Cumartesi Postası 'Fena halde duygusalım hayal kırıklığına uğruyorum'

'Fena halde duygusalım hayal kırıklığına uğruyorum'

Paylaş
'Fena halde duygusalım hayal kırıklığına uğruyorum'

Yazar Ahmet Hakan, Elele dergisi için bu ay ünlü oyuncu Burcu Kara ile röportaj röportaj yaptı

Çekingen biri olduğunu söyleyen ünlü oyuncu, “”Fena halde duygusalım, o yüzden hayal kırıklığına çok uğruyorum” dedi.

Kendini nerede konumlandırıyorsun?

Sunuculukta daha tecrübeliyim. 12 yıldır yapıyorum. 7 yıldır da oyuncuyum. Oyunculukta öğrencilik bitmez. Her gün bir şeyler öğreniyorsun. O yüzden oyunculukta yetiştim demek imkansız.

Nasıl oyuncu oldun? Bir hikayesi var mı?

Oyunculuk, hayatın bana bir hediyesi. Benim karar verdiğim, planladığım bir şey değildi. Tamamen gelen teklifler doğrultusunda oldu.

Sen bu işi yaparsın diye mi teklif ettiler?

Ayşenur Yazıcı bir roman yazmış, ‘Bedriye’ adında. Anneannesinin hayatı... Bunun bir sinema filmi ya da dizi film olması için yapımcılarla görüşmüş. Ama her görüştüğüne benden söz etmiş. Sonra yapımcılar beni aradı. İlk önce “Ben yapamam” dedim. Sonra “Olabilir” dedim. Şahika Tekand’dan oyunculuk dersleri almaya başladım. Sonra yapıp yapamayacağımı zaten kamera önünde verilen metinlerde o çalışmalar sonucu görebiliyorsun. Oyunculuk böyle başladı.

Kendine oyuncu diyor musun?

Oyuncu oldum diyemiyorum hala. Oyunculuk yapmaya açık biriyim.

Nasıl buluyorsun peki kendini?

İyi bir oyuncu olarak mı görüyorsun? Benim tek derdim şu: Okuduğum senaryonun bana hissettirdiğini ben hissettirebiliyor muyum? buna bakıyorum.

Aslında habercilikte, haber sunarak başladın... Yeniden habercilik düşünüyor musun?

Benim yaptığım haber spikerliğiydi. Düz, hiçbir şey katmadan, katamadan yaptığım bir işti. Bundan sonra kendimden bir şey katabileceğim tarzda bir haber programı yapabilirim. Yeniden haber spikerliğine dönmem. Daha benim gözümle, daha benim yorumumla, vücut dilimi, yorumlarımı katabileceğim, kendim olabileceğim bir program olabilir ileride.

Bu arada televizyonda program yapıyorsun.

‘Bi Dünya Tasarım’ diye bir program yapıyorum TRT Türk için. Yeni sezonda devam edecek.

Nasıl birisin sen? Çekingen, ürkek, atak, tuttuğunu koparan? Hangisi?

Kesinlikle atak değilim. Çekingenim.

Çekingenlik olumsuz etkiliyor mu mesleğini?

Genelde olumsuz etkileri oluyor. Çünkü bizim meslekte talep etmek gerekiyor sanırım. Ama benim ödüm kopuyor talep etmekten.

Duygusal mısın?

Fena halde duygusalım. O yüzden genelde hayalkırıklığına uğruyorum.

Sen galiba ‘beni yanlış tanımasınlar’ meselesine kendini fazla kaptırmışsın...

Evet. Bu durum hayatı benim için zorlaştırıyor.

Çekingenim diyorsun ama Twitter’da bayağı atak görüyorsun?

Yok, o kadar da değilim. Aslında çok şey yazmak istiyorum ama yazamıyorum.

Ama bunun işaretlerini veriyorsun.

Sadece işaretini verebiliyorum. Aslında çok özeniyorum sana, yazdığın şeylere. Siz normal hayatta da yazıyorsunuz ya zaten, yazarsınız ya, o sizin özgürlüğünüz. Bizim öyle bir özgürlüğümüz yok gibi.

Yazıyla aran nasıl?

Yazı yazıyor musun? Evet. Kendi kendime yazıyorum.

Disiplinli bir insan mısın?

İşimde evet. Ama özel hayatımda değilim.

Arkadaş çevren sanat camiasından mı?

Onlar da var ama daha çok alakasız sektörlerden..

Sanat camiasından insanlar birbirileriyle yakın olamıyor galiba?

Öyle bir genelleme yapmak istemem. Aslında çok sevdiğim arkadaşlarım da var ama galiba özel hayatımızda psikolojik olarak biraz geri durmak istiyoruz. Çünkü bir araya gelince sektörü, piyasayı falan konuşuyoruz. Rahatlamak için geri duruyoruz. Yoksa sevdiğim çok arkadaşım var. Doğa Rutkay’ı çok severim, Özge Özberk’i çok severim... Sevdiğim çok arkadaşım var ama sürekli bir araya gelemiyoruz.

Nasıl bir gelecek öngörüyorsun kendine?

Çok iyi sinema filmlerim olsun istiyorum açıkcası. Sinema çok büyüleyici bir sanat. Çok kalıcı. Yani 50 yıl sonra da takdir edilen bir şeyde olmak istiyorum.

