Çölleşmeyi önlemek mümkün!

Yanlış tarım uygulamaları, aşırı otlatma, erozyon, orman tahribatı ve iklim değişikliğinin yol açtığı çölleşmeyi durdurmak ve tersine çevirmek bizim elimizde.
Çölleşme sorunu, uzun vadeli ve kapsamlı bir çaba gerektiren bir konudur. Toplumun bilinçlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınma politikalarının uygulanması ve doğal kaynakların korunması önemli. Aynı zamanda uluslararası işbirliği ve destek de çölleşmeyle mücadelede etkili olabilir. Çölleşme, arazinin kurak bölgelerde veya aşırı tarım, aşırı otlatma, ormansızlaşma gibi insan faaliyetleri sonucunda doğal bitki örtüsünün azalması ve toprağın erozyona uğramasıyla ortaya çıkan bir sorun. Çölleşmenin önlenmesi ve tersine çevrilmesi için aşağıdaki önlemler alınabilir:
Ağaçlandırma ve ormancılık: Kurak bölgelerde ağaçlandırma ve orman oluşturma projeleri mücadelede önemli bir rol oynuyor. Ağaçlar toprak erozyonunu azaltırken, su döngüsünü düzenliyor ve toprağın su tutma kapasitesini artırıyor.
Sürdürülebilir tarım uygulamaları: Aşırı tarım ve otlatma faaliyetleri çölleşmeyi hızlandırabilir. Sürdürülebilir tarım tekniklerinin kullanılması, toprak verimliliğinin korunması ve erozyon riskinin azaltılması için çok önemli.
İyi arazi yönetimi: Arazi kullanımı planlaması, arazi yönetimi politikalarının uygulanması ve toprak koruma tedbirlerinin alınması gerekiyor. Toprak koruma yasaları ve düzenlemeleri oluşturulmalı ve bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı.
İklim değişikliğiyle mücadele: İklim değişikliği çölleşme sürecini hızlandırabilir. Bu nedenle sera gazı emisyonlarının azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı gibi iklim değişikliğiyle mücadele önlemleri alınmalı.
Erozyon kontrolü: Toprağın erozyona uğramasını önlemek için erozyon kontrol yöntemleri kullanılmalı. Bunlar arasında teraslamalar, rüzgar kırıcılar, taş setler, sedimentasyon havuzları gibi yapılar ve tarım tekniklerinde erozyonu azaltacak uygulamalar bulunuyor.
Sulama yönetimi: Sürdürülebilir sulama yöntemleri kullanarak su kaynaklarının etkin bir şekilde yönetilmesi önemli. Damlama sulama, yer altı suyu seviyesini kontrol etme, sulama suyunun geri kazanılması gibi yöntemler sulama verimliliğini artırıyor.
Biyolojik çeşitliliği koruma: Doğal bitki örtüsünün korunması ve biyolojik çeşitliliğin teşvik edilmesi çölleşmeyi önlemede önemli bir faktör. Endemik bitki türlerinin korunması ve ekosistemlerin dengesinin sağlanması gerekiyor.
TÜRKİYE MÜCADELE İÇİN ÖNLEMLER ALIYOR
Türkiye, iklimi ve coğrafi konumu nedeniyle çok yüksek çölleşme riski taşıyan bir ülke. Çölleşme, arazi erozyonu, aşırı otlatma, orman tahribatı, yanlış tarım uygulamaları ve iklim değişikliği gibi faktörlerin birleşimiyle gerçekleşiyor. Türkiye’nin iç kesimlerindeki bazı bölgeler, az yağış alan ve kurak iklimin etkili olduğu alanlar. Bu bölgelerde erozyon ve toprak verimliliğinin azalması, çölleşmenin ana belirtilerinden. Özellikle Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu’da çölleşme sorunu daha belirgin. Aşırı otlatma, çayır ve meraların doğru yönetilmemesi, bitki örtüsünün tahrip olması toprak erozyonunu hızlandırıyor. Bu da çölleşmeye katkıda bulunuyor. Ormanların yanlış kullanımı, ağaç kesimi ve yangınlar da çölleşme sürecini hızlandırıyor.
