Cumartesi Postası Burcu Biricik: Erdal Beşikçioğlu bana kendimi prenses gibi hissettirdi

Burcu Biricik: Erdal Beşikçioğlu bana kendimi prenses gibi hissettirdi

Paylaş
Burcu Biricik: Erdal Beşikçioğlu bana kendimi prenses gibi hissettirdi

Burcu Biricik, son dönemin öne çıkan oyuncularından... Enerjisi müthiş. Erdal Beşikçioğlu ile başrolünü paylaştığı ‘Çiçero’ filmi heyecanla bekleniyor. Film 18 Ocak’ta vizyona girecek. Öncesinde bir araya geldik. Hem filmi konuştuk, hem de gelecekle ilgili hayallerini...

Yeni filmin Çiçero hayırlı olsun... Bu dönem filmi projesine nasıl dahil oldun?

Haberin Devamı

Çok uzun zamandır dönem işi yapmak istiyordum. Öyle bir filme uygun olacağımı düşünüyordum. Senaryoyu okur okumaz “Koşullar ne olursa olsun benim bu işte olmam gerekiyor” dedim, öyle kabul ettim.

Orada bir ajanı oynuyorsun sanırım…

2. Dünya Savaşı döneminde Türkiye’de büyümüş Alman bir kadını oynuyorum. Babası büyükelçi. O yüzden Türkiye’de büyümüş. Down sendromlu bir oğlu var. Tek amacı oğlunu yaşatabilmek. Bu yüzden birtakım ajanlıklar yapıyor.

1940’ların Ankara’sında geçiyor film. O kostümler, gerçek bir hikaye olması, oyuncuyu daha mı aşka getiren bir şey?

Çiçero’da oynadığım karakter hakikaten var. Ama hakkında bilgi çok az. O yüzden onunla ilgili fazla bir şey öğrenemedim. Bu bir avantaj mı dezavantaj mı bilmiyorum. Eğer hakkında çok şey bilseydim biraz taklide kaçabilirdi. Benim hem elimde çok bilgi yoktu hem de senaryo çok yeterliydi. Çok dönem filmi izledim, Alman kadınları izledim, duruşlarını bakışlarını… Ama benim için asıl olan duygudur. Duygu zamansızdır. 40’ı 90’ı yoktur.

Haberin Devamı

SARIŞINLAR ESKİDEN HEP ‘KÖTÜ KADIN’ ROLLERİNE UYGUN BULUNURDU BEN BUNU KIRDIM

‘Hayat Şarkısı’ndan sonra entrikalı roller üzerine oturdu gibi...

Gerçekten hissederek oynadığım bir rol oldu. Hikayeyi okurken benim için biçilmiş kaftan diye düşündüm. Daha filmi de izlemedim bu arada. Şimdiye kadar sarışın ve renkli gözlü ‘cast’lar, genelde ikinci kadın, daha entrika çeviren kötü rollerde olurdu.

Benim hep karşı çıktığım buydu. Sarışınız diye neden iyiyi oynamayalım? Artık sarışınlar başrol olmaya başladı. Galiba biz sarışınları masum göremiyoruz. Ama ben kendimce bunu yavaş yavaş kırabildiğimi düşünüyorum.

Dizilerde mağdur daha çok sahiplenilir. Senin oynadıkların hep güçlü…

Artık güçlü kadınlar görmek istiyorlar. Ezilen, mağdur olan değil, karşılarına ne çıkarsa çıksın savaşabilen, ses çıkarabilen ve tepkisini koyabilen başroller görmek istiyorlar. Benden beklenti hep bu.

SEYİRCİ ARTIK MAĞDUR KADINI DEĞİL GÜÇLÜ KADINI SEVİYOR

Sen teklif geldiği zaman güçlü kadınları mı daha çok oynamak istiyorsun?

Haberin Devamı

Tabii ki. Mağdurda oyuncu olarak gösterebileceğin kısıtlı duygular, ruh halleri var. Ama savaşan kadın ne olursa olsun oyuncu açısından daha geniş bir yelpaze.

‘Çiçero’da oğlunu oynayan Ezel otizmli. Role hazırlanırken birlikte bir ön çalışma yaptınız mı?

