İki nükleer güç karşı karşıya! Uzman isimden kritik sözler: Batı'dan Hindistan'a 'yeşil ışık'

6 Mayıs günü Hindistan ordusu, 22 Nisan'daki saldırıya karşılık olarak Pakistan'da terör hedeflerine saldırı düzenlendiğini duyurdu. İki ülke arasındaki gerilim yıllardır tırmanırken yaşanan bu gelişme ile birlikte çok sayıda sivil hayatını kaybederken Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, ordusuna intikam çağrısında bulunarak Hindistan'ı hedef alacaklarını söyledi. İkisi de nükleer güç olan bu iki ülkenin yaşadığı gerilimi tüm dünya endişeyle takip ederken Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, bölgedeki gerilimin tarihi ve Türkiye'ye olabilecek etkileri üzerine önemli açıklamalarda bulundu.
ÖMER FARUK EKİNCİ / POSTA.COM.TR | Neredeyse 100 yıla yakın süredir aralarında gerilimin eksik olmadığı Asya devleri Pakistan ve Hindistan, 22 Nisan’da gerçekleştirilen bir saldırı ile yeniden alevlendi. Hindistan yönetimi 26 turistin hayatını kaybettiği saldırıdan Pakistan’ı suçladı. Pakistan tarafı ise iddiaları tamamen reddetti.
6 Mayıs’ta düzenlenen basın toplantısında Hindistan Dışişleri Bakanı Vikram Misri, Pakistan’a karşı bir ‘terörü engelleme’ operasyonu başlattığını duyurarak saldırıya başladı.
Pakistan, Hindistan’ın ülkede sivillerin yaşadığı bölgeleri vurduğunu duyurdu. BBC'ye konuşan Pakistan ordusu sözcüsü Ahmed Şerif, saldırıların bir cami dahil birden fazla yeri vurduğunu söyledi ve bunun uluslararası hukukun "açık bir ihlali" olduğunu savundu.
İki nükleer güç olan Pakistan ve Hindistan geçmişte çok kez karşı karşıya gelse de son zamanlarda yaşanan en büyük gerilimlerden biri olduğu için tüm dünya endişeli bir şekilde bölgeden gelişmeleri takip ediyor.
Hindistan'ın Pakistan topraklarına yönelik saldırılarında şu ana kadar toplam 31 kişi hayatını kaybetti. Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, saldırıların ardından orduya "intikam" çağrısı yaparak, Hindistan'ı hedef alacaklarını duyurdu.
DIŞİŞLERİ'NDEN İLK AÇIKLAMA
Gerilimin tırmanması ile birlikte Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, çarşamba günü Pakistanlı mevkidaşı ile telefonda görüştü. Dışişleri Bakanlığı’ndan olayla ilgili yapılan açıklamada ise şu ifadeler kullanıldı:
Pakistan ile Hindistan arasında yaşanmakta olan gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz. Dün akşam (6 Mayıs) Hindistan tarafından düzenlenen saldırı topyekun bir savaş riskini ortaya çıkarmıştır. Bu tür kışkırtıcı adımları ve siviller ile sivil altyapıyı hedef alan saldırıları kınıyoruz. Taraflara sağduyulu davranmalarını ve tek taraflı eylemlerden kaçınmalarını telkin ediyoruz.
“TÜRKİYE’NİN SAFI İLK GÜNDEN BERİ ÇOK NET”
Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkilerin oldukça ileri bir seviyede olduğunu söyleyen Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi KKTC/Lefkoşa Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, Hindistan ile yaşanan bu gerilimde Türkiye’nin safının ilk günden beri çok net olduğunu belirtti.
İki ülke arasındaki gerilimin geçmişini anlatan Doç. Dr. Gözügüzelli, “Özellikle 60’lı yıllarda iki ülke arasında su meselesi üzerinden Dünya Bankası girişimi ile Doğu Nehri ve Batı Nehri, Indus anlaşmasıyla taraflar arasında paylaştırıldı” dedi.
Hindistan ile Pakistan arasında çıkan çatışmalar ve hatta savaşlarda dahi bugüne kadar su anlaşmalarının askıya alındığı bir durum olmadığını söyleyen Doç. Dr. Gözügüzelli, “Bugün geldiğimiz noktada ise yaşanılan gerilimin arkasında büyük bir çıkar savaşı olduğunu anlamak gerekiyor. Batı medyasına baktığımızda çoğunlukla Hindistan’ı destekleyen ve haklı bulan bir anlatım görülüyor. Batılı siyasetçiler de aynı şekilde Hindistan lehinde açıklamalarda bulunuyor” şeklinde konuştu.
