Pazar Postası İnsanın içini resmediyor
Paylaş
İnsanın içini resmediyor

Lolita Asil bir ressam. Ancak onu diğer ressamlardan ayıran çok önemli bir özelliği var: Tıp fakültelerinden aldığı özel izinle otopsiye giriyor, kadavraları inceliyor ve resmediyor!

Özellikle de bir kadın ressamın nasıl böyle bir alana ilgi duyabileceğini düşünüp dururken ikinci sarsıcı durumla karşılaşıyorum: Karşımdaki kadın yumuşacık ses tonu, kibarlığı ve görüntüsüyle aklıma bir ‘kadavra ressamı’ndan başka her şey olabilirmiş gibi geliyor! Ama konuştuktan ve daha iyi tanıdıktan sonra anlamaya başlıyorum... Bir kere insanın içinin ve dışının bir bütün olduğuna kalpten inanmış...

Kadavraları resmetmek onun için bir nevi insanı keşfetmek. Ya hikayesi? O da çok ilginç... Hikayesini şimdi okuyacaksınız ama Lolita Asil’in resimlerini merak ediyorsanız elinizi çabuk tutun, çünkü Nişantaşı’ndaki Çağla Caboğlu Art Gallery’deki sergisi 2 Aralık’ta sona eriyor...

Nerelisiniz?

İstanbul doğumluyum, annem babam Mardinli.

İsminiz neden Lolita Asil?

Hıristiyan’ım. Nobakov’un Lolita’sı. Annem istemiş. O dönemde Nobakov’un ‘Lolita’ adlı romanından uyarlanan filmi izlemişler. Annem “Çocuğumun adı Lolita olsun” demiş.

Resimle ilişkiniz ne zaman başladı?

Çocukluk yıllarımda. Aslında müzik, resimden bir adım öndeydi ama kendi kararlarımı vermeye başladığımda resim ağır bastı.

Ya profesyonel resim hayatınız?

1987’de Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdim. Resimle kendimi ifade etmek benim için çok önemliydi, içe dönük biriydim. Kendimi resimde buldum. Bende farklı bir kişilik gelişti. Akademi bittikten sonra master ve doktora da yaptım.

Sonra...

Zaten kendi kimliğim de oluşmaya başlamıştı. ‘Ben kimim?’ ‘Bir sanatçı olarak nerede duruyorum?’ diye sormaya başladım. Dünyayla kendimi kıyasladım. İkilem ve karışıklıklar yaşadım. Benim kendimi bulmam açıkçası akademiye girdikten sonra 10 yılımı aldı. Ve fark ettim ki; benim için insan artık 360 dereceden ibaret değildi. İnsan sadece çevresinde dönülecek bir varlık değil. İçerisine girip öğrenmek istediğim şeyi bulana, sonuna kadar gidebileceğim bir güç.

Peki kadavra resmetmeye nasıl karar verdiniz?

Aslında her şey o kadar planlı ki. Kader planına çok inanan bir insanım. Ben doğduğumdan itibaren ne yapacağım belliydi diye düşünüyorum. Fakat seçtiğim yol gerçekten doğru çıktı. Yaptıklarım artık bana yetmiyordu, büyük bir değişiklik yapma ihtiyacı hissettim. Yaşadığım yer, çevrem, farklı işler yapmaya kararlı olmam, sıra dışı bir isim taşıyor olmam, “Benim insanı resmetmem, ama bunu çok farklı yapmam lazım” dememi sağladı.

Yani kadavra halini?

Önce insan nasıl bir mekanizma diye düşünmeye başladım. Sonra çizmeye hücreden başladım. İnsanın hücre yapısını, dokularını, organlarını resmedeyim derken kadavralarla tanıştım...

Bir kadavraya ulaşmak her anlamda zor olmalı...

Çok sevdiğim bir arkadaşım tıpta okuyordu. Onun kanalıyla Marmara Üniversitesi’nde kadavra çalışmalarına katıldım.

