Pazar Postası Murat Yetkin: 'Asala'yı bitirdik' masalıyla yıllarca uyutulduk
Paylaş
Murat Yetkin: 'Asala'yı bitirdik' masalıyla yıllarca uyutulduk

Gazeteci Murat Yetkin, ‘Meraklısı için Entrikalar Kitabı’nda gerçek casusluk ve entrika hikayeleriyle tarihsel dönemleri anlatıyor. Kitap ile ‘ASALA’nın gizli operasyonlarla bitirildiği’ efsanesi çöküyor

Timur Soykan
timur.soykan@posta.com.tr



Hürriyet Dailys Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin, Doğan Kitap’tan çıkan ‘Meraklısı için Entrikalar Kitabı’nda gerçek casusları ve dünya tarihini değiştiren entrikaları bir roman tadında kaleme aldı. Çift taraflı ajanlar, deşifre olmaktan son anda kurtulan casuslar, devletlerin komploları bir siyasi tarih sahnesinde çok akıcı şekilde ilerliyor. Murat Yetkin geçmişte eski casuslar, diplomatlardan aldığı bilgilere de kitabında yer veriyor. Murat Yetkin ile son kitabını konuştuk.

Kitapta casusların maceraları, entrikaları anlatılırken o günlerin siyasi atmosferi ustaca ortaya konuyor. Bunun yeni bir yazım tarzı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Kitaptaki 10 bölüm aslında 10 ayrı kitap olabilirdi. Ama okurun 10 kitabı okuyacak ne sabrı ne de merakı kaldı. Farklı bir edebiyat türü gibi yazmak istedim. Belgesel romanlar oluyor ama bu kitap belgesel hikayeler...

Casusluk kitaplarına her zaman meraklı mıydınız?

Çocukluktan beri polisiye, casusiye okudum. Siyasete ilgim arttıkça işin gerçeğine merak sardım. Gerçeklerin romanlarda yazılanlardan filmlerde izlenenden çok daha acımasız, çok daha keskin olduğunu gördüm.


'İÇİM ACIYARAK YAZDIM'


Kitapta yazdığınız casuslara hayranlık duydunuz mu?

Ajanların marifetlerini hayranlıkla değil, içim acıyarak yazdım. Türkiye’nin, başka halkların başına neler gelmiş. Hiçbirine hayran kalmadım.

Kitap için araştırma yaparken sizi en çok hangi bölüm etkiledi?

Ermenilerin kurduğu ve Türk diplomatları katleden ASALA’nın batılı istihbarat örgütleri tarafından değil, Sovyetlerce kurulup yönlendirildiğini görmek benim açımdan sürpriz oldu. İkincisi ise; yıllarca biz ‘Alaattin Çakıcılar, Abdullah Çatlılar, ülkücü kahramanlar MİT ile birlikte ASALA militanı avlıyorlar’ masalı ile uyutulduk. Hiç ilgisi yok, palavra. O adamlara yaptırılan işler tamamen fiyasko. Bir iki yere ses bombası atmışlar. ASALA’nın yöneticisi Agop Agopyan’ı öldürdüğü söylenen Abdullah Çatlı, o sırada uyuşturucu kaçakçılığı suçundan Fransa’da hapisteydi. Meclis Komisyonu’na ifade veren eski MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş, Agopyan’ın örgüt içi çatışma sonucu öldürüldüğünü söyledi. ASALA’cılar da bunu yayınlarında anlattı.



Kitapta çok önemli casusların yolunun hep Türkiye’den geçtiğini görüyoruz. Bunun nedeni nedir?

Dünyanın en hareketli coğrafyasında bin yıldır oturuyoruz. Türkiye’nin en stratejik değeri Boğazlardır. Siyasi değeri ise Batı sisteminin bir parçası olmasıdır. İkisinden birini kaybederse Türkiye ötekini de kaybeder. Çöker.

‘341 RUS AJAN KİMLERDİ?’


Batılı ve Sovyet ajanlarının bir savaş arenası gibi miydi Türkiye?

Türkiye’den de çok ajan devşiriyorlar. Bir kısmı Rus karşıtlığı ile Batılı gizli servislerde çalışan, Türkçülüğe hizmet ettiğini savunanlardı. Ama Ruslar’ın da ajanları vardı. Haydar Aliyev, Sovyetler Birliği döneminde ajandı ve defalarca sahte kimlikle Türkiye’ye girip çıktığını bize söyledi. Kitaptaki bir başka ayrıntı; Türkiye’de bir Sovyet ajanı, İngilizlere iltica için başvuruyor. Adam Türkiye’deki 341 Rus ajanının ismini de vereceğini söylüyor. Kimdi bunlar? Bu ajan Sovyet gizli servisince yakalanıp Rusya’ya götürüldü. Listedekiler ortaya çıkmadı. Belki siyasette, bürokraside yükseldiler. Bilmiyoruz.


'ÜST AKIL YOK'


Peki bu komploları, entrikaları hep bir üst akıl mı kurup yönetiyor? Kim planlıyor?

Üst akıla inanmam, öyle bir şey yok. Ama siyasi iktidarların, devletlerin her ülkede projeleri var.

Artık siber casusluktan bahsediliyor. Eski tip casusluk bitti mi?

