Gemide geçen masmavi 10 film

Pandemi nedeniyle evde geçirdiğimiz kış dönemi boyunca yaz gelmesini bekledik. Kimilerinin beklediğine değdi, ayaklarını mavi suya değdirebildi, kimileri ise hala maviliklerden uzakta. Bu deniz hasretini bir nebze olsa gidermek için gemide geçen filmlere göz atmaya ne dersiniz? Gemide geçen filmlerin tamamı belki çok da iç açıcı olmayacak ama yine de maviliklerde yolculuk düşüncesi güzel. İşte gemide geçen masmavi 10 film! J.C. Chandor unutulmaz filmlerinden biri olan “Sona Doğru” başarılı aktör Robert Redford’un başrolünde yer aldığı bir yapımdır. Tek başına Hint Okyanusuna açılan Robert büyük bir konteyner gemisiyle çarpışıp yatında yere yığılır. Uzunca bir süre baygın kaldıktan sonra gözlerini açan adam bilincini kaybetmiş olsa da yine de kendine gelmeyi başarır. Ancak daha kötü bir durum onu beklemektedir. Büyük bir fırtına ve dev dalgaların yaklaştığını hisseden yaşlı adam tüm hayat ve denizcilik tecrübesini kullanarak eve dönmenin yollarını aramaya koyulur. 1960’ta yaşanmış gerçek bir olaydan yola çıkan film, Albatros isminde iki direkli bir yelkenlinin trajik batış öyküsünü anlatıyor. Geminin kaptanı Christopher ‘Skipper’ Sheldon (Bridges) ve eşi Doktor Alice Sheldon (Goodall), ülkenin değişik yerlerinden gelen genç öğrencilerle beraber denize açılırlar. Gençler, yolculukları boyunca denizciliği, ekip çalışmasını ve birbirlerine saygı duymayı öğreneceklerdir. Fakat onları çok zorlu bir sınav beklemektedir, tarihin en sert fırtınalarından birine karşı savaşmaları dışında gemi, güvertesindeki gençler için hem bir yaz okulu hem de unutulmaz bir büyüme, olgunlaşma macerasına sahne olacaktır. 1947 yılında 5 kişilik ekip ile birlikte yol çıkarak Pasifik Okyanusu’nu geçmeye çalışan Norveçli Kaşif Thor Heyerdahl’ın hikayesi filme konu olmuştur. Kaşif Thor’un tek amacı ise Amerikalıların Polynesian adalarına yerleştiğini ispat etmektir. 101 gün sürecek bu deniz macerası tüm dünyanın ilgisini çekmiştir. Filmin yönetmenliğini Joachim Ronning ve Espen Sandberg üstlenirken oyuncu kadrosunda Gustaf Skarsgard, Valheim Hagen ve Baasmo Christiansen yer almıştır. 60 yaşında bir adam, 6 yaşında himayesine aldığı bir kızla, bir balıkçı teknesinde yaşamaktadır. Kimseyle konuşmayan kız 16 yaşına gelmiştir ve 17. yaş gününde evlenmeyi beklemektedirler. Yaşlı adam balıkçılık yapmak isteyenlere kiraladığı teknesinde aynı zamanda falcılık da yapmaktadır. Elbette tekneye gelen gençlerin durumu merak etmelerini ve kızın ilgisini çekmelerini engelleyemediği gibi, kızın ailesi de hala onu aramaktadır. Yük almak için Mısır’a gitmekte olan bir gemi, armatörün iflasını açıklaması ve liman parasının ödenmemesi üzerine deniz hukuku gereği limana yanaştırılmayıp haciz işlemleri bitene kadar beklemek durumdadır. Kaptan ve beş gemicinin bekleyişi uzadıkça yiyeceklerin tükenmesi, alacakların birikmesi ve emir-komuta zincirinin bozulması ile gemideki atmosfer gün geçtikçe gerginleşir ve ilişkiler kontrolden çıkar. Russell Crowe’nin en iyi filmlerinden biri olan “Dünyanın Uzak Ucu” Napolyon döneminde Fransız ve İspanyol gemileriyle savaşan başarılı kaptan Jack Aubrey’in savaşmayı bırakıp gemide görev yapan doktor Maturin ile anlaşarak henüz keşfedilmemiş topraklara doğru yol almasını anlatmaktadır. Filmde Russell Crowe’ye Paul Bettany ve Billy Boyd eşlik etmiştir. 2. Dünya Savaşı sırasında bir alman denizaltısı tarafından batırılan gemiden sağ kurtulan sekiz insanın bir cankurtaran botunda hayatta kalma mücadelesi. İçlerindeki Walter Slezak adlı bir yolcunun gizemli davranışları hikayeyi farklı bir boyuta sürüklüyor. 2009 senesinin Nisan ayında yola çıkan MV Maersk Alabama isimli Amerikan kargo gemisi, Somali'nin doğu kıyılarında korsanlar tarafından saldırıya uğrar. Bu durum Amerikalılar'ın yaklaşık 200 yüzyıldır başına gelmeyen türden bir korsan saldırısıdır. Geminin dümenindeki deneyimli kaptan Richard Phillips, tayfasını kurtarabilmek için kendini rehine olarak feda eder. Korsan grubuyla, özellikle de liderleri Muse ile psikolojik bir savaşın içerisinde yer aldığı bu süreç, kendisini kurtarmaya çalışan bir kurtarma ekibinin de eşzamanlı çabasıyla oldukça yüksek tansiyonlu anlara ev sahipliği yapacaktır Laleli'de parasını çaldıran boksörün gemi kaptanına durumu anlatması ile parayı istemeye giden kaptanın başından geçenlerin konu edildiği filmde, olaylar iyice karmaşık bir hal alır ve bir kız ile kafası betona çarpılarak öldürülmüş bir adam kalır ellerinde. Gemiden gitmesi gereken kızın boksör tarafından saklanması ile daha da karışan olaylar sonucu kafası dumanlı olan esrarkeş kaptan ayılmaya başladıkça her şeyi yavaş yavaş hatırlamaya başlar. 'Düşler Gemisi' nin yolcuları arasında Avrupa`da birkaç yıl geçirdikten sonra Amerika'ya dönmekte olan, Jack adlı genç bir ressam ile nişanlısı ve annesiyle Philadelphia`ya giden Rose adlı genç bir kız da vardır. İki genç, şans eseri tanışacak, aralarındaki sınıf farkına aldırmaksızın birbirlerine yakınlaşacaktır. Bu arada doğa insanoğlunun günden güne artan kibirine bir nokta koymayı planlamaktadır. Yola çıkılmasından dört buçuk gün sonra, 10 Nisan 1912'de, Titanic iki saat kırk dakika süren ve sulara gömülmesiyle son bulan, hazin olayların başlamasına neden olacak buz dağına çarpacaktır.