Cumartesi Postası Ölümle yaşam arasında uçmak: Skydiving

Ölümle yaşam arasında uçmak: Skydiving

Paylaş
Ölümle yaşam arasında uçmak: Skydiving

Işıl Cinmen, Berlin’de Gökyüzü Dalışı (Skydiving) yaptı. 4 bin metreden 195 kilometre hızla düşerken yaşadıklarını yazdı

Işıl CİNMEN
isil.cinmen@posta.com.tr


Korkuyu sevmem.
“Korku korur” derler. “Varlığımızı sürdürmemizi sağlar, bizi tehlikelere karşı mesafeli yapar, iyidir” derler.
Ben hiç ama hiç sevmem.

İsterim ki her şeyin üzerine atlayabileyim, tehlike gördüm mü önce ben gideyim, titresem de yapabileyim.
Cesaretim, korkumun kafasına kafasına vursun...
Çünkü hayat, en görkemli kapılarını sadece cesarete açar.
Renklerini, heyecanını, aşkını, coşkusunu ancak ona gösterir. Gerisi donuk, boğucu bir gri…
İşte bu yüzden ‘korku listesi’ yaparım kendime.
Her yaşla birlikte yeni maddelerin eklendiği, bazılarının üzerinin çizildiği bir liste…

O listenin en başı yıllardır tek bir maddeye aitti: Uçaktan atlamak.
4 bin metreden aşağı kendini bırakmak.
Boşluğa düşmek.
Bulutların içinde çığlık çığlığa bağırmak.
Risk almak, sınırları zorlamak, ölümle yaşam arasında uçmak.



GÖKYÜZÜ PAPARAZZİSİYLE 4 BİN METREDE
Şimdi en büyük korkumla başbaşa kalmak için Berlin’deyim.
En sevdiğim, en eğlendiğim, utanmazca çılgın bulduğum şehirde…
Kaskımı ve ısı yalıtımlı turuncu paraşüt kıyafetlerimi üzerime geçirirken eğitmenim Ian’ın talimatlarını dinlemeye çalışıyorum.
Bitirdiğinde, “Sormak istediğin bir şey var mı?” diyor.
Elbette var!
“Yukarı çıktığımızda vazgeçebilir miyim?”
“Bu uçaktan tek iniş yolun var: Atlamak. Beraber atlayacağız, bana bağlı olacaksın. Kendini teslim et ve bana güven. Benim hayatım sana, senin hayatın bana bağlı.”
Dizlerim titriyor.
Atlayışımı videoya çekmek ve fotoğraflamak üzere görevli kişi yanımıza geliyor.
“Merhaba Işıl, ben John. Senin gökyüzü paparazzinim, peşinden atlayacağım. Tek yapman gereken mutlu olmak ve gülü



SADECE TOPRAĞI ÖPMEK İSTİYORUM
Uçak havalandığında kendime kızıyorum.
“Hayatını böyle delice bir tehlikeye nasıl atarsın Işıl!” diye söyleniyorum.
“Daha yazacak binlerce haber, yapılacak yüzlerce röportaj, gitmek istediğin partiler, yaşamak istediğin bir aşk, korku listende aşılması gereken başka engeller var!”
Oysa şimdi en büyük hayalim toprağı öpmek.



195 KİLOMETRE HIZLA DÜŞÜYORUZ
Eğitmenimin bacaklarının arasındayım.
Bizi birbirimize bağlayan alüminyum kopçaları son kez kontrol ediyor ve “Hazır ol” diyor.
Kapı açılıyor.
Uçağın kenarında, bulutların içinde oturuyorum.
Bacaklarım yeryüzüne doğru sallanıyor.
Artık geri dönüş imkansız.
Beni 4 bin metreden aşağı itiyor.
İşte düşüyorum.
45 saniye boyunca paraşüt yok, serbest düşüşteyiz.
Bir motorum bile yok ve yarış arabası kadar hızlıyım!
195 kilometre hızla uçuyorum.
Bir şeyler oluyor…
Korku yok! Korkusuzluğu iliklerime kadar hissediyorum.
Batman gibiyim.
Kahkahalar atıyorum.
Dudaklarımın kontrolü bende değil, hiçbir şeyin kontrolü bende değil.
Rüzgara ve yerçekimine teslimim.
Ne büyük özgürlük!
Karşımda uçan paparazzime, rüzgar izin verdiğince gülücükler gönderiyorum.



