Pazar Postası Ozan Akbaba: İnsan hangi yolun yolcusu olduğunun farkında olmalı
Paylaş
Ozan Akbaba: İnsan hangi yolun yolcusu olduğunun farkında olmalı

Altı yıl boyunca ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ dizisinde İlyas olarak izlediğimiz Ozan Akbaba bu kez sürpriz bir rolle karşımızda. Türkiye’nin ilk hız-aksiyon filmi ‘Anka’da Murat olarak izleyeceğiz. Aynı zamanda filmin senaryosunu da kaleme alan oyuncuyla hem yeni filmini ve rolünü hem de biraz başka şeyleri konuştuk. Oya ÇINAR / oya.cinar@posta.com.tr

Türkiye’nin ilk hız-aksiyon filmi ‘ANKA’ Cuma cuma günü vizyona girdi. Hem başroldesiniz hem de filmin senaryosu size ait. Fikir nasıl gelişti?

Haberin Devamı

Aksiyon seven bir sinemaseverim. Türk sineması içinde bu tip filmlerin eksikliği bana hep “Neden böyle bir şey yapılamıyor?” diye düşündürdü. Ara ara senaryo yazıyor olduğum için de bu fikir beni dürtü ve ‘Anka’nın senaryolaşmasına götürdü.

Nasıl bir film bekliyor izleyiciyi?

Herhangi bir filmin kopyası olmayan, tek bağdaşan noktası hız yapan arabalar olan, aksiyonu bol, seyirlik bir film bekliyor. Biz filmden gayet memnunuz. Umuyoruz ki ‘Anka’nın izleyici verileri bu doğrultuda hep daha iyilerini yapmamız için iyi bir sebep olacak.

FİLMİMİZ AİLE KAVRAMININ ANNE VE BABADAN İBARET OLMADIĞINI ANLATIYOR

Sizi nasıl bir rolde izleyeceğiz? Murat nasıl biri?

İçine kapanık, yıllardır yaşıyor gibi yapmak zorunda kalan, yalnız başına bir karakter Murat. Aile kavramının yalnızca Anne ve Baba’dan ibaret olmadığını ve size dört elle sarılan insanların ne kadar önemli olduklarını anlatıyor.

Haberin Devamı

Nasıl bir deneyim oldu sizin için Murat? Zorlandığınız yanları var mı?

Zor bir deneyimdi. Bin bir duygu yaşayıp elekten geçirerek doğru tavrı göstermeye çalışmak bir kez daha alabildiğince zorladı.

Görsel olarak da etkileyici bir seyir bekliyor gibi izleyiciyi. Klasik yarış arabaları ve hız… Hız size ne ifade ediyor?

Hız yapmak aslında reflekslerini doğru kullanabildiğinde bazen bir görsel ziyafete ve yüksek duyguların yaşandığı hazza dönüşebiliyor. Tabii ki temkinli ve farkındalık sahibi olmak lazım bu konuda. Ama hayatın az ve öz farklı duygularından biri olduğu için de eğer ilginiz varsa yaşamanız gerektiğini düşündüğüm bir kavram hız.

Sanırım özel ders de aldınız bunun için?

Evet ve aldığımız özel dersler sayesinde reflekslerimiz daha doğru bir yolda evirildi. Bu çok önemli. Profesyonel yaklaşabilmek hayatın her dalında çok önemli. Ve profesyonellik olumlu olumsuz tüm şartları, olasılıkları öngörebilmekle başlar.

UMUT BESLEDİĞİM HER ŞEYİ 100 YIL BEKLERİM

Karakter olarak sabırlı bir insan mısınız yoksa “Ne olacaksa bir an önce olsun” diyenlerden mi?

Bu hep değişen bir olgu benim için. Eğer işin ya da beklentinin sabır gerektirdiğini biliyorsam sabrederim. Ama hızlıca çözülebilecek bir sonuçsa sabırsız davranırım. Bazen bu kadar bilinçli yaklaşmıyor da olabilirim. (Gülüyor)

Haberin Devamı

Hayatta neyi “100 yıl bekleyebilirim” dersiniz mesela?

İçinde umut barından her şeyi 100 yıl bekleyebilirim. Yeter ki umut besleyebilecek kadar değerli olsun benim için.

OLDUĞUM YERİN FARKINDAYIM, BUNUN ŞIMARIKLIĞINI YAŞAMAMAK İÇİN DE ELİMDEN GELENİ YAPIYORUM

Şu an bulunduğunuz yeri ve sahip olduklarınızı düşününce; bunlara kavuşmanız sizce ne kadar zaman aldı? Zor bir yolculuk muydu?

