Pazar Postası Eliz Sakuçoğlu: Hiçbir ilişkimde böyle sevip sevilmedim!
Paylaş
Eliz Sakuçoğlu: Hiçbir ilişkimde böyle sevip sevilmedim!

’FearFactor’ yarışmasının ilk kadın şampiyonu olarak tanıdık onu. Sonra stil danışmanlığıyla adından söz ettirdi. Ve şu günlerde sanki içinden yepyeni bir kadın doğurdu. Attığı her adımla merak uyandırıyor, yaşam stiliyle pek çok insana ilham oluyor. Kendi ifadesiyle ‘Eliz Harikalar Diyarında’ dediği hayatına konuk olduk ve merak ettiğimiz her şeyi konuştuk...

RÖPORTAJ : OYA ÇINAR

■ Birdenbire bir şey oldu ve Eliz Sakuçoğlu kendi kendinin yaşam koçu oldu sanki. Neydi o kırılma noktası?

İnsanın hayatında birçok kırılma noktaları var. İlk ve en önemli kırılma noktam çocukluk dönemime ait. Annem ve babam boşanma kararı aldıklarında ben henüz 6, kardeşim 3 yaşındaydı. Alman mahkemesi olması gerektiği gibi velayeti anneme vermişti, ama bu benim için kabul edilebilir bir karar değildi. Annemi canımdan çok sevsem de babamsız bir hayat düşünemiyordum. Babamın avukatını aradım ve ne yapıp edip beni hakim karşısına çıkarmasını istedim.

■ Çok enteresanmış. Sonra?

Mahkeme beni kabul etti. Annem bir köşede babam diğer köşede... Hakimin karşısına çıkarak babamı istediğimi söyledim. Hakim küçük kardeşimi benden ayırmayı doğru bulmadığını, dolayısıyla böyle bir durumda kardeşimin de benimle babama verilmesi gerektiğini, bu kararımın onun da hayatını etkileyeceğini hatırlattı. “Bu çocuk oyunu değil, siz daha çok küçüksünüz, bunu istediğinden emin misin?” dedi.

"Hayatımın tüm kontrolü benim elimde"

■ Siz ne söylediniz?

Hiç olmadığım kadar eminim ve kardeşimin de sorumluluğunu almaya hazırım” dedim. O anki kararlılığım hakimi ikna etmeme yetti. O gün kendi hayatımı elime aldığım ilk gündü benim için. Yani çocukluktan başlayan bir koçluk hikayesi bu, (gülüyor). Sonradan olma değil!




■ Size bakınca, başına buyruk, hayatını tamamen kendi istediği gibi yöneten bir kadın görüyordum. Gerçekten öyleymişsiniz...

Aslında başına buyruktan ziyade ne istediğini çok iyi bilen desek daha doğru olur! Hayattan beklentilerimin neler olduğunu bulabilmek için de önce neleri istemediğimi ve bunun için nelerden vazgeçmem gerektiğini tespit ettim. Böylece de hayatımı değiştirebilecek o sihirli değneğin aslında kendi elimde olduğunu anladım. Çok net bir insanım. Galiba bu yüzden hayatımın tüm kontrolü benim elimde.

■ Şu sıra hayatın nasıl bir dönemindesiniz?

Çok mutluyum! Sahip olduğum her şey için şükrediyorum ve aslında beklentisiz yaşıyorum. Ben, benim olanla mutlu oluyorum. Olmayanda hiç gözüm yok. Ha ama, ilerde geriye dönüp baktığımda, “Tekrar dünyaya gelme şansım olsa, yine bu hayatı yaşamak isterim” demeyi çok istiyorum. Hayattan sanırım tek beklentim bu.

■ Nelerle meşgulsünüz peki?

Tasarımcılık devam ediyor mu? Geçtiğimiz sene İzumiLuxury markası için bir spor ve mayo koleksiyonu tasarladım. Aldığım geri dönüşler harikaydı. Sonrasında ‘Burning Man Festivali’nde giydiğim kostümler herkesin dilindeydi. Sıfırdan bir şeyler yaratmayı çok seviyorum. Bazı markalardan işbirliği teklifi de aldım, ama benim gönlümde yatan belli markalar olduğu için onları bekliyorum. Çünkü her şey para değil bu hayatta! İşbirliği yapacağım markalara önce ben yürekten inanmalıyım.