SAVAŞTA HERKESE İŞ DÜŞÜYOR
Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde orman tahribatı ve yangınlar çölleşmeyi artıran en önemli etkenler. Tarım faaliyetlerinde kullanılan yanlış yöntemler de çölleşmeyi tetikliyor. Su kaynaklarının bilinçsizce kullanılması, sulama sistemlerinin etkisiz olması, toprağın aşırı tuzlanması gibi sorunlar, çölleşmeyle sonuçlanıyor. Bununla birlikte, Türkiye’de devlet kurumları ve çeşitli kuruluşlar, çölleşmeyle mücadele etmek için önlemler alıyor. Ağaçlandırma ve erozyon kontrolü projeleri, sulama sistemlerinin iyileştirilmesi, ormancılık politikalarının güçlendirilmesi gibi adımlar atılıyor. Ancak bu uzun soluklu mücadelede başarılı olabilmek için sadece devlet kurumlarının değil, başta çiftçilerimiz olmak üzere hepimizin çabalaması gerekiyor.
KURAKLIKLA MÜCADELE TOHUMDAN BAŞLAR
Uzun yıllardır tarım sektöründe faaliyet gösteren Alfa Tohum, yenilikçi ve araştırmacı çalışma disiplinleri ile yepyeni ürünlerin tesciline devam ediyor. Küresel iklim değişikliklerinin belirgin etkileri olan kuraklık, yağış rejimi ile hava sıcaklığındaki düzensizlik ve istikrarsızlıklar dünya genelinde hissediliyor. Ülkemizin de son yıllarda yoğun olarak maruz kaldığı kuraklık bir çok ülkede tarımı olumsuz yönde etkiliyor. Marmara ve Trakya bölgesinde kuraklık, İç Anadolu Bölgesi’nde geç dönem yağışları , Ege ve Akdeniz bölgelerinde düşük dava sıcaklıkları gibi ekstrem sayılabilecek hava olayları belirgin verim kaybı oluştururken çeşitli hastalıkların yaygınlığı ve zararını da ortaya çıkarıyor.
ANADOLU ÇİFTÇİSİNE UMUT IŞIĞI
Serin iklim tahıllarında ekmeklik buğday, makarnalık buğday, arpa, yulaf ve tiriticale türlerinde ıslah faaliyeti yürüten Alfa Tohum, bu bitki türlerinin her birinde ülke coğrafyasına göre ıslah hedefleri doğrultusunda çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Yapılan tüm çalışmalar neticesinde kuraklık dayanımı yüksek “TREND”, “ARDA” ve “ALFA BURÇAK” isimli 3 adet buğday çeşidi Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2024 ve 2025’te tescil edildi. Alfa Tohum bu çeşitlerin üretimlerine başlarken, 2024’te İç Anadolu kuru çevre şartlarında tescil birincisi olan TREND tohumu ise bu yıl çiftçilerle ilk defa buluşacak ve Anadolu’nun kuraklık ile savaşan bozkırına umut ışığı olacak.
GELECEĞİN TEMİNATI ORGANİK TARIM
Çevre dostu, sağlıklı ve sürdürülebilir bir tarım modeli olan organik tarım, kimyasal gübreler, pestisitler ve genetik olarak değiştirilmiş organizmalar (GDO’lar) yerine doğal yöntemler kullanarak gıda üretimini teşvik ederken, doğanın dengesini korumayı, tüketicilere sağlıklı ve güvenilir gıdalar sunmayı amaçlıyor. Organik tarım uygulamaları, toprak sağlığını artırmak, biyoçeşitliliği korumak ve tarımsal ekosistemleri güçlendirmek için çeşitli teknikler içeriyor. Yeşil gübreleme, kompost uygulamaları, biyolojik mücadele gibi yöntemler, toprağın verimliliğini artırırken çevresel etkileri minimumda tutuyor. Tüketici bilincinin artmasıyla birlikte organik ürünlere olan talep de hızla yükseliyor. Organik tarımın sunduğu sağlıklı ve lezzetli ürünler, hem bireylerin sağlığını destekliyor hem de çevrenin korunmasına katkıda bulunuyor. Sonuç olarak, organik tarım, sadece bir tarım yöntemi değil, aynı zamanda doğayla uyumlu bir yaşam tarzını temsil ediyor. Daha sağlıklı bir gelecek için organik tarımın önemi gün geçtikçe artıyor ve bu alandaki farkındalık giderek yayılıyor. Herkes, organik gıda seçimleriyle bu sürdürülebilir hareketin bir parçası olabilir.
