Aşık olan Naz Çağla teslim olmuş demektir

Sevgili Naz, nasılsın? Nasıl bir dönemindesin?

Hayatımın çok çalıştığım ama karşılığını almaya da başladığımı hissettiğim, yoğunluktan keyif aldığım ve iyi hissettiğim bir dönemindeyim.

Sen Ne Güzeldin Aşkımızın Şehri’ adlı tek kişilik oyununu izledim. Şahane bir performanstı. 90’lar Türkiye’sini anlatıyor. Sen ne öğrendin bu oyundan o günlere dair?

Bugüne nasıl geldiğimizi çok daha iyi kavradım oyunumuz sayesinde. Prova sürecinde dönemin Türkiye’sine dair izlediklerim, okuduklarım zihnimdeki bir karanlığa ışık tuttu sanki. Yaşanan büyük toplumsal olaylar sonrası, başkalaşan bu siyasi ortamı daha iyi anlamamı sağladı.

Hangi yılları yaşamayı çok isterdin?

Bunun cevabı dönem dönem değişir ama şu an için 90’ların ortasına ışınlanmak isterdim. Birkaç saatliğine de olur, beni Beyazıt Meydanı’na bıraksınlar, gençlerin sohbetlerine kulak misafiri olayım, İstanbul Üniversitesi’ni gezeyim. Sıralarında oturayım, Ebru gibi devrimi koklayayım.

90’LARIN ORTASINA IŞINLANMAK İSTERDİM

97’lisin. Hep diyorlar ya “90’ların yeri çok başkaydı” Sence günümüz mü eskiler mi daha cazip?

Karşılaştırma yapabilecek kadar net fikirlerim yok ama o günlerde gençlerin taşıdığı bizimse uzundur hissedemediğimiz, imrendiğim bir his var, “değişimin eli kulağında” hissi.

Oyundaki performansınla bizi İstanbul’un yakın geçmişine götürdün. Oyunda zorlandığın anlar oldu mu?

Benim için şahane bir yolculuk. Bu oyunu oynamaktan çok keyif alıyorum. Ebru ile gitgide hemhal oluyoruz sanki, zorluk prova sürecinde yerini keşfe, heyecana, oynama isteğine bıraktı. Provalardan önceki süreç en zor kısmıydı sanırım. Çok zorlayıcı bir süreç olacak diye düşünüyordum, neredeyse yetmiş sayfalık bir metin ve çok yabancı olduğum bir dönem. Nagihan Gürkan ile çalışacağımızı öğrendim, ‘oh be’ dedim. Başladıktan sonra korku falan kalmadı.

SİYASETLE, GÜNDEMLE HEP İLGİLİYDİM

Manisalı Gençler Davası, faili meçhul cinayetler, Susurluk Kazası gibi derin meseleler var oyunda. Sen normalde siyasetle ne kadar ilgilisin?

İstanbul’a taşınmamla, yani lise dönemimle beraber siyasete oldukça ilgili bir gence dönüşmüştüm. Bunda okulumun Beyoğlu’nda olmasının da etkisi olabilir. Genç yaşta oluşan bu alışkanlık devam etti ve uzaklaşmak istediğim dönemler haricinde hep gündemle ve ülkenin siyasi ortamıyla ilgili fikrim olsun istedim.

Senin aşkının şehri hangisi?

Benim için net bir cevap; İstanbul.

ŞÖHRETİN TATLI YANLARI ZOR YANLARINDAN ÇOK

Şöhretin yıpratıcı tarafları da oldu mu çok hayatında?

Kendine göre zorlukları ve tatlılıkları var elbette. Tatlılıkları hep zorluklarından fazla oldu.

Instagram’da 2 milyonun üzerinde takipçin var. Seviyorsun sosyal medyayı galiba?

Açıkçası aktif olmaya çalışıyorum. Takipçilerle haberleşmeyi çok seviyorum ama bazen yoğunluktan çok da vakit ayıramadığım oluyor. Orası da bir mesai aslında.

