Yaşam 'Kürk Mantolu Madonna' ne anlatıyor?

'Kürk Mantolu Madonna' ne anlatıyor?

Paylaş
'Kürk Mantolu Madonna' ne anlatıyor?

En çok satanlar listesinden inmeyen Sabahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna kitabı, canlı yayındaki skandalla bir kez daha gündeme geldi. Magazin programında Kürk Mantolu Madonna ile dünyaca ünlü şarkıcı Madonna'yı birbirine karıştıran Funda Özkalyoncu sosyal medyanın da diline düştü. Peki, bugün bir kez de canlı yayın skandalıyla adını duyduğumuz Kürk Mantolu Madonna kitabı ne anlatıyor?

Programın sunucularından

KÜRK MANTOLU MADONNA NE ANLATIYOR?


Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna isimli romanı ile edebiyatımıza unutulmaz Maria Puder karakterini dahil etmiştir. Bu kitap 1943 yılında ilk baskısını yapmıştır.

Romanda iki ayrı olay örgüsü vardır.

Kahraman-anlatıcı, Ankara’da işsiz kaldığı bir gün, sokakta eski arkadaşlarından Hamdi Bey’le karşılaşır. Hamdi Bey, bir şirkette müdür yardımcılığı görevine getirilmiştir.

Kahraman-anlatıcının işsiz olduğunu öğrenince ona şirkette bir iş verebileceğini söyler. Ertesi gün şirkete giden kahraman-anlatıcıya bir iş verir ve orada çalışan mütercim bir memur olan Raif Efendi ile aynı odada çalışmasını ister.

Haftalarca aynı odada çalışmalarına rağmen, iki memur arasında bir yakınlık ve samimiyet gerçekleşmez. Bir gün, Raif Efendi’nin yaptığı çevirinin memurlar tarafından unutulması üzerine Hamdi Bey feci bir şekilde Raif Efendi’yi azarlar.

Raif Efendi de, Hamdi Bey gittikten sonra onun resmini yapar. Bu resimde başarılı bir insan tahlili gören kahraman-anlatıcı, bundan sonra Raif Efendi’ye daha farklı bir nazarla bakmaya başlar. Raif Efendi’nin hastalanıp bir hafta işe gitmemesi üzerine, tercüme edilmesi gereken bir yazıyı kahraman-anlatıcı onun evine götürür ve ailesini de yakından tanıma imkânı bulur. Raif Efendi, bir şubat günü ağır bir şekilde hastalanır ve işe gitmez. Bu sefer durumu ciddi olan
Raif Efendi, kahraman-anlatıcıdan iş yerinde eşyalarını toplamasını ister. Eşyaları Raif Efendi’ye getiren kahraman-anlatıcının bir defter dikkatini çeker.

Raif Efendi, kahraman-anlatıcıdan bu defteri sobada yakmasını ister. Defterde mühim şeylerin yazıldığını düşünen kahraman-anlatıcı, Raif Efendi’yi ikna ederek defteri alır, oteline gider ve defteri okumaya başlar. Romanın ikinci olay örgüsünü Raif Efendi’nin hatıra defterine yazdıkları oluşturur. Havranlı bir aileye mensup olan Raif Efendi, çocukluğunda çekingen ve ürkek bir çocuktur. Akranlarıyla iletişim kurmakta zorlandığı için yalnızlığını kitap okuyarak ve resim yaparak gidermeye çalışır.

Güzel Sanatlar Akademisi’ni okumak için İstanbul’a gelir ve eğitimini tamamlamadan buradan ayrılır. Maddi durumu iyi olan babası, Raif Efendi’yi sabunculuk tekniğini öğrenmesi için Almanya’ya gönderir. Burada, sabunculukta ileri bir tekniğe sahip olan fabrikaya gitmek yerine, müzelere ve resim galerilerine giderek vaktini geçirmeye çalışır.

Bir senedir burada olan Raif Efendi, bir gün bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna tablosundan etkilenir. Günlerce sadece bu tabloyu seyretmek için galeriye gider. Sonunda tablonun sahibi Maria Puder’le tanışır ve ona âşık olur. Bir yılbaşı günü Maria’yla birlikte olur. Ancak, bu birliktelikten sonra Maria’nın isteği üzerine birkaç gün görüşmezler. Onsuz bir yaşama dayanamayan Raif Efendi, Maria’nın hastaneye kaldırıldığını öğrenir.