"Ben benim olanla mutluyum. Olmayanda gözüm yok"

■ Ve geçtiğimiz günlerde kendi gardrobunuzu da satışa çıkardınız...

Evet, www.dolap.com adresinden ücretsiz olarak uygulamayı indirerek birçok ünlünün gardrobuna ulaşmak mümkün artık. Ben de bugüne kadar giydiğim, çok sevilen birçok parçayı satışa sundum. Beni bu yanımla da takip eden insanlarla böyle bir etkileşim içinde olmak çok heyecanlandırıyor beni.

"HİÇBİR ŞEYİ MAHALLE BASKISIYLA YAPTIRAMAZSINIZ BANA"


■ ​Instagram profilinize girince şöyle bir cümle karşılıyor bizi: “Eliz Harikalar Diyarında”. Hayatınızda her şey bize yansıttığınız gibi mi gerçekten?

Görünenin ötesinde bir hayatım var. Siz genellikle bu dünyamdan fragmanlar izliyorsunuz. Filmin tamamını size izletmiyorum asla! Bu da tüm negatif enerjilerden kurtulmak adına yaptığım bir tercih.




■ Negatif enerjiden kastınız tam olarak neler?

Ben hayata o kadar farklı bir pencereden bakıyorum ki; benimle aynı frekansta olmayan insanların beni anlaması çok zor. Anlayamadıkları için de yadırgıyorlar, eleştiriyorlar. Tamam, bu da kabulüm. Ben onları anlıyorum aslında. Ama ruhumun can bulduğu bu hayatı bu bedenle, tek bir kez yaşama şansım var. Dolayısıyla başkaları için yaşayarak bir ömür geçirmektense önce kendim için yaşamayı tercih ediyorum.

■ Hiç mi, “Elalem ne der?” baskısı hissetmiyorsunuz?

Tabii ki hissediyorum, ama kalbimin ve aklımın onaylamadığı hiçbir şeyi bana ‘mahalle baskısıyla’ yaptıramazsınız! Olmadığım bir insanmışım gibi davranarak, hem kendimi hem de sizi kandırarak bir ömür geçiremem.

■ Sosyal medyada çok ciddi fanlarınız var. Oyuncu değilsiniz, sahneye çıkmıyorsunuz. Sizce bu kadar insan sizi niye takip ediyor?

Gelen yorumlara bakarsak, hayattaki farklı duruşum, güçlü oluşum, hayat enerjim ve giyim tarzım insanları etkileyen şeyler... Ancak en sık okuduğum yorumların başında, “Ne kadar farklı bir hayat enerjin var!” geliyor.

■ Spora olan tutkunuz da takipçilerinize ilham oluyor. İlk hangi duygularla başladınız?

Aslında benim sporla hiç alakam yoktu. Lise yıllarımda basketbol oynamışlığım vardı, o kadar. Bir gün bir akşam yemeğinde, bir arkadaşım pilatesi öve öve bitiremedi. Ben de ani bir kararla ertesi gün kendimi deneme dersinde buldum. O gün bugündür de sporsuz bir yaşam düşünemez hale geldim. Bunun fit görünmekle bir ilgisi yok. Benim için bir yaşam biçimi haline geldi.

■ Yaşam stilinizi nasıl tarif edersiniz?

Mesela gecenin bir vakti Karaköy’deki Emin Usta’ya gidip balık ekmek yemek beni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yetiyor. Küçük şeylerden büyük coşku duyabiliyorum. Ayrıca sürekli kendi sınırlarını zorlayan, olabileceğinin en iyisi olmak için sürekli kendiyle yarışan biriyim. Böyle bir yaşamım var.





■ Peki 30 yaş dersek... Hayatınızda neleri değiştirdi?

Tesadüfen mi 30’uma denk geldi, yoksa o meşhur 30 yaş eşiği mi bilmiyorum ama, tek bildiğim her şey berraklaştı. 30 sonrası her an kendime biraz daha yaklaştığımı hissediyorum.

■ Şöhretle ilişkinizi nasıl açıklarsınız?

