Doğru bilinen yanlış! Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu açıkladı: Pahalı takviyelere para dökmeyin

Sonbahar ve kış aylarının gelmesiyle birlikte grip ve diğer bulaşıcı hastalıkların yayılma riski de artıyor. Bu dönemde, özellikle solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak ise hem kişisel sağlık hem de toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, maske kullanımı, aşı ve bulaşıcı hastalıklardan korunmanın yollarına dair merak edilenleri Posta.com.tr okuyucuları için anlattı...

Sinem Paksoy-Posta.com.tr/ Grip, her yıl milyonlarca insanı etkileyen ve hızla yayılan bir hastalık olarak öne çıkıyor. Korunma yollarını bilmeyenler ise ateş, öksürük ve burun akıntısı başta olmak üzere pek çok negatif durumla karşı karşıya kalıyorlar. Uygun şekilde sağlanan hijyen, aşılar ve maske kullanımı gibi basit ama etkili önlemler ise bu hastalıkların yayılmasını engellemeye yardımcı olabiliyor.

YANLIŞ BİLİNEN BİR GERÇEK
Günümüzde salgın hastalıklarla mücadele, toplumsal sağlığı korumak adına büyük önem taşıyor. Bu süreçte birçok kişi, hastalıklardan korunmak için maske takmanın yanı sıra farklı yöntemlere de başvuruyor. Ancak, koruyucu önlemler hakkında doğru bilgilere sahip olmanın etkili bir koruma sağlayabilmek adına hayati bir önem taşıdığının bilinmesi gerekiyor.

Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu: "Yanlış bilinenler arasında maskenin koruyuculuğu bulunuyor maalesef. Somut olarak örnek vermek gerekirse, bir toplu taşıma aracında birlikte yolculuk yaptığınız insanlar arasında çevreye virüs saçanlar olduğunda maskeniz sizi o virüslerden koruyamaz. Çünkü aynı ortamda bulunduğunuz süreçte binlerce kez nefes almak zorundasınız. Maskeyi anlık koruyucu olarak kabul edebilirsiniz yani kısa süreli bir karşılaşmada aniden birinin yüzünüze doğru öksürme veya hapşırmasında damlacık enfeksiyonunu almanızı güçleştirecektir. Bu nedenle aşıların koruyuculuğu maskeden çok daha etkili olacaktır." sözleriyle yanlış bilinen bir gerçeği açıklayarak maske kullanımıyla mikroplardan tamamen korunmanın mümkün olmayacağını açıkladı.

EN ÖNEMLİ TAŞIYICI ELLERİMİZ
Viral enfeksiyonların en önemli taşıyıcısının ellerimiz olduğunu söyleyen Karcıoğlu, toplu olarak bulunulan yerlerden çıktıktan sonra ellerimizi en az 30 saniye etkin bir sabunla yıkamamız gerektiğini söylüyor.

Tüm bunların yanı sıra ellerini yüzüne götürme alışkanlığı olanların dikkatli olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu: " Virüslerden korunmak için hasta görünen insanlardan uzak durmak, kendimiz/yakınımız hasta olduğunda ise topluluklara karışmasını engellemek ve izole etmek en doğru yöntem olacaktır. Yani öğrenci veya çalışanların mutlaka istirahat raporu alıp okula/işe gitmemesi gerekir." diyerek hastalıktan korunmanın yolunun izolasyondan da geçtiğini açıkladı.

ŞİDDETLİ HASTALIK İSTİSNAİ OLABİLİR
TV kanallarındaki kamu spotlarından şehir meydanlarına asılan pankartlara, otobüslerdeki ilanlara kadar birçok araçla insanların aşıya yönlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Karcıoğlu, toplumun büyük bir oranı bağışıklandığında şiddetli hastalık geçirmenin istisnai bir durum olacağını belirtiyor.

"Sağlık çalışanları ve bağışıklığı etkileyen hastalığı olanlar zaten ücretsiz aşılama kapsamındadır ancak çeşitli teşvikler olmadığında toplumda aşılama çok düşük düzeylerde kalmaktadır. Yaşlıların pnömokok aşılanması da eski yıllara göre giderek düşmektedir ve yetersiz oranlardadır. Sağlıklı toplum aşılanma olmadan mümkün değildir."

BAĞIŞIKLIK DOĞUMDAN İTİBAREN KAZANILIR
Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, neden bazı kişiler grip virüsünü hafif semptomlarla geçirirken bazıları çok ciddi şekilde etkileniyor sorusuna da yanıt vererek bu durumun esas sebebini açıkladı.

"Bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar, diyabet, HIV (AIDS) gibi özel durumlar dışında bırakıldığında, bu sorunun yanıtı normal bağışıklığın sağlanması ve sürdürülmesi olacaktır. Bağışıklık doğumdan itibaren kazanılan ve öğrenilen bir süreçtir. Sonrasında iklim koşulları, spor, beslenme gibi birçok süreçten etkilenir. Örneğin, çocuklukta toz-toprak içinde dışarıda oynayan çocukların son derece yüksek bağışıklığa sahip olduğu bilinir. Aksine 4 duvar arasında, sanki marifetmiş gibi içeriye hiçbir şey geçirmeyen çift camlı ve ileri teknoloji pencereler arasında yaşatılan bireylerin ise zayıf bağışıklıklarıyla sürekli hasta oldukları söylenebilir. Fakat bunu size açıklamazlar çünkü o pencereler satılmalıdır. Benzer şekilde kimse hastaliktan korunmada dengeli beslenmenin, sebze-meyvenin pahalı vitaminler almaktan daha etkili olduğunu anlatmaz."

