Beden Sağlığı CIN'lerden korkmayın!

CIN'lerden korkmayın!

Paylaş
CIN'lerden korkmayın!

Birçok kadın, jinekolojik kontrollerini aksatırken aslında önlenebilecek birçok hastalığa davetiye çıkarıyor

Gelişmiş tanı teknolojileri sayesinde günümüzde birçok kadının kanserden korunmasının hatta bebek sahibi olmasının mümkün olduğuna değinen Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ateş Karateke “Rahim ağzı dokularında meydana gelen değişikliği CIN-1, CIN-2 ve CIN-3 olarak üç sınıfta derecelendiriyoruz. CIN’ler kanser değildir ve tespit edildiklerinde gereken müdahalenin yapılması ile kanser önlenebilmektedir.

Haberin Devamı

Kanserleşme olasılığı en az olan ve zaman içinde kaybolabilen CIN-1’lerin tespit edildiği olgularda kanser gelişimi için 10 - 14 yıl kadar bir zaman vardır. Tedavi, konusunun uzmanı hekim tarafından lezyonun derecesi ve hastanın çocuk istemi göz önüne alınarak planlanmalıdır. CIN’lerden korkmayın, zamanı lehinize kullanın” uyarısında bulundu.

Human papilloma virus (HPV), genital bölgede siğillere, kanser öncülü lezyonlara ve bazı kanserlere yol açan bir virüstür. Sıklıkla cinsel yoldan bulaştığı bilinen bu virüsün çok sayıda tipi tanımlanmıştır. Bu virüs ile en çok ilişkilendirilen kanser, rahim ağzı kanseridir. Bu virüsü taşıyan kişilerin bir kısmında, kişinin taşıdığı tipe göre siğil veya rahim ağzı kanseri öncülü lezyonlar meydana gelmektedir.

Haberin Devamı

Günümüzde rahim ağzı kanseri taraması için geliştirilmiş Pap smear testi (fırça ile rahim ağzındaki hücreleri incelemek) ile rahim ağzı kanseri öncülü lezyonlara ait bulgular tespit edilebilmekte ve bu kanser önlenebilmektedir. Bu yüzden cinsel yaşama başlayan her kadının Pap smear takiplerini düzenli yaptırması oldukça önemlidir. Kadınlar için bir anlamda yol gösterici olan CIN’leri konusunun uzmanı Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof.Dr. Ateş Karateke’ye sorduk.

CIN'LER NASIL TEŞHİS EDİLİYOR?

Pap smear testi ile rahim ağzında saptanan anormal patolojilere servikal intraepiteliyal lezyon (SIL) adı veriliyor. Bu anormal patolojiler kolposkopi adı verilen büyüteç altında incelenip, şüpheli alanlardan biyopsi alınıyor.

Biyopsi sonucunda İngilizce ‘’Cervical Intraepithelial Neoplasia’’ nin baş harflerinin kısaltması olan CIN (servikal intraepitelyal neoplaziler)’ler gündeme gelebiliyor. Bunlar, rahim ağzı epitelinde meydana gelen değişikliğin derecesine göre CIN-1, CIN-2 ve CIN-3 olarak üç sınıfa ayrılıyor.

Epitelde en az değişikliğe sebep olan, diğer bir deyişle kanserleşme olasılığı en az olan CIN-1 iken, kanserleşme olasılığı en yüksek CIN-3 oluyor. Rahim ağzı kanseri taramasının önemi, kanserleşme potansiyeli olan bu CIN’lerın erken dönemde tespit edilmesi için yol gösterici olmasıdır. Çünkü CIN’ler kanser değildir ve tespit edildiklerinde gereken müdahalenin yapılması ile kanser önlenebilmektedir.

Haberin Devamı

KANSERE DÖNÜŞMESİ 1 İLÂ 5 YIL ALIYOR

CIN-1 tespit edilen olgularda kanser gelişimi için 10 - 14 yıl kadar bir zaman vardır. Bununla birlikte CIN-1 olguların büyük çoğunluğunun kendiliğinden iyileştiğini ve kanserleşmediğini bilmek önemlidir. Bu yüzden CIN-1 olguları düzenli PAP smear testi ile takip edilebilir ve ilerleme tespit edilmediği sürece tedavi edilmesine gerek yoktur. Çünkü hiçbir müdahale olmadan CIN-1’lerin çoğu kendiliğinden kaybolur.

TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜ?

CIN-2 ve 3 tespit edildiğinde ise rahim ağzı kanserine dönüşme olasılığı yüksektir ve bu süre yaklaşık 1-5 yıl kadardır. Bu yüzden CIN-2 ve 3 olgularında ise tedavi yapılması gereklidir. Çünkü bu patolojilerin kansere dönüşme riski yüksek olduğu gibi süresi de kısadır. Tedavi seçeneği olarak lezyonun dondurulması, yakılması, LEEP (patalojik kısmın çıkarılması), veya konizasyon (rahim ağzının koni şeklinde alınması) yöntemlerinden biri uygulanır. En çok uygulanan tedavi şekli LEEP ve konizasyondur.

Haberin Devamı

“CIN teşhisi yapılan hastaların bu durumdan korkmak yerine, rahim ağzı kanseri olmadan bunun tespit edilmiş olmasına sevinmeleri gerekir. Günümüz tıbbında rahim ağzı kanseri öncülü olan lezyonlar erken dönemde tespit edilebilmekte, kanser gelişimi önlenebilmektedir. Lezyonun derecesi ve hastanın çocuk istemi göz önüne alınarak tedavi planlanmalıdır” diyen Karateke gereken müdahaleler zamanında yapıldığı takdirde, hayat kalitesinde bozulma olmaksızın tedavinin mümkün olduğunun altını çizdi.