Pazar Postası Cemre Melis Çınar: Liseye kadar çok kiloluydum. Bu yüzden çok zorbalık gördüm
Paylaş
Cemre Melis Çınar: Liseye kadar çok kiloluydum. Bu yüzden çok zorbalık gördüm

Bir yere girince kendini belli eden insanlardan. Kendine has bir rüzgarı var… Çok sıcakkanlı ve içten. “Hangi adınızı kullanıyorsunuz?” diyorum. “Melis” diyor. “Siz daha çok Cemre gibisiniz” diyorum, kahkahalar atarak bunu çok kişiden duyduğunu söylüyor. Sohbetimiz aynı neşeyle devam ediyor… ‘Kırmızı Oda’ da Süreyya’ya hayat veren Cemre Melis Çınar ile oyunculuğa ve hayata dair konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr

‘Kırmızı Oda’, son dönemin en konuşulan işlerinden biri ama beğenildiği kadar ağır dram olduğu için eleştireni de çok…

Haberin Devamı

Evet, çok ağır bir dram hikayesi ama burada sadece bir acı değil, o acının nasıl tedavi edilebileceği de anlatılıyor. Bence bu çok kıymetli. Hepimizin çocukluğumuzdan getirdiği travmaları var. Hayat şartları hiçbirimizin için kolay değil. Ama ‘Kırmızı Oda’, travmaların geçebileceğini, bu acıyla yaşamak zorunda olmadığımızı da anlatıyor. Umarım daha çok böyle proje yapılır.

HEPİMİZİN TRAVMALARI VAR

Sizin çocukluğunuzda travmalar var mı?

Tabii ki var! Farkında olduğum ve belki hala olmadığım bir sürü travmam var. En basit örneğini şöyle vereyim; ben uzun süre çok kilolu bir çocuktum ve bununla alakalı uzun süre zorbalık gördüm.

Sizi öyle hayal edemedim bir an. Kaç kiloydunuz?

95 kiloydum ve bu konuda gerçekten ciddi bir zorbalık gördüm. Liseye kadar böyle devam etti. Lisede dans etmeye başlayınca zayıfladım. Ama zayıfladıktan sonra bile kendimi aynada hep kilolu görüyordum. O yeme bozukluğu uzun süre devam etti. Kilomla, görüntümle ilgili söylenen en küçük şeyin bende çok kırıcı etkileri oluyordu. Çok şükür, atlattım sonra ama bunun için de ciddi bir mesai harcadım.

Haberin Devamı

Neler yaptınız?

Theta Healing konusunda çok çalıştım. Kendim de Theta Healer’im aynı zamanda.

BİLİNÇALTI KODU DEĞİŞTİRME TEKNEĞİ İLE KENDİMİ İYİLEŞTİRDİM

Ne demek Theta Healing?

Bir bilinçaltı kodu değiştirme tekniği. Çok faydasını gördüm. Oyunculuk dışında hayattaki ikinci amacım da kendimi bu konuda geliştirmek. Böylece iyileştirici olabiliyor, şifayı kendimize daha kolay çağırabiliyoruz. Dünyanın artık gerçekten iyiliğe ihtiyacı var. Dolayısıyla evet, hepimizin derin acıları, travmaları var. Ama bunu ömür boyu taşımak zorunda değiliz. ‘Kırmızı Oda’nın da bu anlamda seyirci açısından iyileştirici olduğunu düşünüyorum.

Diziye başlarken, bu kadar gündem olacak bir işe dahil olduğunuzun farkında mıydınız?

Hayır, kesinlikle değildim. Çok hızlı oldu o süreç zaten. Melisa Sözen’i izlerken çok keyif alıyordum. Muazzam bir karakter çıkardı gerçekten. Ama ben sonradan dahil olduğum için Süreyya karakterinin böyle bir etki yaratacağını hiç düşünmedim. Benim için mucizevi bir süreç oldu.

Haberin Devamı

İZLEYENLERİN ‘MELİS, SENİ TANIYAMADIK’ DEMESİ EN BÜYÜK İLTİFATTI

Süreyya bir şizofren. İnsan böyle bir role nasıl hazırlanır? Bunun hazırlığı nasıl olur?

Kitabı okumak benim için büyük şanstı. ‘Hayata Dön’ü okuduğumda karakter hemen hemen kafamda hazırdı. Sonra geçmişini bilmediğim için farklı çalışmalar yaptım. Çünkü Süreyya benim çok dışımda, bana hiç ait olmayan bir karakter. Kendimden hiçbir parça yok onda. Ama kendinize uzak karakterleri çalışmak hem daha keyifli hem de daha kolay aslında. İzleyenlerin “Melis, seni tanıyamadık” demesi de en güzel iltifattı.