YEŞİL BELEDİYECİLİĞİN SEMBOLÜ SİNCAN
Türkiye’de sıfır atık uygulamalarında Sincan’ı öncü kentlerden biri haline getiren Sincan Belediye Başkanı Murat Ercan, yeşil bir gelecek hedefiyle çevreci projelerini kararlılıkla hayata geçiriyor.
Küresel iklim krizinin etkileri giderek belirginleşirken çevreye duyarlı ve sürdürülebilir projelerin önemi artıyor. Bu alanda yaptığı yatırımlar ve hizmetlerle adından söz ettiren Sincan Belediyesi, modern teknolojiyi çevre dostu hizmetlerle buluşturuyor. Belediye Başkanı Murat Ercan, yeşil gelecek hedefiyle projelerini hayata geçirerek Türkiye’de sıfır atık uygulamalarında öncü oldu. Aldığı ödüllerle çevreci vizyonunu tescilleyen Ercan, Ankara ve tüm ülke çapında yeşil belediyeciliğin sembolü haline geldi. Kaynakların verimli kullanımı, geri dönüşüm bilincinin yaygınlaştırılması ve modern çevre teknolojilerinin kazandırılması gibi çalışmalarla Sincan’ı sürdürülebilirlik alanında örnek hale getiren Ercan, gelecek nesillere temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakmayı hedefliyor.
BATAKLIKTAN DOĞAN CENNET
Sincan’ın uzun yıllar bataklık olan bölgesi, Belediye Başkanı Murat Ercan’ın talimatıyla önce ıslah edildi ardından muhteşem bir parka dönüştü. 300 bin metrekare büyüklükteki park, hem zengin faaliyet alanları hem de görsel güzelliğiyle sadece Sincan’a değil Ankara’ya değer katıyor.
ÇEVRE DOSTU TİYATRO
“Sincan Belediyesi ile Geleceği Dönüştür” isimli çocuk tiyatrosu Lale Konferans ve Tiyatro Salonu’nda öğrencilerle buluşuyor. Büyük beğeni toplayan tiyatro oyunu ile ilçedeki tüm çocuklara sıfır atık bilinci kazandırılması hedefleniyor.
EKO-ÇİFTLİK VE MÜZE
Yenikent'te 25 dönümlük alan üzerine kurulan EkoÇiftlik Sıfır Atık Eğitim Merkezi açık hava müzesi gibi hizmet veriyor. Binlerce kişinin ziyaret ettiği merkezde atıklar dönüştürülerek kullanıma sunuluyor. Sıfır Atık Müzesi’nde ise atıkların dönüştürülmesinde kullanılan aletler sergileniyor.
ATIK YAĞ KAMPANYASI
Vatandaşın adresinden evsel atık yağları toplayan ekipler, karşılığında bulaşık deterjanı hediye ediyor. Toplanan atık yağlar geri dönüştürülerek üretime katkı sağlanıyor. Sincanlılar, bitkisel atık yağları teslim ettiklerinde, her 5 litre atık yağ karşılığında 2 litre bulaşık deterjanı hediye alıyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM
Herhangi bir laboratuvara gitmeden yerinde toprak analizi yapabilen AUGMENTA cihazı 2021 ‘den beri Sincanlı çiftçilere hizmet ediyor. Bu cihaz sayesinde çiftçiler toprağın ne kadar gübreye, ne kadar tohuma ihtiyacı olduğunu çok kısa süre içinde öğrenilebiliyor.