Ürolojik kanserler
Op. Dr. Özgür, "Günümüzde gerek teknolojideki büyük değişimlerin sağladığı imkanların yaygın kullanımı, gerekse yaşlanan nüfusun artışı ile paralel olarak kanser tanısı alan kişi sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ürolojik kanserli olguların sayısında da benzer şekilde artış görülmektedir. Tanı alan hastalarımızın erken dönemde doğru tedavisi hayati önem arz etmektedir" dedi.
Op. Dr. Özgür, ürolojik kanserlerin organların vücuttaki konumlarına göre yukarıdan aşağıya sırası ile şöyle özetledi:
"Böbrek kanserleri; Son yıllarda ultrasonografi (USG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme yöntemlerinin yaygın kullanılması ile beraber BHK tanısı alan hasta sayısında yıllık yüzde 2-3 oranında artış saptanmıştır. Her türlü tütün kullanımı, obezite ve hipertansiyon böbrek kanserleri için risk faktörüdür. Ayrıca hemodiyaliz uygulanan ve böbreklerinde kistik hastalığı bulunan hastalarda da kanser gelişme riski artmıştır. Erkeklerde kadınlara göre 1.5 kat daha sık görülür. Ailede böbrek kanseri öyküsü olan kişilerde risk artmış olmasına rağmen, bu kanserlerin ancak yüzde 2-3 kadarı aileseldir.
Böbrek tümörlü hastaların çoğunda, hastalık ilerleyen döneme kadar herhangi bir semptom vermemektedir. Bu kanserler için klasik klinik triad olarak kabul edilen yan boşluk ağrısı, idrarda kan görülmesi ve ele gelen kitle, olguların az bir kısmında (yüzde 15) görülür. Hastaların önemli bir kısmında tümörden salgılanan maddelerden dolayı paraneoplastik sendromlar meydana gelebilir. Örnek olarak hipertansiyon (renin), hiperkalsemi (paratiroid hormon benzeri madde), eritrositoz (eritropoetin), galaktore (prolaktin), hipoglisemi (insülin), amenore / libido bozuklukları (gonadotropin benzeri maddeler), Cushing (ACTH), protein enteropatisi (enteroglukagon) sayılabilir. Hastaların yarıdan fazlasında başka nedenlerle yapılan görüntülemeler esnasında, kitle tesadüfî olarak fark edilmektedir. Ultrasonografi ilk kullanılan tanı yöntemidir ve oldukça faydalıdır. Bilgisayarlı tomografi ve MR diğer elimizdeki önemli iki tanı aracıdır. İhtiyaç durumunda iğne biyopsisi ve patolojik incelemeden de faydalanılabilmektedir. Erken tanı ile açık veya laparoskopik ameliyatlar hayat kurtarıcı olmaktadır. Tümörün boyutuna, hastanın genel sağlık durumuna göre krioterapi, radyofrekans ablasyon tedavisi veya cerrahi ile tedavi mümkün olabilmektedir.