Magazin Metin Keçeci: O proje beni milyon yıl sonraya götürdü

Metin Keçeci: O proje beni milyon yıl sonraya götürdü

Paylaş
Metin Keçeci: O proje beni milyon yıl sonraya götürdü

"Çok Güzel Hareketler Bunlar"la tanıdığımız oyuncu Metin Keçeci evinin kapılarını Posta.com.tr'ye açtı. Şu aralar Kanal D'de yayınlanan "Ver Elini Aşk" dizisinde "Selo" karakterini canlandıran oyuncu, başarısına rağmen kendisini hala yolun başında görüyor

Gizem Yetil
gizem.yetil@posta.com.tr


Çok magazinsel yaşamayı sevmiyorsun...

Türk aile sosyal yapısına uyumlu davranmayı seviyorum. Gece hayatını pek sevmiyorum. Gala ve açılışlara katılıyorum. Gürültülü ortamlar beni geriyor ama eğlenen mutlu insanları görmek beni mutlu ediyor.

Set dışında neler yapıyorsun?

Ben daha çok kendimi sektörde nasıl geliştirebilirim diye çalışıyorum. Sosyal çalışmalar yapıyorum. Vaktim varken bulunduğum semtte esnafı gezerek, sokakları ve pazarları dolaşarak vakit geçiriyorum.
Zaten bir iş başladığı zaman onun dışında aktivite içerisinde bulunmak azalıyor. E tabii biraz da etrafındaki insanlara vakit ayırman gerekiyor.

Yetinmeyi sevmiyorsunuz...

Biz kendimizi bu durumun içine bilerek, isteyerek ve severek attık. Her seferinde yeni hareket ve yeni replik bulmak için kendimizi şartladık.
Zaten kendinizi seyrederek işin içinde olmayı fark ettiğiniz zaman bununla beraber ilerlemen gerektiğini öğretiyor hayat size.



Rol seçiyor musun?

Benim önüme sunulacak olan doğru hikayelerde ve oyunculukta, "benim için şu karakter zordur, çalışmam lazım ben yapabilir miyim?" kavramı bende yoktur. O mutlaka bende olan bir durumdur. Çünkü ben bunun için yaratıldım. Biliyorum. Bu işte seçilmişler sınıfından bir bireyim. Benim görevlerimden bir tanesi de bu işi yaparken ahlaki değerleri zarara uğratmadan sınırsız bir şekilde bu işi sürdürmek. Kendime belirlemiş olduğum hedeflerden bir tanesidir bu.

Şu anda istediğin yerde misin?

Ben daha hiçbir şey olmadım. Benim kendim için düşündüğüm ve gördüğüm yer sınırsız bir yolculuk. On iki basamak olarak düşünürsek ekonomik olarak kazancıma ve içinde yer aldığım projelere de bakacak olursak ben daha birdeyim.

Bunca yıl oyunculuk yapmana rağmen neden böyle düşünüyorsun?

Bunun nedenlerinden bir tanesi benim ağır olmamdan kaynaklanır. 2.si de bazen öyle imkanlı işler geliyor ki fakat hangi proje olursa olsun en ufak bir şekilde kırıldığımı, üzüldüğümü hissettiğim anda o proje benim için bitiyor.

'RENKLİ HAYAL EDİP SİYAH BEYAZ YAŞAMANIN ALEMİ YOK'


Karamsar mısın biraz?

Benim için sunulmuş olan güzel olan ve güzel devam etmesi gereken mutluluk kavramını ben kararsız karamsar ve kötücül duygularla renksizleştiremem. O yüzden ben mesela hep renkli giyinirim renkli hayal edip siyah beyaz yaşamanın alemi yok.

"Yapmam" dediğim bir şey var mı?

Dikkat edersen iyi olmaya çalışan hepimizde de net olan bir şey var. Hep sakin olmaya çalışırız ve o halimizi korumaya çalışırız. Huysuz tarafımızın bizim ılımlı, uyumlu ve hoşgörülü tarafımıza zarar vermemesini bizi dürtmemesini isteriz. Ama ben biliyorum ki karanlık kötücül tarafım uyandığında etrafımdaki herkese zarar verir.
O yüzde yapmak istemediğim tek şey huysuz, kötü tarafımın açığa çıkartmak.

İçten içe sinirli bir insansınız sanki...

Benimkisi birazcık daha böyle ruhani ruh hali. Ben kimseye dokunarak zarar veremem ama etrafıma aileme zarar gelirse tavuğun yavrularını koruması gibi bir durum olur.