Bulunduğum yerin farkındayım, ayrıca kendimin de. Olduğum yeri farklı kılmak hep benim elimde oldu ve bu farkındalığı şımarıklığa dönüştürmemek için elimden geleni yapıyorum. Yıllar, yollar, yönler… Hedefi olan her bir kişi ne yaşadıysa, ne kadar mesai harcadıysa, ne kadar zorlandıysa ben de o kadar yaşadım.

Altı yıl ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’da İlyas olarak izledik sizi. Bir karakterle o kadar uzun yol alınca yeni bir karakterin ruhuna girerken zorlandınız mı hiç?

Haberin Devamı

Elbette zorlandım. Ancak önemli olan her zaman motivasyondu. Motive edecek, dönüşüme zorlayacak karakterler tabii ki daha da çekici hale geldiler. Bazen yeni karakterimde, İlyas’ı yakaladığımda “Olmadı bir kez daha oynamak istiyorum lütfen” dediğim de oldu.

OYNARKEN MURAT KARAKTERİNE ÜZÜLDÜM, UMARIM KİMSE ONUN YAŞADIĞINI YAŞAMAK ZORUNDA KALMAZ

Genel olarak sizi nasıl karakterler heyecanlandırıyor? ‘Anka’yı yazarken, kendi yarattığınız karakterin en çok neyinden etkilendiniz?

Ben aslında Anka’nın Murat’ını yazarken hikaye gereği neyse o gerekleri barındıran bir Murat yazmaya çalıştım. Kendime ayrıcalık tanıdığım bir sahne yazmadım. Hikaye neyi gerektiriyorsa o gereklilik üstünden ilerledim. Bu yüzden tüm karakterler iyi gelişti.

Duygusal olarak nasıl bir bağ kurdunuz onunla?

Ben hikayesinden etkilendiğim için Murat karakterine üzüldüm. Umarım kimse onun yaşadığını yaşamak durumunda kalmaz.

DÜZEN, YARATACILIĞI BALTALAMIYOR

2018’de baba oldunuz. Baba olmak en çok neyi değiştirdi hayatınızda?

Haberin Devamı

Baba olmak, onun her nefesine hayran olmayı öğretti bana. O müthiş varlığın her keşfine ortak olabilmenin verdiği mutluluğu tarif edemem…

Özellikle sizin yaptığınız işte, aile olmanın, belli bir düzenin yaratıcılığı olumsuz etkilediğini düşünen, savunan çok insan var. Sizce düzen ve yaratıcılık arasında nasıl bir bağ var?

Ben olumsuz etkilediğini düşünmüyorum ama farklılık olduğu konusunda hemfikirim. Düzenin yaratıcılığı baltaladığını düşünmüyorum, sadece düzen farklı yolların da olabileceğini, her yolun kendine ait bir yolcu gerektirdiğini öğretti. Ve her yolun yolcusunun ayrı ayrı kıymetli olduğunu… Yeter ki siz hangi yolun yolcusu olduğunuzun farkında olun.

İNSANLARIN SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN FİKİR BEYAN ETME ZORUNLULUĞU HİSSETMESİNİ ANLAYAMIYORUM

Gündemle ilgileniyor musunuz? Şu sıra sizi en rahatsız eden konular neler?

Tabii ki ilgileniyorum ancak; sosyal medyadan sanki bir görevmiş gibi açıklama yapılmasını, ben şunu şunu düşünüyorum demek zorunluluğu olduğunun düşünülmesini doğru bulmuyorum. Sohbet ettiğim insanlar ne konuda, hangi fikirde olduğumu biliyorlar zaten. Bu da bana yetiyor.

Geleceğe yönelik kaygılarınız var mı?

Tabii ki kaygı duyuyorum. Ülkenin her alanda; bilimsel, ekonomik, kültürel, sosyal, ahlaki ve şu an aklıma gelmeyen birçok büyük etkenin olduğu her alanda, çok başarılı olması gerektiğini düşünüyorum. Ekonomik özgürlüğünü tadını çıkarabilecek kadar kazanmış, sosyal doyum yaşayabilecek kadar kendini geliştirmiş, dogma fikirlerden uzaklaşmış, kültürel etkinliklerden kendi payına düşeni alabilecek kadar ruhunu tanıyan her insanın mutlu hatta çok mutlu olduğunu düşünüyorum. Ve her bir insanımız mutlu olmayı sonuna kadar hak ediyor.