Damla: Bir sıvının küçük parçacığı
Daye: Çocuğa bakan dadı, sütnine, taya
Defne: Yaprakları güzel kokulu, yaz-kış yeşil olan bir bitki
Değer: Bir şeyin ya da bir kimsenin taşıdığı yüksek nitelikler
Delfin: Yunus
Demet: Çiçek bağlamı, deste
Denizhan: Deniz gibi geniş ve han, sultan gibi güçlü.
Deren: Toplayan, düzenleyen, pekiştiren.
Derin: Sığ olmayan, içli.
Derya: Büyük deniz anlamında.
Destan: Kahramanlık olaylarını konu alan şiir.
Deste: Cinsleri aynı ya da birbirine yakın şeylerin birarada bağlanması.
Destegül: Mevlevi dervişlerinin giydiği ince kumaştan yelek.
Deva: İlaç, çare.
Devin: Hareket, kımıldanış.
Devrim: Kısa zaman içinde, olumlu yönde önemli niteliksel değişmelere yol açan devinim.
Diba: Çiçek desenli ipek kumaş.
Dicle: Yakındoğu'nun Türkiye'den doğan ve Mezopotamya'dan Basra Körfezine dökülen nehirlerden biri Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
Diclehan: Dicle ve han kelimelerinden oluşan isim
Didar: Yüz, çehre, suret, görüş, göz, görme gücü.
Dide: Göz
Didem: Dide, göz.
Dilan: Gönül dostu, gönüldaş.
Dilara: Gönül alıcı, sevgili.
Dilay: Göğe ışık saçan Ay kadar güzel.
Dilberan: Dilberler, güzeller.
Dilberay: Ay gibi güzel kadın.
Dilek: Dilenilen şey, istek.
Dilhan: İçten gönülden söyleyen.
Dilrüba: Gönül kapan, herkesi kendine bağlayan.
Dilsafa: Gönlü ferah kedersiz.
Dilşad: Gönlü hoş.
Dilşah: Gönül şahı, sevgili.
Dilşikâr: Gönül avlayan, kendine bağlayan.
Diyar: Memleket.
Doğa: Tabiat,canlı,tüm canlıların içinde bulunduğu yaşam alanı.
Doğanay: Doğmuş olan Ay, yeni doğan Ay.
Dolunay: Ayın tam olarak görünen biçimi.
Dora: Bir dağın en yüksek yeri, doruk.
Duru: Bulanık olmayan, açık, temiz.
Durusu: Bulanık olmayan, dalgasız, pırıl pırıl ve dibi görünen su.
Duygu: His, gönülde uyanan yankı ya da tepki.
Dürdane: İnci tanesi.
Dürriye: İnci gibi parlayan.