Pazar Postası İbrahim Karakaş: Bir daha evlenirsem Dilber beni mezarda yanına kabul etmez
Paylaş
İbrahim Karakaş: Bir daha evlenirsem Dilber beni mezarda yanına kabul etmez

Böyle aşk, böyle sevgi herkese kısmet olmaz. Onlarınki bir çeşit kara sevdaymış. Arabesk müziğin sultanı, rahmetli Dilber Ay’ın eşi İbrahim Karakaş öyle diyor. 29 Nisan 2019’te kaybetmiştik Dilber Ay’ı. Şimdi ise hayatı film oluyor. Dilber Ay’ın “Kara sevdam, herifim” dediği eşi İbrahim Karakaş da onun anısına ‘Her Şey Yalan’ adında bir albüm çıkardı ancak 22 yıllık eşi olmasına rağmen filmde İbrahim Karakaş’ın adı bile geçmiyor. “ Her yalan ama bizim aşkımız gerçekti” diyen İbrahim Bey’le hem albümünü hem de Dilber Ay’ın film gibi hayatını konuştuk. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr

Nasılsınız? Dilber Ay’sız bir yaşamla nasıl baş ediyorsunuz?

Haberin Devamı

Günler geçmiyor. Sığamadım hiçbir yere. Ankara’dan İstanbul’da taşındım. Dilber’imin anısına ‘Her Şey Yalan’ isimli bir albüm yaptım, içinde Dilber’ime ithaf ettiğim şiir de var, klibini de çektim. Bolca dua ediyorum. Elimden başka da bir şey gelmiyor. Onu kaybedeli neredeyse iki yıl oldu ama acısı hiç dinmiyor.

Bu acıyla nasıl baş ediyorsunuz?

Hepimiz elbet bir gün öleceğiz ama o çok acele etti. Demek ki Allah, onu bizden çok seviyormuş. Acısıyla tatlısıyla tam 22 yıl geçirdik birlikte. Ellerimin arasından bir anda uçup gitti, tek kaldım. Diğer yarımı kaybettim. Keşke Dilber’im yaşasaydı da ben ölseydim. Onun için ölmeye de razıydım. Zaten bütün evle ilgili her şeyi ben yapıyordum.

HAYAT MÜŞTEREKTİR, EV İŞLERİNİ VE YEMEĞİ BEN YAPARDIM

Haberin Devamı

Dilber Ay hiç ev işi yapmaz mıydı?

Bir dönem çok çalıştı, ardından rahatsızlandı. Hayat müşterektir. Ev işlerini ve yemeği ben yapardım. Sonuçta çok paran olsa lokantadan yersin. Zengin bir aile değildik, ay sonunu zor getiriyorduk. Düzce’de mini bir arsa üzerinize yaptığımız ahşap, küçük bir evimiz vardı. Dilber’im üç çocuğu vardı. Rahmetli olunca mallarını çocuklarına verdim. Ankara’da ortak bir TOKİ evi almıştık, sonuçta benim de Berlin’de 15 yıla aşkın çalışmışlığım var. Zaten ben uzunca bir süre çalışmadım. Rahmetli, “Herif bir evde iki deli olmaz” derdi. Ben de onun her işini görürdüm.

Sizin mesleğiniz yok muydu?

Ben de 15 yaşından bu yana müzik dünyasının içindeyim. Almanya’da da zaten bu işi yapıyordum. Darbuka da çaldım, şarkı da söyledim. Rahmetliyle de müzik sayesinde tanıştık. Onunla hayatımı birleştirince “Koskoca Dilber Ay’ın ismi yeter. Kendimle ne işim olur ben ona destek olayım” dedim ve onun müziğine yoğunlaştık.

DİLBER’İM BANA KADINLARIN NE KADAR GÜÇLÜ OLDUĞUNU ÖĞRETTİ

Dilber Ay’la yollarınız nasıl kesişti?

