ISLAK TİŞÖRT FENOMENİ

Islak tişörtü giyen kadın görüntüsünün, erkeklerin kalp atışını hızlandırması yine sinema yoluyla oldu. 1977 yılında İngiliz oyuncu Jacqueline Bisset (üstte solda) ıslak tişörtüyle beyazperdede görüldüğünde popüler kültür yeni bir fenomene kavuşmuştu. Erkeklerin fantezilerini süsleyen ıslak tişört, yönetmenlerin ve fotoğrafçıların gözde mizansenleri arasına girdi. Islak tişört giymiş seksi kadınlar hâlâ moda dergilerinden gazetelere, internet sitelerinin fotoğraf galerilerinden televizyon dizilerine kadar her mecrada gözümüze çarpabilir. Antalya’dan York’a kadar hemen her şehirde yaz-kış ıslak tişört yarışmaları düzenlendiğini de söylemeden geçmeyelim. Tişört kültüründe zamanla çok şey değişti ama yüz yıldır değişmeyen şeylerden biri de beyaz tişörtün çekiciliği.

Ata Demirer’in çılgın koleksiyonu

Ata Demirer, ünlüler arasında tişörtü en çok seven, hatta takıntı derecesinde düşkün olan biri. Koleksiyonunda yüzlerce tişört bulunan Ata Demirer’in bu yüzden başına gelen ilginç bir olayı anlatalım. Demirer, Twitter’da yazdığı bir notta, annesinin kendisinden habersiz tişörtlerini dağıttığını duyurmuş ve şöyle yazmıştı: “Annem, eski tişörtlerimi mahalledeki birkaç garibana vermiş. Helali hoş olsun ama bana söyleseydi keşke, sokağa çıktığımda aklım oynadı!”

TARKAN’INKİLER KONUŞUYOR

Tarkan, kesinlikle suya sabuna dokunmayan şarkıcılar arasında olmadı. Taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanan Tarkan, hem politik duruşu hem de doğa dostu davranışlarıyla hayranlarını fazlasıyla etkiliyor. Milyonlarca hayranının giyim tarzını taklit ettiği Tarkan’ın tişörtleri de sanatçının amacına hizmet ediyor. Kendi markasını yöneten Tarkan, doğal olarak tişörtlerini de tasarlıyor. Hasankeyf veya Burdur Gölü için mesaj vermesi gerektiğinde Tarkan’ın objektiflerin karşısında konuşmasına gerek bile kalmıyor. Tişörtü konuşuyor.

100 YAŞINDA BİR GENÇ TİŞÖRT

Modern giyimin vazgeçilmez parçası tişört 1913 yılında doğdu. Amacı bugünkünden kesinlikle farklıydı: Yün kazakların altına giyilmek üzere Amerikan ordusu için tasarlanmıştı. Ama ilk kez 1951 yılında efsanevi aktör Marlon Brando ‘İhtiras Tramvayı’ adlı filmde tişörtü giysi gibi kullanınca büyük bir şaşkınlık yaşandı. Sinema salonlarından çıkan gençler tişört bulmaya koştu. Gençler görür görmez bayılmıştı ama yaşlılar bu asi giyim tarzından nefret etti.

Ucuz, eşitlikçi ve kışkırtıcı

Derken, ‘çiçek çocuklar’ (hippiler) tişörtü bir yaşam tarzı haline getirdi. Ucuzdu, zengin veya yoksul ayırmıyor, gerektiğinde kışkırtıcı olabiliyordu ve çok ama çok havalıydı. Modacılar bu yeni akımı hemen benimsemese de 1960’ların ve 1970’lerin tüm dünyayı etkileyen politik rüzgârlarından tişörtler de payına düşeni aldı. Artık sade, naif ve mütevazı tişörtler yerine üzerinde siyasi mesajların, ilginç esprilerin ve resimlerin olduğu modeller revaçtaydı. 1970’lerde tişört, erkek egemenliğinden kurtuldu. Artık genç kadınlar ve çocuklar da rahatlıkla kullanabiliyordu bu tek parça giysiyi. Hintliler’in tişört kültürüne katkısı, geleneksel boyama yöntemleri oldu. Yıllar içinde baskı teknikleri geliştikçe tişörtler politik mesajlardan ziyade, kişisel reklam platformuna dönüştü. Çizgi film kahramanları da kumaş üzerinde yerini aldı, kaynanaya tepki, müdüre öfke, özgürlük arayışı, insan hakları, sevgiliye mesaj da... Türkiye’nin bile tişört kültürüne ilginç bir katkısı oldu: Bir Türk, Guinness Rekorlar Kitabı’nda 1 dakikada en fazla tişört giyme rekoruyla (25) yer aldı!

(29 MART 2014 TARİHLİ CUMARTESİ POSTASI'NDAN ALINMIŞTIR)