'Elalem ne der?' diye yaşanılan hayat karanlık bir zindandır
İpek Tuzcuoğlu, yeni kitabı 'Yarım'ı okuyucuyla buluşturdu. Aşkı anlatan şiirler ve aforizmalardan oluşan kitap için "Bu dünyanın yarım kalmışlarıyız. Kimi aşkıyla, kimi hayalleriyle, kimi umutlarıyla" diyen sanatçı insanın gönlünden ne geçerse onu yaşaması gerektiğini savunuyor.
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN / FOTOĞRAFLAR: OZAN GÜZELCE
İpek Tuzcuoğlu bir dönemin en popüler isimlerinden. Hafızamıza en çok ‘Asmalı Konak’ta Dicle karakteriyle kazınmıştı. Sonra hep istediğinde göründü, istediğinde kayboldu sanki. Şimdi de yazar yönüyle karşımızda. Yeni kitabı ‘Yarım’ı okurlarıyla buluşturan oyuncuyla bu kez kitabını ve şu ara hayatında neler olup bittiğini konuştuk.
YARIM KALMIŞLIK HİSSİ BİR TEK ÖTEKİ ALEMDE BÜTÜNLENİR
Sevgili İpek, yeni kitabın ‘Yarım’ı okuyucunla buluşturdun. ‘Aşkıma’ isimli kitabını okuyup çok beğenmiştim ama bu kitap diğerinden biraz farklı anladığım kadarıyla?
Bu kitapta aşk şiirleri ve aforizmalar var. Bir konsept kitap aslında, kare kodlarla şiirleri dinleme imkanı da sunuyor okuyucuya. Şiirlerin çoğunu harika ses tonları ve duygularıyla İlhan Şen, bazılarını da Erkan Bektaş seslendirdi. Dört tanesini de onlarla ayrı ayrı düet yaparak birlikte seslendirdik.
Kitabın ismi neden ‘Yarım’? İnsanda hüzün ve yarım kalmışlık hissi uyandırıyor…
Tam da istediğim cevap bu söylediğin, okuyanda bu duyguyu hissettirsin istedim. Kitapta da yazdığım gibi, bu dünyanın yarım kalmışlarıyız... Kimi aşkıyla, kimi hayalleriyle, kimi umutlarıyla... Aslında hepimiz diğer yarısını arayan gönül yolcularıyız.
GÜNÜMÜZDE AŞK ŞIMARIKÇA YAŞANIYOR
Kitap özünde aşkı anlatıyor şiirler ve aforizmalarla. Aşkın sendeki tanımı ne?
Aşk benim için zamanı durdurandır. Zaman durunca her şey, herkes durur. Fiziksel çekimin, kimyanın dışında daha ruhsal metafizik bir boyuttur bana göre. Tabii ki günümüzdeki ilişkiler ne yazık ki çoğunlukla şehveti, tutkuyu, şımarıkça birini arzulamak gibi nefsani duyguları barındırıyor. Buralardaysanız aşkın şehrine çok uzaksınızdır zaten. O zaman siz dünyevi hazların peşinde kaos saatiyle besleniyorsunuzdur.
Aşk için her türlü fedakarlığı üstlenir misin?
Aşk feda etmek değil ki fedakarlık yapayım. Tek taraflıysa ve nefisle yapılan bir tercihse seçtiğiniz kişi, bu tuzağa düşersiniz. Aşkta bir olma, birden ‘biz’ olmaya, tekrar bir olmaya varmaktır.
Yarım kalan çok yaşanmışlığın var mı?
Hayatta herkesin yarım kalmışlıkları vardır. Hepimizin olduğu kadar benim de vardır. Bizler birbirimizle tamamlanmaya, bütünlenmeye çalışırız. Aşk da bu yarımlık hissini en kolay tamamlayacağını düşündüğümüz, umduğumuz, dilediğimizdir. Oysa biz öteki aleme göçtüğümüz zaman, gerçek anlamda kendi yarımızı tamamlayabileceğiz. O alemde tam anlamıyla yarım kalmışlık hissi bütünleniyor.
Sevgi ve aşk tanımın yıllar içinde değişti mi?
Tabii ki yaş aldıkça değişip dönüşüyorsun. Sen değiştikçe hayat da değişiyor, senin algılaman, hayatı okuma biçimin de değişiyor. Tek değişmeyense aşka olan inancım. Bence dünya var olduğundan bu yana her şeyin temeli aşk. Kitabımda da dediğim gibi; hep aşk sandılar, hep aşktım aslında…
Şiir okuyan ya da yazan adamları sever misin?
Adamları demeyelim de bu tarz insanları severim. Şiir yazanların duygu dünyaları daha nahif, daha kırılgan, daha ıssız ve daha derindir bence. Şiir okumak daha farklı bir yetenektir. Çok iyi bir ses tonun, doğru bir Türkçen olmalı ve o her hecenin duygusunu hissedip hissettirebilmelisin.