BENİM YAPAMAYACAĞIM HİÇBİR ŞEY YOK, TEK ENGEL KENDİM OLABİLİRİM ANCAK

Süreyya’nın asıl dramı kendinden erkek çocuk beklenirken bir kız çocuğu dünyaya getirmesiyle başlıyor. Acı olan, üstü daha kapalı da olsa bugün hala toplumun belli kesiminde geçerliliğini koruyan bir anlayış.

Süreyya’nın asla kendini kabul etmeyen bir yerde, kendi olma çabası başlı başına çok zor. Hiç sevilmediğimiz bir yerde çalışmak zorunda kaldığımızda bile ne kadar sorun yaşarız, düşünün. Sadece kendisi olduğu için ya da sadece güzel olduğu için bile yargılanıyor. Türkiye’de de kadınların genel olarak durumu çok farklı değil. Öğrenci olarak da çalışan kadın olarak da anne olarak da hep bu zorluğa maruz kalıyorsunuz. Ben, çok küçük yaşlardan itibaren annemle birlikte kadın derneklerinde çalıştım. Kadınların yaşadığı acılarla çok yakından yüz yüze geldim.

Haberin Devamı

Kendiniz bu konuda büyük sorunlar yaşadınız mı?

Bu konuda yetiştiğim aileye hep şükrediyorum. Onların sayesinde bu kadar özgüvenliyim ve ayaklarım yere sağlam basıyor. Bire bir büyük bir sorunla karşılaşmadım. Bunda ailemin beni yetiştirme şekli ve o özgüvenli duruşumun etkisi büyük. Ama çevremde hayatın birçok alanında sürekli mobbinge maruz kalan kadınlar olduğunun farkındayım. En basitinden “Sen kadınsın, bunu yapamazsın” önyargısı… Oysa ben biliyorum ki benim yapamayacağım hiçbir şey yok. Tek engel kendim olabilirim ancak.

OYUNCULUK MERAKIM İLKOKULDA BAŞLADI

Haberin Devamı

Biraz sizin hikayenize dönsek… Ankara’da doğmuşsunuz ama liseyi Mersin’de okumuşsunuz sanırım.

Evet, annem havacıydı. O dönemde tayini Adana’ya çıkmıştı. İlginç bir şekilde annem de liseyi Mersin’de okumuş. Ben de Mersin’de, Toros Koleji’nde okudum. Bana çok şey katan bir okuldu.

O zaman mı başladı oyunculuk merakı?

Aslında ilkokulda başladı benim oyunculuk merakım. Kendi oyunlarımı yazıp sınıflarda arkadaşlarımla oynuyordum… Ortaokula ve lisede hep tiyatro yaptım. Sonra da hep orada olmak istedim…

Sonra üniversite için İstanbul’a geldiniz…

Marmara Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon bölümünde okudum. Bir yandan yine tiyatroya devam ettim. Muammer Karaca Tiyatrosu’nda çalıştım bir dönem. Okul bittikten sonra reklam filmleri oldu, diziler başladı derken… Şimdi buradayım.

İSTANBUL’A İLK GELDİĞİMDE DURDUK YERE BANA OMUZ ATAN İNSANLARA ŞAŞIRIYORDUM SONRA BEN DE OMUZ ATMAYA BAŞLADIM

Genellikle daha küçük yerlerden İstanbul’a gelenler ilk geldiklerinde büyük bir bocalama yaşadığını söyler…

Büyük bir bocalama yaşamadım. Ama beni çok şaşırtan şeyler oluyordu. Çocukluğum, liseye kadar olan dönem Ankara’da geçti. Ankara’da ilişkiler çok başkadır. İnsanlar birbirine tanımasa da “Günaydın” der. Buraya ilk geldiğimde, birine “Günaydın” diyordum, öyle bakıyordu yüzüme… Ya da sokakta yürürken küt diye biri omuz atıyordu. “Ne oluyor ya?” diyordum. Ama birkaç sene içinde ben de omuz atmaya başladım. (Gülüyor) “Günaydın” denince garip garip bakmaya başladım. Ama hala Ankara’ya gidip o ruha girince “Yok Melis, sen yine ‘Günaydın’ demeye devam et” diyorum kendime.

Oyunculuk dışında nasıl bir dünyanız var?