VİTAMİN EKSİKLİĞİ HASTALIKLARA YATKINLIĞI ARTIRABİLİR
Dengeli beslenmenin yanı sıra yeterli bir uyku, düzenli bir yaşam, egzersiz ve moral motivasyon yüksekliğinin bağışıklığı hızla düzelteceğini belirten uzman isim, bu noktada birkaç detaya dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.
Karcıoğlu: "Tabii ki öğrenci yurtlarında, kışlalarda ve bakım evlerinde kalındığı için salata ve sebze gibi çeşitli besinlere ulaşamayan kişilerin, vücutlarında depolanmayan C vitamini eksikliği nedeniyle hastalıklara yatkınlıkları artabilir. Ancak bu kişilerde folik asit, biotin, iz elementler ve mineraller gibi birçok bileşiğin eksikliği söz konusudur. Bu nedenle C vitamini almak tek başına çok etkili olmayacaktır. Bunun yerine düzenli olarak salata, sebze-meyve alımı daha önemlidir. Limon-portakal gibi narenciyeler önemli olsa da maydanoz ve marul gibi yeşillikler de hatırı sayılır vitamin depolarıdır. Yani sihirli bir formül değil, bütünsel bir yaklaşımı yaşam tarzı haline getirmek daha doğru olacaktır. Özetle, bol sıfırlı bir takviye almak yerine bir yolunu bulup salata yapın kendinize." diyerek pahalı takviyelerdense çeşitli sebze ve meyvelere yönelmenin daha doğru olacağının altını çizdi.

AYLAR SÜREN BİR BAĞIŞIKLIK SAĞLAR
Uzman isim, virüslerle enfekte olmanın ilgili virüse karşı aylar süren bir bağışıklık sağlayacağını söylüyor ancak bunun çok da sevinecek bir haber olmadığını da belirtiyor. Çünkü bağışıklık kazanılan virüsün yanı sıra yüzlerce farklı türden birine yakalanma riski bulunuyor.

Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu: "COVID-19’da özellikle şiddetli geçirilen enfeksiyonlarda bu sürenin en az 8 ay olduğu, hatta aşıdan daha etkin bağışıklık sağladığı kanıtlanmıştır. Grip aşısı olanlarda ise dolaşımdaki virüs alt tiplerinin (suşların) %70-80’ine karşı 1 yıla yakın süreyle bağışık olursunuz. Burada önemli bir noktaya değinmeden geçemeyeceğim. Aşı, insanın hasta olmamasını garantileyen bir önlem değildir, kişiyi yoğun bakıma düşmekten, entübe edilmekten, özetle şiddetli hastalıktan koruyan bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış bir önlemdir. Aşı olun ölmeyin deriz bu yüzden. Aşı olduktan sonra hala hasta olabilmeniz aşının etkisizliğini göstermez sizi daha kötüsünden kurtardığı anlamına gelir. Akıllı olun, aşı olun." sözleriyle aşının hem birey hem de toplum sağlığı için ne kadar önemli olduğunu vurguladı.

INFLUENZA GENC YAŞTAKİ AKTİF İNSANLARI ETKİLER
Influenzaya yakalanan hastaların %90’dan fazlasının günler içinde sorunsuz şekilde iyileşeceğini söyleyen uzman isim, ağrı kesici ve ateş düşürücülerin hastalık sürecini hafif semptomlarla geçirmeye yardımcı olacağını da belirtiyor.
"Ensefalit, menenjit, en sık olarak da pnömoni ve otit gibi komplikasyonlar hastalığı ağır geçirenlerde görülür. İnfluenza COVID’den farklı olarak çocuk ve gençleri, üretken çağdaki aktif insanları etkiler, bu nedenle aslında insanlığa karşı COVID’den daha önemli bir tehdittir. COVID ise yaşlı, kronik kalp-akciğer hastalıkları, kanser, obezite, sigara içimi gibi sorunları olanları etkiler ve şiddetli hastalığa yol açar. Bu nedenle influenza herkesi ıslatabilen bir yağmur, COVID ise belli kişileri etkileyen bir çığ gibidir."

Influenza ve bulaşıcı hastalıklarla ilgili merak edilenleri yanıtlayan Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu, aşılara karşı bilinçli olmanın hastalıklardan korunmak için izlenebilecek en etkili yollardan biri olduğunu vurguladı. Son olarak, aşınızı olun, elinizi yıkayın, kalabalık yerlere maskeyle girin, hastalardan uzak durun, hastalandığınızda kendinizi izole edin, bol sıfırlı bir şeyler almak yerine dinlenin ve dengeli beslenin sözleriyle de hastalıklardan korunmanın püf noktalarını bir kez daha hatırlattı.