Cumartesi Postası İlhan Şeşen: Mutlu bir değilim çünkü mutluluk diye bir şey yok!

İlhan Şeşen: Mutlu bir değilim çünkü mutluluk diye bir şey yok!

Paylaş
İlhan Şeşen: Mutlu bir değilim çünkü mutluluk diye bir şey yok!

Romantik ve duygusal şarkıların yazarı/solisti İlhan Şeşen, ters köşe yaptı ve vizyondaki ‘Tatlı Şeyler’ filminde psikopat bir mafya adamını oynadı. Öyle ki “Cahiller gerçekten ölmeli” diyerek adamlara satır fırlatıyor! Filmi bahane edip buluştuk; mutluluk, kadın-erkek ilişkileri, şarkılar üzerine konuştuk…

Röportaj: Şirin Sever

- Artık yaz-kış Bodrum’da mı yaşıyorsunuz?


Yaşamaya çalışıyorum diyelim... Hatta yazları yaşamamaya çalışıyorum çünkü çok sıcak. Kendime bir yayla arıyorum.

- Bodrum’da hayat nasıl gidiyor?

Bodrum’u şarkılarımda çok anlattım ama en güzelini bir arkadaşım söyledi: En rahat Bodrum’da sürünülüyor…



- Sürünüyor musunuz?

E tabii sürünüyorum. Çok tatlı bir huzurla sürünüyorum. Çünkü… (duruyor) Çünküler o kadar fazla ki! Memleketin halinden mi, kendi halinden mi, medeniyetsizlikten mi başlayacaksın? Başladığın zaman nereden çıkacaksın? Onun için öyle noktalara vardım ki, düşünce özgürlüğünün ne olduğunu kesinlikle buldum bir hukukçu olarak...

- Neymiş düşünce özgürlüğü?

Düşündüğün her şeyi söylemeyebilme hakkı! Yani her düşündüğün şeyi anlatma. Benim felsefem bu. ‘Düşün öyle konuş’ bile değil. Bazen de konuşma! Bir işe yarasa niye konuşmayayım ki?

- İstanbul’da en çok neden şikayetçisiniz?

Bir sürü şey var ama bende bardağı taşıran şey Bağdat Caddesi’nin son hali! İnşaat kamyonlarından nefes alamaz oldum. Orada oturuyorum ve fantastik bir şikayetten bahsetmiyorum. Semtte, doktor meskesiyle dolaşıyorum. Evin tüm kepenkleri kapalı ama içerisi hep toz. Burada tatmin ettiğim insani bir duygum var; çıkıyorum, yürüyüş yapıyorum ve aldığım şey hava. İş olduğunda uçağa biniyorum, gidip işimi yapıp yine hüzünlü bir huzur içinde dönüyorum. Bu da yarım kalmış şarkılarımdan bir cümle…


20 YILDIR SİNEMAYA GİTMİYORUM


- Uğur Uludağ’ın filmi ‘Tatlı Şeyler’ vizyonda ve siz orada psikopat ve mafyöz bir adamı oynuyorsunuz…

Evet. Seyrettim filmi ve düşündüm ‘ne bu?’ diye… Sonra adını şöyle koydum: Eğlenceli ekşın! (aksiyon) Bu arada ben belki 20 yıldır sinemaya gitmiyorum biliyor musunuz?

- Aa sinemaya gidilmez mi hiç?

‘Cinema Paradiso’ filminden sonra tüm filmler bana boş geliyor. İzleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.



- Peki ilk kez mi böyle ters köşe bir rolde oynadınız?

Yok, ‘Milat’ diye bir dizide de mafya babasını oynamıştım.

- Peki sevdiniz mi bu rolü?

Rolümün etkisine falan girmem, bu bir iş. Ama Uğur Uludağ’ı, Cem Özer’i çok seviyorum, bana iyi davranıyorlar. Çekimler kolay geçiyor ama gerçek şu ki setler çok yorucu.