Öze erim çalışmaları yapıyorum. Herkesin kendi özüne ermesi çok önemli bence. Hem bedensel hem psikolojik hem de işimle alakalı yapabileceğim ne varsa bunun karşıma çıkması için çalışıyorum… İki tane köpeğim var onlarla zaman geçiriyorum. Kendi halinde, dostlarıyla küçük bir çevrede yaşayan ve olabildiğince olduğum yeri güzelleştirmeye çalışan biriyim.

HIRSLIYIM, İSTEDİĞİMİ ALMA KONUSUNDA DİRENÇLİ VE İNATÇIYIM

Karakterinizin en baskın özellikleri neler?

Hırslıyım. İstediğim şeyi alma konusunda dirençli ve inançlıyım ve genelde neşeli bir insanım. Ama sinirlendiğim zaman yakıcı biri olduğumu bildiğim için oradan uzaklaşırım hemen. Çünkü zor sinirlenirim ama o noktaya gelince de gerçekten yakıcı bir sinir oluyor… Bunu yaşamayı da kimseye yaşatmayı da istemediğim için hemen uzaklaşıyorum oradan.

Günlük dertlerimiz dışında çevremizde bir sürü sorun var. Bir yandan pandemi hayatımızı zorlaştırmaya devam ediyor. Gelecek kaygısı hissediyor musunuz?

Herkes kadar hissediyorum, hissetmiyorum dersem yalan olur. Gelecek kaygısından da çok gerçekten bu sağlık sorunun nereye gideceğini, nasıl geçeceğini merak ediyorum. Çünkü şuna inanıyorum. Herkes iyi olmazsa hiçbirimiz iyileşemeyeceğiz. Dünyanın bir ucunda biri ölürken, bizim burada her şey çok normalmiş gibi devam etmemiz mümkün değil. O enerji evrene yayılıyor çünkü. Bu, hepimizi etkiliyor. Hepimiz alacağımız dersi aldıysak, umarım bir an önce her şey normale döner.

AŞK, HAYATIMDA HEP VAR, BENİM İÇİN BİTMEYEN BİR ŞEY

Aşk hayatınızın neresinde? Size ne ifade ediyor?

Beş senedir devam eden bir ilişkim var, dolayısıyla aşk hayatımda hep var.

Beş yıl günümüz için iyi bir süre. Aşık mısınız hala?

Ben onu taze tutuyorum bir şekilde.

Aşık olduğunuzu nasıl anlıyorsunuz? Duygu olarak sizdeki karşılığı tam olarak ne?

Birinin yanında kendimi gerçekten tek hissediyorsam, o bana kendimi çok değerli hissettiriyorsa ve benim öncelik sıralamamda birinci sırada duruyorsa, aşk benim için bu. İhtiyacın olduğunda, elini uzattığında orada olacağını bilmek… Bu güven duygusu gerçekten muazzam bir şey. Herkesin aşkı böyle yaşamasını çok isterim. O yüzden aşk benim için hiç bitmeyen bir şey.

Kısa kısa…

‘ASLA’ DEDİĞİMİZ HER ŞEYİ MUTLAKA YAPARIZ

Şimdiye kadarki deneyiminizle “Hayatımın en mutlu günüydü” dediğiniz bir an var mı?

Çok fazla var. Ama en yakın zamandan örnek vereyim, ‘Kırmızı Oda’daki ilk rolümün olduğu gün, dizi bittikten sonra bir anda telefonumun deli gibi çalmaya başlaması… Annem yanımdaydı. Onun gözünde o gururu görmek… Çok güzel bir andı.

“Hayat hakkında öğrendiğim bir şey varsa o da şudur” dediğiniz bir şey?

Sabır… Hatta teyzemle birbirimize hep deriz bunu. Sadece bir mesajla, başka hiçbir şey eklemeden “Öğrendiğim bir şey varsa o da sabır, beni düşün dağılır” deriz. Sabır konusunda bayağı dirençliyim.

Asla ve mutlaka kelimelerini bir cümle içinde kullansanız…

Asla dediğimiz her şeyi mutlaka yapıyoruz.

Uyumadan önce yaptığınız son şey?

Şükrediyorum. Kendime sarılıyorum yatmadan önce, kendime şefkat gösteriyorum.

Tuhaf bir huyunuz?

Tuhaf denir mi bilmiyorum ama gerçekten geniş bir gardrobum var, modayı da sıkı takip ediyorum ama sadece siyah olarak takip ediyorum. (Gülüyor) En fazla bej rengi vardır bir de. “Siyah giyen insanların içi çok renklidir” denir ya, benim de içimde bir karnaval var ama onu dışarıya siyah olarak taşıyorum.