Dünya İşte Türkiye'nin insan hakları sorunları

İşte Türkiye'nin insan hakları sorunları

Paylaş
İşte Türkiye'nin insan hakları sorunları

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yayımladığı İnsan Hakları Raporu'nun Türkiye bölümünde, ülkedeki önemli insan hakları sorunları, "Adalete erişimde eksiklikler", "İfade ve basın özgürlüğüne müdahale" ve "Savunmasız nüfuslara yeteri kadar koruma sağlanmaması" olarak 3 maddede sıralandı

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın "2011 İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporları" başlıklı raporunda Türkiye için, "Çok partili parlamenter sisteme ve sınırlı yetkileri olan bir cumhurbaşkanına sahip anayasal bir cumhuriyet" tanımlaması yapılırken, "özgür ve adil olarak değerlendirilen 12 Haziran’daki genel seçimlerde, AK Parti’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde parlamenter çoğunluğu oluşturduğu" belirtildi.

Haberin Devamı

Raporda, "Sivil yetkililerin genel anlamda güvenlik güçleri üzerindeki etkin kontrolünü sürdürdüğü" tespitinde bulunuldu. Türkiye’de yıl içindeki "En önemli insan hakları sorunları"nın liste halinde sıralandığı raporda, "Adalete Etkin Erişimde Eksiklikler" başlığı altında şu görüşler dile getirildi: "Terörizme ve devlete yönelik tehditlere karşı geniş yasalar, siyasi baskılar ve yargı sistemindeki yetersizlikler kadar, duruşma öncesi gözaltı sürelerinin uzunluğu ve devlet güvenliğiyle alakalı davaların adli takibatında şeffaflık eksikliği de adalete erişimi sınırladı. Tutuklamalar ve iddianamelerin sunulması arasındaki geniş zaman süresi, istihbarat, delil ya da açıklamaların sızdırılması, savunma makamının savcılık tarafından ortaya konulan delillere erişiminin sınırlı olması ve soruşturmaların gizliliği de şüphelilere yönelik adli korumaların etkinliğiyle ilgili kaygıları körükledi... Yıl içerisinde hükümet, adli süreçleri hızlandırmak ve geliştirmek için adli reformları hayata geçirdi".

Haberin Devamı

Listenin ikinci maddesinde ise "Hükümetin İfade ve Basın Özgürlüğüne Müdahalesi" başlığı yer aldı. Bu maddede ise şöyle denildi: "Ceza kanunu ve terörle mücadele yasası, basın özgürlüğünü, siyasi ve kültürel açıdan hassas konularda kamuoyunun ifade özgürlüğünü sınırlayan birden çok maddeye sahip. Gazetecilerin, yazarların, Kürt entelektüel ve siyasilerin tutuklanması ve adli takibatının yanında, siyasi liderlerin de suçlayıcı açıklamaları, ifade özgürlüğü üzerinde ürpertici etki yarattı. Başbakan dahil olmak üzere politikacılar, her düzeyde, kendilerini eleştirenlere iftira davaları açtı. Yılın sonunda 100’den fazla gazeteci hapiste yatıyor ve bu gazetecilerin çoğu, terörle mücadele yasaları altında ya da yasa dışı örgütlerle bağlantıları bulunduğu gerekçesiyle suçlandı.

Medya, hükümet liderlerini ve politikaları günlük bazda eleştirmeyi ve birçok durumda hükümetle alakalı olarak muhalif bir rol benimsemeyi sürdürse de entelektüeller, yazarlar, gazeteciler ve medya kuruluşları, giderek artan biçimde, adli takibattan kaçınmak için oto sansür uygulandığını rapor ediyor." Listenin üçüncü maddesinde, "Savunmasız Nüfuslara Yeteri Kadar Koruma Sağlanmaması" başlığı altında, "Hükümetin, kadınlar, çocuklar ve eşcinseller dahil savunmasız nüfusları, toplumsal kötü muamele, ayrımcılık ve şiddetten etkin biçimde koruyamadığı" öne sürüldü. Söz konusu maddede, "Namus cinayetleri ve tecavüz dahil olmak üzere kadınlara karşı şiddetin, özellikle önemli bir sorun oluşturmaya devam ettiği, çocuk evliliklerinin de sürdüğü" savunuldu.

Haberin Devamı

Raporda, Türkiye’de yıl içindeki diğer önemli insan hakları sorunları olarak da "Kürt meselesi, öğrenci hakları ve Yüksek Öğretim Kurulu’nun faaliyetleriyle ilgili gösterilerin şiddet kullanılarak bastırıldığı, güvenlik güçlerinin aşırı güç kullandığı, cezaevlerinin kalabalık olduğu, asayiş yetkililerinin, tutuklulara hızlı biçimde avukatlarına erişim imkanı sağlamadığı" iddialarına yer verildi.