Bir dostumuzun evinde tanıştık. Birbirimize telefon numaralarımızı verdik. Sonra ben Almanya’ya uçtum. Aradan 15 gün geçti, aradı beni. Viyana’ya gelmiş. Yanıma gelmek istedi, kabul etmedim. Hayatımda biri olduğunu düşündü. Oysaki ev düzenim iyi değildi. Utanmıştım. Beni tekrar aradı ve “Sana küstüm. Yoksa sen evli misin?” dedi. “Asla! Hayatımda biri bile yok. Ev dağınık utanıyorum” dememle “O zaman geliyorum Sivaslı” demesi bir oldu. Henüz maaşım çıkmamıştı. Buzdolabım bomboştu. Para verdi, “Git bir şeyler al” dedi. O an o kadar zoruma gitti ki anlatamam. Benim kadınım, Dilber’im bana hayatın müşterek olduğunu ve kadınların ne kadar güçlü olduğunu öğretti.

Haberin Devamı

Sonra aşk mı başladı?

Kalpler birbirine çok değdi ve hayatımızı birleştirdik. 1998 yıllarıydı.

‘O GENÇ ADAM SENİ NİYE ALSIN? PARANI YER!’

Aranızda epey yaş farkı da varmış…

Ben 33, o da 52 yaşındaydı ama bizim için sorun olmadı. Biz yaşın farkında bile değildik ama dışarıdan çok konuşan oldu. Onun üç çocuğu vardı ben bekardım. Bir Alman’la evlenmiştim ama çok kısa sürmüştü. Ona ayrı konuştular bana ayrı... Ona, “O genç adam seni niye alsın? Paranı yer!” dediler. Bana da “Üç çocuklu kadın. Senden önce yaşlanır, elden ayaktan düşer. Ne işin var senden o kadar büyük biriyle” dediler. Oysaki bizim doğru düzgün paramız yoktu ama mutluyduk.

Haberin Devamı

Savaş Ay’ın programında evlenmiştiniz, değil mi?

Evet. Berlin’de üç ay birlikte yaşadık. Sonra ülkemize döndük ve o programda evlendik. Nikahtan sonra Düzce’ye gittik. Orada da depreme yakalandık. Bana kardeşlerinin çok sıkıntılı insanlar olduğunu anlattı. Beni otele yerleştirdi beni ve kendi baba evine gitti. İki gün sonra buluşup Sivas’a annemlerin yanına geçecektik ama depreme yakalandık. Kaldığım otel yedi katlıydı. Öldüğümü sanmış, ödü kopmuş. Koşa koşa yanıma geldi. Benim ondan erken ölmemi istemezdi, dua ederdi hep.

DİLBER’İMİN SESİ GÜZELDİ AMA ALBÜMLERİ KÖTÜYDÜ

Birbirinizin hayatına ne güzel dokunmuşsunuz…

Fazlasıyla. Dilber’imin sesi güzeldi ama albümleri kötüydü. Altyapıları iyi değil. Ben müdahale ettim ve sonraki albümlerinde hep güzel şarkılar buldum. ‘Zorunda Mıyım?’, ‘Belli Belli’, ‘Gelmezsen Gelme’ gibi daha pek çok şarkıyı ben buldum. Bu ülkede ‘Eşarbını Yan Bağlama’ türküsünü biz meşhur ettik. Albümlerini yönettim, düetlerini benle yaptı, şiirlerini ben okudum... Menajerliğini de sahnede vokalliğini de yaptım.

Haberin Devamı

DİLBER’İM SAHNEDE DİVA, SAHNEDEN İNİNCE ŞALVARINI GİYEN EV HANIMIYDI

Şimdi de hayatı film oluyor. Bu sizi sevindirdi mi?

Zaten film gibi bir hayat yaşadı. O anlatırdı, ben iki gözüm iki çeşme dinlerdim. Ailesi Dilber’imdeki farkında bile değildi. Dilber’im sahnede diva, sahneden inince şalvarını giyen ev hanımıydı. Değerini bilemediler. Şimdiye kadar binlerce sanatçı geldi geçti. Müslüm Gürses dışında hangisinin hayatı film yapıldı? Demek ki bu kadında bir cevher varmış.

O ZOR HAYATINI BANA MASAL GİBİ ANLATIRDI

Onun hayatının en çok hangi bölümünden etkilendiniz?