Nasıl bir deneyimdi?

İlk gün vejetaryen olmaya karar verdim. Yediğim etlerin aynısını insan vücudu içinde gördüm. Orada kopma noktasına geldim ve vejetaryen olmaya karar verdim.

Tıp öğrencileri bile ilk defa kadavra gördüklerinde düşüp bayılıyorlar, kusuyorlar vs. Ya siz?

Onlar bu işi zorla yapıyorlar. Aslında gideceğimiz üniversiteyi çok küçük yaşta seçiyoruz. Ben liseden sonra eğitime 5 yıl ara verdim ve ondan sonra ne yapacağımı belirledim. Ben kadavranın başına da bilerek gittim. Ama tıp ve hukuk öğrencileri çalışma sisteminin içindeki bölümü bitirebilmek için oraya girmek zorunda. Onlar için mecburiyet ama benim için değildi.

Daha önce ölü görmüş müydünüz?

Babaannemi görmüştüm.

Peki ölü bir insanı incelemeye gittiğinizde o an ne hissettiniz?

Çok etkileyiciydi, çok keskin bir koku vardı. Beş duyunuz farklı çalışıyor. Sizin için çok kalıcı oluyor. O koku bana hiç yabancı gelmedi. Sanki daha önce tıp okumuş gibiydim. İnsan vücudu bana çok çekici geldi.

Sonra?

Sonra Anatomi Bilim Dalı Başkanı Kayahan Şahinoğlu hocam kadavranın bana yetmeyeceğini fark ettiğini söyledi. Ben de bu sefer otopsiye yöneldim. Adli tıpta otopsi çalışmalarına katılmaya başladım. Tabii her çalışmaya özel izin alarak giriyordum.

Adli tıpta ölüm nedeni araştırılan cesetler, cinayetler, düşününce bile insanın tüyleri diken diken oluyor!

Gazetelerde okuduğunuz olayların cesetlerini görüyordum. Mesela bir otopsiye girdim, birkaç gün sonra gazetede o kişinin ölüm ilanını gördüm. Tanıdığımız önemli isimler de oraya geliyor. Adli tıp ve otopsi beni daha çok doyurdu diyebilirim.

Kadavrada bir şey hissetmemiştiniz peki ya otopside?

Ürktüm. Ara ara çok ürküyordum. Yalnız olmadığımı bilmek bana kuvvet veriyordu. Sonuçta görevini yapan insanlar var, hocalar ve öğrenciler var. Oraya tek girebilmek herkesin harcı değil.

Sizi gören öğrenciler, görevliler şaşırmıyor muydu?

Şaşırıyorlardı. Otopsiye daha yeni giriyordum, bayağı da kalabalıktı, 14 tane vaka vardı, bir hoca da öğrencilerini getirmişti. Bana “Siz nerdensiniz?” diye sordu. Ben de “Mimar Sinan’danım” dedim. “Nasıl yani?” dedi. Ben de ressam olduğumu söyleyince “Ne işiniz var burada?” diye sordu.

Neden kadavra ressamısınız, dikkat çekmek için mi?

Belki arkamda güçlü bir kadın olduğunu göstermek için yapıyorum bunları. Kendi kendimin üstüne çıkmaya çalışıyorum. Ne olduğumun farkında olup onu daha ileriye götürmek bana özgü bir şey. Çocukluğumdan beri tek hırsım kendimle. Çevremdeki hiçbir şeyi ya da kimseyi kıskanmam. Benim dünyam çok farklı. Öğrenmeye çalıştığım şeyler çok derin. Herkesin kendi kişiliğini oturtmak için bir yolu var. Benim yolum da bu. Devam da edecek.

Peki kadavraları nasıl resmettiniz?Adli tıbba tuvalle mi girdiniz?

