Kültür - Sanat Derdim memleketin gittiği yeri anlatmaktı
Paylaş
Derdim memleketin gittiği yeri anlatmaktı

Müzik ve popüler kültür yazılarıyla tanıdığımız Naim Dilmener, ilk romanı ‘Obsesyon’da tanıdığı bir kahramanı koleksiyoncu Selami’yi tanıştırıyor okurla

İrfan ÖNER

Kitabın kahramanı Selami’nin kötücüllüğü ile koleksiyoner olmasının bir bağlantısı var mı sizce?


Yok, hayır. Koleksiyoncu ve kötü, bu tamam. Ama Selami’nin günahını neden bütün koleksiyonculara yükleyelim ki? Her meslekte olduğu gibidir durum, ya da hayatın her alanında olduğu gibi. Çok sayıda kötü vardır ve daha az sayıda olsa da, iyiler vardır. Selami kötü, çünkü geldiğimiz noktada kötülerin sayısı arttı. Hatta çığ gibi büyüdü de diyebiliriz. Kötülük bulaşıcıdır, bir virüs ya da bakteri gibidir; kaptık hepimiz. Henüz hastalanmayanlar, buna herkesten daha güçlü bir biçimde direnenlerdir.

“Obsesyon”, Selami ve koleksiyonerlik üzerinden günümüz Türkiyesi hakkında çok şey söyleyen bir roman. Bu paralellik tesadüf olmasa gerek?

Hiç tesadüf olur mu? Niyetim buydu zaten. Derdim memleketin, toplumun gittiği yeri, düştüğü durumları anlatmaktı. Sıfırı tüketmiş durumdayız; bunu anlatmak istiyordum ve bir koleksiyoncunun üzerinden yapmaya çalıştım bunu. Koleksiyoncu olması mecburiyetten; bu işi iyi biliyordum ve zorlanmadan yazabilmek için koleksiyoncu yaptım bizimkini.

Teknolojinin ve tüketim bağımlılığının birörnek hale getirdiği ve romanda en çok alışveriş merkezlerinde, toplu taşıma araçlarında gözlemlenen insanlar da Selami’den çok uzak değil gibi? Toplu bir cinnet halini mi anlattınız romanda?

Cinnet ağır olur mu bilmem, ama evet, diyebiliriz. Kendimizi topluca çayıra salmış gibiyiz; hiçbirimizin etrafında da, “Mevlam kayıra” diyebilecek kimse kalmadı. Kimimiz az, kimimiz çok ama evet, külliyen yoldan çıktık. Düzelecek miyiz? Evet. Ama çok çabalamamız gerekecek, her birimizin ayrı ayrı çabalaması gerekecek. Bu kadar boşvermiş ve kendimizi bu kadar salmışken de bunu yapmaya karar vermek ve nihayetinde başarmak, çok zaman alacak. Kimimizin buna ömrü yetmeyebilir de.

Romanın sonunu nasıl yorumlayabiliriz peki? Selami ve Türkiye için bir umut?

Olmaz mı. Var tabii. Selami gibi kötülüğün şaheserlerinden biri dahi, kızıyla kendisine yeni bir hayat kurmaya niyetleniyor. Umut her zaman vardır. Yeter ki toplum ya da tek tek bireyler, kötü bir halde olduklarını kavrasın ve bunu tamire karar versinler.

Bir koleksiyoner olarak, koleksiyonerliği kötücül bir karakter üzerinden anlatmanız kendinize dair bir özeleştiriyi de barındırıyor mu?

Yok. Özeleştiri yapmak için daha mantıklı ve daha tutarlı yollar vardır. Neden böyle zor bir yolu seçeyim ki. Selami dahil, romandaki herkes tamamıyla kurgudur. Kurgu keyif verici bir iştir. Bu keyfi yaşamak varken, neden benden ya da bir başkasından yola çıkarak bir şeyler yazayım ki? Kitabı okuyan hiç kimse, Selami ya da bir başka karakter için “Bu benim, beni yazmış,” diyemez. Tamam, “Kurgu hayatı taklit eder” diyorum ama bu kadar işte, taklit.



Obsesyon

Naim Dilmener / Doğan Kitap / 256 sayfa

Haberin Devamı