Pazar Postası French oje: En ilginç hikayeler kendini 'Sıradan' bulan insanlardan çıkıyor
Paylaş
French oje: En ilginç hikayeler kendini 'Sıradan' bulan insanlardan çıkıyor

Sosyal medyanın en popüler isimlerinden biri French Oje, Instagram’daki adıyla Frenchos, aynı zamanda arı gibi çalışkan, durmadan üreten bir yazar. Dokuzuncu kitabı ‘Merkür ve Mucize’yi geçtiğimiz haftalarda okuyucularıyla buluşturdu. Yeni romanına, ilişkilere ve sosyal medyaya dair konuştuk... Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr

‘Merkür ve Mucize’, Sezen, Tuna, Ebru ve Mira’nın hikayesi üzerinden, kadın olma halleri ve ilişkilere dair sağlam tespitleri olan bir roman. Ama siz başlarken aslında ne anlatmak üzere yola çıktınız?

Haberin Devamı

Merkür ve Mucize’, yaşanan her acının mutlaka biteceğini ve her seferinde yeniden başlamanın aslında mucize olduğunu anlatıyor. Güzel günler, sen istersen geliyor. Hayallerin, onların gerçek olacağına inanırsan gerçek oluyor. Tamamen başarmaya dair inanca ve bununla birlikte sana yardım eden mucizelere odaklandım.

Aslında sıradan görünen dertleri, çok nahif ve ilgi çekici bir şekilde anlatmışsınız. Bu yazar marifeti mi?

Çok teşekkür ederim… Yazar marifeti mi, bilmiyorum ama bence bakış açısı diyelim. Çünkü ben de yaşadığım her olaya tam da yazdığım ve yansıttığım gibi bakıyorum.

“Kötü yazılmış bir ayrılık mesajı, acının dozunu azaltır” ifadesine bayıldım. Böyle bir mesaj, bizi o an neye ikna ettiği için acıyı azaltır?

Haberin Devamı

Karşımızdakinin kusursuz olmadığına… Kötü ayrılık mesajı alan herkes çok şanslıdır. Hani ‘Kör ölür, badem gözlü olur’ deyimi var ya, işte bu sayede olamıyor. “Oh be, zaten ne yaşadığımız şey o kadar güzeldi, ne de sen o kadar mükemmeldin” dedirtiyor.

https://www.instagram.com/p/CDFB6tAgHL2/

SİZ NEYLE BESLENİRSENİZ ÜRETTİĞİNİZ ŞEY DE TADINI ORADAN ALIYOR

Altını çizdiğim cümleler “Bir yanıyla bu bir kişisel gelişim kitabı” dedirtti bana.

Kişisel gelişim kitaplarını sevmesem de bir hikayenin içinde verilen doğru bir mesaj, okurken insana iyi geliyor. Aslında neyle beslenirseniz, ürettiğiniz şey de tadını oradan alıyor. Romanın dışında çok fazla psikoloji kitabı da okurum. Arkadaşlarımla da bu konuda konuşuruz. Bir olay olduğunda da nedenini, nasılını konuşuruz… Dolayısıyla hayatımın içinde olan bir şey olduğu için, kitapta yer alması kaçınılmaz oluyor.

“Ne yaparsanız yapın, olmayan ilişkiler zaten olmaması gerekenlerdir” diyorsunuz. Yazarken, okuyucuya özellikle kendini iyi hissettirme çabanız oluyor mu?

Evet. Hatta Instagram hesabımda da bu var, Podcast kanalım ‘Aramızda’ da bunun için var. Çok küçükken tek hayalim, ellerimin iyileştirici gücünün olmasıydı. Birine dokununca ağrısını geçireyim isterdim... Şimdi yaptığım her işle önce kendime, sonra da okuyucularıma ve takipçilerime iyi gelmeyi hedefliyorum. Aldığım yorumlar da bunu başarabildiğim yönünde. Bu yüzden mutluyum.

