Siyaset Erdoğan: Uluslararası karalama kampanyası
Paylaş
Erdoğan: Uluslararası karalama kampanyası

Başbakan Erdoğan, AK Parti 4. İstanbul İl Kongresi'nde konuştu: 'Uludere olayı üzerinden bir istismar siyaseti yürütülüyor. Yürütülen kampanya, sadece ulusal değil, uluslararası bir karalama kampanyasıdır' dedi

Başbakan Erdoğan, büyük sevgi gösterileri eşliğinde stadyuma gelerek tribünleri dolduran onbinlerce partiliyi selamladı. Konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan Erdoğan Uludere olayının uluslararası bir karalama kampanyasına dönüştüğünü ifade ederek, BDP'lileri eleştirdi ve "Bu emri hangi hayvan verdi diyenler nekrofillerdir, yani ölü sevicilerdir" dedi.

AK Parti 4. İstanbul İl Kongresi, parti genel başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın TT Arena’ya gelişi ve partilileri selamlamasıyla başladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte TT Arena’ya gelişinde, partililerin sevgi gösterileri ve alkışlarla karşılandı.

Haberin Devamı

Erdoğan kendisi için hazırlanan platformun üzerinde yürüyerek, sahanın etrafında tribünleri dolaştı ve partililere karanfil attı.

Divan başkanlığı seçimi yapılmasının ardından AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından hazırlanan video klip, Başbakan Erdoğan’ın seslendirdiği Necip Fazıl Kısakürek’in "Canım İstanbul" şiiri eşliğinde gösterildi.

Başbakan Erdoğan’ın tribünleri selamlayıp yerine oturmasının ardından, İstanbul silueti şeklinde hazırlanan sahnedeki platforma çıkan dansçılar, gösteri yaptı. Dansın sonunda protokolde bulunanlar gösteriyi ayakta alkışladı.

Arena'daki kongreye, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Bekir Bozdağ ile Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu ve çok sayıda partili katıldı.

İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları:


- Bugün burada Ak Parti İstanbul İl Teşkilatı’mızın 4. Olağan kongresini yapıyoruz. Buradan İstanbul’un bütün ilçelelerini, semtlerini, bütün İstanbullu kardeşlerimi selamlıyorum. Bugün buradan, hiç bıkmadan hiç usanmadan, aynı coşkuyla bir kez daha tekrarlıyorum.

- Biz bu şehrin Türkçesini seviyoruz. Tüm dillerini, tüm renklerini havasını suyunu seviyoruz. Biz İstanbul’un türbelerini, mezarlarını, o kabirlerde yatan alimlerini erenlerini ulu insanlarını seviyoruz.

- Siyasete bu şehre başladım. Gençlik kolları başkanlığından il başkanlığına, oradan Büyükşehir belediye başkanlığına kadar, siyaseti hizmet olarak gördüm.

- Şunu her birinizin bilmesini istiyoruz. Biz bu yola, İstanbul’un fakir çamur dolu yollarından çıktık. İstanbul bize umut bağladı. Sadece İstanbul değil, Türkiye bize umut bağladı. Gecekondularda sefalet içinde yaşayan kardeşlerimizin üzerimizde emaneti var.

- Otobüs duraklarında, sabahın şafağında bekleyen, işçi kardeşlerimizin üzerimizde emaneti var. Tek göz odalarda, aşsız susuz kalan engelsiz çocukların üzerimizde emaneti var. Esnafın, çiftinin, sanayicinin üzerimizde emaneti var.

- Karakol önünde nöbet tutan polisin, sınırda vatanımızı bekleyen Mehmetçiğin emaneti var. Yavrularının yolunu bekleyen annelerin, umut dolu gençlerin üzerimizde emaneti var.

- Sadece İstanbul’da değil, Türkiye’de değil, dünyanın neresinde olsun biz gideceğiz, yoksulu bulacak, üzerimize düşeni yapacağız. Biz İstanbul’dan aldığımız aşkla, sevdayla İstanbul’un tarihinden duyduğumuz gururla ezilmişlerin yanında olmaya devam edeceğiz.

- İçinde bulunduğumuz Seyrantepe Arena bile, temelini atıp açılışını gerçekleştirdiğimiz Türkiye’nin en büyük en dev stadyumu. Bunlarla şimdi biz gurur duyuyoruz. Bu hareketimizin, partimizin küçük beyinlilere karşı ne denli büyük projeleri gerçekleştirdiğimiz noktasında en önemli bir ispattır.

- Aslında Salı günü grup toplantısında bu meseleye daha ayrıntılı şekilde girecek, kimin nerede durduğunu, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu ortaya koyacağım.

“SADECE MİLLETİM ADINA KONUŞUYORUM”


- Ama bugün burada Uludere konusunda samimi düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Bakın ben medyaya konuşmuyorum. Ben siyasetçiden başbakandan öte, bir baba olarak kardeşiniz olarak sadece ama sadece milletime konuşuyorum. Bizi milletimiz anladı, anlıyor ve anlayacak. Onun için biz milletimizin diliyle konuşuyorum.

