Karantinada değerlendirilecek 10 Avrupa sineması örneği

Kovid-19 salgını nedeniyle zamanımızın çok büyük bir bölümünü evde geçirdiğimiz son aylarda, hepimiz vaktimizi kaliteli değerlendirmek, evde geçirdiğimiz zamanlarda normalde yapmaya fırsat bulamadığımız aktivitelere yöneliyoruz. Bu genellikle film izlemek oluyor. Ancak dijital film ve dizi platformları genellikle bize Amerikan ve Hollywood filmleri izleme olanağı tanıyor. Amerikan sinemasının klişelerinden biraz olsun sıyrılabilmek için en iyi yol ise Avrupa sinemasına yönelmek. Avrupa sinemasına daha yabancı olduğumuz için, iyi yapımları bulmakta zorlanabiliyoruz. İşte, Avrupa'nın dingin yapısını iliklerinize kadar hissedebileceğiniz 10 Avrupa sineması örneği! Ramón Arroyo'ya (Dani Rovira) multipl skleroz tanısı konmuştur. Bu olayın şokunu eşi Inma'yla birlikte atlatmaya çalışmaktadır. Ancak Ramón'un günün birinde 'Iron Man' yarışlarını bitirme hayali vardır ve yaşadığı bütün talihsizliklere rağmen Manolo'nun (Karra Elejalde) da yardımlarıyla yarışlara hazırlanmaya başlar. Kahramanlarımız babalarını kaybetmiştir. Bu beklenmedik kayıp, tüm aile üyelerini biraraya getirir. İçlerinden biri tabuttaki cesedin canlı olduğunu iddia eder. Sonra aileyi büyük bir sırrı açıklamakla tehdit eden bir konuk ortaya çıkar. Her ikisi de farklı sebeplerden Atlantik kıyılarına doğru seyahat etmeyi planlayan üniversite öğrencileri Jule ve Jan, Berlin’den ayrılmak üzereyken tesadüfen tanışırlar. Jule’un 303 şasili eski Mercedes karavanına binen iki genç sohbet ederlerken ufak bir anlaşmazlık sonucu ayrılırlar. Gece tesadüfen hoş olmayan bir olay sonrası tekrar karşılaşan Jule ve Jan, birlikte seyahat etmeye karar verirler. Jule, Portekiz’deki erkek arkadaşının yanına, Jan ise sonradan öğrendiği biyolojik babasıyla tanışmak için İspanya’ya gitmektedir. 2005 yılının Paris’inde geçen hikayede özellikle işçi sınıfının yoğunlukla yaşadığı Montfermeil adlı banliyöye yakından bakıyoruz. Bu banliyöde yaşayan Stephane güvenlik güçlerine katılır ve ekip arkadaşları ile bölgedeki çeteler arasında kalır. Bu arada ekibin şaibeli olarak yaptığı bir tutuklama, drone ile kayda alınır ve Stephane içinden çıkılması zor olaylar zincirinin arasında kalır. Polis müfettişi Carl Mørck ve asistanı Esad sorumlu olarak atandıkları faili meçhul departmanında, kendilerini politikacı Merete Lynggaard'ın ortadan kaybolmasıyla ilgili beş yıllık gizemli bir davanın ve İskandinavya'nın cilâlı görüntüsünün altında yatan kasıt ve derin bir istismar akıntısının içine sürüklenmiş olarak bulurlar... Ünlü Hollandalı ressam Vincent van Gogh'un ölümünün üzerinden 1 yıl geçmiştir. Postacı Roulin, ressamın kardeşi Theo'ya gönderdiği, ancak bir türlü yerine ulaşamayan mektubu elden vermesi için oğlu Armand'ı Auvers-sur-Oise'a gönderir. Armand bu görevi pek istemese de kabul ederek söz konusu kasabaya gider. Ancak Theo da vefat etmiştir, mektubu Van Gogh'un dostu Dr. Gachet'ye vermesi gerekir. Doktorla görüşebileceği anı beklerken kasaba halkından birçok kişiyle tanışan Armand, ressamın sanatının esin kaynaklarına ve ölümüne giden sürece dair çok şey öğrenir.Loving Vincent filmi, 115 ressamın tek tek yaptığı 65,000 kare yağlı boya tablonun birleştirilmesiyle gerçekleşti. Alexander, edebiyat çevrelerince tanınan, bilinen ve sevilen usta bir yazardır. Aniden yakalandığı kurtuluşu olmayan bir hastalık, tüm hayatını gözden geçirmesine sebebiyet verecektir. Artık Alexander içine gömüldüğü bu sahil kenarındaki evi bir kenara bırakarak yeniden hayata atılmak durumundadır. Edindiği ve ediniyor olduğu tecrübelerin iç içe geçeceği bir serüvene atılır. Geçmişi hatırladıkça kendini yeniler ve kimliğini hatırlamaya başlar. Alexander, kendi ölümünün döşeğinde, yeni bir kimlik kazanmaktadır. Erik ve Philip, yazar olmaya çalışan çok yakın iki dosttur. Sürekli yayın evlerinin kapısını aşındıran Erik, sürekli geri çevrilirken; Philip bir gece de ünlü bir yazar olup çıkıverir.Ünlü olduktan sonra yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle hastahanede tedavi gören Philip; altı ay sonra taburcu olur. Hastahaneden büyük bir değişim geçirerek çıkan Philip, dostu Erik‘e yazarlığı bıraktığını söyler. Bunu kabul etmek istemeyen Erik ise dostunu tekrar yazarlığa döndürmeye çalışacaktır... Hayatının baharında, genç ve güzel yüzlü Cesar (Eduardo Noriega) fazlasıyla güvendiği yüzünün şeklini bir kazada kaybedince yıkılır. Bir gün bir partide Sofia (Penelope Cruz) ile tanışır ve ona tutkuyla bağlanır. Lineer bir kurgu yapısına sahip olmayan filmde bir süre sonra Cesar korkunç kabuslarıyla yüzleşecektir. Kuzey Yarımkürede bir yerlerde gece vakti. Şehirde bir dizi garip olay meydana gelmektedir. Bunlar görünüşte birbirine bağlı değildir. Bir memur 30 senedir çalıştığı işten atılmak istendiğini öğrenir; bir mülteci kalabalık bir sokakta dayak yer; bir sihirbaz gösterisinin en heyecanlı yerinde korkunç bir yanlış yapar. Bu kargaşa ortasında Karl sigortadan para alabilmek için mobilya dükkanını ateşe vermiştir.