Hayır, orada fotoğraf çekmek bile yasak. Görsel hafızam zaten çok güçlü. Önce görmem gerekiyordu, sonra dokunmam. Sonra onlar da yetmedi. Gözlemlerimi resmettim. Yaşamayan bedenleri yaşatmaya başladım. Ben aslında ölümün resmini yapmıyorum, içinde enerji taşıyan resimler yapıyorum.

Bütün bunları rüyalarınızda da görüyor musunuz?

Hayır, aslında ben çok rüya görürüm ama hiçbiri girmedi. Çünkü onları kabul ettim ve benimsedim. Daha sonra bir tepki olmadı.

Peki hiç çocuk cesedi geldi mi?

Geldi, zaten çalışmayı durdurmamın sebebi de buydu. En son 15 günlük bir bebek geldi. Benim için bebek yaşamın başlangıcı. Ölümü temsil etmemeli.

Tecrübeleriniz sizi bir kadın olarak nasıl etkiledi?

Gördüklerim hayatımı değiştirdi. Bunlar kendime bakış açımı, davranışımı değiştirdi. Kendi bedenime, ruhuma bakışımı değiştirdi.

Ne yönde?

Mesela beslenmeme, her şeye çok daha fazla dikkat etmeye başladım. İnsanları sadece dışlarıyla değil içleriyle de görmeye başladım. Artık gözlerden daha fazla okuma yapıyorum. Hücreleri, organları resmederken en etkilendiğim şey gözlerdi. Her şeyi değiştirebilirsiniz ama gözünüzü, bakışınızı asla. Onun arkası da, önü de aynı.

İnsan bedenini tanıdınız, bir doktor gibi olmasa da epey bilgi sahibisinizdir herhalde?

Çok erken yaşta annemi kaybettiğim için ailem bana şunu öğretti: Doktorlardan ve hastanelerden uzak dur. Bilimin bize kattığı şeyler muhakkak. Çok mecbur olduğunuz ve faydasını gördüğünüz kurumlar ve insanlar var, onlardan kopmak imkansız ama her ufak şeyde buna başvurmak manasız.

Annenizi kaybettiğinizde kaç yaşındaydınız?

4 yaşındaydım.

Neden kaybettiniz?

Kalp romatizması vardı ve Londra’da öldü. Çok uzaktaydı ve her şey için çok geç kalınmıştı. Bu bütün hayatımı etkiledi.

Nasıl?

İçimde çok büyük bir sevgi boşluğuyla büyüdüm. Gerçi hala da var. Sevgi boşluğunu hep kendimle kapatmaya çalıştım. Anne sevgisinin yerini kapatmak için başka insanlar yetmiyor.

Peki sizin çocuğunuz var mı?

Hayır, ben hiç evlenmedim. Açıkçası işlerim çok yoğundu, vaktim yoktu.

Cesur bir kadınsınız, evleneceğiniz adamda da cesaret arar mısınız?

En sevdiğim şey cesur insanlardır. Cesur, ne istediğini bilen kişilikleri çok severim. İnsanlara dayanmak istemem. Ama gerekirse dayanabilmeliyim. Çünkü şimdiye kadar tanıdığım, sevdiğim insanlar hep bana dayandılar. Artık benim dayanabileceğim bir insan da olsun. Bu projeyle aslında işlerim de farklılaştı. Hayatıma çok yeni insanlar girdi. Sanatçılar zamanın bir adım ötesinde yaşarmış. Ben bu yüzleri yaptıktan sonra hayatıma yeni yüzler girdi. Atölyeye kapandığım dönem bittikten sonra çok zengin bir çevreyle karşılaştım. Bundan sonra yapacağım işler farklılaşacak ama insan resmetmeye devam edeceğim.

Nasıl insanlar sağ mı, ölü mü?

İnsanın tamamen dışı olmayacağı kesin. Dışını gösterirken daima içini de anlatacağım...

EYLEM KESKİN-POSTA

eylem.keskin@posta.com.tr

4

Haberin Devamı