Casusluk için dünyanın en eski ikinci mesleği denir. Her teknoloji geliştikçe onu aşacak yöntem bulunur. Klasik casuslar her zaman olacak ve insanoğlunun merak ve entrika eğilimi hiç bitmeyecek.


12 EYLÜL'DEKİ AMERİKAN İZİ


12 Eylül Darbesi ile Amerika’nın bağı bir gün kanıtlanacak mı?

Ben bunları yazana kadar elimizdeki tek bağlantı cümlesi rahmetli Mehmet Ali Birand’ın ortaya çıkardığı Amerikalılar’ın ‘Bizim çocuklar yaptı’ yazışmalarıydı. Kitapta o dönem CIA başkanı olan kişiyle yaptığım görüşme var. Ama esas o dönem Türkiye’de Büyükelçi olan James Spain’in anılarında var. Askeri yönetimin ilk kararı Yunanistan’ın NATO’ya geri dönmesini sağlamak oluyor. Spain bunun karşılığında işkenceleri, insan hakları ihlallerini görmezden geldiklerini yazıyor.


ALİYEV UÇAKLA TÜRKİYE'YE KAÇACAKTI


Azerbaycan’ın eski devlet başkanı Haydar Aliyev, yıllarca KGB’nin çok önemli bir adamıydı. Ve Sovyetler Birliği’nin Polit Bürosu’nda ülkeyi yöneten 12 kişiden biriydi. Kitaptaki bölümlerden birinin başlığı: “Aliyev’i Türkiye’ye kaçıracak uçak, pistin başında bekliyordu!” Sovyetler Birliği’nin hasta lideri Azerbaycan’dayken Aliyev’e kaçmayı düşündürecek koşullar kitapta ayrıntılarıyla anlatılıyor.


'FETULLAHÇILAR TARİHTE GÖRÜLEN EN BÜYÜK İKİNCİ CASUS ÖRGÜTÜ'



‘15 Temmuz darbe girişiminin Amerika’dan icazet alınmadan yapılması mümkün değildir’ deniyor. Doğru mu sizce?

Ben kapatılmamış dosya yazmadım. Şu an emin olduğum tek şey var; Fetullahçılar bu işin içinde. Onlar tarihin gördüğü en büyük casusluk teşkilatlarından ikincisi. Birincisi her zaman Komintern’dir. Komünist Enternasyonel insanları haberi bile olmadan casus yapıyordu. Fetullahçılar da buna çok benziyor. Bunların Amerika’da yerleşik olması tabii ‘Amerika’nın bu işten çıkarı ne?’ sorusunu akla getiriyor.

15 Temmuz darbe girişimini Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) önceden öğrenmemiş olması mümkün mü?

Böyle bir girişimden haberi olmadıysa MİT’in aczidir. Görevi ihmal değilse eksikliğidir. Ya da siyasi iktidarlar göz yummasını söylemiştir ya da siyasi iktidarın göz yumulmasını istediğini varsayarak durumdan vazife çıkararak önünü kesmemiştir. Başka türlü bunu izah etmek mümkün değil. Bu kitabı layıkı ile okuyan biri 15 Temmuz ile ilgili senaryoların hiçbirini yabana atmaz.


BEYLERBEYİ'NDEKİ YALIDA ÇİFT TARAFLI AJAN


Kitapta anlattığınız gerçekler, romanları çok geride bırakıyor...



Evet. Örneğin Kim Philby. Türkiye’de de bir dönem çalışıyor. İngiliz gizli servisinin Sovyet masasının başında ama kendisi Sovyet ajanı. Ayrıca İspanya’daki iç savaşta diktatör Franco’nun saflarında yer almış. Hem Franco madalyası, hem Kraliyet madalyası hem Sovyetler’den Lenin madalyasına sahip dünyadaki tek insan. Kim Philby’in de yolu Türkiye’den geçiyor. 1947’de İstanbul Beylerbeyi’nde kırmızı boyalı yalıyı kiraladı. İngiliz gizli servisince Sovyetler’e ajanlar sokmakla görevlendirilmişti. Oysa KGB ajanıydı ve gönderdiği ajanların Ruslarca öldürülmesini dürbünüyle uzaktan izliyordu.


ÇİÇERO TÜRK AJANI MIYDI?


Kitapta İkinci Dünya Savaşı sırasında Ankara’da Alman Büyükelçisi Franz von Papen’e suikast girişimi de yer alıyor. Bu suikast girişiminin arkasında Sovyetler Birliği var. Türkiye’yi Nazilerin yanına çekmeyi planlayan Papen’e suikast emrini Stalin vermiş. Bunlar yaşanırken İngiliz Büyükelçi’nin Türk vatandaşı uşağı Çiçero ortaya çıkıyor ve Almanlar’a belgeler satmak istiyor. Türkiye savaşa çekilmeye çalışılırken Çiçero’nun Türk istihbaratınca kullanıldığını yıllar sonra MİT doğruladı.


6-7 EYLÜL'DE BİR CASUS


6-7 Eylül 1955’te azınlıkların ev ve işyerleri yağmalanırken İstanbul’da önemli bir İngiliz ajanı vardı. Polis kongresinde basın müşaviri kılığındaydı. Bu ajan daha sonra James Bond romanlarını yazacak Ian Fleming’ti.

Haberin Devamı