Cumartesi Postası Hülya Eren: Mezarcılık korkulacak bir iş değil. Bu devirde ölüden değil diriden korkmak gerek

Hülya Eren: Mezarcılık korkulacak bir iş değil. Bu devirde ölüden değil diriden korkmak gerek

Paylaş
Hülya Eren: Mezarcılık korkulacak bir iş değil. Bu devirde ölüden değil diriden korkmak gerek

Hülya Eren, İsviçre’de yaşayan 45 yaşında bir Türk. Herkesin kolay kolay yapamayacağı, dünyanın en ilginç işlerinden birini yapıyor. O bir mezarcı. İsviçre’de ölen Müslüman ve kimsesizleri son yolculuğunda yalnız bırakmıyor. Ölüleri yıkıyor, kefenliyor ve mezarı başında son duasını okuyor. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr

Mezar konusuna geçmeden önce sizi tanıyalım. Hikayeniz nasıl başladı?

Haberin Devamı

Ülkesini çok seven ve sürekli gidip gelen bir Türk’üm ama İsviçre’de doğup büyüdüm. Babam Türkçemizin daha etkili ve güzel gelişmesini istediği için kısa bir süre Türkiye’de yaşadım. 13 yaşındayken İsviçre’de çalışmaya başladım. Sorumluluklarını bilen bir ailede büyüdüm. 19 yaşında ailemden ayrı bir eve çıktım. Çalışma hayatını hep çok sevdim. Şimdiki işimi de çok seviyorum.

Hiç sıradan olmayan bir iş yapıyorsunuz. Mezarcı bir tanıdığı olan çok az insan vardır.

Aslında mezarcılık o kadar da ilginç değil, sonuçta doğum da ölüm de dünyanın değişmez gerçeği. İnsanlar doğarken onları ebeler veya doktorlar karşılıyor, ölürken de insanları diğer dünyaya yolcu eden görevlilerin olması gayet doğal. Belki kadın olduğum için böyle bir işi yapıyor olmam insanlara garip geliyor olabilir.

Haberin Devamı

Korkutucu bir iş değil mi?

Hiç değil. Bu devirde ölüden değil diriden korkmak gerek.

Okuduğum bir haber üzerine mezarcı olmaya karar verdim

Mezarcı olmaya nasıl karar verdiniz?

Bir gün bir kafede oturuyordum. Yan masamda oturan İsviçreli bir adam gazete okuyordu. Gözüm onun gazetesindeki bir habere takıldı. Haberde “Müslümanlar mezarlarını pis bırakıyor. Mezarlarına sahip çıkmıyorlar. Bir de gelip buralarda ölüyorlar. Biz onların ölülerine sahip çıkmaya mecbur muyuz?” yazıyordu. Hem üzüldüm hem de sinirlendim. Bunun üzerine kendimi onların ölülerinden sorumlu hissettim ve bu işe başladım.

Haberi okuduktan sonra nasıl eyleme geçtiniz?

Gazetede bahsi geçen o mezarlığın yerini buldum. Meğer 2005 yılında o mezarlığın yetkisi Müslüman derneklerinden alınmış. Çok bakımsızdı. Yetkililerle hemen irtibata geçtim ve burayı düzenlemek istediğimi söyledim. İlgilenmediler ama “Sen de kimsin! Yapamazsın” demediler. Varlıklı insanlara bu projemden bahsettiğimde “Herkes kendi ölüsüne, dirisine sahip çıksın” dediler. Bana deli muamelesi yapanlar oldu ama umudumu hiç kaybetmedim. Dokuz yıldır bu işi yapıyorum. Burada ‘Mezarcı Hülya’ derler bana.

İlkbaharda mezar çiçeklerini kızlarımla ekiyoruz

Peki, çocuklarınız bu işe ne diyor?

Üç kızım var. Hepsi de beni çok destekliyor. Çocuklarım hiç garipsemiyor hatta seviniyorlar. Zaman zaman gelip yardımcı oluyorlar. İlkbahar gelince mezar çiçeklerini kızlarımla ekiyoruz.

Haberin Devamı

Ciddi bir emek harcıyorsunuz. Yani siz de olmasanız tüm bu ölüler sahipsiz kalacaktı, öyle mi?

Mezarlık görevlileri var ama onlar ücretli yapıyor bu işi. Üstelik para almalarına rağmen benim gibi özenli de yapmıyorlar. Ben hayır için yapıyorum. Özellikle kimsesiz insanlar için daha çok çaba sarf ediyorum çünkü bu kişileri genelde gömmek yerine yakıyorlar. Ben bu cenazeleri imza atıp sahipleniyorum. Sonra da defnediyorum. İnsanların yakılmasına karşıyım. Hiçbir beden yakılmayı hak etmiyor bana göre.

İsviçre’de ölüleri yakmak çok mu yaygın?

Cenaze masrafları fazla olduğu için İsviçre’de ölülerin bir kısmı yakılıyor. Bizim Müslüman mezarlığımızın olduğu yerin tam üstünde yakma odası var. Oradan çıkan dumanları görünce bazen içim ürperiyor.