ABD VE BATI’DAN HİNDİSTAN’A ‘YEŞİL IŞIK’
Bunun sebebi olarak ise Hindistan Ekonomik Koridoru’nun kurulması noktasında İsrail, Güney Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Akdeniz’de Türkiye olmaksızın gerçekleştirilmek istenen proje dahilinde hareket edildiğini belirten Doç. Dr. Gözügüzelli, gerek İsrail’in gerekse de ABD’nin yaptığı açıklamalarda terörle mücadele söylemiyle birlikte savaşın derinleştirilmesi yönünde bir yeşil ışık yakıldığına dikkat çekti.
En az yüz yıldır süren Keşmir sorununun dünyaya gösterilen değil, arkada gizli kalmış gerçeklerine odaklanmak gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Gözügüzelli, sözlerine şöyle devam etti:
Burada özellikle uluslararası hukukun sular hukuku bağlamında Hindistan’ın izlediği su gibi hayati yaşamsal önemi olan barajları kapatma stratejisi sürdürdüğünü görüyoruz.
4 Mayıs 2025’te Hindistan Çenab Nehri’ni kapattı ve diğer nehirler üzerinde de kesinti planı yaptığını gördük. Dolayısıyla bu kez gerek bu anlaşmaları askıya alma ile başlayan gerginliğin arka planda tırmandırılması ve bu gerginlik üzerinden bölgede kontrolün sağlanması hedefleniyor.
“HİNDİSTAN’IN IRKÇI PARTİSİ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ”
Keşmir sorununda bugüne kadar çok ciddi insan hakları ihlallerinin yapıldığına değinen Doç. Dr. Gözügüzelli, “Keşmir’e baktığımızda İngilizlerin meşhur ‘böl ve yönet’ politikası dışında Keşmir’in 3 bölgeye ayrıldığını ve özel statü kazandığı Hindistan anayasası 370. madde bağlamında bölgenin kalıcı özerkliğinin ırkçı ve faşist BJP partisinin iktidara gelmesiyle birlikte 2019’dan itibaren her şey değişti” dedi.
Hindistan hükümetinin özel statüsünü kaldırdığı Keşmir’de oldukça vahşi politikalar sürdürdüğünün altını çizen Doç. Dr. Gözügüzelli, bölgenin demografik yapısının değiştirilmek istendiğini belirtti.
Doç. Dr. Gözügüzelli, “Hintli yetkililerin sözde önleyici tedbir olarak iddia ettikleri hatta kimi yayınlarda Müslümanların diri diri yakıldığı bir ortamda hukuktan bahsetmek bugün oldukça komik duruma gelen bir tarihsel acıyı ifade etmektedir. Bugüne kadar Filistin İsrail meselesinde Uluslararası hukuk işlemediyse Hindistan’ın da Keşmir eylemlerinde de sessiz kalınıyor. Uluslararası sistemin bu çökmüş yapısında hukukun işletilmeyen yapısından bir beklenti içerisine düşmek çok da mümkün değil” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE İLE PAKİSTAN YAKLAŞMASI
Yaşanan gerilimin bir diğer tarafı olan Pakistan ile Türkiye arasında artan ticari anlaşmalar, savunma sanayi anlaşmalarının olduğunu söyleyen Doç. Dr. Gözügüzelli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şubat ayında Pakistan’a yaptığı tarihi ziyaret ve burada alınan kararlarla birlikte askeri ilişkilerin daha da derinleştiğini belirtti.
İki ülkenin bu yakın iş birliğine bakıldığında ise enerji anlamında Türkiye ile yapılan anlaşmalarla birlikte enerji ortaklığının da derinleştiğinin altını çizen Doç. Dr. Gözügüzelli, “Pakistan’da açık deniz petrol gaz arama ihalelerinin 30 Haziran 2025’te açıklanarak özellikle de Pakistan tarafında yer alan enerji şirketleriyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın projeye katılacağının dikkate alındığında Pakistan ile Türkiye’nin yakınlaşmasının önemi ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Gözügüzelli, yaşanan gerilimde Pakistan’ın uluslararası sistemde sınırlı bir güce sahip olması ve Hindistan’ın çabaları ile son dönemlerde Batı ve ABD’nin Hindistan’a daha fazla destek verdiği görülmekte olduğunu söyledi.
“TÜRKİYE’YE ARABULUCULUK GÖREVİ DÜŞÜYOR”
Hindistan’ın bölgede karışıklık yaratarak Pakistan ekonomisine zarar vererek özellikle de su krizi çıkararak ekonomik çöküntüye uğratmaya çalıştığını söyleyen Doç. Dr. Gözügüzelli, “Son olarak Türkiye’nin Pakistan ilişkileri bağlamında ortaya çıkan sorunu çözümlemek adına Türkiye’ye yeniden arabulucu olarak bu sorunu çözümleme görevi düşmektedir. Bu konuda üçüncü tarafların maksadı krizi büyütmek değilse o zaman Türkiye arabuluculuğunda yeni bir süreç başlaması yüksek ihtimal olarak görünüyor” ifadelerini kullandı.