Cumartesi Postası Cavit Çetin Güner: Artık ilişkide kendimi değil, karşımdaki insanı kendimden korumak istiyorum

Cavit Çetin Güner: Artık ilişkide kendimi değil, karşımdaki insanı kendimden korumak istiyorum

Paylaş
Cavit Çetin Güner: Artık ilişkide kendimi değil, karşımdaki insanı kendimden korumak istiyorum

Cavit Çetin Güner, son dönemde konuştuğum en açık sözlü insan. Kendini anlatmaktan korkmuyor. İki kez evlendiği için “Liman yakmak benim işim. Artık ilişkide kendimi değil, karşımdaki insanı kendimden korumak istiyorum” diyor. ‘Arıza’ dizisinde Murat rolünde izlediğimiz yetenekli oyuncuyla hem kariyerini hem de özel hayatını konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr

Sizinle buluşmadan önce Instagram profilinizde biraz vakit geçirdim. Bazı fotoğraflarınızın altında çok manidar sözler var. Onları hangi duygularla paylaşıyorsunuz?

Haberin Devamı

O biraz karışık… (Gülüyor) Ben yazıları da fotoğrafları da hep içimden geldiği gibi paylaşıyordum. Ama Instagram kullanmayı beceremiyormuşum meğer. Sürekli böyle yorumlar alıyordum. Profesyonellerden de uyarı alınca koyduğum fotoğraflara dikkat etmeye başladım. Ama yazılarda hala kendimi düzeltememiş olabilirim. Genellikle o an içimden ne geliyorsa onu yazıyorum…

“Sabırlı insanlara dikkat edin, onlar sabırları tükendiğinde gemileri değil, limanları yakar” demişsiniz mesela…

O çok klişe bir söz. Kız arkadaşımla tartışınca fotoğrafın altına manidarca sözleri döşemişim demek. (Gülüyor) Bizim de bir ergen damarımız var yani.

İKİ EVLİLİK BİTİRDİM, LİMAN YAKMAK BENİM İŞİM

Siz hiç liman yaktınız mı? Ya da kaç liman yaktınız diye mi sormalıyım?

Haberin Devamı

Liman yakmak bizim işimiz. İki evlilik bitirdim. Yakarım yani. Aşk yakar hahaha!

BİR YERDEN SONRA İLİŞKİYE YATIRIM YAPMIYORUM

34 yaşında iki evlilik bitirmek… Biraz şıpsevdi misiniz acaba?

Hiç değilim aslında. Ama şöyle bir durum var. Ben annemi kanserden kaybettim. Tedavisi üç yıl sürmüştü. O üç yıl boyunca hep onun gideceği korkusuyla yaşadım. İlginç bir şekilde benim ilişkilerim de hep üç yıl sürüyor. Sona doğru yaklaşırken, son altı ayda bende ipler kopuyor. İlişkiden uzaklaşıyorum.

Uzaklaşmaktan kastınız ne?

İlgilenmiyorum artık, ilişkiye yatırım yapmıyorum. İlgim kayboluyor. Herkes ebeveynlerinden bazı miraslar alıyor, ben de 13-14 yaşındayken annemin kaybından dolayı böyle bir miras aldım sanırım. Hep kadınların beni bir gün terk edeceğini düşünüyorum. Zaten eninde sonunda onlar ayrılıyor.

‘Kadir İnanır taktiği’ deniyor buna sanırım. Bir röportajında okumuştum. “Ben hiçbir kadını terk etmedim, onları beni terk etmeye zorladım” diyor…

Öyle mi yapıyormuş? (Gülüyor) Düz mantıkla evet, dediğiniz şeye çıkıyor ama ben bunu kasıtlı bir şekilde yapmıyorum aslında. Durum bir yerden sonra ona eviriliyor.

GECE HAYATIM YOK ÇÜNKÜ OĞLUM ARADIĞINDA HEMEN YANINA GİDEDECEK MESAFEDE OLMALIYIM

Dışarıdan çok ‘özgür ruh’ gibi görünüyorsunuz. Öyle misiniz?

Özgürlükçü ama tutsak olmuş diyebiliriz. İçimde o adam var ama onu dışarı çıkaramıyorum çünkü bağımlılıklarım ya da sorumluluklarım var. En basiti 23 yaşında baba oldum. Bu, insanı erken yaşta büyüten bir şey.

Haberin Devamı

Aceleniz neydi? İnsan 23 yaşında koşa koşa baba olur mu?

İşte o denli özgür bir ruh ama diğer yandan kendine prangayı vurmuş meğerse, farkında değil. (Gülüyor) Bir yandan yaptığım en büyük hata diğer yandan en güzel şey. Misal benim gece hayatım yok. Çünkü gece telefon çaldığında, oğlumun bana herhangi bir sebeple ihtiyacı varsa hemen onun yanına gidebilmeliyim. Çünkü annesiyle ayrıyım.