BULUT RÜYASI VE YERYÜZÜ KABUSU
Birden paraşüt açılıyor…
Yukarı fırlıyoruz.
Korkuyla irkiliyorum.
Özgürlüğe ayrılan sürenin sonuna geldik.
“Beni bırakma! Beni bırakmaaaaaa!” diye bağırıyorum İngilizce.
Ian’ın kahkahaları kulağıma geliyor: “Seni bırakamam küçük hanım! Herkes paraşüt açıldığında rahatlar, sen ne tuhaf kızsın.”
Benim yükseklik fobim var! Bulutların içindeyken her şey rüya gibiydi ama şimdi uçsuz bucaksız ve minicik görünen yeryüzü kabus gibi geliyor.
Gözlerimi sımsıkı kapatıyorum.
Hızımız 70 kilometreye düştü.
10 dakika kadar paraşütle gideceğiz, gözlerime “Açılın!” diye komut veriyorum. Açılıyorlar…



KUŞLARIN NEDEN ŞARKI SÖYLEDİĞİNİ SADECE PARAŞÜTÇÜLER BİLİR
Ne hislerimi ne de gördüklerimi tam olarak anlatabilirim.
Her saniyeyi kalbime, beynime kaydediyorum.
Hiçbir fotoğraf karesi bu güzelliği bana bir daha gösteremeyecek, biliyorum.
Kabus, yeniden rüyaya dönüşüyor.
Korku, yerini engin bir huzura bırakıyor.
Hiç ses yok. Ian da konuşmuyor, herhalde rahatladığımı fark etti.
Sımsıkı tutunduğum kayışların acısını elimde hissediyorum, onları da bırakıyorum.
Kollarımı kuşlar gibi iki yana açıyorum.
“Kuşların neden durmadan şarkı söylediğini sadece paraşütçüler bilir” sözü geliyor aklıma…
Şimdi ben de anlıyorum...
Geçmiş, gelecek yok.
Sadece an var.
Direnmek, diretmek yok.
Sadece süzülmek var.
Her şey nasıl da uyumlu, doğa nasıl da mutlu, gökyüzü ve yeryüzü nasıl da bütün, ben nasıl onlarla birim, bütünde bir parçayım, ona karışanım.
Dünya’nın huzurunda saygıyla süzülüyorum.

KORKUYA TEŞEKKÜRLER
Yere inerken son teşekkürümü korkuma sunuyorum.
Beni zorladığı, dünyanın tepesine çıkardığı, özgürlüğün kollarına ittiği için ona şükran duyuyorum.
Uçağın kapısı açıldığı an başlayan yeni hayatımı kucaklayarak toprağa basıyorum.
Zihnim şu cümleyi tekrar edip duruyor: Tek paraşütün hayat olsun. Tek paraşütün hep hayat olsun…




HADİ SİZ DE YAPIN! NEDEN Mİ?
1. Çünkü güvenli. ABD Paraşüt Birliği istatistiklerine göre gökyüzü dalışlarında 1000 atlayışta sadece 0,003 ölüm meydana geliyor. Yani 1 bile değil. Üzerinize yıldırım düşüp ölme ihtimaliniz daha fazla.
2. Çünkü hiç hareket etmeden spor yapmış oluyorsunuz.
3. Çünkü gençleşmek istiyorsanız botokstan daha iyi!
4. Çünkü 90 yaşında bile uçabilirsiniz! Böylece dünyadaki en cool büyükanne ya da dede olabilirsiniz!
5. Çünkü diyete başlamak için iyi bir sebep! Ciddi sağlık sorunu olmayanlar için tek kısıtlama 90 kilonun altında olmak.
6. Çünkü bungee jumping’in modası çoktan geçti.
7. Çünkü yeryüzünün daha iyi göründüğü bir nokta yok.
8. Çünkü gökyüzünde uçarken atılan kahkaha yeryüzündekine hiç benzemiyor.
9. Çünkü değer verdiğiniz birine verebileceğiniz en unutulmaz hediye bu.
10. Çünkü bundan daha iyisi sadece seks.


İşte Gökyüzü Dalışı yani Skydiving macerası


Haberin Devamı