Bursa Marmara Denizi’nin büyük çığlığı

Marmara Denizi’nin büyük çığlığı

Paylaş
Marmara Denizi’nin büyük çığlığı

Marmara Denizi başta olmak üzere denizlerimizdeki müsilaj sorununun sebeplerini araştırarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu üyeleri belirlendi. 19 üyeden oluşan komisyona AK Parti’den 10, CHP’den 4, HDP’den 2, MHP’den 2 ve İYİ Parti’den 1 kişi seçildi. Hürriyet Bursa, hem müsilaj hem Marmara Denizi’nde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini konunun uzmanlarına sordu.

Müsilaj sorununu ‘Marmara Denizi’nin Çığlığı’ olarak nitelendiren Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Sevim Yürüten, bugüne kadar kulak arkası edilen açıklamaların gözle görünür halinin ortada olduğunu söyledi. Temel konunun kirletmemeyi öğrenmek olduğunun altını çizen Yürüten, “Temiz üretim teknolojilerini tercih etmeye, temiz üretim yapmaya başlamalıyız” dedi.

Haberin Devamı

Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sorunu ve çözüm önerilerini çevre mühendisleri ile konuştuk. Marmara Bölgesi’nde yaşayan yaklaşık 25 milyon kişinin oluşturduğu evsel ve endüstriyel atık suların Marmara Denizi’nin oksijensiz kalmasına sebep olduğunu belirten Çevre Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Sevim Yürüten, insan kaynaklı baskı, iklim değişikliği, Karadeniz ve Akdeniz’ de olan değişimler ve sistemin iç dinamiklerinin, deniz ekosistemini etkileyen faktörler olduğunu söyledi.

Marmara Denizi’nin yıllardır atık su deşarjları ile kirlendiğini vurgulayan Yürüten, müsilajın bizi acı gerçekle karşı karşıya bıraktığını kaydetti. Bu durumun sonuç olduğunu ifade eden Yürüten, “Marmara Bölgesi’ndeki yoğun sanayileşme ve yerleşimden kaynaklanan evsel ve endüstriyel nitelikli atık suların, tarımda kullanılan gübre ve zirai ilaçların kontrolsüz kullanımına bağlı oluşan kirletici yükünün, gemi taşımacılığından kaynaklı kirlilikler ve kara kökenli diğer kirleticilerin oluşturduğu kirlilik tüm ekosistemi bozmaktadır” dedi.

Haberin Devamı

YANLIŞ AVLANMADAN BÜYÜK BALIKLAR AZALDI

Marmara Denizi’ndeki yıllar öncesi yapılan yanlış avlanmaların büyük balıkların azalmasına ve küçük balıkların çoğalmasına sebep olduğunu söyleyen Yürüten, midye, karides, deniz hıyarı gibi canlıların bu küçük balıkların beslenmesini teşkil ettiğini belirterek, popülasyon azalmasından müsilaja neden olan fitoplanktonların çoğaldığını vurguladı.

MARMARA DENİZİ’NİN ÇIĞLIĞI

Müsilajın aslında Marmara Denizi kirliliğini tekrar düşünmemizi sağladığının altını çizen Yürüten, “Akademisyenlerimiz ve bizim gibi çevre mühendisliği bilimine gönül verenler yıllardır derelerimizin, göllerimizin ve denizlerimizin kirlendiğini belirttik ve raporladık. Marmara Bölgesi’ndeki tüm dereler ve göller Marmara Denizi’ne boşalıyor. Bu söylediklerimizi kulak arkası eden toplumumuz müsilajı gözleriyle görünce kirliliğin farkına vardı. Biz müsilajı “Marmara Denizinin Çığlığı” olarak görüyoruz” diye konuştu.

İLK OLARAK YÜZEYDE GÖRÜLDÜ

Marmara Denizi tabanının bu kirliliklerin baskısıyla kaplanmaya başladığını ifade eden Yürüten, “Müsilaj ilk olarak yüzeyde, İzmit Körfezi’nde, İstanbul’da Anadolu Yakası ve Adalar’da görülmeye başladı. Sonrasında Marmara Denizi geneline yayıldı ve bütün Marmara’yı etkiledi. Çünkü akıntı dinamikleri yani fiziksel oşinografi müsilajı alıp, tüm Marmara’ya yaydı. Ötrofikasyon açısından hassas alanlar olan körfezlerde de bölgesel kirliliklerle çoğaldı” dedi.

Haberin Devamı

TAŞIMA KAPASİTESİ AŞILDI

Mayıs ayında yaptıkları basın açıklamasında acil olarak alınması gereken tedbirleri açıkladıklarını hatırlatan Yürüten, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Marmara Denizi’nde azot ve fosfor (nutrient) giderimine dayalı atık su arıtımı yapılmadan derin deniz deşarjına izin verilmemesi Marmara Denizi için yoğun kirlilik yüküne maruz kalması nedeniyle yeni deşarj kriterlerinin belirlenmesi gerektiğini, denetimlerin sıklaştırılmasını, gemi balast suları ile taşınan istilacı türler göz önüne alınarak, balast yönetimi ve denetiminin sağlanmasını, gemilerden atık alınması ve atıkların kontrolü yönetmeliği sıkı bir şekilde uygulanması, arıtılmış suların tekrar kullanımın teşvik edilmesi ve zorunlu tutulması, bütüncül bir havza yönetim modeli konularını vurgulamıştık. Bakanlık tarafından açıklanan eylem planında da bu konulara yer verildiğini görüyoruz. Marmara Denizi’nin taşıma kapasitesi aşıldı. Marmara Denizi’nin tamamını koruma alanı olarak belirleme çalışmalarına başlanması daha fazla geç kalmamak adına önemli bir adımdır.”