BABAMDAN DAHA İYİ BABA OLMAK İSTİYORDUM, ONU DA BAŞARDIM

İyi bir baba mısınız sizce?

Ben kriter olarak kendime şunu koydum; babamdan daha iyi baba olmalıyım. Bunu da becerdiğimi düşünüyorum.

Babanız yaşıyor mu? Bunu okuyacak mı?

Hayır vefat etti ama okusa, o da benimle aynı fikirde olurdu. Babam Çerkez’di. Çocuklarına sevgisini pek belli etmez, göstermezdi; ayıp olacağını düşünürdü. Ben üniversiteyi kazandığımda bunu bile dillendirmek onun için ayıptı. Çünkü övündüğü zannedilir, ayıp olur diye düşünürdü.

Haberin Devamı

AYNADA GÖRDÜĞÜM ADAMI BEĞENMİYORUM

Karakteristik bir yüzünüz var. Hem jön hem karakter oyuncusu olmaya müsait gibi. Sizin için nasıl karakterlere hayat vermek daha keyifli?

Ben öyle düşünmüyorum. Hatta aynaya bakınca gördüğüm adamı sevmiyorum. Kendi dizimi de asla izlemem. Sürekli kendimi eleştiririm. Ama samimi olarak ben jön oynamayı tercih etmem açıkçası.

‘Arıza’da Murat rolünde izliyoruz sizi. Murat da hemen hemen dizideki her karakter gibi kendi içinde arızaları olan biri…

Murat insana ve doğaya değer veren, hayata güzel bir noktadan bakan biri ama kendini içinde bulunduğu çevreye ait hissetmiyor. En büyük çıkmazı bu. Oradan da kopamıyor.

İlk bölümleri izlemiş biri olarak, dizide Füsun’la Murat’ın duygusal olarak yakınlaşması bana çok sürpriz oldu.

İlerleyen bölümlerde Füsun’la Murat arasında daha sürpriz şeyler de olacak ama bunu burada anlatmayayım tabii.

Füsun’un Murat’ a sorduğu bir soru var: Neden isyan etmiyorsun? O isyan ortaya çıkacak mı bir şekilde?

Haberin Devamı

Ben olacağını düşünüyorum. Kardeşine karşı çok hassas. Kardeşinin başına kötü bir şey gelirse Murat’ın isyanını çok net bir şekilde görürüz tahminim. Şimdi hayatında bir kadın var. Onunla ilgili özel bir durum olursa, orada da ortaya çıkabilir.

30 YAŞIMA GELDİĞİMDE ‘İSTEDİĞİM BU DEĞİL’ KAFASINA GEÇTİM

Şu an olmak istediğiniz yerde misiniz?

Hayır çünkü ben 30 yaşıma geldiğimde garip bir ruh haline girdim. Artık 30 yaşımdayım ve istediğim oyunculuk bu değil kafasına geçip kariyerimi dondurdum. Yapımcılık yaptım o sürede, belgesel çektim. Üretmeye devam ettim ama kamera arkasındaydım.

Tatmin olamadığınız konu tam olarak neydi?

Daha alternatif işlerde yer almak isterken kendimi hep daha total işlerin içinde bulur oldum. ‘Leyla ile Mecnun’ , ‘Yasak Elma’ gibi işleri bir yana koyarsak, son sekiz yılım böyle geçti. Sonra sağ olsunlar, menajer arkadaşlarım (Gülüyor) beni bir şekilde yeniden hayal ettiğim gibi oyunculuk yapabileceğime ikna ettiler.

Alternatif işlerden kastınız, festival filmleri mi?

Hayır çünkü o dünya da hiç dışarıdan göründüğü gibi değil. Daha önce bir festival filminin yapımcılığını yaptım mesela, o zaman gördüm bazı şeyleri. Festival dünyasıyla bugünkü televizyon dünyası birbirinin tam aksı aslında. İki taraf da fazla yanlı. Orada da sen bir tayfadan olmak zorundasın. Yaptığın işe göre sana karşı “Bu, onlardan, bu şunlardan” diye bir yargı oluşuyor. Gurbetçi gibisin bir nevi.

YAZLIK KOMEDİDE BAŞROLÜ OYNAMAKTANSA ‘BİR BAŞKADIR’DA YAN ROLÜ OYNAMAK İSTERDİM

Bir Nuri Bilge Ceylan filminin içinde olmak ister misiniz?

Bunu, kendine oyuncuyum diyen herkes ister. Şu an çok gündemde olduğu için ‘Bir Başkadır’ı örnek vereceğim. Sıradan bir yazlık komedi işinde başrol olmaktansa ‘Bir Başkadır’da daha yan rolde olmayı tercih edersin.

