaşıyla dalga geçiyordu, 85 yaşındakilere “Gençliğinin kıymetini bil!” demesi boşuna değil.

Babanız gibi başarılı bir mimarsınız. Meslek tercihinde babanızın etkisinde mi kaldınız?

Açıkçası lise imtihanlarına girdiğimde Alman Lisesi’ni seçerken onun etkisinde kaldım. Yaşadığımız yerde nerdeyse herkes bir şekilde mimardı. Az çok kaçınılmazdı.

İYİ Kİ BABAMI TANIMIŞIM

Sizin için iyi bir rol model miydi?

Rol model, son moda laflardan. Özetle; iyi ki babamı tanımışım.

Babanızın Kutup buzuyla rakı içmek için Kutuplara gitmesi bir şehir efsanesi mi?

Evet. Uçakla Kutupların üzerinden geçerken “Vay anam, Kutup buzuyla rakı içmek ne zevkli olur” diye düşünmüş ve sonra olaylar gelişmiş. Kutup buzu bir yana, hiç buz koymazdı rakıya zaten.

Haberin Devamı

BABAMIN SOHBETİNİN KURALI YOKTU, SÖZÜN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİDERDİK

Baba oğul karşılıklı rakı kadehi çok tokuşturmuşluğunuz var mı?

Onunla rakı içmek zevkliydi. Rakıya buz atmazdı çünkü buz attıkça rakının tadı değişir, tutarlılığını kaybeder. Tabağında kavun olursa kavunun suyu beyaz peynire karışır ve o beyaz peynir de tutarlılığını kaybeder. Barbunyanın ve kavunun suyu birbirine karışacak ha! Büyük felaket! Püritendi bu konuda. Onun için meze; söğüş salatalık, domates, beyaz peynir ve kızarmış ekmekti. Başlangıçtaki rakı ve mezeyle sondaki aynı olacak. Kendi yediği, içtiğinde kuralları olsa da sohbetinin kuralları pek yoktu, sözün götürdüğü yere gidiyorduk.

BABAM YAŞASAYDI EN ÇOK MARMARA DENİZİ’NİN HALİNE ÜZÜLÜRDÜ

Babanızla güçlerinizi birleştirip, İstanbul’u anlatan ‘İki Nesil Bir Şehir’ kitabını yazmıştınız. Aydın Bey, “Bugünkü İstanbul’u yadırgıyorum” demişti. Hemfikir misiniz?

O kitap çok iyiydi de, babamın en az ilgi gören kitabı oldu. Ayağım kademsizmiş. Haha!

Son senelerde arabayla dolaşırken babamın en sık kurduğu cümle “Tanıyamıyorum yaşadığım şehri” oldu. Benim doğduğum senede İstanbul’un nüfusu 1.427.000 idi. Şimdi Küçükçekmece ve Bağcılar’ın toplam nüfusu daha fazla. Değişeceği belliydi de bildiğimiz, sevdiğimiz İstanbul’dan bugüne bir şeyler kalsaydı keşke. Onun çocukluğu, gençliği Marmara çevresinde geçtiği için yaşasaydı en çok Marmara Denizi’nin haline üzülürdü.

Haberin Devamı

NEREYE GİDERSEM GİDEYİM İSTANBUL’A DÖNERKEN HEYECANLANIRDIM, PEK BİR ŞEY HİSSETMİYORUM ARTIK

Burak Bey, siz 1954 doğumlusunuz. Siz de başka bir İstanbul tanıdınız. Şimdiye bakınca ne görüyorsunuz?

Babamın şansı doğduğu, büyüdüğü mahallelerin çok az değişmesi oldu. Benim doğduğum yer banka şubesi, büyüdüğüm yer tomografi merkezi oldu. “Taksim, Beyoğlu ne oldu?” konusuna hiç girmeyelim zaten. Nereye gidersem gideyim İstanbul’a dönerken heyecanlanırdım hep. Pek bir şey hissetmiyorum artık.

ONA BENZEYENİ BIRAKIN ONU ANDIRAN BİRİNE RASTLAMADIM HİÇ

Neden sizce artık Aydın Boysan’lar çok fazla yetişmiyor?

Çok kendine özgü bir insandı, yani Aydın Boysan’lar diye bir şey yok aslında. Ona benzeyen, hatta onu andıran kimseye rastlamadım hiç.