Kültür - Sanat İstanbul’un klasik müzik kalbi daha güçlü atıyor! Harbiye'de Fazıl Say coşkusu...
Paylaş
İstanbul’un klasik müzik kalbi daha güçlü atıyor! Harbiye'de Fazıl Say coşkusu...

Fazıl Say, 49. İstanbul Müzik Festivali kapsamında dün, Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosunda konser verdi. Konserde ayrıca, Sayın yeni çalışmalarının dünya prömiyerleri gerçekleştirildi.

49. İstanbul Müzik Festivali, 18 Ağustosta açılışını yaptı. Etkinliğin ikinci akşamında, besteci ve piyanist Fazıl Say sahne aldı. Doğanın Sesi başlıklı konserde, bestecinin Kaz Dağları isimli keman ve piyano sonatı ile Yeni Hayat adındaki piyano sonatı çalındı. Etkinlikte ayrıca Say'ın, Atatürk'ün Yalova'da bulunan Millet Çiftliği'ndeki çınar ağacı ve köşkünün hikayesini konu alan "Yürüyen Köşk" isimli parçası ve besteciler Brahms ve Barber'dan eserler de seslendirildi. Konserde, Fazıl Say'a, Alman keman sanatçısı Friedemann Eichhorn ile "ECHO Klassik", "Diapason d'Or" gibi ödüllerin sahibi olan topluluk Casal Quartett eşlik etti.

Haberin Devamı

Emre Şener muhteşem konseri yazdı... İstanbul’un klasik müzik kalbi işlevini gören İstanbul müzik festivalinden bir buçuk yıl mahrum kaldık. Her yaz, orkestralar sezonlarını bitirdikten ve yetenekli müzisyenlerimiz yurt dışından döndükten sonra İstanbul’da adeta büyülü bir müzik şöleniyle karşılaşıyoruz. Klasik müzik bilen bilmeyen, yeni müzikal maceralara atılan aileler, gençler, yaşlılar; hepsi hayret verici bir şekilde İstanbul’un konser salonlarına senfonilerden resitallere, klasiklerden dünya prömiyerlerine her türlü klasik müziği dinlemek için toplaşıyor. Bu gurur duyduğumuz konserlere gittikten sonra müziğin sarhoşluğu da yavaş yavaş geçerken aslında ne kadar kültürsever bir kent olduğumuzu hatırlıyoruz ve bizle beraber İstanbul’un klasik müzik kalbi daha güçlü atıyor.

Haberin Devamı

19 Ağustos akşamı çok geç kalmış bir İstanbul Müzik festivali açılış konserinde de bunların hepsini yaşadık tabii, ama Fazıl Say’ın tutkulu bir seyirciyle doldurduğu Harbiye Açık Hava Tiyatrosu normal bir festival konserinde beklediğimizden çok daha fazlasını hissettirdi bize. Konser alanına girdiğimizde gördüklerimiz Say’ın yalnız başına sahnenin ortasında duran piyanosu ve festivalin bu yılki doğa temalı afişleri oldu.

Say’ın konser programına telefonlarımızdan erişip arkamızda heyecan verici bir kalabalık birikirken okuduktan sonra anladık ki bu akşam bir buçuk senedir konsere gitmeyen İstanbullular için bir konser çalınacağı gibi doğaya da bir adak yapılacak, dikkatimizi kaybettiklerimize olduğu kadar, kaybetme eşiğinde olduklarımıza da çekecek.

Fazıl Say’ın programa yerleştirdiği parçalar büyük bir marifetle bu dengeyi yakaladı ve konseri “Yeni Hayat” adlı geçtiğimiz zorlu süreci yansıtan yeni eseriyle başlattı. Ardından bizi meşhur alman kemancı Eichhorn eşliğinde pastoral bir yolculuğa çıkardı ve kuş sesleri, melankolik melodiler ve Türk müziği serpintileriyle ülkemizde doğasına kıyılan Kaz Dağları'nın bir müzikal enstantanesini gösterdi.

Konserin son bölümünde ise Say sahnede kendisiyle beraber beş kişi olmak üzere Casal yaylı dörtlüsünü davet etti ve dörtlünün önce kendisinin çalmayacağı bir eser icra edeceğini, öncesinde ise grubun viyolacısının bir konuşma yapmak isteğini söyledi. Burada alman viyolacı Barber’in Adagio’sunu kalp kırıcı ama tüm üzgünlüğü ve yitmişliğinin ardında bir umut parıltısının yatan bir eser olarak tanıttıktan sonra performanslarını Ege’deki yangınlarda ve Karadeniz’deki sel felaketlerinde mağdur olanlara adayarak esere yepyeni bir anlam ekledi ve bütün tiyatro müthiş bir sessizlik içinde, kalp kırıklığı ve umutla Casal dörtlüsünü dinledi.

Haberin Devamı

Hemen ardından Say’ın enerjik “Yürüyen Köşk” piyano beşlisini dinledik ve bize Atatürk’ün yapmış olduğu bu örnek alınması gereken jestin müzikle bir hikayesini, kendi üstünde bıraktığı izlenimlerini anlattı ve konseri bir sona bağladı. Böylece uzun süredir klasik müzikten uzak kalmış İstanbul dinleyicisi, zaten bir çırpıda geçen doksan dakika gibi kısa bir sürede geride bıraktığı bir buçuk zorlu yılı, ülkesinde çok yakın zamanda yaşanmış olan doğa felaketlerini, sahip çıkması gereken doğasını andı ve aynı zamanda böyle tarihi bir sahne, köklü bir festivalde yerli yabancı bir İstanbul kalabalığı olarak toplanıp gurur duyduğumuz şöhretli müzisyenlerinden konserler dinlemeyi ne kadar özlediğini hatırladı.

Haberin Devamı