- Vay, merak ettim şimdi. Heyecanlı bir kısa film senaryosu gibi anlattığın...
+Çağrı’ya fiyat ver dedim, “30 bin” dedi. 2 sene öncesinin fiyatı. Yüzüğü aldığım yeri aradım. 45 bine almıştım ama pırlanta satarken değer kaybedermiş, ne bileyim. Yatırım değil batırım yani. Yüzüğü 30 bine geri verdim, parayı Çağrı’ya yolladım. Ama işte ömürlük bir tektaşım oldu. Bu yüzden bana ne paradan...
- Totemlerin var mı?
+Olmaz olur mu... Büyük bir konser teklifi alırız. Olacak mı diye gerginizdir. Uçağa binerken “uçakta herhangi bir menüde humus varsa olacak bu iş” derim. Totem yaptım diye uçağı ayağa kaldırırım. Hostesin elinde tepsiyle “humus var İrem hanım” diye koşturduğunu bilirim.
-Evim yok dedin... Para biriktirme dürtüsü, gelecek kaygısı da mı yok sende?
+Yok. Annem “Durumlar kötü, kenara para koy, ev al” diyor. Ona “Senin evinde odam yok mu, döner oraya gelirim” diyorum. Ben gezmeyi, harcamayı tercih ediyorum. İşime de harcıyorum, bir ton para gidiyor. Şarkıya, aranjeye, fotoğraf çekimine, klibe, her şeye harcıyorum. Sıkıldıkça gidiyorum bir yerimi yaptırıyorum, ona da harcıyorum.