Hastalığı müddetince ona bakar ve tekrar güvenini kazanır. Maria’yla ilişkisinin tam rayına oturduğu bir zamanda memleketinden bir telgraf alır. Telgrafta babasının öldüğü ve derhal memlekete gelmesi gerektiği yazılıdır. İşlerini düzelttikten sonra Maria’yı da memleketine getireceği sözünü veren Raif Efendi, Almanya’dan ayrılır. Maria Puder’le düzenli olarak mektuplaşır. Ancak belli bir zaman sonra Maria Puder, Raif Efendi’ye mektup yazmaz.

Raif Efendi kandırıldığını düşünerek bir başka kadınla evlenir ve çocukları olur. Ankara’da bir gün, Almanya’dayken pansiyonunda kaldığı Maria Puder’in akrabasıyla karşılaşır. Ona Maria Puder’le ilgili imalı sorular sorunca Maria’nın on sene önce hastalandığını, hastalığına rağmen bir çocuk dünyaya getirdiğini ve babasının da bir Türk olduğunu öğrenir. Kadının isim vermediği bu Türk’ün kendisi olduğunu anlayan Raif Efendi, kadının yanında olan 8-9 yaşlarındaki kızına bakar. Bir dakika sonra tren hareket eder ve bu şokla Raif Efendi de hatıra defterine bunları yazmaya başlar. Defteri okuyan kahraman-anlatıcı, onun iç dünyasının ne kadar zengin olduğunu anlar. Defteri vermek için Raif Efendi’nin evine gittiği zaman ailesi onun öldüğünü söyler.

KÜRK MANTOLU MADONNA'DAN ALINTILAR

- 'Yalnız onun yanındayken içimi müthiş bir korku, onu kaybetmek korkusu sarardı.'

- ' İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu.'

- 'Kendimi bildim bileli, bütün günlerimi, haberim olmadan ve nefsime itiraf etmeden, bir insanı aramakla geçirmiş ve bu yüzden bütün diğer insanlardan kaçmıştım.'

- ' Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.'

- 'Ben dünyadan ziyade kendi kafasının içinde yaşayan biriyim.'

- 'Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?'

- 'Benim beklediğim aşk başka!" dedi."O,bütün mantıkların dışında,tarifi imkânsız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey.Sevmek ve hoşlanmak başka,istemek,bütün ruhuyla,bütün vücuduyla,her şeyiyle istemek başka...Aşk bence bu istemektir.Mukavemet edilmez bir istemek!'

- 'Elleriniz ne kadar soğuktu!' Dedim.
Tereddütsüz cevap verdi:
'Isıtın!'

- 'Bana acıdığınızı hissettiğim anda allahısmarladık!.. Yüzümü bile göremezsiniz'

- 'Güldü.Bütün yüzüne yayılan, açık, temiz, yalansız bir gülüşle güldü. Eski bir dosta güler gibi güldü...Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu? Ahbapça bir selam ve temiz bir gülüş... Ve ben bu anda başka hiçbir şey istemiyordum. Dünyanın en zengin adamıydım...'

SABAHATTİN ALİ KİMDİR?

25 Şubat 1907’de Bulgaristan sınırları içerisindeki Gümülcine’de doğan sanatçı; ilköğrenimini Üsküdar, Çanakkale ve Edremit’te tamamlamış; Balıkesir’de sürdürdüğü öğrenim hayatını İstanbul Muallim Mektebi’nde bitirmiştir.

Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yapmış; çevirmen, öğretmen ve dramaturg olarak çalışacağı Devlet Konservatuvarına atanmıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazan Sabahattin Ali, 1946’da Aziz Nesin ile birlikte Marko Paşa dergisini çıkarmıştır.

Marko Paşa’daki yazıları yüzünden çeşitli soruşturmalara uğrayan sanatçı, bunlardan birinde yedi ay hüküm giymiştir.

Yazdığı bir yazıdan dolayı yıkıcı propagandalar yaptığı gerekçesiyle hakkında tekrar kovuşturma açılınca nakliyeciliğe başlayan Sabahattin Ali, 1 Nisan 1948 tarihinde yurt dışına kaçma girişimi sırasında öldürülmüştür, cesedi öldürülüşünden iki buçuk ay sonra bulunmuştur.


Haberin Devamı