Uzmanı uyardı: Tedavi sonrası ortaya çıkıyor! İdrar kaçırma ve cinsel işlev bozuklukları ile belirti gösteriyor

Cerrahi müdahale, radyoterapi veya kemoterapi gibi tedavi süreçlerinin ardından bazı hastalarda idrar kaçırma, cinsel işlev bozukluğu ve pelvik bölgede ağrı gibi şikayetler gelişebiliyor. Bu tür belirtiler, hastaların yaşam kalitesini fiziksel ve psikolojik açıdan etkileyebiliyor. Uzmanlar, kanser sonrası dönemde bu şikayetlerin göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Didem Sezgin Özcan konuyla ilgili posta.com.t'ye önemli açıklamalarda bulundu.

Emir Ceran / posta.com.tr Birçok kişi, pelvik taban bölgesinin yaşam kalitesi üzerindeki etkisini fark etmiyor. Ancak, idrar ve dışkı kontrolü, cinsel işlevler ve genel konfor üzerinde doğrudan etkisi bulunan bu bölge, kanser tedavilerinin ardından büyük bir önem taşımaktadır. Kanser tedavileri, pelvik tabanda yapısal ve işlevsel değişikliklere yol açarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Doç. Dr. Didem Sezgin Özcan, pelvik tabanın bu süreçte göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ediyor.

FİZİKSEL VEYA PSİKOLOJİK SORUNLARA YOL AÇABİLİYOR
Pelvik taban, rektum, mesane, üretra, rahim ve vajina gibi organları destekleyen kas ve bağ dokusundan oluşur. Bu bölgede meydana gelen kas zayıflığı, aşırı kasılma ya da organlarla uyumsuz çalışma gibi bozulmalar, fiziksel ve psikolojik sorunlara yol açabilir. Özellikle prostat, rahim, yumurtalık, rahim ağzı, mesane, rektum ve kolon kanserleri, pelvik taban fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Cerrahi müdahaleler, radyoterapi ve hormon baskılayıcı tedaviler gibi yöntemler, sinir, kas ve bağ dokularında hasara neden olabilir.

KADIN VE ERKEKLERDE FARKLI ETKİLER GÖRÜLÜR
Kadınlarda, jinekolojik ve gastrointestinal sistem kanserleri sonrasında pelvik taban yapıları sıklıkla etkilenmektedir. Vajinal atrofi, kuruluk, ağrılı cinsel ilişki, idrar ve dışkı kaçırma gibi sorunlar, tedavi sonrasında sıkça karşılaşılan şikayetler arasında yer almaktadır.

Erkeklerde ise özellikle prostat kanseri sonrası görülen idrar kaçırma ve erektil disfonksiyon, dikkat çeken komplikasyonlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle, her iki cinsiyette de pelvik taban rehabilitasyonunun önemli bir tedavi aracı olabileceğini ifade ediyor.

REHABİLİTASYON SÜRECİ NASIL PLANLANIR?
Kanser sonrası dönem, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan zorlu olabilir. Bu nedenle, gelişebilecek fonksiyonel kayıpların erkenden ele alınması büyük bir önem taşımaktadır.

Pelvik taban rehabilitasyonu, kas gücünü yeniden kazandırmak, sinir-kas koordinasyonunu sağlamak ve kaybedilen fonksiyonları desteklemek amacıyla uygulanan bilimsel bir yaklaşımdır. Doç. Dr. Didem Sezgin Özcan, tedavi sürecinin her bireyin ihtiyacına göre özelleştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Tedavi süreci, yalnızca egzersizlerden ibaret değildir; karın ve pelvik taban masajı, biofeedback, elektroterapi, manuel terapi ve yaşam tarzı düzenlemeleri gibi çeşitli yöntemler de tedavi sürecine dâhil edilebilir. Bu sayede hastaların fiziksel ve duygusal açıdan iyileşme süreci hızlandırılmaktadır.

FİZİKSEL DESTEK KADAR DUYGUSAL DESTEK DE ÖNEMLİDİR
Tedavi süreci, sadece fiziksel açıdan değil, duygusal açıdan da büyük bir destek gerektirmektedir. Rehabilitasyon programlarında, hastalara güvenli ve destekleyici bir ortam sunulması, tedavi sürecinin başarısı açısından kritik öneme sahiptir. Doç. Dr. Didem Sezgin Özcan, pelvik taban rehabilitasyonu sürecinde, hastaların duygusal olarak da desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Pelvik taban sorunlarının toplumda konuşulması ve normalleşmesi, bireylerin yardım arayışında daha rahat olmalarını sağlar. Çünkü iyileşme, fark etmekle ve konuşmakla başlar.

Pelvik taban rehabilitasyonu, kanser tedavisi sonrası yaşam kalitesini artırmak ve bu zorlu süreci daha sağlıklı bir şekilde atlatmak adına önemli bir adımdır. Hem fiziksel hem de duygusal destekle yapılan bu tedavi, iyileşme sürecini hızlandırarak hastaların yaşam kalitesini iyileştirmektedir.