Büyük bir travmaya neden olabilir! Yoğun öfke, içe kapanma ve kabus belirtilerine dikkat: İki haftadan uzun sürmesi kritik

İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından çocukların ruhsal sağlığı ebeveynlerin en büyük endişesi haline geldi. Beklenmedik sarsıntılar, özellikle küçük yaş gruplarında kalıcı etkiler bırakabiliyor. Uzmanlar, bu süreçte doğru yaklaşımın hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Peki, çocuklar bu travmayı nasıl atlatabilir?

İstanbul’daki 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından en çok konuşulan konulardan biri, çocukların yaşadığı psikolojik etkiler oldu. Aileler, çocuklarının bu sarsıcı deneyimle nasıl başa çıkacağını merak ediyor. Uzmanlara göre, bu dönemde atılacak her adım onların gelecekteki ruhsal dengesini şekillendirebilir. İşte tüm detaylar!

GÜVEN DUYGUSUNDA ZEDELENMEYE NEDEN OLUYOR!
Klinik Psikolog Hilal Savaş, bu tür büyük depremlerin yalnızca fiziksel yapıları değil, bireylerin ruhsal dünyasını da derinden etkilediğini belirtti. Savaş, özellikle ilk günlerde ortaya çıkan psikolojik tepkilerin önemine dikkat çekerek, “Depremler, kontrol kaybı hissini, güven duygusunda zedelenmeyi ve hayatta kalmaya ilişkin temel korkuları tetikleyebilir. Depremin ardından birçok kişide şok ve inkâr, yoğun korku, uyku bozuklukları, ani irkilmeler, öfke patlamaları, içe kapanma ve suçluluk duygusu gibi çeşitli ruhsal tepkilerin gözlemlenebilir. Bu tür tepkiler, travmatik bir olay sonrasında beklenen ve anlaşılabilir bir süreçtir. Belirtilerin iki haftadan uzun sürmesi veya günlük yaşamı ciddi şekilde etkilemesi durumunda profesyonel destek alınması büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.

PSİKOLOJİK İYİLEŞME MÜMKÜNDÜR
Savaş, “Bazı bireyler travma sonrası kontrol kaybı yaşayarak yetersizlik ya da suçluluk duygularını içselleştirebilir. Kontrol duygusunun küçük adımlarla yeniden kazanılması bu sürecin en önemli adımıdır. Yetişkinlerde duygular genellikle bedene taşınmaktadır. Travma sonrası bedensel regülasyonun sağlanması için mindfulness temelli gevşeme teknikleri (beden taraması, ayak basma egzersizleri, nefesle gevşeme) uygulanabilir. Depremler bireysel olduğu kadar kolektif travmalardır. Bu süreçte yararlılık hissi psikolojik dayanıklılığı artırmaktadır. Bireylerin küçük toplumsal katkılarda bulunmaları travmanın pasif bir deneyim olmaktan çıkmasını ve aktif bir iyileşme sürecine dönüşmesini sağlayabilecektir. Medya maruziyetinin ise sınırlandırılması gerekmektedir. Sürekli deprem haberlerini takip etmek kaygıyı besler. Bilgi almak yeterli, maruz kalmak yıpratıcıdır” ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLARIN DÜNYASINDA SARSICI ETKİLER
Depremlerin yalnızca yetişkinleri değil, çocukları da derinden etkilediğini hatırlatan Klinik Psikolog Hilal Savaş, şunları söyledi:
“Depremler çocukların yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal, bilişsel ve sosyal dünyalarında da derin izler bırakır. Özellikle küçük yaş gruplarındaki çocuklar için dünya güvenli bir yerken, böyle yıkıcı olaylar bu temel algıyı sarsar. Çocuklar yaş ve gelişim düzeylerine göre farklı tepkiler verebilir. Okul öncesi çocuklarda alt ıslatma, parmak emme, aşırı yapışkanlık gibi davranışlar; ilkokul çağındaki çocuklarda baş ve karın ağrısı gibi somatik şikayetlerin, dikkat dağınıklığı ve suçluluk duyguları; ergenlerde ise sosyal çekilme, varoluşsal sorgulamalar, duygusal dalgalanmalar ve geleceğe dair kaygıların sıkça görülebilir. Çocukların bu süreci nasıl atlatacağı konusunda ebeveyn tutumu belirleyicidir. Çocukların duygularını bastırmasına değil, ifade etmesine alan açılması gerekmektedir. Çocuğu susturmayın ona eşlik edin. ‘Korkmana gerek yok’ gibi bastırıcı ifadeler yerine ‘Evet, çok korkmuştuk ama birlikteyiz’ gibi güven veren cümlelerin tercih edilmelidir. Sürekli haberleri takip etmek kaygıyı artırır. Çocukların oyunlar yoluyla yaşadıklarını ifade edebilir. Rutinlerin yeniden kurulması çocuklara güven hissi kazandıracaktır. Yemek, uyku, oyun ve okul gibi temel alanlarda tahmin edilebilirliğin yeniden sağlanması önemlidir. Ayrıca bedensel temasın da çocuklar için güçlü bir güvenlik hissi oluşturacaktır.”