- Dizilerde oynamış insansınız ama!

Diziler bir esirlik kurumu artık, başka birşey.

- Filmde soğukkanlılıkla adam öldürüp, “Cahiller gerçekten ölmeli” diyorsunuz. Cahillerle aranız nasıl?

Cahillerle hiç aram yok. Ama ben ki gibi laflardan bile hoşlanmam.



- Uğur Uludağ ve Cem Özer feminen iki tipi oynuyor filmde. Eşcinseller de tepkili. Sizin yorumunuz ne?

Bazılarını kızdırabilir ama hayatta böyle şeyler var, kiun zeki bir kalemi var, söz bombardımanı çok iyi. Hak ettiği değeri bulur inşallah. Zaten şimdiden diğer filmi de yazmış, bana da rol vermiş.


ŞARKILAR YALANDIR, OYUNDUR....


- Aşk şarkıları söyleyen, naif, duygusal bir adamsınız ya, merak ettim.. Sizin de psikopat halleriniz var mıdır?

Yalnızken ben de kafamı duvara vurmuşumdur…

- Peki taşkınlık, çılgınlık falan?

Var ama niye anlatayım şimdi? (düşünüyor) Bir gün tek başıma yürüyordum Bodrum’da. O kadar yürümüşüm ki bir baktım Gümbet’teyim. Kış ayları. Sahilde tek Allah’ın kulu yok. Deniz masmavi, nasıl da çağırıyor beni… Dayanamadım, üzerimdeki her şeyi çıkarıp nü halde denize girdim. Donarak çıktım, fanilamla kurulandım, uzadım. Böyle şeyler. Yoksa kimseye zarar vermişliğim yoktur.

- Peki mutlu bir adam mısınız?

Mutlu bir adam değilim çünkü mutluluk diye bir şey yoktur. Biri bana tarif etsin, ‘mutluluk şudur’ desin, mutlu olmazsam ne olayım! Ama tarifi yok. O zaman ne yapacağız? Mutlu olmaya çalışmayacağız! ‘Mutluluğu içimde arayayım, dışımda arayayım’ dediğin zaman mutsuz oluyorsun. Zaten mutluluk yoktur ama tersi, mutsuzluk vardır. Bunları kabul edip yaşamana bakacaksın. Egoizmden söz etmiyorum burada. Mutluluğu arayacağım diye çok kasmayın diyorum. Ayrıca mutlu olmak şart değil ki, mutlu eden anlar var... Burada da zaman giriyor devreye. Yaşadığımız hangi zaman değerli? Bir ölçü bulmalıyız. Çabuk geçen zaman mı, yavaş geçen zaman mı?

- Ooo çok felsefik. Hangisi peki?

Cevabı bulamadım ki! Ah bulsam… Gördüğün gibi benim felsefem hayatı kolaylaştırmak üzerine kurulu. Madem hangi zaman değerli bulamadık, en azından şuna karar verelim: Zaman değerli.



- Yaş ilerlediği için mi bunlar geliyor aklınıza?

Hangi insan korkmaz ki? Ama işte bunları düşündüğün zaman kendini mutsuz ediyorsun. O yüzden kalenderlik lazım. Bu aynı zamanda asosyal yapıyor insanı. Ben çok asosyal biriyim. ‘Vay be, kadının dekoltesine bak’ falan diye geçerken, bir şarkımın başka satırı tamamlanıyor, eve dönüyorum, kapanıyorum. Çünkü aklımda hep yarım bir şarkıyla dolaşıyorum...

- Peki ya yarım aşklar?

Yarım aşk yoktur, son aşk vardır. Hep derler ya, ilk aşk unutulmaz diye. Aslında son aşk unutulmazdır.



- Son aşkınız kim?