Televizyonla ilgili aklınıza gelebilecek her türlü teklifi aldım. Oyunculuktan, magazin sunuculuğuna kadar. Hiçbirini kabul etmedim. Şan, şöhret bunlar bana uzak şeyler. Jackie Kennedy’nin dediği gibi, “Ben ünlü olmak istemiyordum, birdenbire Kennedy oldum.” Ben sadece Eliz’im. Kendi dünyamın süper kahramanıyım.

■ Kalbinizin sesi mi daha baskın hayatınızda mantığınızın mı?

30 öncesi duygularım beni yönetti. Şimdi ise mantığım. Ancak kararsız kaldığım zamanlarda ya da çok önemli kararlarda hep kalbimin sesini dinlerim. Güzel bir dengem var bence.

■ Kolay “Hayır” diyebilen bir insan mısınız? Nelere çok net bir şekilde, “Hayır” diyebilirsiniz?

Hayır diyebilmek bir sanattır! Hayatı boyunca sevilmek, onaylanmak için çabalayanlar var. Açıkçası ben nezaket ve saygı çerçevesinde “Hayır” diyebilmeyi öğrendiğimden beri zincirlerimden kurtuldum. Üstümden büyük bir yük kalktı ve özgürlüğün kapıları sonuna kadar açıldı.


'GÜNEŞ SANKİ BERAN'IN ELLERİNDE DOĞUYOR'


■ Ve uzun zamandır gözleri aşkla parlayan bir kadın var karşımızda. Peki sizin aşk tanımınız ne?

Aşkı anlatmak, suyun tadını tarif etmek kadar imkansız değil midir aslında! Kalbiniz bir sanat eserine dönüştüğünde bilin ki aşıksınızdır.

■ Sevgiliniz Beran Benan’la tanıştığınızda en çok neyinden etkilenmiştiniz?

O benim siyah beyaz dünyamı daha önce hiç görmediğim, bilmediğim renklere boyayan gökkuşağım. Onu gördüğüm ilk an dün gibi aklımda. Bana bir anda her şeyi unutturan o bakışlarının hep duacısıyım.

■ Tanıyıp keşfettikçe en çok hangi yanını sevdiniz?

Benim için güneş sanki Beran’ın ellerinde doğuyor. Hayatına ucundan, köşesinden dokunduğu tüm insanların üstünde bir ışık etkisi bırakıyor. O müthiş enerjisini çok seviyorum.

■ Geçtiğimiz günlerde o meşhur sakallarını kesti. Peki siz hangi halini daha yakışıklı buluyorsunuz?

Ben sakal seven kadınlardanım. Beran’a da fazlasıyla yakıştırıyorum. Yalnız şimdi herkes sakalsız haline çok bayıldı. Bu durum bir an önce değişmeli, rakip sayım artmaya başladı (gülüyor).

■ “Hayatımın aşkı” diyor musunuz? Sizce hissettikleriniz sonsuz aşk mı?

Yarınki düşüncelerimin ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok, ama şu an tüm hücrelerimden sadece Beran geçiyor. Dilerim bu hep böyle olur.

■ Zaman zaman kaybetme korkusu yaşıyor musunuz? Yoksa tamamen güven hissi mi hakim ilişkinizde?

Evet, ilk zamanlar yaşadığım oldu. Ama onun gitmesinden değildi korkum. Onun verdiği sevgiye ve değere layık olamamanın beraberinde getirdiği, ilk kez tecrübe ettiğim bir eksiklik hissiydi. Çünkü hiçbir ilişkimde bu şekilde sevilmemiştim. Dolayısıyla böyle sevmeyi de hiç bilmiyordum! Ama çok şükür atlattık o dönemleri. Hep söylediğim gibi, yüreğimi yüreğine bağlayıp bana yeniden hayat verdi. Bu gönül ona çoktan razı...

■ Romantik karenizin içinde neler var? Birlikte en çok ne yapmaktan keyif alıyorsunuz?

Sadece biz ikimiz varız. Biz beraber ne yaparsak yapalım, her anımız bir Hollywood aşk filminden alıntı kareler gibi.

■ Evlenecek misiniz?

Kaderimizde varsa olur, olmasa da olur, (gülüyor).

■ Çocuk yapma arzunuz var mı?

Hayalimdeki mutlu aile tablosunda en az iki çocuk sahibi olmak var...

Haberin Devamı