Cumartesi Postası 'Ev partilerinde akla gelebilecek her şey yaşanır'

'Ev partilerinde akla gelebilecek her şey yaşanır'

Paylaş
'Ev partilerinde akla gelebilecek her şey yaşanır'

Onur Baştürk'ün magazin yazarlığına yeni bir bakış açısı kazandırdığı kitabı 'Uydurukçu'nun kahramanı, sıkıldığında gözüne kestirdiği insanlar hakkında hikayeler bulan bir 'uydurukçu'

SAYIM ÇINAR
Kaç yıldır gazetecilik yapıyorsun? Neden magazini seçtin?

14 yıllık gazeteciyim. Sosyal hayatı ve “dışarda” olmayı sevdiğim için bu gelişme yaşandı, buralara geldim.

Senden tipik magazin öyküleri bekleyen okurlar şaşırmıştır herhalde.

Köşemi yakından takip edenler pek şaşırmadı. Ama üstünkörü, sadece bir “gece hayatı” yazarı olarak beni kafalarında bellemiş olanlar biraz şaşırmıştır. Amacım da şaşırtmaktı zaten. Kitabın genel atmosferinde bu var. Okurların, şaşkınlık içinde kitabı bir çırpıda okuyup bitirmesini istedim. Şimdiye kadar gelen tepkiler de hep bu yönde. O yüzden mutluyum!

Yazarlık olmasaydı ne olurdu hayatında?

Birçok şey. Tek bir yönüm yok, sürekli oyalanacak bir şeyler buluyorum. Pilates, onlardan biri. Dört sene pilates hocalarına gittikten sonra bu kez de hoca olmak için sertifika programına yazıldım, onu bitirdim. Şimdi onu da istesem yapabilirim. Ayrıca beste yapıyorum. Funda Arar, Deniz Seki ve Ajda Pekkan’a beste verdim. Ama yazmak başka tabii.

Rahatlatıyor mu?

Rahatlatmaktan öte, şu var: Köşede insanlara sürekli bir şey aktarıyorum. Ya bir parti ya bir konser ya da başka bir etkinlik... Kitapta ise tüm bunların içine insan hikayelerini odakladım. Yani iki tarafta da bir aktarma var. Bitmeyen bir aktarma, gürül gürül...

“En sıkı eğlence ev partilerinde”
Öykülerini yazarken bol bol gezmiş gibisin... Özgür olmak gözlemdir, öğrenmektir, anlayabilmektir.

Aynen öyle! Mesleğimin getirdiği avantajlar da var, birçok insana göre daha çok gezip görme şansım oluyor. Kapılar sana sonuna kadar açılıyor. Mesela Atatürk Havalimanı’nda beş gün geçirmek öyle bir deneyimdi. Bir sürü insan hikayesi topladım orada. O kadar güzeldi ki orada vakit geçirmek, hiç tanımadığın ve az sonra yola çıkacak insanlarla sürekli konuşmak...
İnan, şehirde akıp giden sosyal hayatı ve arkadaşlarımı özlemedim bile! Aynı şekilde “Türkiye Nasıl Eğleniyor” yazı dizisi için Anadolu şehirlerini dolaştığımda da bambaşka insan profilleriyle karşılaştım, onlardan etkilendim. Dediğin gibi, daha çok anladım ve biriktirdim. Durduğun yerde durursan, bütün bu duyguları anlayabilmen imkansız.

Öykülerinde sürekli bir şaşırtmaca var. Peki seni hayatta en çok neler şaşırttı?

Zannediyordum ki, artık hiçbir şey şaşırtmaz! Bir de ben ölesiye sakinimdir, öyle yüksek sesli tepkiler vermem. Sevmem çünkü. Ama hâlâ şaşırdığım şeyler olabiliyor. Ben de buna şaşırıyorum! Mesela insanların aşırı talepkar olması... Yüzsüzlükleri... Birdenbire aşırı samimi olmaları...

Öykülerinde ev partilerinden sık bahsediyorsun. O partilerde ne yaşanıyor?

Evet, tüm karakterler kitabın son hikayesi olan “Parti”de toplanıyor. Ayrıntılı bir şekilde o partide olan normal-anormal şeylerden bahsediliyor. Ama söyleyeyim, ev partisi hep modaydı. Hiçbir zaman modası geçmedi! Sadece eskisine göre şimdi daha çok gidecek mekan var dışarda.

Bu yüzden ev partisi yapma alışkanlığı azaldı. Buna rağmen en sıkı eğlenceler yine ev partilerinde yaşanıyor. O partilerde yaş ve para durumuna göre her türlü şey yaşanıyor, ayrıntıya gerek var mı?

“İnsanlar okurken sürekli şaşıracak”
Öyküleri daha çok kimler için yazdın?

Hedef kitlesi belirleyerek yazmış değilim. Kent hikayeleri ve dolayısıyla kent insanları var ama belli bir kesime yoğunlaşılmış değil. “Karşı Daire” hikayesinde inşaat işçisi de var mesela. O yüzden herkes, her kesim okuyabilir. Sürekli şaşırarak...

Aşk konusunda saplantılı insanlar çoğalıyor. Neden?

Özellikle düşünmedim! Ama saplantı iyidir yahu, birine zarar vermiyorsa! Şehir insanının en büyük problemi, saplantılı aşk ya da aşık bulamamak. Kimse birbirini takmadığı ve saygısız davrandığı için, aşk denilen şeyler üç-dört gün sonra bitiyor. Saplantı hak getire yani! Millet onu bulsa peşini bırakmayacak!

Aldatmayı iş edinmiş bile olsak kendimizi aldatmak çok korkunç değil mi?