İsim verirsem büyü bozuluyor. Sadece bende değil, herkeste vardır aşk. İçinde aşk olmazsa yaşayamazsın. Bitmiş ya da yaşamakta olan bir aşk… Bende o aşk hep yaşadığı için şarkılar da kolaylaşıyor.

- Genelde yaşadıklarınız mı yazıyorsunuz, hayallerinizi mi?

Kayıtlara geçen 350 kadar şarkım var. Hepsi benim sözlerim. Ben buna daha çok yaşamadıklarımı yazmak diyorum. Orada da hayaller devreye giriyor. Net bir şey söyleyeyim mi sana; şarkılar yalandır, oyundur, eğlenceliktir. Asla birebir duyguları anlatmaz. Mesela ben birebir duygularımı anlatmaya kalksam yer yerinden oynar.



- Gerçekten mi?

Tabii canım. Hepimizin ne görüşleri var. Düşünme özgürlüğü, düşündüğün her şeyi söylemeyebilme hakkıdır. (gülüyor) Şaka bir yana her şeyi söylemem ben. Benim ilk yaptığım şarkı, üniversite hareketlerini eleştiren ‘Kavga’ diye bir şarkıydı. Tutmadı, TRT de sözleri sakıncalı diye yayınlamadı onun için de kimse duymadı.

- O tutmayınca aşk şarkıları mı yazmaya başladınız?

Yok hayır. Tutmayınca ‘oynak bir şeyler yap’ dediler bana. Hatta annem de dedi bunu. ‘Yapamıyorum’ dedim, yapamayınca da bıraktım. 10 sene avukatlık yaptım. O sırada da hep şarkılar yazdım.

BANA ‘SABIRLI ÇAPKIN’ DERLER

- Siz hep çapkın biri mi oldunuz?

Evet ben çapkın biriyim.

- Ha, hala devam yani!

(Kahkahalar) Evet, bu hoşuma gidiyor ama dokunmam. Gençken arkadaşlarım “Abi sen amma sabırlı çapkınsın” derdi. Aceleci davrandıkları, hemen yatağa atma heveslisi oldukları için bana öyle diyorlardı herhalde. Bir kadını anlamaya çalışmıyorlardı. Sonradan anladım ben de… Bir kadın ve bir erkeğin birbirini anlamasına imkan yokmuş.

- Niye anlamasınlar?

Bilmiyorum, benim hipotezim bu. Bir kadınla bir erkek birbirini asla anlayamaz. Asla! Belki de ben kadınları anlamadığım için böyle diyorum...

- Anlamadığınız halinizle bu kadar çapkınlık?

(gülüyor) Valla ben kadınları anlayamıyorum çünkü ben erkeğim. Kadınlar da bir erkeği anlayamaz. O zaman ne olacak? Kadın ve erkek birbirini anlamaya çalımayacak! Bu kadar basit.



- Peki söyleyin: Kadınlar, kendilerini anlamayan bir erkeği neden sever?

Kadınlar beni seviyor mu?

- O kadar cevizler kırmışsınız ama hayat arkadaşınız Arzu Hanım hala sizinle beraber?

O benim ilk aşkım. Benim tüm hayatımı, tüm çalkantılarımı büyük oranda olgunlukla karşıladı. Sabretti. Şu anda benim en iyi arkadaşım.

KISKANIYORSAM, AŞIĞIM DEMEKTİR


- Nasıl bir adamsınız; kıskanç, romantik, eğlenceli?

Valla komik olduğumu, güldürdüğümü söylüyorlar ama şöyle bir durumum var: Aşkı çözmeye çalışan bir adamım. Aşkın içinde öyle unsurlar var ki… Bunlardan hangisi ana unsur? Yani bir insan aşık olduğunu ne zaman anlar? Bana göre bu hiz kıskançlık. Yani kıskandığında, aşık olduğunu anlarsın. Ben şahsen aşık olduğum her an kıskandım.

- İlişkilerinizi bu kıskançlık mı bitiriyor peki?