Raporda, "Hükümetin, güvenlik güçleri ve diğer devlet yetkililerinin kötü muamelelerine ilişkin raporları incelediği, ancak tutuklamaların ve adli takibatların sayısının düşük kaldığı ve mahkumiyet kararlarının da nadiren verildiği, dokunulmazlığın bir sorun oluşturduğu" kaydedildi. Raporda, terör örgütü PKK ile mücadeleye ilişkin güvenlik güçlerinin raporlarına dayandığı bildirilen bilançolara yer verilirken, sivillerin ölüm ve yaralanmalarının 2010’dan bu yana artış gösterdiği, güvenlik gücü mensuplarının ölüm ve yaralanmalarının ise iki kattan fazla arttığı dile getirildi.

Haberin Devamı

ULUDERE OLAYI DA RAPORDA

Raporda, Uludere olayına ilişkin, "28 Aralık’ta askeri uçaklar, PKK üyelerini öldürme amaçlı bir hava saldırısında, Uludere yakınında 34 sivili öldürdü. Hükümetin soruşturması yıl sonu itibarıyla sürüyordu" ifadesine yer verildi. "Ergenekon" ve "Balyoz Planı" davalarına da yer verilen raporda, "Ergenekon"la bağlantılı olarak, İstanbul’daki savcıların yıl boyunca tanınmış ordu, iş dünyası ve medya mensuplarını, karışıklık yaratma ve seçilmiş hükümeti devirme planları yaptıkları suçlamasıyla tutuklamaya devam ettiği, yıl sonu itibarıyla 250’den fazla kişiye suçlama yöneltildiği belirtildi.

Haberin Devamı

Raporda, bazı muhalif politikacılar, basın mensupları ve hükümeti eleştiren çevrelerin, iddianamelerin çoğunun siyasi güdümlü olduğunu öne sürdüklerine değinildi. Raporda, "Balyoz Planı" davasıyla ilgili de aktif görevdeki askeri yetkililer ve sivillerden oluşan şüphelilerin, hükümeti devirme planları yapmakla suçlandığı, bunların çoğunun duruşma öncesi gözaltında tutulmaya devam ettiği, bazı gözlemcilerin bu davayı "Siyasi güdümlü" gördükleri, bazılarının ise "Hükümeti devirmeye yeltenenlerin adalet önüne çıkarılması" olarak değerlendirdikleri ifade edildi. "Yasaların bağımsız olmasını öngördüğü yargının zaman zaman dış etkiye maruz kaldığı" iddia edilen raporun, "Sivil Özgürlüklere Saygı" başlıklı bölümünde ise uluslararası ve yerel insan hakları örgütlerinin, "Terörle Mücadele Yasası’nda terörizmin tanımının çok geniş olması, söz konusu yasanın gazeteciler ve yazarlara karşı orantısız kullanıldığına" dair özel kaygı ifade ettiği, bu çevrelerin ayrıca, "Ceza kanunun, basın ve ifade özgürlüğünü doğrudan kısıtlayan birden çok maddeyi içerdiğini" vurguladıklarına değinildi. Ülkede Kürtçe, Ermenice, Arapça, İngilizce ve Farsça dahil çok sayıda dilde yayın yapan yüzlerce özel gazete bulunduğuna işaret edilen raporda, "Bununla birlikte, yetkililerin, özellikle Güneydoğu’da, Kürt yanlısı ya da sol içerikli medyaya yönelik rutin bazda sansür uygulamalarına yer verdiği" öne sürüldü.

KISITLAMALARA RAĞMEN MEDYA HÜKÜMETİ ELEŞTİRİYOR

"Savcıların, medya özgürlüğünü kısıtlayıcı çeşitli yasalar altında yazarlar, gazeteciler ve siyasi şahsiyetlere karşı düzinelerce dava açtığı, bazı zamanlarda yetkililerin, gazete bürolarına baskın emirleri verdiği, gazeteleri geçici olarak kapattığı ve para cezaları uyguladığı" iddia edilen raporda, "Hükümetin kısıtlamalarına rağmen, medyanın hükümet liderlerini ve politikalarını günlük bazda eleştirdiği ve birçok durumda hükümetle alakalı muhalif bir rol benimsediği" kaydedildi. Raporda, hükümetin internet erişimindeki, "Aşırı kısıtlamaları" sürdürdüğü de öne sürüldü. Raporun "Siyasi Haklara Saygı" başlıklı bölümünde ise, "Anayasa ve yasaların, vatandaşlara, hükümetlerini barışçıl şekilde değiştirmeleri hakkını sağladığı ve vatandaşların da bu hakkı periyodik, özgür ve adil seçimler üzerinde uyguladığı" belirtilirken, "Bununla birlikte bazı siyasi partiler ve liderlerin faaliyetlerinin kısıtlandığı" iddia edildi.

AA