Haberin Devamı

BAZILARI ARADA BİR “HÂLÂ İLGİ GÖRÜYOR MUYUM?” DİYE BİR BAKINIYOR

Romanda, Ebru’nun “Zengin erkekler daha çok aldatır” önermesi üzerinden sizin fikrinizi merak ediyorum?

Ebru o kadar yanılıyor ki…

Bir de “Erkek aldatamıyorsa ya çirkindir ya fırsat bulamıyordur” yargısı var.

Buna da katılmıyorum. Erkekler de kadınlar da ölene dek flört edebilir. Ama bu flört nereye varıyor, mesele o. Herkes aldatmıyor. Bazıları sadece ara ara piyasayı yokluyor, hâlâ ilgi görüyor muyum diye bir bakınıyor ama “Erkek kesinlikle aldatır” diyemem.

Peki, neden erkeklerin daha çok aldattığına dair genel bir kanı var?

Yakalandıkları için. Çok kolay yakalanıyorlar. Kadınlar cin gibi! Elinde kanıt olmasa da biliyor aldatıldığını bazen, çünkü gerçekten iyi gözlemcileriz ve birbirimizi de uyandırıyoruz. Ama kadın aldatınca yakalanana kadar beklemiyor. Zaten netlik istediği için hemen bir seçim yapıyor. Belki de bu yüzden aldatmak üstümüze yapışmıyor.

Haberin Devamı

10 YIL ÖNCEKİ BEN, ŞİMDİKİ BANA O KADAR UZAK GELİYOR Kİ…

Siz aslında çok okunan bir blogger’ken çok okunan bir yazar oldunuz. 10 yıl önce o blog’u açmasaydınız, hayatınız nasıl ilerlemiş olurdu?

Televizyonda çalışıyordum kesin yine. İşimde mutsuzdum ama özel hayatımda kesin mutluydum. Belki çoktan evlenmiş, çocuk sahibi olmuştum. Düşününce 10 sene önceki ben, şu anki bana o kadar uzak geliyor ki… Sosyal medyanın hayatıma girişiyle bambaşka biri olmuş bile olabilirim ya da sadece büyümüş, olması gereken halime ulaşmış da olabilirim. Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim.

ARTIK SOSYAL MEDYADA SENİ EĞLENMEK İÇİN DEĞİL BİLGİ ALMAK İÇİN TAKİP EDİYORLAR

Sosyal medyada çok takip edilen biri olarak, sizce o alanda, birini okunur, merak edilir yapan sebepler neler?

Eskiden çok az kişiydik, bir hesap açan, ilk bizi takibe alıyordu ve içeriği beğenirse kalıyor, beğenmezse takibi bırakıyordu. Ama artık sosyal medya hepimizi büyüttü. Takipçi de takip edilen de büyüdü. Amaç güzel vakit geçirip, gülüp eğlenmek değil sadece.

Haberin Devamı

Amaç ne peki?

Sana vakit ayıran, senden bilgi almak istiyor. Sen de içeriğini belirliyorsun. İş mi, teknoloji mi, sağlıklı yaşam mı? Buna göre seninle ilgileniyor ya da ilgilenmiyor. Bu işin sırrı, bir uzmanlık alanı belirlemek ve paylaşım konusunda özgün olmak.

TESELLİDEN DEĞİL GERÇEKLERDEN KONUŞMAKTAN YANAYIM

Size ‘ilişki grusu’ gibi yaklaşan da çok oluyordur. Onlara yaklaşımınız nasıl oluyor?

Biraz da ‘Aramızda’ dan sonra bu ilişki soruları çoğaldı. Bazen sorular çok fazla olduğunda, bir soru-cevap bölümü yapalım deyip, podcast kanalımda cevaplıyorum sorularını. Ama kişisel olarak ilişki sorularını cevaplayacak kadar vaktim yok.

Genellikle nasıl sorular alıyorsunuz?