Deprem sonrasında çocuklarda yoğun öfke, içe kapanma, okula gitmeyi reddetme, aşırı tetikte olma hali, kalıcı kabuslar ve bedensel yakınmalar gibi belirtilerin iki haftadan uzun sürmesi durumunda mutlaka uzman desteği alınması gerektiğini belirten Savaş, “Unutulmamalı, çocuklar yaşadıkları olaylardan çok, o olaylar sırasında çevrelerinden aldıkları duygusal tonu içselleştirir. Ebeveynin sakinliği, dürüstlüğü ve tutarlılığı çocuğun içsel güvenini yeniden inşa etmesinde en büyük rehberdir” dedi.

TELEVİZYONDAN UZAK TUTUN
Çocukların depremle ilgili yaşadığı duygu durumundan dolayı donma refleksi yaşadığına dikkat çeken Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanı Barış Sezgin, "Yetişkinler olarak biz durumu biliyoruz, idrak edip anlayabiliyoruz ama çocuklarda şu an benim en çok endişelendiğim konu donma refleksi. Bir şey ile karşılaştığımızda ya da korktuğumuzda donup kalıyoruz. Çocuklar şu anda donmuş durumdalar. O yüzden ailelere ilk tavsiyem sosyal medyadan ve televizyonlardan biraz uzak tutsunlar. Bu acılarla belki biz baş edebiliriz ama çocuklarımız baş edemiyorlar ve baş edemediğimiz zaman problemler başlıyor.

ÇOCUKLARDA TRAVMA OLUŞABİLİR
Bu problemlerin ve travmaların 5-6 yıl sürdüğüne dair çalışmalar mevcut. Yaşanan durumdan dolayı çocuklarda travma oluşabilir. O yüzden onları susturmak değil, konuşturmamız, anlattırmamız, duygularını ifade ettirici alanlar oluşturmamız gerekiyor. Kaygılanıyorlar ve stresli oluyorlar. Mesela stresli oldukları için karnı ağrıyor, mideleri bulanıyor, altını ıslatabiliyorlar. Bu donma refleksinin de sonuçlarıdır. O yüzden stresle baş etme yöntemleri mutlaka uygulanmalı" dedi.

ÇOCUKLARA DEPREM MUTLAKA ANLATILMALI
Çocuklara deprem konusunun nasıl anlatılması gerektiği konusunda da tavsiyelerini sıralayan Sezgin, "Deprem konusunu açmamak ya da konuşmamak olmaz. Mutlaka anlatılmalı. Fakat daha basit cümlelerle ve onların anlayacağı dilde olmalı. Mesela, 'Yerin çok ama çok altında kayalar var. Bu kayalar yaşlanıyorlar. Kayalar yaşlandıklarında küçük küçük parçalanabiliyorlar ve birbirini etkiliyorlar. Biz de yeryüzünde olduğumuz için bundan etkileniyoruz' gibi cümlelerle bilgilendirebiliriz. Depremi anlatmamak yerine bu şekilde anlatmak özellikle 3-12 yaş grubu için önemli. Çünkü çocuklarda konuyu konumlandıramama, anlamlandıramama durumu var" şeklinde konuştu.

EVDE DEPREM ETÜTÜ YAPSINLAR
"Aileler çocukların stresini daha da azaltmak için deprem anını canlandırmalı etütler yapsınlar" diyerek önerilerine devam eden Sezgin, "Deprem olduğunda aile nasıl davranmalı diye düşünerek evde etüt uygulaması yapmalıyız. Bu bile bilinmezlik karşısında bir şeyleri biliyor olması çocuğun güvende olmasını hissettirir" dedi.

RUTİNLERE GERİ DÖNÜLMELİ
Son olarak günlük rutinlere çocukların dönmesi gerektiğinin de altını çizen Sezgin, "Rutin içinde olduklarında kendilerini daha güvende hissedeceklerdir. Bunları yaptığımız zaman bu travmadan tabii ki de çok etkileneceğiz, en azından bunlarla daha iyi baş edeceğiz diye düşünüyorum. Okula başlanması durumunda da mesela biz çocuklar için kendi bünyemizde bir sunum hazırladık. Deprem nasıl anlatılır, anne-baba ve öğretmenler nasıl davranmalı, çocuklarımız kendilerini daha nasıl güvende hissedecek gibi konuları ele aldık. Bu tüm eğitim kurumlarında uygulanmalı, çocuklarla konuşulmalı ve hissettikleri karşısında nasıl baş edebilirime dair eğitimler verilmeli" dedi.