Zamanını nasıl geçiriyorsun?

Kitap okuyorum çok. Popüler kitapları da çok okurum ama kendim bir kitapçıya girip arayıp, çok alakasız şeyleri bulduğum da oluyor. Ara ara merak sardığım şeyler de oluyor. Şimdi tasarımla ilgili kitaplar alıp okuyabiliyorum, mesela mimari ile ilgili şeyler okuyorum. Çok seyahat ediyorum.

Hani şu ‘yakalanma’ olayı var ya. Seni yakalıyorlar mı?

Arkadaşlarımla otururken masada karşı cinsten biri varsa, mutlaka aşk yaşıyoruz. Böyle şeyler oluyor... O an sıkıcı olabiliyor, “Ben bir kahve içemeyecek miyim arkadaşlarımla?” diyorum ama ertesi gün unuttuyorum.

Sizin ortamınızda bir kadının kendini daha korunaklı hissetmesi için mesleğinde daha başarılı olması mı daha avantajlı bir şey, yoksa olmaması mı?

Sevgilisine bağlı diyeceğim ben buna. Yani size bir şey de katabilir, aşağıya da çekebilir. Bilemiyorum ki. Hastalıklı bir ilişki de olabilir, sizi engelleyebilir de. Ama çok besleyebilir de. Kendini neye adarsın? Çocuklara... Benim en büyük tutkum, hayatta en çok sevdiğim şey çocuklar. Çocuklar için çalışmak istiyorum. Bütün hayatımı bir süreden sonra onlara adamak istiyorum.

Rahibe Teresa mı olmak istiyorsun?

Evet ama rahibe olmadan.

Dini inançların nasıl kuvvetli mi?

Evet kuvvetli. Kime göre kuvvetli bilmiyorum ama bana göre kuvvetli. Kimsenin inancı umrumda değil.

Çok uzun yıllar yalnız yaşamışsın. Bu yüzden de hep korunaklı olmaya, güvende olmaya önem vermişsin. Hep aklı başında olmuşsun. Bu senin açından bir baskı değil mi? Gerçek kişiliğini yansıtmama baskısı?

Evet. Bu baskıyı hissettim.

Peki rahat olsan... Seni engelleyen ne ki?

Bu pek mümkün olan bir şey değil. Ben burada ya da televizyon programında en yakın arkadaşımın yanında olduğum gibi olamam.

Tabii ki en yakın arkadaşınla sırlarını paylaşırsın ama senin kişiliğin eğer komik, sosyal ve eğlenceli bir kişilikse, bunu yansıtmanın sakıncası olabilir?

Bunu ancak kendimi rahat hissedebileceğim bir televizyon programında gösterebilirim.

Peki eğlendirebiliyor musun?

Dışarıda hayır.

Evde mi eğlendiriyorsun?

Evde çok güzel eğleniyoruz valla. Hatta karaoke makinası almaya bile karar verdim. Ben hiç gece hayatı olan biri değilim. Pek çıkmam yani. Alkol kullanmıyorum mesela. Ama bizim eğlence anlayışımızda elinde içki herkes birbirine bakıyor falan ya, o durumu sevmiyorum işte. Kaç kişiyi rahat dans ederken görebiliyorsun? Ama ben insanların tanımadığı bir yerde gelen bir müzikle sokağın ortasında bile dansedebilirim, gel de burada yap yani!

Sokağın ortasında müziği duyduğunda birden dans etmekle fena halde içe kapanmak arasında bir yer olmalı diye düşünüyorum.

Çelişki biraz da öğretmen çocuğu olmamla alakalı. Hep örnek bir öğrenci, bir rol model oldum. Hata yapma lüksüm yok gibiydi.

Geçimini nasıl sağlıyorsun?

Sunuculuk her zaman yaptığım bir iş. Belli bir gelirim var. Bir de daha önceden yaptığım yatırımlar var. Planlayarak ve küçük yaşarım. Yani öyle çok lükse düşkün biri değilim. Tutumluyum. Çok gururluyum çünkü. Birinden para istemek falan... ‘İstemek’ var ya işin içinde, işte o yüzden alacaklarımı bile isteyemeyen biriyim.

Anti-depresan kullanıyor musun?

Hayır.

Hiç kullandın mı?

Kullandım. Yani o furyaya kapılan metropol insanlarından oldum bir dönem.

Ne zaman kullandın? Ontolojik sorgulamalar nedeniyle mi kullandın? ‘Tanrım! Nereden geliyorum, nereye gidiyorum?’ türü buhranlar nedeniyle mi?

Öyle şeylerin cevabını başka şeylerde arıyorum.

Neydi seni depresif kılan?

Açıkçası tam dönemi hatırlamıyorum ama her şeyin çok kötü gittiği bir dönemdi. Ben başkalarıyla kavga edemeyen, hesap soramayan bir tipim. O yüzden yan etkisi olmayan bir antidepresan kullandım.

Diyelim ki bugün kimseyle konuşmak istemiyorsun; telefonunu kapatıp açar mısın?

Öyle bir lüksüm yok. Şöyle bir şey yaptım.: İkinci bir numara aldım. Akşam kapıyorum onu, ikinci numaram sadece çok yakın arkadaşımda ve ailemde var. Sadece o açık oluyor mesela. O kadarını yapabiliyorum yani.

5

Haberin Devamı