Ne bitiriyor bilmiyorum çünkü genellikle terkediliyorum!

- Sonra da mahvolup şarkılar mı yazıyorsunuz?

Tabii, çok işime yarıyor. ‘O şimdi kimle?’ sorusu var ya… İçimde bitmediyse, aklım orada kalıyor kesinlikle.

- Var mı aklınızda kalan biri?

Sana ne! (kahkahalar atıyor)

- Sumru Yavrucuk’u unuttunuz mu mesela? Şarkılar yazdınız, röportajlarda anlattınız ya, ondan soruyorum…

Ciddi bir aşktı o. Ben de üretkendim,o da üretkendi. Onunla olduğumuz zamanlar hep birşeyler yaparak geçti. Bu da ilişkiyi çok besleyen bir şey. Hala dostuz, zaman zaman görüşürüz. Ben kimseye küsemem zaten.

21 YAŞINDA BİR KIZLA DA OLABİLİRİM AMA O DA BANA AŞIKSA!


- Nasıl kadınlar sizi etkiler?

Yumuşak sesli, bağırıp çağırmayan, meseleleri sakin karşılayan, hayatı kabul eden, güzel, beni de dahil ki



- Siz kıskanıyorsunuz ama o kıskanmasın öyle mi?

Ben de kıskanmayacağım tabii ki. Ve kabul eden bir kadın. Şimdi işte, hayatımda Arzucuk var, birbirimizi olduğumuz gibi kabul ettik. Tabii bu biraz insanın yaşıyla da alakalı, daha genç olsaydık meseleleri bu şekilde karşılamayabilirdik.

- Sizden çok küçük bir kızla birlikte olur muduydunuz peki?
Niye olmayayım? Reşit olan birinden bahsediyoruz tabii. Aşk bu, gelir çarpar, yıkar geçer adamı, yaş falan dinlemez. 90 yaşında da, 21 yaşında da birine aşık olabilirim. Şart şu: O da bana aşıksa! Ha bu doğru mudur? Kesinlikle iki taraf için de yanlıştır. Ama olur, yapacak bir şey yoktur.

KISA KISA…


“Asıl mesleğimi, avukatlığı hiç özlemiyorum. Adalet bizim hukuk okurken öğrendiğimiz gibi değil... Benim inandığım şu: Hukukun varolmadığından şikayet edeceğine, varolan hukuka uy! Önce şuna uyalım, sonra düzeltelim. Zaten hukuku uyguladığın zaman özgürlük gerçekten geliyor.”


“İyi ki birileri beni beğenmiş de o dizilere seçmiş, ne güzel oynuyorum, ayrıca hayatımı devam ettiriyorum kazandığım parayla. Ama müziksiz olmaz. Gitarsız bir yerde uzun süre duramıyorum, huzursuz oluyorum.”


“Benim müzikteki dönüm noktam ‘Neler Oluyor Bize’ şarkısıdır. O şarkıdan sonra şöhret oldum. Ama artık hiçbir şekilde müzik dinleyemiyorum; arabada bile! Hatta gittiğim yerde müzik açıksa, kıstırırım. Kulağım rahatsız. Bir tek yürürken telefonuma indirdiğim Caz Radio’yu açıyorum, Mellow Jazz dinliyorum. Hayata öyle güzel eşlik ediyor ki...”


“Hayat arkadaşım Arzu’yla beraber Bodrum’da mutluyuz. Kızım İngiltere’ye yerleşti. Oğlum Fuat Şeşen’da yakında albüm çıkarıyor. Armut dibine düşer derler ya, ben şöyle diyorum: Ateş dibime düştü. Babalık heyecanı değil bu, dinleyenler gerçekten çok beğendi albümü.”

“Oyunculuk çok kolay aslında; iki basit kuralı var: Utanmayacaksın. Yönetmen ne diyorsa onu yapacaksın. Bu kadar basit.”


Haberin Devamı