Yapmadık. İlk tanıştığımızda gelip bana sarıldı. O anda oğlum oldu. Beni öptü ve onun dışında sette karşı karşıya geldik. Sevgisi, bakışı o kadar gerçek ki. Film boyunca onu hayranlıkla izledim. Sözde oyuncu biziz. Karşında oyunculukla hiç tanışmamış sekiz yaşında bir çocuk var. Ve o kadar güzel oynadı ki hayran kaldık. Biz gerçek bir şey yapmaya çalışırken o tamamen pür bir gerçeklikte karşımızda oynuyordu. İletişimi çok kolaydı. Bize hiç zorluk çektirmedi. Su gibi oynadı. Filmimizin gerçek starı bence Ezel.

BİR TÜRK KIZI OLARAK İSTER İSTEMEZ TOPLUM BASKISI HİSSEDİYORUM

Erdal Beşikçioğlu’nun sert görüntüsü seni hiç tedirgin etti mi?

Başta çok korktum. Küçüklüğümden beri beğenerek izliyorum onu. Benim için bir usta. Partneri olarak “Onu taşıyabilir miyim?” tedirginliği vardı. Ama Erdal o kadar yol gösterdi, elimden tuttu ki... Sette kendimi prenses gibi hissettirdi. Şimdi ikili fotoğraflarımızı görünce “Evet, olmuş” diyorum.

Haberin Devamı

Fragman müthiş... Erdal Beşikçioğlu ile yakınlaşma sahneleriniz de çok konuşulacağa benziyor. Rahatsızlık duyduğun oluyor mu?

Hayır, hiç. Şimdiye kadar oynadıklarımda hep benzer sahneler oldu ama bu benim işimin bir gereği. O konuda hiç gerginliğim yok. Bir Türk kızı olarak toplum baskısı hissediyorum, belli öğretiler söz konusu. Ama her zaman tek derdim “Bunu en doğal haliyle nasıl yansıtabilirim?” oluyor.

İnternet dizilerine rağbet çok arttı. Sana da mutlaka teklif geliyordur…

İnternet bütün oyuncuları heyecanlandıran bir platform ama benim dijital platformdan beklediğim küfredebilme, erotik sahneler çekebilme cesaretinden çok tartışılacak bir hikaye olması ve hikayenin cesareti.

EVDE KAVGAYI HEP BEN BAŞLATIRIM TRİBİ BEN ATARIM

Peki, oyunculuğun bir sınırı olmalı mı?

Kamera önünü Burcu’dan bağımsız düşünüyorum. O noktada ben artık oyuncuyum. Gerçekten inandığım ve iyi olduğunu düşündüğüm bir senaryo varsa “Her şeyi yaparım” diyemem ama öte yandan oyuncunun kendini sınırlandırmaması gerekiyor. Artık sadece Türkiye’yle sınırlı değiliz.

Haberin Devamı

O yüzden kamera önüyle, kamera arkasını ayırıyorum. Eğer muhafazakarsak, daha fazla sınırlarımız varsa Burcu olarak o sınırlar içinde davranabilirim evet. Ama bir oyuncu olarak kamera önünde mesleğimin getirdiği neyse, oyuncu olarak en doğru şekilde oynamaya çalışırım.

Senaryo geldiğinde eşinin fikrini alır mısın?

Asıl olan kendi kararım. İçime sinip sinmemesi. Ama Emre (Yetkin) o konuda çok yardımcıdır. Fikirlerine çok güvenirim ve mutlaka fikrini sorarım.

Eşin Emre’nin çok sakin bir yapısı var. Tartıştığınızda alttan alan taraf kim oluyor?

Emre hiç kavga başlatmaz, trip atmaz. Kavgayı hep ben başlatırım. Bir kadın olarak tribi ben atarım. Ama o da en küçük bir tribimde hemen üste çıkmaya çalışır. Hiç alttan almaz. Tabii ki kavga ediyoruz. Yıllar önce psikoloğa gitmiştim eski bir erkek arkadaşım için. “Biz hiç kavga etmiyoruz” demiştim. Psikolog “Burcu’cuğum kavga etmemek sağlıklı bir ilişki olduğunu göstermez” demişti. Ben bunu Emre’yle ilişkimizde anlıyorum. Ara ara kavga ediyor olmak bizim ilişkimizi daha rölantide ve sakin tutuyor.

Tatil fotoğraflarınız da çok keyifli. Nasıl vakit buluyorsunuz?

Emre iyi bir tatil planlayıcısı. O bir plan çıkarır ben de uyarım. Kışın deli gibi çalışalım. Ben yazın bir film çekeyim. Ama ne olursa olsun yazın iki hafta da olsa bir yerlere gitmeye çalışıyoruz.

SUNA AKYILDIZ

suna.akyildiz@posta.com.tr