Hayatının her anı Yeşilçam filmi gibiydi. Ailesinin tavrı, sanatçı olma öyküsü, başından geçen kötü olaylar… Cezaevinde yatmışlığı bile var. O zor hayatını masal gibi anlatırdı bana. Bir gün kardeşinin eşi ameliyat olacakmış. O zamanın parasıyla 10 bin lira para istemişler. Dilber’in de üzerinde para olmayınca, akrabaların birinden 10 bin lira almış, karşılığında da senet imzalatmışlar. Bizimki senedi unutmuş ve 10 bin lirayı 1 milyon lira yapmışlar. Zor zamanlar yaşamış.

Bol paralı dönemleri olmamış mı hiç?

Olmuş tabii. Hatta öyle bir arabası varmış ki hatta rahmetli Zeki Müren, “Bu araba da kimin böyle” demiş görünce. Bizimki de “Benim paşam” demiş. Sonra Zeki Müren’in teklifiyle alt kadrosunda program yapmaya başlamış. Öyle güzel dönemleri de var, çok kötü dönemleri de… Mesela bir gün bizimki çok hastalanmış ve kardeşleri onu hastanenin önüne atıp kaçmış. Tam 40 gün yatmış hastanede. Taburcu olup evine geldiği gün o imzaladığı senet yüzünden eve icracılar gelmiş. Sonra ailesiyle yaşamaya başlamış yeniden. Ailesi de Dilber’imi çalıştırıp üzerinden geçinmiş. Yemişler kadını.

22 YILIMIZI BİRLİKTE GEÇİRDİK AMA HAYATININ ANLATILDIĞI FİLMDE ADIM DAHİ GEÇMİYOR

Siz filmin senaryosuna bakabildiniz mi? İçinize sindi mi?

Ben senaryoyu görmedim. Zaten önce üç çocuğuna gitmişler, onlarla röportaj yapmışlar. En son bana geldiler. 22 yılımızı birlikte geçirdik ama hayatının anlatıldığı filmde adım dahi geçmiyor.

Nasıl yani? Hiçbir röportajında sizin adınızı ve size olan sevdasını ağzından düşürmezdi. Neden size yer verilmedi?

Avuçlarımda vefat etti, son anları bile benimleydi. 22 yıl, bir ömür demek ama kadının 22 yılı yok sayılıyor. Ben çok isterdim ama ne diyeyim. “Kara sevdam” dediği adamı yok saydılar. “Çocuklarla anlaştık. Kontratı imzaladılar” deyip kestirip attılar. Bu insanla yaşayan benim, sırlarını bilen benim... Bu kadınla hayatı ben paylaşmışım neticede. Danışmak için BKM’den Necati Akpınar Abi’mi aradım. “Ablanın hatırına at imzayı, onu yaşat” dedi. Bunun üzerine adamları aradım ve kabul ettiğimi söyledim. Sırf adı yaşasın diye…

ÇOCUKLARIN MİRAS HAKKINI VERMEME RAĞMEN BENİ DÜŞMAN BELLEDİLER

Peki, çocuklarıyla aranız iyi değil miydi? Çocuklar size danışmadı mı?

Miras haklarını vermeme rağmen çocuklar beni düşman belledi. Kızların velayeti Dilber’imin üzerine değildi ona rağmen haklarını verdim. Vermeseydim kimse bir şey diyemezdi. Benim hiç çocuğum olmadı ama onun çocukları benim de çocuğum oldu. Öyle kalpten sevmiştim. Torunlarını torun bildim. Mal kavgası girince araya değiştiler, beni çok üzdüler ama şimdi pişman oldular. Arayıp soruyorlar ama o tren gitti, kalbim çok kırık. Anneleri hayattayken “Baba, baba” diye bana deli oluyorlardı. Rahmetli yaşasa yapabilirler miydi bunu? Televizyona çıkıp kendilerini parçaladılar. Ben bunu affedemiyorum

Siz ne kaldı?

2014 model bir araba vardı. Onu da sattım albüme harcadım. Eve giremiyordum o öldü öleli. Evi de sattım. Zaten 110 bin liralık küçük bir evdi.

Yeniden evlenmeyi hiç düşündünüz mü?

Tövbe, asla! 54 yaşındayım. Aşkı da sevdayı da Dilber’de yaşadım. Başka kadınla evlenmem. İçim almaz. Bir daha evlenirsem Dilber beni mezarda yanına kabul etmez. Tövbeler tövbesi.