Magazin Her partiden teklif aldım; kabul etseydim kadınları örgütlerdim

Her partiden teklif aldım; kabul etseydim kadınları örgütlerdim

Paylaş
Her partiden teklif aldım; kabul etseydim kadınları örgütlerdim

Her partiden teklif aldım; kabul etseydim kadınları örgütlerdim

Sevgili Erol’la röportajımıza başlamadan önce, yeni single’ını dinledik... Şarkı; “Yeni yıla sensiz giriyorum, bu senem sensiz mi geçecek...” diyor. Müziği ve sözleri çok etkiledi ve dokundu bana. Dinlerken kendimi tutamadım, gözyaşlarımın onu da ağlattığını gördüğümde; hassasiyetine, sevgi dolu yüreğine bir kez daha hayran oldum... Dün geceden itibaren Plaza Otel’deki, altı yıldır devam eden muhteşem programına başladı Erol. Onunla, daha önceki röportajlarından farklı bir söyleşi yaptık... 70’lerin ruhuyla yaşanan aşkların, sevdaların, bugün yaşanan adına aşk denilen oyunlardan ne kadar farklı olduğunu, insan ilişkilerindeki başarısının ve 40 yıldır devam eden evliliğinin sırlarını, tümüyle hayatı konuştuk; tanıdığım en asil, en kibar sanatçı arkadaşım, çok sevdiğim eskimeyen dostumla...

Oya Germen

oyagermen@hotmail.com

‘Yeni yıla sensiz giriyorum, bu senem sensiz mi geçecek’ diyor sevgili Murat Evgin, kimin için yazdı bu sözleri?

Murat askerdeyken eşinden ayrı olduğunda, efkarlı bir gününde yapmış bu besteyi... Sonra sözleri Selma Çuhacı ile tamamladılar... Düzenlemesini de Murat yaptı. Dinlediğim zaman çok heyecanlandım ve hemen yeni yıla, müzikseverlerle buluşturmak için hazırladık...

Şarkıda, ‘Işıl ışıl yalnızlık’ derken, anlatmak istediği nedir?

Yılbaşı gecesi,herkes eğlenirken, insanın içine düştüğü yalnızlığı anlatıyor... Kalabalığın içerisindeki yalnızlık aslında... En acısı budur zaten... Yalnızlık dediğin, bir büyük zından. Dünyanın en kalabalık zındanı. Kalabalığın içindeki o ışıl ışıl yalnızlık, en etkileyici ve dramatik olanıdır...

Hepimiz hayatımızın bir yerinde yalnız değil miyiz?

Tabii, ruhumuzun bir köşesi hep yalnızdır... Garip, hüzünlü, kanayan bir yalnızlık vardır...

İnsan ilişkilerindeki başarının sırrını öğrenmek istiyorum...

Gençlik günlerimizden bu vakte kadar, seni sevmeyen birini görmedim... Sahi, sen nasıl bir insansın? Hayatın temeli insan ilişkileri... Kırmadan her şeyi çözebilmek sabır, özveri, çaba istiyor. Ama bunu yapmak zorundayız. Bizler, duyarlı ve duygusal insanlarız. Çocuk ruhluyuz ve bu yanımızı yitirmemeliyiz ki, o esintiden yeni eserler çıkabilsin... 40 yılı geçti, hiçbir sanatçı arkadaşım için menfi bir şey konuşmadım. İnsanın kendisini pek fazla önemsememesi gerekiyor. Hepimizin hataları olur, hoş görüp unutmak lazım. Çocuklar unuttukları için mutludur...

Bazen insanlarla ilgili diyet yaptığını biliyorum... Hangi şartlarda, böyle bir gereksinim duyarsın?

Yanlış anlaşılmasın, insanları sevmiyorum demek değildir bu. İnsan sevmeden sanat yapılmaz. Bütün sanatlar insana hizmet eder. Benim ruh halimi bozacak, görüşmek istemediğim insanlarla bir arada olmamaya gayret ediyorum.