BİRİNE BAĞLANIP KONTROLÜMÜ KAYBEDECEĞİMİ HİSSETTİĞİM AN HEP O AŞKTAN VAZGEÇTİM

Aşk tanımınız ne? Aşık olunca nasıl bir adama dönüşüyorsunuz?

Ben aşka inanmıyordum, en azından yıllarca inanmadım.

O zaman yaptığınız iki evlilik de aşk evliliği değildi…

Valla ikisinde de onlar “Evlenmemiz lazım” dediler, evlendik. Tabii ki sevdim, çok değer verdim ama birlikte yaşlanacağımızı düşünmedim hiç. Ama oğlum olduktan sonra fikirlerim biraz değişti.

Ne gibi?

Oğlumla annesi arasındaki bağı görünce “Evet, böyle bir şey var galiba” dedim. Ama o aşk bile her anne ve oğul arasında yok. Misal ben çok aşık olduğunu söyleyen hiçbir arkadaşımın aşkını, aşktan gözleri parlarken görmedim. Aşkları bittiğinde, onların yerlerde süründüklerini gördüğümde fark ettim. Ama benim yerde sürünmeye hiç hakkım yoktu. Kendime o lüksü vermedim çünkü benim bir oğlum vardı. Önceliğim hep o oldu. Birine bağlanıp kontrolümü kaybedeceğimi düşündüm an, hep ondan vazgeçtim.

DUYGUSAL ANLAMDA HİÇBİR KADINDAN DAYAK YEMEMİŞTİM, İKİNCİ EŞİMİN BİRAZ DAYAĞINI YEDİM SAĞ OLSUN…

Deyim yerindeyse hiç mi burnunuzu sürten biri çıkmadı?

Onu ikinci evliliğimde yaşadım. Orada kontrolümü kaybedeceğimi de hissetmiştim zaten. Ayrılınca çok üzüldüm, bayağı o arkadaşlarımı tarif ettiğim gibi bu kez onlar beni kaldırımlardan kazıdı. Özellikle Altan (Engin Altan Düzyatan), o dönemde yerlerden çok topladı beni.

Demek ki en azından bir kere aşık olmuşsunuz aslında…

Ben ona da aşk diyemiyorum. “İnsan celladına aşık olur” denir ya. Belki de oydu yaşadığım. Duygusal anlamda ben hiç dayak yememiştim. Birinin beni dövmesi gerekiyordu. Karşımdaki insan da inanılmaz bencildi. Biraz dayağını yedik yani. (Gülüyor) İyi ki de yemişim.

YENİDEN EVLENİRSEM GÜLERLER BANA

Şu an sevgiliniz var mı?

Var. Çok da mutluyum, çok seviyorum ama o korku yine hep var içimde bir yerde. İki yıl sonra onu da üzecek miyim? Ama en azından bunu yapmak istemediğimi biliyorum artık. Arkamda bu kadar yaralı kadın da bırakmamalıyım.

Yeniden evlilik fikriniz de yok o zaman?

E artık gülerler bana. Ben ikinci evliliğimi yaparken, arkadaşım Reha Özcan bana dedi ki: Buna gelemiyorum ama üçüncüye gelirim (Gülüyor) Sonra “Yalnız ne kadar uğraşsan da dördüncüyü yapamayacaksın” dedi. Şöyle bir gardım oluştu. Kendimi korumaktansa karşımdaki insanı kendimden korumak istiyorum.

Sadakat tanımınız ne?

Ben ilişki içindeyken sadık bir adamım. Karşımdakinden de aynısını beklerim. Sadakatten anladığım da ille başka birine dokunmak değil, aklından bile geçirse aynı şey benim için.

FİKİRLERİM, HEDEFLERİM VE BEDENİM KONUSUNDA KENDİME ÇOK İHANET ETTİM

Hayatta en sadık olduğunuz insan kim?

Oğlum Ali. Mesela bir gün ikinci çocuğu istesem de Ali başka bir evde yaşarken bunu yapmam. Hafta içi onunla lunaparka gidip, hafta sonu Ali geldiğinde “Benimle böyle ilgilenmedin” diyen bir bakışını görmeyi kaldıramam. Ha bir gün kendisi büyür, “Beni bir sal artık, işine bak” derse o başka. Ama o zaman da ben ister miyim, onu bilmiyorum.

Kendinize sadık mısınız?

Hiç değilim. Aksine, fikirlerim konusunda, hedeflerim konusunda, bedenim konusunda kendime çok ihanet ettim. Yapmamam gereken çok şey yaptım. Umarım bundan sonra olmaz diyelim. (Gülüyor)

Fotoğraflar: Murat Şaka