"EKSİKLERİM ÇOK, OLMAM GEREKTİĞİ YERDE DEĞİLİM"


Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Hala kendimi başarısız buluyorum. Hangi iş olursa olsun benim 1993'te yaptığım işlerle içinde bulduğum işler arasında çok fark var. O zamanki gösterdiğim performanslarla hiçbir yerde oynamadık. Doğru iş bulamadım. Metin Keçeci, tanınarak yazılacak bir karakterdir. Şu ana kadar benimle izlediğiniz her şey cacık.



Evlilik programına çıkıp oyuncu olanlar için ne düşünüyorsunuz?

İnsanlar kendilerini ailelerine sonra da çevresindekilere hissettirmek ve fark ettirmek için kendini göstermeye çalışır. Bunu herhangi bir sanat dalıyla ya da bir durumla yapmak ister. Belirli bir yaş durumundan sonra da bulduğu her türlü imkanların yoklamasını yaparak önüne ilk çıkan yola su damlası olarak akmaya çalışır. Eğer akmazsa bilir ki akıcı bir güneş onu buharlaştıracak. Ya da soğuk bir havada donacak. Ancak büyük denizin içine akarsa onun buharlaşmasına engel olacak başka bir durum oluşturacak kendine.

O da biliyor ki tek başına normal bir canlı olarak sadece standart kalmak istemez. Görsel sanatlar dediğimiz sinema, televizyon, radyo daha çok insan sayısına ulaşabilmek ve kendini kanıtlama sanatıdır. Yol göstermeye başladığında herkes o bir yerden oraya akmak ister.

"GEREKİRSE FARKLI SULARI DENER"


Mesleği olmayan geliri olmayan daha fazla kitleye ulaşmanın yolunu arayan bir insan sular nereye akıyorsa oraya gitmek ister. Gerekirse farklı suları denemek, daha fazla insan sayısına ulaşmak ister.
Onun emeği ile senin emeğin arasındaki fark şu gelişen teknolojiyi değerlendirmek ve hızlı ilerleme kaydetmek. Şu an senin ne düşündüğün o su damlasının umurunda değil. Şu anda istediği sayıda su taneleri onun etrafında. O bu yolu tercih etmek zorunda. Başka akan sular da varsa yolunu bulduğunda bu sefer oradan gidecek.

Oyunculuklarını nasıl buluyorsunuz?

Bu arkadaşlarımız kendilerini izlettiriyor mu? İyi ya da kötü herhangi bir konuda kendini geliştirebilmişse ben ona helal olsun derim.

Programların ahlaki değerlere uygun olup olmadığı çok tartışıldı

Eğer bir şeyi göz göre göre hepimize izletiliyorsa demek ki ahlaki değerleri çürütmüyor. Hepimiz izliyorsak ve hala yayındaysa demek ki toplumumuzla oyumlu olan bir durum. Yani ahlaki değerlerimiz zayıf değil güçlü. Yanlış da olsa izleyeceğiz ki doğruyu görelim, doğruysa da izleyeceğiz ki yanlışları görelim. Bu programları yapan insanların zeka seviyesi düşük mü ki bunu oraya koyuyor. Önüne sunuyor istersen izlersin istemezsen izlemezsin. Bence zararı yok.

Hayatınızı etkileyen unutamadığınız bir olay var mı?

Bir sinema filmi projesine gittim. O iş için bazı engeller vardı ama gitmem gerektiğini hissediyordum . Her gün sete gidip geliyorum. Ağaçlara, havaya bakıyorum, öyle bir frekans aldım. Dünyanın ham haline dönebilmesi ve uyumlu haline yeniden geçmesi için maden arıyordum. Bir baktım karşımda karanlık bir ışık süzmesinin içinde bir Anka kuşu! Kanatlarını açmış, etrafındaki bütün karanlığı aydınlatan... O proje beni milyon yıl sonraya götürdü ve orada Tülay'ı gördüm. Hızlıca yanına koştum ve sordum senin burcun ne? (Gülüyoruz)

Annen baban dışında sizi heyecanlandıracak biri olması lazım. O öyle bir renk ve harekettir ki tamamen sadece ruhunuz kalıyor. (Koşup Tülay'a sarılıyor)



Mehmet Usta'ya çok benziyorsun

Kendisiyle hiç tanışmadım karşılaşmadım. Ama kendisini çok başarılı buluyorum. Ilımlı yapıcı ve çalışkan bir insan.

Söylemek istediğin bir şey var mı?

Bir dua ettiğinde "sadece şu bölgedeki, şu renkteki insanlar güzel olsun." diye dua edilmemeli. Evrensel dua etmek gerekiyor evrensel mutluluk duygusunu yaymak gerekiyor. "Ya biz çemberin içinde 7 kişiyiz onlara dua edelim" durumu değil. Dünya nüfusuna dua etmek gerekiyor. Biz minnacık bir hücrenin içerisinde yaşıyoruz. Bizim o hücreyi canlı ve güçlü tutmamız lazım.

Haberin Devamı