Bir insanı hemen anlayabilir, çözebilir misin?

Çok fazla çözemem, iyimser olduğum için. Rahat insanları tanımak daha kolaydır. Sıkıntıları olan insanların yanında daha dikkatli konuşmalıyım diye düşünürüm. Bu kabaca bir tanımlama, asla ince bir tanımlama değil. İnsanı tanımak en zor şey.

Hayatına aldığın, sonradan seni hayal kırıklığına uğratanlar oldu mu?

Çok büyük hayal kırıklıkları yaşamadım... Herhalde, insanları bir yere oturtuyorum ve ona göre davranıyorum; yakınıma alıyorum veya almıyorum...

Sanat dünyasında örnek gösterilen bir evliliğiniz var... Nasıl bir eşsin?

İyi ve kaliteli bir evlilik, şanstır... Yıllar içinde, beklentileriniz tümüyle değişiyor. Ruh olarak da gelişiyoruz. Bütün bu değişim içinde, aynı insanla birlikte olmak çok zor bir iştir. Burada şans faktörünün çok önemi var. İkincisi, mutlaka uzun bir arkadaşlıktan ve çok iyi tanıdıktan sonra hayatı paylaşmaya karar vermek, sonrasında birlikte iyi vakit geçirebilmek önemli. Aynı veya benzer şeylerden zevk alıyorsanız gayet güzel devam edebiliyor. Hayat daha sonra başka ortak paydalar sunuyor,çocuklar, oluyor. Çok iyi tanımadan, bu büyük sorumluluklar alınmamalı. İlk başlardaki aşk, delice tutku yerini derin bir sevgiye bırakmalı...

Güvenmek çok önemli değil mi?

Evet... Güvenmek ve dost olabilmek...



Hayatın heyecanı ve sürprizleri, imza atıldıktan sonra yerini anılara bırakır derler... Siz bu fikri çürütenlerden misiniz?

Sevgi emek vermektir Oya’cığım... Tabii ki o emek, küçük küçük jestlerle, davranışlarla, minik güzel sözcüklerle süslenerek büyütülmeli. Aşkta da, dostluklarda da böyledir... İnsan bir süre sonra, emeğini de seviyor... Biz eşim Emel’le çok emek verdik birbirimize. 40 yıl oluyor. Emel de benden emekli oldu yani.

Kadın, erkeğini rezil de eder, vezir de denilir, katılıyor musun??

Katılmamak mümkün mü? Kadın bir erkeği hem vezir hem de rezil eder... Kadın, erkeğin hayatında çok önemlidir. Evde bana hep huzurlu bir çalışma ortamı sağladı Emel. Hiçbir zaman aklım arkada kalmadı. Çocuklarıma çok iyi anne oldu. Gecesi gündüzüne karışan bir çalışma hayatım oldu. Sabah yatar, öğleden sonra kalkar, çalışmaya devam ederdim. O yıllarda, 10 Kasım hariç, 364 gün çalışırdık... Emel bana hep huzur ve güven vermiştir... Ona şükran borçluyum.

Erkekler monogomiden mi, monotonluktan mı korkuyorlar?

Erkekler her şeyden korkarlar (gülüyor), çocuk gibidir erkekler...

O kadar da masum değiller...

Masumiyet değil ama erkeklerin çocuksu bir yanı vardır. Kadın daha farklı, daha çok çekip çevirendir. Erkeğin başarısında, ülkenin gelişiminde kadının rolü çok büyüktür ve önemlidir. Ben Turgut Özal’dan, Baykal’dan, Mesut Yılmaz’dan, Tansu Çiller’in yakınlarından, politikaya girmek için teklifler aldım. En son AKP’den de belediye başkanlığı için öneri geldi. Hiç birine girmedim. Çünkü böyle bir merakım ve hevesim olmadı hiç.. Politika yapsaydım, kadınları örgütlerdim ve bir kadın partisi kurardım. Ve iktidar olurduk. Çünkü kadın çok büyük bir güç ve güçlü bir varlık. Bana göre, erkekten daha güçlü. Kadınlar Venüs’ten, erkekler Mars’tan diye bir şey var ya, gerçekten çok ayrı dünyanın iki yaratığı...

