Dünya Gazze'nin acılarla "uzmanlaşan" doktoru

Gazze'nin acılarla "uzmanlaşan" doktoru

Paylaş
Gazze'nin acılarla "uzmanlaşan" doktoru

Doktor Belal Dabour, İsrail saldırıları başlayınca İstanbul'daki işini bırakarak Gazze'ye gitti. Kendini parçalanmış insanlar arasında buldu. Onunla, elektrik geldikçe telefonla konuştuk. Çalıştığı yere günde ortalama 100 yaralı geliyor. En az 30'u çocuk. Ama unutamadığı, oğlunun cansız bedeni ile karşılaşan ve onun son fotoğrafını çeken doktor arkadaşı

Dünya ne garip yer. Yeni ayakkabılarıyla bayram sabahına uyanan şanslı çocuklar da var, farklı coğrafyadaki aynı sabaha bombaların ıslık sesleriyle uyanan çocuklar da. Evet, Gazze’den bahsediyorum. Hani şu İsrail’in kadın, çocuk dinlemeden vurduğu Gazze’den... Anbean ölü ve yaralı sayılarının büyük soğukkanlılıkla geçildiği Gazze’de, bu acıları yaşamak hatta yaralarını sarmak zorunda kalanlar da var.

Haberin Devamı

Gazze’deki Şifa Hastanesi’nde görev yapan 24 yaşındaki Doktor Belal Dabour onlardan biri. Henüz uzmanlığa terfi etmeden, parçalanmış bedenlerin arasında kendini buluvermiş Belal. Yaklaşık bir hafta boyunca, günde 15 dakika telefonda konuştuk ve o, Gazzelilerin yaşadığı acıları duyurabilmek adına sabırla sorularımızı yanıtladı. Neden mi bu kadar kısa sürdü konuşmalarımız?

Çünkü saldırıların başladığı 8 Temmuz’dan bu yana Gazze’ye günde sadece bir saat elektrik veriliyor ve Belal sorularımızı yanıtlamak için telefonunu şarj edebilecek, rastgele verilen o bir saatlik elektriği beklemek zorunda kalıyor. Bazen konuşmalarımız bir yaralının gelmesi üzerine kesildi, bazense telefonunun şarjı bittiği için. “Günde ortalama 100 kadar yaralı geliyor” diyor Belal, bunlardan kaçı çocuk diye sormaya çekinirken, acıya alışmış olmanın soğukkanlılığıyla “Yaralıların 30’dan fazlası çocuk” diye ekliyor.

Haberin Devamı

KATİLİNE MUHTAÇ BİR TOPRAK

Gazze’de hayatın tamamen durduğunu söyleyen Belal, doktorların, hayatını idame ettirebilecek kadar para aldığına ve 24 saat kesintisiz çalıştıktan sonra iki gün dinlendirildiklerine dikkat çekiyor. “Gazze’de kimse çalışmıyor. İnsanların önceliği hayatta kalmak. Yiyecek ve tıbbî malzeme stoğumuz saatler geçtikçe azalıyor” diyen Belal, Mısır’ın, Refah sınır kapısını kapamasına işaret ederek, Gazze’de bulunan sınırlı sayıdaki yardım kuruluşu ofisinin para yardımı yaptığını belirtiyor. Bu paralarla İsrail’den tıbbî malzeme ve ilaç aldıklarını dile getiren genç doktor, “Fakat İsrail bu noktada da kısıtlamalar yapıyor. Biz 100 kalem malzeme istiyorsak anca 10 alabiliyoruz” diyor. Duyduklarımız karşısında boğazımız düğümleniyor ve “Yani sizi önce vuruyor, sonra da ilaç satıyorlar, öyle mi” diye soramıyoruz.

