Onur Ünlü: 'Mecnun aptallığı' diye bir şey var. O aptallığa hepimiz bayılıyoruz ve hepimiz o aptallığa haiziz

Efsane dizi ‘Leyla ile Mecnun’, yeniden döndü. Nasıl gelişti yeniden ekrana dönme hikayesi?

Exxen’in genel müdürü Ümmü Burhan’dan bir gece yarısı telefon geldi. Ümmü Hanım daha önce de çalıştığımız, çok sevdiğim bir arkadaşımdır. Onun işin içinde olması hem bana hem de ekibe güven verdi. Biz de “Eski defterleri, tozlu raflardan indirelim” dedik.

Dizinin, bir gün tekrar izleyiciyle buluşacağına inanıyor muydunuz?

“İnanıyordum” mu demeli? Yoksa bir çeşit hisle “Bunun olacağını biliyordum” mu demeli? Bilmiyorum ama hikaye öyle eksik ve güdük kalmayacaktı. Bir şekilde devamı gelecekti sanki…

İNSAN YETERİNCE ÇALIŞKAN BİR VARLIK DEĞİL, HİÇBİR ZAMAN DA OLMAYACAK

Sizce izleyici yine aynı tadı bulabilecek mi?

Valla biz eski uyumu yakaladık, eski tadı bulduk. Biz bulduysak seyirci de bulur bence. Çünkü hiçbir zaman “Seyirci ne der?” diye düşünmedik. “Biz gülüyor muyuz, seviyor muyuz?” diye baktık. Biz seversek, eminiz ki onlar da sever. Bence oldu yani...

Biz, bu sezon nasıl bir ‘Leyla ile Mecnun’ izleyeceğiz?

Kaldığı yerden devam eden, ne söylediğini daha iyi bilen, biraz daha olmuş ve oturmuş bir ‘Leyla ile Mecnun’ olacak.

Üstün teknolojiye rağmen bu kadar iyi işlere artık imza atılamıyor. Bunun sebebi sizce ne?

İyi işler her zaman nadirdir. Bin sene önce de nadirdi. Bin sene sonra da nadir olacak. Bunun teknolojiyle değil çalışkanlıkta ısrar etmekle ilgisi var. İnsan yeterince çalışkan bir varlık değil. Bence asla da olmayacak.

İYİ BİR İŞİN YAPIMCISI VE YÖNETMENİ OLMAK ‘COOL’ BİR HİS, GÖNÜL RAHATLIĞIYLA ARKANA YASLANIYORSUN

Böyle efsane bir işin yapımcısı ve yönetmeni olmak nasıl hissettiriyor?

Sevinçli hissettiriyor. İnsanların sevdiği bir şeyi yapmak sana da sevinç veriyor. Bir yandan da ‘cool’ bir his tabii. Bu saçma sapan dünyada gönül rahatlığıyla arkana yaslanma hakkın oluyor sanki... E bu da az bir şey değil. k Gelelim size... Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat? Bana niye geldik şimdi? (Gülüyor) İyi çok şükür.

Pandemiyle aranız nasıl, sizi nasıl etkiledi?

İlk büyük kapanmada oturdum bir roman yazdım. Daha doğrusu “Ah vaktim olsa da şunu yazsam” dediğim bir şey vardı. Vaktim oldu ve yazdım gerçekten. Ben de şaşkınım. Pandemi beni şaşırttı.

Dizi ve sinema sektörü ne kadar etkilendi bu durumdan?

Dizi sektörünü vurmadı valla. Sinema ve dizi sektörü birbirinden net çizgilerle ayrılmadığı için sektör, genel olarak çalıştı. Bağımsız sinemacıları bir tarafa bırakırsak, işler bir şekilde yürüdü. Ama bağımsız sinemacıları da bir tarafa bırakırsak, yanımıza kimi alacağız?

YAPTIĞIM HER İŞ KABUL GÖRMÜYOR, BENİM GÜNDEMİMLE DÜNYA GÜNDEMİ FARKLI

Yaptığınız her iş büyük kabul görüyor, beğeniliyor. Peki şu an dünyaya baktığınızda, bir film çekecek olsanız, nasıl bir hikayesi olurdu?

Yaptığım her iş kabul görmüyor. O kadar da benimsendiğim söylenemez. Bunun belki de dünya ile o kadar da ilgilenmememle ilgisi vardır. Benim gündemim biraz farklı. İşte adamın biri, kadının birine aşık olur. Ama kadın başkasını seviyordur. Sonra bir yerlerden bir tabanca çıkar. Bunun gibi şeyler.