‘Hudutsuz Sevda’da Edanur karakteri ile çok sevildin. Hak verdiğin ve kızdığın yanları neler Edanur’un?

İkinci sezon özelinde kızıyorum Edanur’a. “Konuşsana kız” diyorum, söyle. Edanur’un yuttuğu her laf boğazına ağrı oluyor sanki. Ama Edanur yaralarını sararken çok şey öğrense de bazen aldığı yaraların yıprattığı zihni, uzak durmak istiyor sorunlardan.

Edanur’dan ne öğrendin?

Yaşadıklarına rağmen yıkılmamayı, yeni bir amaca, sevgiye tutunmayı. Düştüğün yerden sevdiklerine tutunup kalkmayı.

MESLEK SEÇİMİMDE ANNEMİN ETKİSİ BÜYÜK

Oyunculuğa 7 yaşında başlamışsın. Annenin oyuncu olması mı seni bu mesleğe yönlendirdi?

Kesinlikle en büyük unsur annemin mesleği olmasıdır. Öyle hayranlık duyardım ki yaptığı işe, yapış biçimine ve disiplinine. Bu hep sahnede olmayı hayal ederek büyümeme yol açmış olabilir. En büyük tutkum ve hazzım bu meslek .

Hiç “keşke” dediğin oldu mu?

Büyük tükenmişliklerden bahsetmiyorum ama an an düştüğüm zamanlar oluyor tabii. ‘Keşke’ demeyi sevmiyorum ve dememeye çalışıyorum.

EN BÜYÜK KORKUM SEVDİKLERİMİ KAYBETMEK

Seni çok cesur buluyorum. Neslican Tay’ın yaşamını anlatan ‘Demir Kadın Neslican’ filmi için saçlarını kazıtmıştın. Nasıl bir ruh haline bürünmüştün?

Ben karakteri canlandırmayı o kadar çok istedim ki en korktuğu şeye bu kadar yakın hissederken yine de neşeli ve hayata sıkı sıkı bağlı bir zihni anlamak, onu canlandırmak beni çok heyecanlandırmıştı. Saçı düşünemez olmuştum. Böyle bir mesleki deneyimi bu yaşlarda edinmeyeceğim de ne zaman edineceğim dedim hiç pişman olmadım.

En büyük korkun ne hayatta?

Sevdiklerimi kaybetmek.

‘Romeo ve Juliet’de annen (Hülya Gülşen) ile oynadın. Nasıl bir his ya da deneyim?

Çok özeldi gerçekten. Sahnede anneme “Anne” diye hitap etmek hem çok tanıdık hem çok yabancıydı. Ondan çok şey öğrendim. Sahnede beraber olmak da bunun kutlaması gibiydi.

Kariyerin boyunca öğrendiğin en önemli şey neydi?

Her şey planladığın gibi olmaz. Sen en iyisini yapmaya devam et, kırılganlıklarını reddetme, onlardan beslen.

Oyunculuk dışında nasıl bir hayatın var?

Evcimen bir tipim. Film izlemeyi, okumayı, seyahat etmeyi severim. Uzun sohbetleri, dostlarla geçirilen vakitleri çok severim.

GÜZEL KADIN ÖZGÜVENLİ KADINDIR

Güzel bir kadını nasıl tarif edersin?

Güzel kadın özgüvenli kadındır bence.

Kendini ne kadar güzel buluyorsun?

Özgüven diyorum ya, bu da bilgi birikimle ilgili. Ruhunu ve zihnini besledikçe güzelleşiyor insan.

Aşk tanımın ne?

Aşk huzur demek, güven demek. Ev demek.

Aşk için her şeyi göze alabilir misin?

Aşk beraber bir şeyleri göze almak olmalı diye düşünüyorum.

Aşık Naz Çağla’yı bana tarif edebilir misin?

Teslim olmuş Çağla desem yeterli olur sanırım.

Kadın olmak zor mu peki?

Hem de nasıl. Empati yeteneği yüksek nesiller yetiştirmek olmalı tek derdimiz. Kadınlarla empati kurabilen erkek nesli yeni bir dünya demek.