Erkek kadın arasındaki farklardan biri de; erkeğin çocuksu, kadının şeytani düşünen olması mı?

Kadın erkeği, hayatı, her şeyi çekip çevirir. Kadın isterse, parmağında oynatır, erkeği. Sen demedin mi, rezil de eder vezir de diye. Tanrı erkeğe kaba bir güç, kadına da şeytani bir zeka vermiş. Sultanları dize getirenler hep Hürremler’dir... Kadınlar, şeytani zekaları ile koca imparatorları yönettiler.

Erkekler nelerden etkilenerek kadının şeytani zekasının tuzağına düşerler?

Güzelliğinden mi seksapelitesinden mi? Güzellik çok etkiler, gençlikte özellikle. Öyle bir büyüsüne kapılıyor ki ilersini göremiyor.

Aaa sadece gençler mi, koca adamlara ne demeli?

(Gülmekten konuşamıyor) Her yaşta diyelim. Konuşturma beni.



Kadınlarda çok sevildiklerinden emin olunca ve aynı evi paylaştıktan sonra bir rahatlama, kendini bırakma oluyor mu?

Bravo bak ne güzel, iki taraflı değerlendirdin. Ben de öyle bakarım, empati yaparak. Evet kadınlar bırakıveriyorlar kendilerini, erkek de bırakıyor ama. Çubuklu pijama pantolununu giymiş, üzerinde tek memesi görünen bir atletle, bir adam, sabah kahvaltısında veya akşam yemeğinde karşında oturuyor; bir düşünsene. Yüzümü dinlendiriyorum diyerek, iki günlük sakalla masada. Kadın dağınık, kafasında bigudiler, ayağında şıpıdık terliklerle dolaşıyor evde. O zaman birbirlerine saygı göstermemeye başlıyorlar.

Kadında en tahammül edemediğin şey nedir?

Bakımsız kadını sevmem...

Nasıl kadınlar irite eder seni?

Dürüst olmayan, saygısız, özensiz kadınlardan uzak durmak lazım. Düşünsene o kadınların yetiştirecekleri çocuklar dünyayı yönetecekler...

70’lerin ruhuyla baktığında aşklar, sevdalar nasıldı, şimdilerde nasıl?

Seninde söylediğin gibi dönemlerin ruhları var. 70’ler de giysiler daha uzun kullanılırlardı... TV’ler, radyolar daha uzun ömürlüydü. Bunun gibi, aşklar, sevgiler, dostluklar da daha uzun solukluydu, daha sahiciydi. Günümüzde bir bilgisayar alıp masana koyduğunda yeni bir modeli çıkıyor. Çok çabuk kullanıp, tüketip, atıyoruz. Elbiselerimiz, ayakkabılarımız artık eskimiyor. Eskiden ayakkabılarımıza pençe yaptırırdık. Artık delinmiyor, yıpranmıyor. Aman modası geçti şekerim deyip atıp yenisini alıyoruz. İlişkilerde böyle oldu. Aşklar, arkadaşlıklar da günü birlik, ne yazık ki. Bunlar şarkılara da, hayatın her rengine de yansıyor. Bu dönemin ruhu da bu...

Eskiden erkeklerin aldattıkları gündemdeydi, zamanımızda kadınları anlamakta da zorlanıyorum... Neden bu hale geldi ilişkiler?

Bunun altında doyumsuzluk, tatminsizlik, sorumsuzluk yatıyor. Bakalım nereye kadar gidebilirim diyorlar herhalde...

3

Haberin Devamı