Koronavirüsten ölenlerin defin işlerine müdahale edemiyorum, yetkilerim sınırlı

Dünya koronavirüse henüz karşı koyamadı. İsviçre bu salgından nasıl etkilendi?

Maalesef İsviçre’de her geçen gün ölü sayısı artıyor. İnsanların psikolojisi çok bozuk, kimse evinden çıkmıyor. İnsanlar ölüm korkusuyla yaşıyor. Herkes birbirinden kaçıyor. Camdan bile bakmaya çekiniyorlar! Ben de gerekmedikçe evime hiç kimseyi almıyorum ve evden çıkmıyorum.

Haberin Devamı

Siz işinize devam ediyorsunuz değil mi?

Elbette ama koronavirüsten ölen insanları yıkamıyorlar ve yakınlarına göstermiyorlar. Plastik poşetle tabutun içine koyuyorlar. Tabutu çivilerle kapatıp öyle defnediyorlar. Müslüman veya Katolik diye ayırmıyorlar. Herkese aynı yöntem uygulanıyor. Bazı insanlar ölen yakınlarını teyit etmek için görmek istiyor ama izin verilmiyor. Ben gönüllü çalıştığım için bu gibi durumlarda müdahale edemiyorum! Yetkilerim sınırlı. Ben belediye başkanımızla konuştum. Koronavirüs dışındaki bir sebepten vefat eden Müslüman kardeşlerim yine yıkanacak.

İsviçre'de ölmek çok masraflı hatta lüks

İş tanımınız tam olarak ne? Neler yapıyorsunuz?

Mezarcı Hülya’yım ben. Ölüyü yıkarım, kefenlerim, defnederim. Resmi işlerini hallederim. Öz evlat bazen anne babasının cesedini yıkamazken ben seve seve yapıyorum bu işi. Bir insana son yolculuğunda hizmet etmek büyük bir gurur. Burada işler Türkiye’deki gibi yürümüyor. Her şey ücretli ve çok pahalı. Ölmek çok masraflı hatta lüks. Önce ölüm ve mezar işleriyle ilgili her yere kendimi tanıttım. Sonra Müslüman, mülteci, sahipsiz, kimsesiz insanlar vefat ettiğinde beni aramaya başladılar.

Haberin Devamı

Tüm bunları para almadan yapmanız bana çok tuhaf geliyor.

Bir ölüden para alınır mı? Yakınını kaybeden acılı ailelerden nasıl para alınır? Para alsam bile harcamak benim içime sinmez.

Bir de “Hobi için yapıyorum” deyin de şurada bayılıp kalayım.

Hobi değil, ihtiyaçtan yapıyorum. O insanların buna ihtiyacı var. İsviçreliler ölen kişiye “Öldü, bitti” diye bakıyorlar. Bir gün bir İsviçreli yeni ölen kişinin mezarına biten sigarasını attı. Kızdım ve “Ölüye saygı göstermeyen, diriye hiç göstermez. Müslüman mezarlığında bunu yapamazsın. Bu bizim adetlerimize ters” dedim. Çok şaşırdı.

'Bir mezar taşımız olsun' adında bir dernek kurmak istiyorum

Bu işi daha ne kadar sürdürmeyi planlıyorsunuz?

Ömrüm yettiğince bu işi yapacağım. ‘Bir Mezar Taşımız Olsun’ adında bir dernek kurmak istiyorum. Bütçem yetseydi bu derneği çoktan kurup, Türkiye’den mezar taşlarını getirtmiştim bile. Şimdi İsviçre’de kendi iş yerimi açacağım ve insanlara mezar taşlarını daha ucuza alma imkanı sunacağım.

Tek hayalim müslüman mezarlıklarında mezar taşı olması

Biraz garip bir soru ama mezarcılıkla ilgili bir hayaliniz var mı?

Tek hayalim Müslüman mezarlıklarında mezar taşı olması. Bugüne kadar binlerce kişiyi defnettim ve bu benim içimde bir ukdedir. O mezar taşlarını dikmeden ölürsem gözlerim açık gider.

Neden Müslümanların mezar taşı yok ki?

Çünkü İsviçre’de bir mezar taşı 3 bin frank ediyor. Türk lirası ile düşünecek olursak 16-17 bin liraya denk geliyor, almak zorlaşıyor. Size “İsviçre’de ölmek çok masraflı” demiştim. İş insanları ya da varlıklı insanlar oraya bir el atsa herkesin bir mezar taşı olur.

Yaptığınız işi duyan insanlar nasıl tepki veriyor?

Mezarcı olduğumu duyup da şaşırmayanı henüz görmedim. Benim açımdan muhteşem bir iş olsa da onlara anormal gelebiliyor. Bazıları takdir ediyor, bazıları “Deli, manyak” diyor. Psikolojik sorunlarım olduğunu düşünen bile var. Çok az kişi sadece duyarlı olduğumu anlayabiliyor.