Gündem Loğoğlu: CHP, MHP ve HDP geçiş koalisyonu kursun

Loğoğlu: CHP, MHP ve HDP geçiş koalisyonu kursun

Paylaş
Loğoğlu: CHP, MHP ve HDP geçiş koalisyonu kursun

CHP'nin 24. Dönem Milletvekili ve emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu, CHP, MHP ve HDP'den oluşacak 18 ya da 24 aylık bir geçiş koalisyonu önerdi

"Bu partilerin birbirlerine yönelik kırmızı çizgileri ülkenin ve rejimin geleceğinden daha yaşamsal olmamalıdır" diyen Loğoğlu, "Koalisyon hükümetinin programının ana unsurları imzalanacak bir protokolle belirlenir. Bu işlerin tamamlanmasından sonra belirlenen süre sonunda ülkenin yeniden bir seçime götürüleceği ilan edilir" ifadelerini kullandı.

Faruk Loğoğlu, 7 Haziran seçimleri sonrası ortaya çıkan tabloyu ve koalisyon tartışmalarını cnnturk.com'a değerlendirdi ve önerilerde bulundu.

İşte Faruk Loğoğlu'nun yazısı

7 Haziran’da seçmen tek parti iktidarına ve dolayısıyla başkanlık sistemi tartışmasının merkezinde yer aldığı otoriterleşme gidişatına son verdi; Meclisin yeni aritmetiği koalisyon mecburiyetini doğurdu. Seçimin gerçek tek bir galibi (HDP) olmasına karşın, diğer siyasi parti liderlerinin hepsi seçimi önce kendilerinin sonuçtan memnun kaldıkları anlamına gelen söylemlerle değerlendirdiler.

Şimdi ise çeşitli koalisyon formülleri üzerinde tartışıyorlar. Tartışmalar önemli. Zira ülke hayati bir kavşakta bulunuyor. Bu dönemde atılacak adımlar yönümüzü, yaşamımızı ve geleceğimizi etkileyecek. Yaşadığımız kötü günlerin bir daha tekrarlanmamasını da bu adımlar sağlayacak. Ancak, seçim sonrasında yaşanan gelişmeler ve gelen işaretler maalesef olumlu değil, hatta umut kırıcıdır.

Neden?

Gözlem 1: Siyasilerin bir kısmı doğruyu konuşmuyor. Dar alanlarını korumaya çalışıyorlar. İktidara ortak olma olanağı, sandıktaki başarısızlığı örtmenin aracı olarak kullanılmamalıdır. Bu kadar sert bir seçim kampanyasından, kutuplaştırıcı söylemlerden, kırmızı çizgilerden ve “yaparız, yapmayız” açıklamalarından sonra uzlaşı çağırıları pek inandırıcı olmuyor.

Gözlem 2: Koalisyon tartışmalarının odağı yanlış ve Türkiye’nin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik değil. Tartışmalar şu eksende cereyan ediyor: kim kiminle koalisyon kurar, kimler bir koalisyonda bir araya gelmez, gelemezler… Diğer bir deyişle, siyasi partiler önlerindeki tabloya bakmıyorlar; yani Türkiye’nin gündemi ve acil ihtiyaçlarından önce ve ziyade, eskiden kalma alışkanlıklarla birbirlerini yokluyor, ölçüyorlar.

Gözlem 3: Koalisyon tartışmalarının doğru odağı kimlerin koalisyonu değil, koalisyonun hangi ilkeler ve öncelikler etrafında örülüp hangi işleri yapacağı olmalıdır. Konuya bu pencereden bakıldığında ülke yararları kendiliğinden parti mülahazalarının önüne çıkar ve siyasiler de gerçekçi davranmak durumunda kalırlar. Ülkenin durumu ve seçim sonuçları koalisyon formüllerinden ve partiler açısından kısa vadeli kazanımlardan ziyade, ülkeyi demokratikleştirecek ve toplumu özgürleştirecek bir siyasetin gereğine işaret etmektedir.

Gözlem 4: Herhangi bir koalisyonun öncelikli hedef ve görevi Türk demokrasisini, parlamenter rejimi, adaleti, ekonomiyi ve dış ilişkilerimizi sağlam temeller üzerine oturtmak olmalıdır. Bu hedefe yürüyüşte, son 12 yıllık icraatları ve açıkladığı kırmızı çizgileri nedeniyle AKP’nin yeri olamayacağına göre, görev CHP, MHP ve HDP’ye düşmektedir.

Bu gözlemler ışığında önerilerim ise şunlardır:

Bu üç parti süratle bir araya gelerek koalisyon kurmak konusunda anlaşırlar.

Koalisyon hükümetinin programının ana unsurları imzalanacak bir protokolle belirlenir.

Protokol ülke gündemindeki öncelikli sorunları ve çözümlerini içeren özlü ve kısa bir metin olur ve kamuoyuyla paylaşılır.

Protokolün bu üç partinin görüşlerinin örtüştüğü sanılan şu hususlar yer alır - aşağıdaki sıralama önem ve öncelik sırası anlamına gelmemektedir; listeye koalisyon ortakları anlaşırlarsa başka noktalar da eklenebilir:

Yargı bağımsızlığını sağlayacak yasalar çıkarılır.

%10 barajı düşürülür.

Siyasi etik yasası çıkarılır.

Taşeron işçiliğe son verilir.

Yoksul ailelere yardım ve emekli maaşları/ikramiyeleri seçim vaatleri doğrultusunda yeniden düzenlenir.

Yolsuzluk dosyaları tekrar açılır.

Kamu harcamaları Meclisin denetimi altına alınır.

Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’da belirlenmiş yetkilerin dışına çıkmaması sağlanır.

İşsizliği azaltacak, katma değeri yüksek üretimi artıracak önlemler alınır.

Eğitim/öğretim sorunu ana okul-üniversite ekseninde bir bütün olarak gözden geçirilir ve bilgiye dayalı, araştıran, geliştiren bir eğitim sisteminin altyapısı oluşturulur. 4+4+4 sistemi çağdaş bir sistemle değiştirilir.

İnan hakları ve toplanma, haberleşme, ifade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere temel özgürlüklere koyulan sınırlama ve yasaklar kaldırılır. Bu bağlamda, iç güvenlik ve MİT yasası yeniden düzenlenir.

Dış politika barış ve istikrar ilke ve hedefleri doğrultusunda gözden geçirilir, öncelikle Suriye, Irak, Mısır, Libya, Yemen ve İsrail politikaları değiştirilir. Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerini yeniden sağlıklı bir zemine oturtacak adımlar atılır.

Protokolde bu işlerin nasıl bir zaman dilimi içinde gerçekleştirileceği, yani bir çalışma takvimi açıklanır. Örneğin, 18 veya 24 aylık bir süre istenir. Bu işlerin tamamlanmasından sonra belirlenen süre sonunda ülkenin yeniden bir seçime götürüleceği ilan edilir.

Sonuç olarak, kurulacak bir geçiş koalisyonuyla ülkenin gündemi acil ve öncelikli sorunlardan temizlenir, Anayasa, çözüm süreci, ekonominin yeniden yapılandırılması gibi yapısal reformlar seçim sonrasına bırakılır. Türkiye’nin üzerindeki kara bulutlar dağıtılmalı, halka umut verilmeli ve demokrasinin siyasi, ekonomik ve toplumsal temelleri sağlamlaştırılmalıdır. Bu görev CHP, MHP ve HDP’ye düşmektedir. Bu partilerin birbirlerine yönelik kırmızı çizgileri ülkenin ve rejimin geleceğinden daha yaşamsal olmamalıdır.