“Kendini aldatmak” lafı klişe! Kimse kendini aldatmaz. Kendiyle ilgili her şeyi bal gibi bilir. Yeri geldiğinde dışarıya başka bir gerçek sunuyorsa kendisiyle ilgili, bunu bilerek yapıyordur. Belki karşıdakinin ona başka bir gerçek sunduğunu hissettiği için! Ne olduğunu tam bilemezsin ki.

“Kulüplerde ruhlar paramparça”
Gece kulüplerinde sabaha kadar dans eden insanların ruh halini nasıl değerlendiriyorsun?

Öyle bir sordun ki, sanki bu insanlar umutsuz vakaymış gibi! Eğleniyorlar. Ruh hallerinin ana özeti bu. Ama bizde eğlenmenin içyüzü başka. Ne için eğlenirsin? Normalde bir şeyi kutlamak için. Mutluluğunu, başarını, aşkını, işini filan... Bizde tam tersi. Başkasının üzüntüsünü, tökezlemesini gördüğümüzde ya da sevgiliden/arkadaştan intikam aldığımızda daha çok eğleniyoruz biz! Böyle sadist bir ruh hali içindeyiz. Masum eğlenenlerimiz yok mu? Var tabii. Onlar da büyük/küçük ama içinde illa ki yer etmiş dertlerini unutmak için eğleniyorlar. Ama tam anlamıyla unutamadıkları için eğlenirken de acı çekiyorlar. Yani her iki grubun ruh hali de paramparça. Bu yüzden bizim gece hayatında sık sık itiş kakış yaşanıyor, kavgalar gırla gidiyor ya!

Kitabında çok güzel şarkı sözleri var. Şarkılı bir kitap yazmanın püf noktaları ne?

Hikayelerin ambiyansı doğurdu o şarkıları. Olması gereken yerlere ‘cuk’ diye oturdular. Mesela “Yolda” hikayesindeki İbrahim Tatlıses ve Sibel Can şarkıları... Ya da “Hayatın Akışına Uyamıyorum” adlı hikayede yer alan Demet Akalın şarkısı “Evli Mutlu ve Çocuklu”.

“Sosyete ya da ünlü insanlar daha hızlı ilişki yaşarlar. O cazibeli girdaba girdin mi kurtulamazsın” demiştin. Hızlı seks insanları çok mutsuz etmiyor mu?

Ne zaman demişim yahu? Ha tamam, seninle daha önce yaptığımız röportajda! Doğru, hızlı ilişki yaşarlar. Bu da gayet doğal. Çünkü ünlü şahsiyetin çevresi ünsüz birine göre daha geniştir. İstediği herkese rahatça ulaşabilir, onu elde edebilir. Ya da zaten kapısında yatmaya başlamışlardır. Bu durumda yapılacak iki şey vardır:

Ya “Ben normal biri olmak istiyorum” deyip tüm bu seçeneği bol hayata sırtını çevirirsin ya da “hadi sıradaki” moduna geçersin! İkisi de mutluluk/mutsuzluk getirebilir. Sana bağlı!

Bir hikayende Belda Cüret adlı bir sosyete kadını var. O hikayede camianın iç yüzünü anlatmışsın...

Kitaptaki, en eğlenceli öykü. Herkes var orada. Belda Cüret’in rakip gördüğü, sonradan modacı olmuş arkadaşı, parası yüzünden onunla evlenmiş olan pısırık kocası, fotoshoplarıyla ünlü fotoğrafçı, fotoğrafçının asistanı olan kapıcının oğlu...

“Partilere gitmesem yazamazdım”
O olayları yaşadın mı duydun mu? Yoksa hepsi ya da çoğu hayal ürünü mü?

“Hepsi var” diyeceğim, politik bir yanıt gibi algılanacak ama gerçekten öyle! Bazısında duyduklarım ve yaşadıklarım daha ağır basmış olabilir. Ama bunun bir ayarı yok işte.

Yani o partilere gittin...

Yine “Hepsi” cevabını vermem gerekecek. Hem evde hem dışarda yapılan nice partiye gittim. Zaten gitmeden ve görmeden bu kitap yazılmazdı ki...

Hangi hikayeyi yaşadın?

Tüm hikayeler apartman gibi. Zemin katı gerçek, diğer katlar üzerine koyduklarım, değiştirip uydurduklarım...

Kitap ne kadar zamanda kaç baskı yaptı?

Onbeş günde on baskı yaptı!

“Yaptığım yeni beste yılın hit’i olacak”
Deniz Seki’nin yeni albümündeki “Soysuz Şövalyeler” adlı parça sana ait. İnsanlar daha çok hangi tür şarkıları dinlemek istiyor?

Deniz Seki hem çok iyi bir şarkıcı ve besteci, hem de arkadaşım. Onu anlatan ve arkadaşça bir temenniyi yakaran bu şarkıyı bir buçuk yıl önce yapmıştım. Çok hoşuna gitti, albümüne aldı.
Diğer soruna gelince; ülkemizde insanlar “samimi müzik” dinlemek istiyorlar. Laf olsun diye yapılan şeyleri hemen anlıyor, sırt çeviriyorlar. Son yıllarda rock müziği samimi geldi, onu seviyorlar. Ya da eski arabesk şarkılar yeniden hatırlatılıyor, o samimiyete koşturuyorlar.

Şarkı sözlerinin devamı gelecek mi?

Sadece söz değil, beste de yapıyorum. Full yani! Sırada Ziynet Sali ve şimdi adını açıklamayayım - kendisi sürpriz yapacak çünkü- ülkenin en ünlü şarkıcısının albümünde bir bestem var. Nisan başında çıkıyor. Yılın hit’i olacak.

26.02.2011 tarihli Posta Gazetesi'nden alınmıştır...

3

Haberin Devamı