Alt metin hep şu: Beni kötü hislerimin gerçek olmadığına inandır. Beni sevildiğime inandır. Beni bir gün, bana geri döneceğine inandır. Ama teselliden yana değilim, gerçekleri konuşmamız gerektiğinden yanayım. Bu yüzden mesajları yanıtlayamıyorum pek. Bazen de sadece “Bunun cevabını sen de biliyorsun” diyorum. Gülerek “Haklısın” diyorlar.

EMPATİ YAPMAK ERKEKLERİN YARARINA OLUR AMA BUNA VAKİT HARCAMIYORLAR

Okuyucunuz daha çok kadınlar mı?

Yazdıklarınızda kadının tarafında yer alan, empati yapabildiğini söyleyen erkek okuyucularınız da var mı? Hiç yok. Okuyucularım çoğunlukla kadın. Tabii ki kadın tarafında olduğum için sitem eden erkekler de var ama her zaman söylüyorum: Ben ilhamımı, gücümü ve motivasyonumu kadın olmaktan ve çevremdeki kadınlardan alıyorum. Empati kurmak erkeklerin yararına olur ama maalesef buna vakit harcamıyorlar bile.

BEN O AN NEYSEM KİTAPLARIM DA ÖYLE OLUYOR

Yazım diliniz çok akıcı. Bunun için özel bir çabaya giriyor musunuz?

Özel bir çabayla olacak şey değil ki bu... Kitaplarımdaki konular da dil de anlatım da ben büyüdükçe değişiyor. Ben o an neysem, kitaplarım da öyle oluyor.

İsmi neden ‘Merkür ve Mucize’?

Edremit’e gitmiştim bir şeyler yazmak için... Doğaya kaçarım zaten genelde, doğa da çok mucizevi gelir bana. Orada bir anda ‘Merkür ve Mucize’ dedim kendi kendime. Hikaye yoktu daha kafamda, bir fikrim bile yoktu... Aylarca bekledim “Dur bakalım, nasılsa gelir gerisi” diye ve geldi. Şimdi bu mucizevi değil de ne?

Sizce iyi bir gözlemci aynı zamanda iyi bir hikaye anlatıcısı mıdır?

Kesinlikle evet. İkisi birbirini destekler hatta. Biri, diğerini yanında getirir.

Yazdıklarınızın ne kadarı kendi deneyimleriniz ne kadarı gözlemlerinizi yansıtıyor?

Kendi deneyimim sanırım kalmadı, artık birikmiyor. Genellikle çevremdekilerin anlattıklarını dinliyorum ve onları gözlemliyorum. Yeni insanlarla tanışmayı eskiden sevmezdim, şimdi ilginç geliyorlar. Ama bir hikayesinin olduğuna inanan, kendisini ilginç bulan değil, sıradan olduğunu düşünenler ilginç geliyor. Genelde hikayeler hep onların kurduğu bir cümleden, bir anlık bakışından, duygusundan çıkıyor.

Romanın ilk sözü: Bitişler son değil, kusursuz başlangıçlardır. Buna gerçekten inanıyor musunuz?

Kendi içimizdeki bitişlerimiz, kusursuz başlangıçlarımız değil midir? Bence öyle. Hikayeye şöyle bir bakınca da o sözün kapağa taşınması gerektiğini düşündüm çünkü hikayenin de özetiydi aynı zamanda.

Kendi yolculuğunuza bakınca, bitişler size kusursuz başlangıçlar getirdi mi?

Ne zaman bitip tükendiğimi hissetsem, o an kendi kendime "Şu an her şey bitti, hayatın, heyecanın, duyguların, inancın bitti zannediyorsun ama sadece bir bölüm sonlandı, yeni bölüm başlamak üzere” derim. Öyle de olur. Hatta hayatımın bölüm bölüm adı olsa, şimdikinin adı ne olurdu diye düşünürüm bazen.