‘ELALEM NE DER?’ DİYE YAŞANILAN HAYAT KARANLIK BİR ZİNDANDIR
Eskiden seni çok daha sık gündemde görürdük. Dönem dönem kendini geri çekiyorsun, neden?
Yıllar boyunca yeteri kadar göz önünde oldum. Son yıllarda ise kendi tercihlerimle ve seçimlerimle göz önünde olmayı doğru buluyorum. İnsan gönlünden ne geçiyorsa cesurca onu yaşamalı. Elalem ne diyecek diye yaşanılan hayatlar, karanlık zindanlardır bana göre.
İnsanlar dışarıdan ünlülerin dünyasını çok pembe buluyor. Sen içinde olan biri olarak ne söylersin?
Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bu durum sadece ünlüler dünyası için değil herkes için geçerlidir. O yüzden ne kimse kimsenin ne yaşadığını tam anlamıyla bilebilir ne de duygularını. Kimi zaman hayat güllük gülistanlıktır, kimi zaman da bol dikenlidir, her yer yangın yeri olur.
TASAVVUF YOLCULUĞUM DEVAM EDİYOR...
Bir dönem tasavvufa yönelmen çok konuşulmuştu. Şu an bu yolculuğun neresindesin?
Hâlâ yoldayım. Öğrenmek, anlamak ve devam etme gayreti içindeyim. Ve sanıyorum hayat yolunun son durağına kadar devam edecek bu kendimi keşif, hayatı doğru okuyabilme isteğim. Aliya İzzetbegoviç’in unutulmaz sözlerinden biridir ve çok severim, “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için, gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.”
Bu yolculuğunu muhafazakarlıkla birleştirenler de oldu. Böyle düşünenlere ne dersin?
İnanç ve iman kişiye özeldir. Yaratıcı ile kul arasında görünmez, sadece hissedilebilen derin bir bağdır. Üçüncü şahısların ne düşündüğü, nasıl eleştirdiği, nasıl yargıladığı bendenizi ilgilendirmiyor.
“Erkek olsam ünlü kadınla evlenmem” demişsin. Neden böyle düşünüyorsun?
Bu aslında iki taraf için de geçerli bir durum. Ünlü, güçlü, kendi mesleğiyle parasını kazanan bir insanla birlikte bir hayat kurabilmek için; kendini seven, yüksek bilince sahip, komplekslerinden arınmış biri olabilmek gerekiyor. Tüm bu değerlere sahip insanları bulmak da günümüzde hayli zor.
Peki, erkek olsaydın kendinle evlenir miydin? Neticede sen de ünlüsün.
Benim o kadar narsist bir yapım yok.
Sanat dünyasındaki insanlar biraz egolu oluyor değil mi? Sende hiç yok mu?
Tabii ki genç yaşlarda ister istemez olmuştur. Ego hepimizde olan bir durumdur. Tehlike egoistliktedir. Bencillik hali, hep kendini düşünmek, şımarıklık, kendini herkesten üstün görme halleri... Genç yaşlarda zaten bir ufak senin kapını çalar tüm bu saydıklarım. Akıllı ve şanslıysanız kapınızı bir daha çaldıklarında açmazsanız.
BİRBİRİNE BENZEYENLERİN SAHTE HAYATLARIYLA KUŞATILDIK
Estetik kaygılardan nasıl arındın?
‘Asmalı Konak’ döneminde Ürgüp’te bir güzellik uzmanıyla tanıştım. Kendisi çiçek ve bitkilerle doğal peeling yapıyor, 22 yıldır hâlâ ona iki üç ayda bir peeling yaptırırım. O kadar.
Herkesin birbirine benzediği, tek tipleştiği eleştirilerine ne diyorsun?
Çevremizde bir dolu avatarla yaşar olduk. Sosyal medyadan sonra daha da çoğaldı birbirine benzeyen kişiler. Sanki klonlanmış gibiler. Onların sahte hayatlarıyla kuşatıldık resmen. Ben ve benim gibiler de azınlık kaldık haliyle. Bu da kalabalıklar içinde yalnızlık demek. Resmen kendi türünü arar hale geldik. Bulunca ya da karşılınca da tabii müthiş bir mutluluk, iyi hissetme hali oluyor.
- DENEYAP Makeathon Yarışmasında uzay keşfi heyecanı
- Suna Dumankaya doğal güzelliğin sırrını verdi! Cilt lekelerini çamaşır suyuyla temizlenmiş gibi yapıyor, yüzü pürüzsüzleştirip kolajen yüklüyor
- Dolabınızdaki tüm kıyafetler tehlikede! Herkesin gördüğü ama gözünden kaçırdığı o işaret
- 2 hafta boyunca her gün için! Cildi bebek gibi yapıyor: Kırışıklıkları santim santim açıyor, cilde kolajen banyosu yaptırıyor
- Kastamonu'da hasadı devam ediyor! Kilosu 40 TL: Dağda kendiliğinden yetişiyor, potasyum zengini, karaciğeri anında yeniliyor