ÜÇE BİNİLİK DİYET

“Peki, Hamas’ın hiç mi suçu yok” diye soruyoruz. Ne de olsa savaşın başlama sebebini, Hamas tarafından öldürülen üç genç olarak gösteriyor İsrail. Bunu sorgulamanın anlamsız olduğunu söylüyor Bilal ve “Üç kişinin öldürülmesi, ‘kadın’, ‘çocuk’ demeden bini aşkın sivili katletmek için bahane olamaz, olmamalı” diyor. Gazze’de geçen her saniyenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz ama yine de soruyoruz; “Belal, başından geçen ve seni en fazla etkileyen olay hangisiydi” diye. “İlk geceydi” diyor ve devam ediyor “Yedi kişilik bir ailenin yaşadığı evi vurdular. Küçük bir erkek çocuğu dışında hepsi öldü. O çocuğun bakışlarını hâlâ unutamıyorum. Hayatının sonuna kadar tek başına yaşamak zorunda kalacak.” Kuzenini kaybettiğini de çalıştığı hastanede öğrenmiş Belal. Ağır yaralı bir şekilde hastaneye getirilen, karnı burnunda hamile kadının, kuzeni olduğunu, cenazeyi almaya gelen akrabalarını gördüğünde anlamış ancak. “Bir de” dedikten sonra biraz duraklıyor genç doktor ve devam ediyor: “Hastaneye hayatını kaybetmiş genç bir çocuk getirmişlerdi. Meğer birlikte çalıştığımız doktorlardan birinin oğluymuş. Oğlunun son fotoğrafını çekerkenki halini ve yaşadığı acıyı asla unutamam.” “En fazla ihtiyacınız olan şey ne” diye soruyoruz Belal’e, sanki elimizden seslerini duyurmaktan başka bir şey gelecekmiş gibi...

Haberin Devamı

BİR YOL DAHA OLMALI

Haberin Devamı

“Dua” diyor, “Sadece dua.” “Özellikle de çocuklar için” diye vurguluyor: “Çünkü savaş bitse bile ailesini kaybetmiş, yaralanmış bu çocukların hafızasından bu acıları silmek mümkün olmayacak.”

İntifada umut oldu

Geçen akşam, 1987’de birincisi, 2000’de de ikincisi yaşanan İntifada’nın üçüncüsü başladı. Batı Şeria’da yaşayan binlerce Filistinli sokaklara döküldü. Hemen telefona sarılıp, Belal’i arıyoruz... “Bu bir umut mu, şimdi neler olacak” diye soruyoruz. Batı Şeria’daki insanlara ağır yaptırımlar uygulandığını söylüyor Belal. “Bizimle olan ilişkilerini kesmek ve bizi, Filistin topraklarında iki yabancı haline getirmek istiyorlar. Yeni İntifada, onların oyununu bozacak ve Filistinlileri birbirine kenetleyecek bir hareket olabilir. İşte bu yüzden çok umutluyuz” ifadelerini kullanıyor doktor Belal, sesi heyecanla titreyerek.

Muhammed’i bir kez daha öldürdüler

Belal’e, Muhammad Al- Durra Çocuk Hastanesi’nin bombalandığına dair basında dönen haberlerin detaylarını soruyoruz. Gazze’deki iki çocuk hastanesinden biri olan Muhammad Al- Durra’ya çok yakın bir yere, savaş uçağı tarafından bomba atıldığını, hastanenin çatısının çöktüğünü söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Şarapnel parçaları hastanenin kapı ve pencerelerini parçalayıp içeriye girmiş. O sırada tedavisi devam eden bir çocuk ölmüş, 32’si de yaralanmış.” Anlıyoruz ki; 1.8 milyonluk Gazze’de hizmet veren iki çocuk hastanesinden biri olan Muhammad Al- Durra, artık hizmet veremez halde. Bu arada hastanenin adı size de tanıdık gelmiyor mu? 2000’de, İkinci İntifada sırasında yaralı babası Jamal’ın yanına gelip, kuytuda ona sarılan ve İsrail askerleri tarafından katledilen 12 yaşındaki Muhammad Al- Durra’yı hatırlarsınız... Evet, geçen akşam bombalanan çocuk hastanesi adını, daha önce babasının kolları arasında kurşunlanan bir çocuktan alıyordu.

Haberin Devamı