BIYIKLARIM VAR DİYE İNSANLAR BENİ SERT BİRİ SANIYOR

Hayatla aranız nasıl? Zaman ve yaş almakla ilgileniyor musunuz?

Dünyada olmanın kendisi heyecan verici bir şey bence. “Burada olmasaydım ne olabilirdi?” diye düşünüyorum ama henüz makul bir cevap bulamadım. Yaşım ilerledikçe, dünyanın gelip geçici olduğundan ziyade, dünyanın gelip geçiciliğinin gelip geçici olduğunu düşünmeye başladım. Yani şair burada demek istiyor ki: Takılın baba!

Dışarıdan biraz sert görünüyorsunuz. Soru sorarken bile biraz çekiniyorum. Göründüğünüz gibi misiniz?

Bıyıktan o. (Gülüyor) Bıyıklarım var diye insanlar beni sert biri sanıyor. Çünkü bıyık demek, Kadir İnanır demektir

DAHA FAZLA TANPINAR OKUYUP, DAHA AZ MESAJLAŞMALIYIZ

Önceden bugünkü gibi günübirlik aşklar değil; çok büyük aşklar, kara sevdalar varmış. Şimdi böyle kavramlar yok hayatımızda. Sizce neden?

Eskiden de günübirlik aşklar vardı. Hatta galiba daha da fena şeyler oluyordu. Çünkü toplumsal normlar insanların birbirini öldürebilmesine daha sıcak bakıyordu. Geçmişin şimdiden daha iyi olduğu fikri, biraz geçmişe ait bir fikir gibi. Bunda elbette çarpık tarih bilincimizin ve zaman kavrayışımızdaki yaklaşımsızlığın da etkisi var. Bence daha fazla Ahmet Hamdi Tanpınar okuyup daha az mesajlaşmalıyız. Her insanın fikrini özgürce söylemesi gerektiği şüphesiz doğru. Fakat herkesin kendine ait bir fikri olduğu, galiba koca bir yalan. Kara sevdaya dönersek; Eskiden daha çok kara sevda vardı evet çünkü otobüs yoktu.

‘Leyla ile Mecnun’un hikayesiyle efsane karakterleri hayatımıza katan Onur Ünlü’nün içinde ne kadar Mecnun var?

Ekip olarak kendi aramızda konuştuğumuz ‘Mecnun aptallığı’ diye bir şey var. O aptallığa hepimiz bayılıyoruz ve hepimiz ona haiziz. Bu bana gurur veriyor mesela.

ZENGİN OLMAMA AZ KALDI

50’li yaşlara yaklaşırken hayattan ne öğrendiniz?

Hayatın anlamını buldum. Bu yüzden çok mutluyum. Her şey merkezinde...

Onca iyi işe imza attınız. Peki parayı buldunuz mu?

Zengin olmama az kaldı. Az kaldı çünkü istediğim işi seçme lüksümden asla vazgeçmedim.

SANATÇININ EN BÜYÜK SORUNU KENDİSİDİR

Sizce ülkemizde sanatın ve sanatçının en büyük sorunu nedir?

Kendisidir tabii ki. Söyleyecek bir şeyin varsa söylemenin bir yolunu bulursun. Demokrat olmak iktidarın doğasına aykırıdır. Özellikle burada, Orta Doğu’da, hiçbir zaman tam manasıyla demokrat bir hükümet olmayacak. Kimden ne bekliyorsunuz ki?

BAZEN İÇİP İÇİP BİR ŞEYLER YAZIYORUM, SONRA BAŞIMA BİR SÜRÜ ŞEY GELİYOR

Sosyal medyayla aranız nasıl, oradaki dili nasıl buluyorsunuz?

Bir Twitter hesabım yok. Instagram hesabım var. Orayı da kafama göre kullanıyorum. Bazen içip içip bir şeyler yazıyorum. Sonra başıma bir sürü bir şey geliyor. Linç minç. Herkes gibiyim yani.

ÜLKEYE DAİR BENİ EN DERTLENDİREN ŞEY; YAZIN, KIŞLARDAN KISA OLMASI

Ülkeye dair neler için dertleniyorsunuz?

Yazlar daha uzun sürebilirdi. Çok kış oluyor. k Hayatta nelere öfkelenirsiniz? Aptallara.