- Bu ülkede son 30 yıldır devam eden terör eylemlerinde yaklaşık 40 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hayatını kaybetti. Binlerce askerimiz güvenlik görevlimiz şehit edildi. Bu millete, bunlarla ilgili soru sorma fırsatını vermediler. Medya doğru soruları sormaktan kaçındı. Bazı partiler, şehitlerimiz üzerinden istismar üretti. Bazı partiler gözlerini kapatıp ölümlere sessiz tepkisiz kaldı. Bazı partiler terörü teşvik ederek, tahrik ederek kan üzerinden siyaset üretti.

- İlk kez Ak Parti çıktı bu istismar siyasetine, bu kanlı siyasete duyarlı olmak suretiyle gönülden cesaretler dur dedi. Biz milletimizden hiçbir şeyi saklamadık. Tam tersine biz tarihin en karanlık dönemlerini, Dersim’i 12 Eylül’ü 27 Mayıs’ı faili meçhulleri sorgulayan tek partiyiz. Yasakları kaldıran, perdeleri kaldıran, sisleri dağıtan, çetelere, cuntaya karşı millet iradesini cesaretle savunan bir partiyiz.

- Hiç kimse bize vicdan insanlık dersi vermeye yeltenmesin. Biz terör örgütüne karşı siper olurken, biz mafyayla cuntayla çarpışırken, biz Kürt kökenli vatandaşlarımla helalleşirken bize çelme takanlar bugün bize insanlık dersi vermeye kalkıyorlar.

“ULUDERE KAMPANYASI ULUSLARARASI BİR KAMPANYA”

- Buradan açık açık söylüyorum. Milletime söylüyorum. Milletime sesleniyorum. Uludere olayı üzerinden, Türkiye’de bir istismar siyaseti yürütülüyor. Şunu da buradan açık açık söylüyorum. Uludere üzerinden yürütülen kampanya, uluslar arası bir karalama kampanyasıdır. Bunun içinde PKK terör örgütü var. BDP var, CHP var, bir de belli medya kuruluşları var.

“MESELE ORADA BIRAKILMADI”


Uludere’de hepimizi üzen bir hata yapılmıştır. Hata ile vurulan bu insanlar konusunda devlet yapması gereken neyse hepsini yapmaktadır. Aileler en üst düzeyde ziyaret edildi. Başbakan yardımcımın eşi, eşim, kız çocuğum hep birlikte ziyaret yaptılar. Mesele orada bırakılmadı.

Birileri anlamak istemiyor ama Uludere konusunda adli idari soruşturma başlatıldı. Mesele kapanmış değil. Vicdansızca, insafsızca cahilce yazdıkları gibi, tazminat ödenip kapatılmış değil.

“BU DİKKATİ HERKES GÖRSÜN”


Bizim askerimiz de polisimiz de hem çok büyük bir gerilim, hem de dikkatle işlerini yapıyorlar. Cuma günü, jandarma trafik kontrolünden kaçan araca silahlı müdahalede bulunulmadı, bulunulamadı. Bu dikkati herkesin görmesi lazım.

Kılıçdaroğlu, “O araç o kadar mesafeyi nasıl gitti” diye soruyor. Hadi, o Kemal Kılıçdaroğlu aklına ne gelirse söylüyor.

“ARAÇTAN SİVİL ÇIKSAYDI FELAKET OLACAKTI”


Eğer o gün jandarma araca silahlı müdahale etse, aracın içinden siviller çıksa felaket olacaktı. Ama jandarma o aracı kovalamasa o zaman da belki daha büyük bir felaket yaşanacaktı. Araçta siviller öldürülse, istismarcılar ayağa kalkacak güvenlik güçlerine saldıracaklardır. Hantepe’de, Gediktepe’de olduğu gibi. Niye katırları vurmadınız dediler, niye seyrettiniz dediler. İşte diyenler farklı yazanlardır.

Allah korusun Büyükşehir’de bir canlı bomba eylemi olsa, bazıları çıkacak savaşta böyle şeyler olur diyeceklerdir. Bunu şu anda BDP’li milletvekilleri diyor. Uludere konusunda, kendini bilmez, terbiye yoksunu, güya isminin başında da milletvekili sıfatı olan biri çıkıyor, hem de TBMM “O emri hangi hayvan verdi” diyor.

“NEKROFİLLER”

Sen eğer insaniyetten sükut etmiş birilerini görmek istiyorsan, Uludere sonrasında zil takıp basın toplantısını düzenleyen, kahkaha atan arkadaşlarına bak. Orada görürsün onları. Ben bunların kullandıkları sıfatlara karşılık vermeyeceğim. Ben bunlara çok daha ağır konuşacağım.

O emri hangi hayvan verdi diyenler, Uludere olayın hemen arkasından zil takıp oynayanlar, dağdakiler inmesin diyenler, bu sıfata dahi layık olmayanlar, nekrofillerdir. Yani ölü sevicilerdir.

Haberin Devamı