Haberin Devamı

ŞU ANDA YAPILANLAR YETERLİ OLMAYACAK

Yapılan çalışmalara göre müsilajın denizin ilk 30 metrelik tabakasında yığıldığının tespit edildiğini söyleyen Yürüten, deniz yüzeyini kaplayarak, deniz ve atmosfer arasındaki oksijen alışverişi yapılabilecek yüzey alanını sınırladığını dile getirdi. Çöken müsilaj tabakalarının ise, deniz tabanı alanında yaşayan canlıları oksijensizliğe maruz bıraktığını ifade eden Yürüten, “Şu an su yüzeyinin mekanik olarak temizlenmesi ile güneş ışınlarının sisteme girmesi, atmosferik difüzyonla oksijenlenme ve görsel iyileşme sağlanmaya çalışılıyor. Tabi ki bu Marmara Denizini kurtarmak için yeterli olmayacak” diye konuştu.

Haberin Devamı

ARITMA TESİSLERİ ÇEVRE MÜHENDİSLERİNCE İŞLETİLMELİ

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 22 Haziran 2021 tarihinde ‘Marmara Deniz Havzası Eylem Planı Kapsamında Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesi’nin yayımlandığını anımsatan Yürüten, buna göre Boğazlar ve Susurluk Havzası dahil Marmara Denizi Hidrolojik Havzası’nda ve bu havzada yer alan illerden Bursa, İstanbul ve Kocaeli İllerinin tamamında atık su arıtma tesislerinde arıtılan atık suların deşarj standartlarında Kimyasal Oksijen İhtiyacı (KOI) parametresinde kısıtlama yapıldığını kaydetti. Mevcut atık su arıtma tesislerinin kısıtlama kapsamında revizyonları, yeni yapılacak atık su arıtma tesislerinin yeni limitlere göre dizayn edilmesinin önemli adımlar olduğunu belirten Yürüten, “Esas olan arıtma tesislerinin kesintisiz ve doğru çalıştırılmasıdır. Başta sanayi tesislerinde olmak üzere, arıtma tesisleri çevre mühendislerince işletilmelidir” dedi.

SU YÖNETİMİ

İklim değişikliğinin de sıkça konuşulduğu günümüzde su yönetimi için arıtılmış atık suların sanayide, tarımda ve yeşil alanlarda kullanılmasının yönetmeliklerle ve teşviklerle desteklenmesi gerektiğini anlatan Yürüten, “Şehrimiz açısından baktığımızda organize sanayi bölgeleri ve BUSKİ atık su arıtma tesislerinin çıkış sularının sanayi, yeşil alan ve tarımsal kullanıma yönelik değerlendirilmesi için yapılacak çalışmalar büyük önem taşımaktadır. Marmara Bölgesi’ndeki tüm tatlı sular Marmara Denizi’ne boşalıyor. Su fakiri olan ülkemizde bu suları Marmara Denizi’ne verilmeden önce hızı yavaşlatılmalı, optimum olarak kullanılmalı, kirliliği azaltılmalıdır” diye konuştu.

GEMİLERİN TAKİBİ VE DENETİMİ ARTIRILMALI

Eylem planında gemi taşımacılığından kaynaklanan atıklar için de düzenleme yapılacağının açıklandığını hatırlatan Yürüten, “Gemilerin takibi ve denetimlerinin arttırılması özellikle üniversitelerimizin yaptığı çalışmalarda tespit ettikleri gemi balast sularıyla denizimize taşınan istilacı türlerin etkisini ortadan kaldırmasında etkili olacaktır. Ayrıca deniz kirliliğine sebep olan sintine sularının denize bırakılmasının acilen önüne geçilmelidir” dedi.

NİLÜFER ÇAYI BURSA’NIN KANALİZASYONU OLARAK KULLANILIYOR

Bursa özelinde değerlendirmede de bulunan Yürüten, “Deniz kirliliğinden bahsederken denizimize akan kirli derelerimizi unutmamalıyız ve maalesef Bursa’nın kanayan yarası Nilüfer Çayı Bursa’nın kanalizasyonu olarak kullanılmaya devam ediyor. Nilüfer Çayı kirliliği, bir türlü somut adımlara geçilemeyen konu. Kaçak deşarjlara son verilmeli” diye konuştu.

KİRLETMEMEYİ ÖĞRENMELİYİZ

Temel konunun kirletmemeyi öğrenmek olduğunun altını çizen Yürüten, “Temiz üretim teknolojilerini tercih etmeye, temiz üretim yapmaya başlamalıyız. Çevrenin korunması her şeyin üstünde diyoruz. Bu noktada Çevre Bakanlığı ayrı bir Bakanlık olması gerektiğini vurguluyoruz. Denizlerimizi korumamız hem yasal, hem vicdani sorumluluğumuzdur. Marmara Denizi’ni uzun süre ve bütüncül yaklaşımla takip etmeliyiz. Eylem Planları’nın sahadaki uygulamalarının takipçisi olacağız. Atılacak adımlar ve çözümlerde, konuyla ilgili tüm oluşturulan kurullarda, çevre bilim ve çevre teknolojisi ile çevre mühendisleri yer almalıdır” dedi.